2 Eylül 2018 Pazar

HAYATA MANDALLANMA

HAYATA MANDALLANMA
 
Eski bir yazıdır alnı kırıştıran. Gözleri kırpıştıran. Barış çağrıştıran. Böylesini oll görmeye cihan…
 
Son deminde uyuştukça uyuşmuş beyin hücrelerinin ayık tutulması ve çıplak uyarılması en zor iş. Bu hayata dair işi gücü olmayan ve bir türlü kendini uyanık tutmayı beceremeyenlerin bir daha uyanmamacasına hayata mandallandıkları malum. Evvel ahir topraklanıp küllendiklerinde, upuzun uyuma dönemleri başladığında ise işler tamamen arap saçına döner. Aslına dönüş başlar.
 
Dönme dolaplarda aşk solar…
 
Damarlarda kılı kırk yararak dolaşan çocukluk, gençlik yaşlılık ve yaşama kapıları kapatan kalpteki bilinmezlikler işte o yoğun uyku halinde yeniden hortlar. Ve derin uyku arası pencerelere eski tanıdık bir ses vurur.
 
Eski laylona mandal…
 
O manda ve mandacılık boyunduruğu akılda ne kapılar açar, nereleri kapatır anlaşılmaz. Ne oyunlar oynar aklı evvellere bilinmez. Geleceği görenler hepten şaşkındır. Çünkü hayat, uyku ve ölüm üzerine yazılanlar ve okunanlar da yetersizleşir. Akıl küpü yarı belinden çatlar.
 
Önemli olan özünü hiç kaybetmeden yaşamaktır, geçen günleri anarak ve unutmadan özlemektir…
 
Nasıl olsa geçip gidiyor diyerek düz mantıkla yaşanmazı yaşamak değildir ki, hayata tutunmak.  İşin aslı zaman ve boyut, mekân ve soyut üzerine düşünemeyişdir. Tüm manzumeler hayata mandallanmanın ve yaşadığının hakkını verebilmişliğin derin uykusuzluğudur. Diğeri pusmak. Veya o derin mavilikte doğrulmak ve uyanmaktır. Kızıla çalan ufka foralanmaktır. Doğmaktır...
 
Eğrisi doğrusu duruşması yapılan keskin bir yolculuğun, yarım kalan bir yürüyüşün suçlusu görülmektir. Ve eskide kalan ve sisler arasından çark eden mahkûmluktur öze söze karışan.
 
Eski laylonlarınıza laylon madallar…
 
Ölüm gelip kapıya dayandığında heyhat işte o salise tüm sahtelikler inkâr edilir. İhlallerin topu da. Ses yitmiş söz bitmiştir. Layloncular geçip giderken, lay lomlarla geçiştirilemez hakikat kılıcının keskinliği. Mantar ve naylon hayatlar hangi boyuta ışınlanırsa ışınlansın kaçamaz. Hayata mandallanmayla birlikte yanlışa endekslemeler de kurtarmaz zevatı, zerzevatı. Sökük yama tutmayınca herzecilere uyku hapnesiz uykuculuk, hanesiz uykuluk miras kalır.
 
Hayat değildir kirlenen insandır aslında. İnsanlar kirlenir ve kirlendikçe kirletir. Son çağrı vurduğunda esrik delirmelerin kıpırtısı hayata gölgesini vurur. Kişilikler ve kimlikler silinir. En sonunda da hepten kaybediş.
 
Mandacılığa ve mandallanmaya karşı tohum yeşerdikçe, yıllar içinde ürün verdikçe uyuşmuş beyin hücreleri şekillenir. Bir yenileniş bekler alem. O yenileniş özlemiyle direnir beden. İki akıl arasında kalmak nasıl bir şeyse şelale gibi akar uçurumlara her şey. Arkada nara yanmışlık ve boşa atılı nara kalır.
 
Eskimiş laylonlarınıza renkli laylon mandallar…
 
En keskin virajda hayata mandal, alın yazısının tecellisi ise tek tümcedir; ol denir olur…

Hiç yorum yok: