16 Eylül 2018 Pazar

FAİZ VE CARİ AÇIK

FAİZ VE CARİ AÇIK
 
Memleketin en büyük ve tek krizi belli aslında. Yaklaşık on küsur yıldır ayni düstur. Destur diyen de çıkmayınca çıkmaza girildi. Gidilen yol yol değil. Ancak mevcut iktidarın artık en küçük bir eleştiriye dahi tahammülü yok. Milletin dediği olur, millet iradesi deyip son yıllarda her muhalifi terörist, vatan düşmanı veya fetöcü ilan etmek moda…
 
Millet iradesinin tecelli ettiği son seçim sonrası lira yabancı para birimleri karşısında birden erimeye başladı. Papaz yüzünden papazın para birimi öyle bir değerlendi ki piyasalar allak bullak oldu. Peşinden enflasyon canavarı azdı. Çarşı pazar karıştı. Hele faiz, faize karşı bir iktidara rağmen faiz günden güne tepe yaptı. Resmen ekonomi çöktü. Reel sektörde acayip durgunluk baş gösterdi. Çare uçuk zamlar görüldü. Ve dibe doğru sürüklenildi.
 
Gelinen nokta şu fakir memleket dünya sıralamasında enflasyonda beşinci, faizde üçüncü ülke durumuna geriledi…
 
Peşi sıra seçim öncesi ve sonrası yapılan hataların sonucunda, ekonomik tedbirlerin zamanında alınmaması yüzünden, destek tabanına şirin görünmek maksatlı tüm faiz salvolarına rağmen iktidar faizi başta %17’lere sonra %24’e çekmek zorunda kaldı. Bankalardaki mevduat faiz oranları ise şimdilik %24 ila %28 civarında. Daha da artacak eğilimde. Elbette bu çekiş kendi dışında gelişmişçesine Merkez Bankası ve hazinenin başındaki ile birinci dereceden akraba denilmeden çekişmelere devam edildi. Görsel manadaki bu çemkirmeleri piyasalar pek dikkate almadı. Oldukça sert görülebilecek bu faiz artışına karşın amarikan parası reaksiyon vermedi. Beklenen rakamlara düşmedi.
 
Demek ki zamanında alınmayan önlemlerin cezasını piyasalar ve dolayısıyla millet daha çok çekecek. Ayrıca ekonomi idaresine çok ciddi bir güvensizlik söz konusu. Yani bu faiz ve faizdeki tarihi artışlar zamanla memlekete dayatılan rejime güvensizliği de beraberinde getirebilir. Şimdilik sorulması gereken soru hani faize karşıydık, faiz yükselmeyecekti sorusudur. Özellikle de Tek adam rejimini övmekle bitiremeyen ve milleti saflaştıranların bu soruyu yanıtlaması gerekir. Tabii ki ekonomi bilgileri yeter ise.
 
Aklı başında ekonomistler buraya varılacağını baştan beri söylerken ve eninde sonunda faciaya yakalanma belliyken, birileri millet millet diyerek, milletin başına bunca derdi açanlar şimdi faizi %50’lere çekseler de kar etmeyeceğini görecekler. Meseleyi ayrıca yıldan yıla artan cari açığa bağlamak da lazım. Şimdi bu cari açık da neymiş dememek lazım. Hem de yerim cari açığı mantığıyla yürütülen ekonomi modelinin patladığı ortada iken. Bakmak ve görmek meselesi aslında tümden.
 
Memleketin kuruluşundan bu yana dönemlere göre cari açığa bakıldığında durum besbelli. Böyle olduğunda elbette faiz yükselir, döviz zirve yapar. Cari açıklar: 1923-1938 döneminde 84 Milyon $, 1939-1949’da 219 Milyon $, 1950-1959’da 1.21 Milyar $, 1960-1969’da 1.76. Milyar $, 1970-1979’da 10.3 Milyar $, 1980-1989’da 10.41 Milyar 1990-2002’de 20.3 Milyar $ olmuş. Yani 1923’ten 2002 yılana kadar toplam cari açık 44,1 Milyar $ civarında.
 
Burası çok önemli; 2003 ile 2018 yılları arasında oluşan cari açık ise 580 Milyar $. Yani hep başkalarının kesesinden yemişiz. şimdi kara kaşımıza kara gözümüze verenlerin hesap kesme vakti. Böylesi bir tabloda elbette faiz de, döviz de zamlar da hız kesmez. Bu hız tuzağında olan yine gariban millete olur.
 
Bu mesele rakamların diliyle çözülecek meseledir. Buraya gelişin müsebbipleri belli, banane ne olursa olsun diyerek işin içinden çıkılamaz. İşte son günlerde memleketin en büyük ve tek krizine bir de bu duruş eklendi…

Hiç yorum yok: