28 Temmuz 2019 Pazar

SIĞINMACI DALGASI...



Küreselleşmenin dayattığı süreç, Ortadoğu'dan dünyaya yığınlar hainde göçü veya sığınmayı patlattı. Dünya anında kapıları kapattı, duvarlar ördü. Zenginler yaşamını güvenceye aldı. Sığınmacı dalgası fakirlere yayıldı.
Özellikle de şu garip ülkeye. İşin gerçeği şimdi devletin milletin, muhalefetin iktidarın beş milyonluk nüfusa sahip sığınmacılarla başı belada. Yıllar evvel ne var canım gelsinler politikası ters tepti...
Tepkisel ilk yanıtı 16.09.2011’de '...zavallı Arap kızı camdan bakıyor...' makalesi ile vermiştik. Sonra gündeme denk düşen sorunlara karşı, yazmaya aralıklarla devam etmiştik.
Anti parantez; "Cemaat şuuruyla bu kadar olur işte. Şurubu şırayı içenler öze ulaşalım derken köze düşerler. Umurları değil. Kor kül olmuş, ülkeyi karış karış açlık sınırında yaşamlar sarmış gözler hala dışarlıklı. Ardı arkası kesilmez arsız ölümler memleket memleket yürek dağlıyor, özrü kabahatinden çoklar alemin kralı.
Velakin arap baharı. Moda şimdilik bu takılmışız rüzgarına. Ne hikmet ise kendi arabını unutup elin arabının sahte bahar heyecanı sardı Müslüman kardeşleri. Yeri göğü. Kendi söküğünü dikemeyen terzi hesabı “Ata’nın emaneti” Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya dolaştırılıyor. Pervasızca. Osmanlı dirilişi hülyası “rol tip Türkiye” mantığıyla elin cahili cühelasının gözünün içine sokuluyor."...
Vaktiyle böyle yazdık. Yazdık çünkü iktidarın 'geçici koruma' statüsüyle sığınmacılara ardına kadar açtığı kapıların ardındaki amacın, Yeni Osmanlıcılık projesi olduğu besbelliydi. Komşudaki iç savaşa hiç gereksiz ve de gerekçesiz müdahil olmaya öyle bir ideolojik meşrulaştırma gerekiyordu. O yapıldı. Bu savruk ideoloji zamanla çökünce, sığınmacı milyonlara memlekette yer açabilmek için ümmet savına hürmet edildi. Ayrıca mevcut iktidarın bölgesel politikalarının ve yanlış bakışın ve de hesapsız tutumunun buralara geleceği daha en başında belliydi.
Gelinen aşamada gittikçe artan sıkıntıyı emperyalizmin bölgedeki politikalarına bağlamak ve parçalanan ülkelerin insanlarını göç ettiren acımasızlığa odaklamak doğru. Doğru ancak bu odaklanış mevcut iktidarın yanlış dış politikası ve dayanaksız göç politikasına tepkisizliği getirmemeli.
Bir kere bu beş milyonluk kitle hiçbir uluslararası tanıma uymuyor. Mülteci desen değil, göçmen hiç değil, sığınmacı belki ama bir yere kadar. Sanki uzun sürecek yatılı misafirlik. Misafirlikler de her şeyin çok ötesine geçti gibi. Memleket resmen sığınmacı deposu oldu.
Millet yıllardır sığınmacılarla gocunmadan işini aşını paylaştı. Köylerini kentlerini paylaştı. Aldığı hizmetleri bila bedel bölüştü. Eğitim ve sağlık hizmetlerine ortaklığı dahi hoş gördü. Maddi manevi desteğin yanı sıra sığınmacıların her şeye öncelikli ve kolay erişimi başlarda göze batmadı. Parklar bahçeler, tatiller beldeler, denizler dağlar, tarihi geziler müzeler, hastaneler postahaneler, hususi araçlar toplu taşımalar, sığınmacılarla doldukça irkilme başladı. Ayrıca sığınmacılardaki duyarsızlık ve kendilerine her şeyi hak görmeler çoğalınca, acayip hak talepleri de artınca yabancı düşmanlığı dirilmeye başladı. Mevcut iktidar da suçlu psikolojisiyle akılcı bir göç politikası geliştiremeyince işin rengi değişti.
Nihayetinde şu fakir memleket, sığınmacıların topuna yan gelip yatma, devletten beslenme yeri oldu algısı kamuoyuna yayıldı. Ekonomi, işsizlik bir yana bizzat sosyal yaşam etkilendi, kültürel yapı deformasyona uğradı endişesi ağır bastı. Büyük şehirlerde sığınmacılar gettoları da oluşunca sorunun büyük olduğu görüldü. Hele bunlar politik bir koz olarak kullanıldıkça huzur kaçtı.
Mevcut iktidardan bu konuda bunca yanlıştan sonra şimdi bir yanlış daha. Sığınmacıların iktidara politik desteği azaltan baş unsur olduğu anlaşılınca, ayıklama operasyonu. Şimdilik kayıtlı olunan illere dönüş yaptırımı. İnsan kaygısı gütmeden terke mühlet tanıma. Baştan sona hatalar zinciri...
Bu, yıllarca başıboş süren, sürmesine göz yumulan sığınmacı dalgasına siyasi endişeler yüzünden kontrolsüz bir çözüm girişimi. Yeni dramlara yol açacak göstermelik bir hamle. Ancak çok geç kalındı. Bu ve benzer tedbirlerle bu mesele çözülemez. Aksine büyütülür. Biraz ötelenir. Milletin gazı alınır, o kadar.
Sığınmacılara ve yeni sığınmacı dalgalara dönük çözüm bazlı ne yapılacağı ise çok açık. Milli mutabakat çerçevesinde, geniş katılımla oluşturulacak stratejik göç politikası...

Hiç yorum yok: