9 Eylül 2018 Pazar

AMA…

AMA… 
 
Akarına kokarına, emaya semaya akan sular durur, ortalık durulur belki ama. Âmâsı var. Deması yok. A’ması çok. Durmaz.
 
Arması aldanışın en malum şekilsizliğini yayan armasız, bu yapay, çarkı çarpık, feleği felaket, dişlileri çürük, mekanizmaları kırık, prizmaları armadasına kadar hatalı, yığınla yanlışlı bu düzen bir şekilde çatlar. Ama yerlerde sürünür. Ama yükseklerde süzülür.
 
Ama o benti bozuklardan çok var muhalifliğine karşın, benzi soluk dissent dirliğe metelik verilmeden bilerek ama bilmeyerek, kazara nazara, kızarak, can havliyle akarına yakarına su yol alır. Âmâyı eşkâl sulak arazide çölleşmelere yol verenler, arada bir destekten dönmüşlerse de kızarmayan yüzlerle yüzdelere yapışırlar. Dönmelerin döngüsü apraksi hastalığına yakalanıldığı an apar topar kamuflajlanır. Ama amme davası, am sori to say paçaya yapışır. Ama velakin amme efkarı iki cihanda yakadan tutar...
 
Tutar tutacak olmasına da lan bu kadar da olmaz, hepten ama olunmaz denir. Denir ama daha arafta matem havası vurmadan havası boşaltılmış bu cam tüp, bu ampule, âmâlara rengârenk gelir.  Tezelden taraftarlık aftabına sığınılır. Çuvala sığmayan günahlar cezayı gerektirirken, her birine affına yönelik amelden sayılmaz yaftası takılır. Amirden sayılanlar utanacak, utanılacak ve utandıracak vebal işleyenler hafif kabahatler kategorisine kaydırılır. Amalık emre amade durmlarda da bir güzel devam eder. Ama, amar döner, sap döner damardan isyanlar mumyalanır. Umursanmaz belki ama kavanoz dipli dünya her şeyi kutsal yağ şişesine hapseder. Günü saati gelir on yıllarca sarılan makaralar boşanır.
 
Aması daması, lalası lalesi, lalı lapacısı, ecadı deccalı, amrutu nemrutu,  o amansız zamansız mekanda vakti zamanında küfrü dalal ile bile bile haşır neşir olan o dallamalar ellerinde kuru dallar, küfr küfeleri sırtlarında amre yakışmayan pozlar takınırlar. Emralar bile bu emrazı ayniyyeden etkilenmezler. Ama ne çara ki amrus amrus ilahi emre boyun eğilir. Aması yaması, amusu anusu mütemaditen tamuya tapulanır.
 
Zaten amd neyse hamd ona göre namlandırılır. Ve o nemelazım nemalandırma esnasında lan şimdi bu neyin olmayacak medihi denilse tüm dingolar mehdiden sayılır. Ah o yıkılası, yok olası bozuk düzen. Ah o amartisörü patlamış, amortizesi zor sistem. Ama zor oyunu bozar. Amalara gamalara rağmen derman tam kesilende aman duyulur.
 
Ve denk getirilen yere halayık kargaşası, cenk tutulan mertebelere şakayık saksısı yerleştirilmiş olsa da amuda kalkar duygular. Ama duyanlar ama duymayanlar amoralli saraylarda toplumun duyularıyla alay edercesine otantik tarafgir aryalar söyleyen amebalara bilenirler. Amiyane tabirle akarsuyu sınayan karanlık sırlar ve güneşi daraltan eğreti köknarlar garabeti amorfiyane amora hizmet eder.
 
Ama en derin ormanlar üşürmüş, bu amoralist yangınlarda kül olunurmuş, hasret büyürmüş kime ne. Amden demden uzaklaşılır. Emsal gösterilen hır gür arasında kaşla göz arası darağaçları kurulur. Çarmıhlar taşıtılır. İdamlar damlara damlar. İdam sehpaları ampirik çağların amorsunu mors alfabesiyle yazıya döker. Ama madem gam vaktidir, âmâsı deması yok bu işin. İşin sonu ayan beyan kötüdür. Afiş mafiş.
 
Ama atarına katarına, alırına satarına, defteri kebirine, mukaddes kitabına, sinine kafına kafaya takılanlar ortalık yerde durur. Ortalık belki durulur. Durulur ama. Âmâsı var. Damgası var. Kavgası var. A’ması çok.
 
Yani urmak durmak yok babında umutlar umdelenir. Amalar ammalar mahiyetlenir. Kısmetsizler kıymetlenir. Ama velakin vakit tamamdır…

Hiç yorum yok: