12 Mart 2022 Cumartesi

SÖZCÜK BÜKEN SÖZÜ…

 

SÖZCÜK BÜKEN SÖZÜ…

Vaktiyle verilmiş sözler ölümlü dünya tapınmalı bozulduğunda, ölçünlü sözcükler değerini yitirir. Ölçüyü kaçıran kuyruklu yalanlar dilden hiçlikle döküldüğünde, kısık ses tonu güveni tüketir. Karanlık tümünü örter. Örtbas için sosyal mühendislik argümanları, ağulu dil ve ritmik fiziksel egzersizler asla işe yaramaz. Yalandan yaradığı farz edilir…

Facia farkındalığı arttıkça temel prensipler preslenir, sınırlı bilgi rastgele yerli yersiz yüceltilir. Seviyesiz yükselen karanlık enerji içten dışa, dıştan içe küçük dünyaları körleştirir. Koskoca dünyayı kuyruklu yıldız misali, kuyruklu yalanlar sallar...

Sıradağlardan sırçalan kambur sarı çıyan, karasal iklim yabanısı, kolonivari sarmalın basit usul organizması, terliksi havada takılır ve terbiyesizce tekler. Tek bildiği doğanın diyalektiğini, evrenin yaşanırlığını bozmaktır. Aklının gerisin gerisi besbelli, ilerisi tam belirsizliktir...

Baştan aşağı belirsizlikte belletici ileti niyetine söz ve sözcük sabit bir noktaya kilitlenir ama kolay taslak ve yapay anlak keşmekeşi yaşandıkça hayal kırıklığı artar. Gittikçe sıcak temaslı faşizan eylemler sertleşir. Ters istikametli çıkmaza sürüklenilir. Sürgün söz ve sözcükle izahı zor ve asla hafife alınamayacak bir incinmedir. Yakalanılan illet, iğreti incitmedir. Dere geçerken incir çekirdeğinden takıntılarla azmanın, boşa afra tafranın ardı taklaya gelmektir. Şimalişarki kuşatan çavlan, çorakta parlayan yıkımın ilk işaretidir...

İzbar iyiden kötüye değişen alışkanlıkları, mantıklı çıkarımlardan uzaklaşıyı, ateşle sınanmayı, sarıçıyan üzerinden sınırsız ve kusurlu hayata bakış açısını izalar. Sinir lifleriyle oynayan kasıtlı girişimler, ibrişim kuşağın kuşanılmasını hizalar. Hazzı bir yana duvar gibi sağırları her yaygaraya kulak kabartan zebanilere indirgeyen kimyası bozuk ayardır, kuyruklu yalanlara dolanmak.  Haza gök yarılmasından daha beter yanılmadır kuyruklu yıldız altında donanmak. Keza donanımlı güç, kan donduran söz ve sözcükleri kulağın tözüne tözüne tökezletir, öz köze dönüşür, köz pik demiri eritir…

Erdünyasında bilinçle dökülen ve dinlendikçe hazineye dönüşen söz ve sözcüklerde saklıdır keramet. Vaktiyle verilmiş sözden dönenin, ölçülü sözcüklerle alay edenin dirliği, diriliği hazneye mermi sürecek kadar kısadır. Yüzsüzlerin sermayesi şiddete maruz kalış, sinirsel çöküş ve diriliş, akıl gücü seferber edildiğinde başka sefer tanımaz. Elbirliğiyle kalkar enkaz. Eskaza kuyruklu yıldız altında mucize beklemekle olmaz. Hayat memat meselesi zihne dayar namlusunu ve namı değer sözcükleri şakağa ardısıra sıralar.

Önemli olan vaktiyle verilmiş mutlak sözün neden bozulduğuna anlam arayışıdır. Aklın derinliğini dışarı vurmaktır. Vurgun anında aklı evvellerin sözü söz üstüne harcayarak, bildiğini zannettiği ezber çabuk bozulur. Hatlar tıkanır, hatıralar gömülür, boş bedenler bozuk para gibi harcanır.

Sözcük büken, pembe rüyaları kanatanları yaygın kanaatin tersine, düpedüz kanatlandırır. Sözcük denizi paragraflar temize çekilir, sarıçıyan ve parazitler bir bir ayıklanır. Hedeften bir kez olsun sapıldığında kuyruklu yalanlar, kuyruklu yıldızdan döner. Ve asalak yalancıların iflahı kesilir…

Kuma çizilen, suya yazılan, havaya karışan kutlu kitaba aykırı her akıldışı fiiliyat ve hitap bitapları, sözcük büken sözüdür, keşke kanatlarım olaydı son tümcesine bağlanır…

Hiç yorum yok: