8 Mart 2016 Salı

ASIL ENKAZ; KUMA KADIN GÖMME…

ASIL ENKAZ; KUMA KADIN GÖMME…

Din öncesi kızıl kuma, kara toprağa kadın kız gömme günlerinden din sonrası yaklaşık bin beşyüz yıl boyu ‘Doksan yıllık enkaz’ın kadınlara sunduğu rahatlık hariç geçip giden yıllar sahiden enkaz. Kadınlar açısından bakıldığında bu gün de değişen bir şey yok maalesef. Hele hele şimdilik on beş yıllık enkazın çağı gerisingeri yürütmesi ile sıcak kuma, cıvık toprağa kadın kız gömme günlerine methiyeler düzülen bir dinsel akrabalaşma yaşanıyor memlekette.

Kuma kadın kız gömme enkazına yarenlik var.

Soranı yok; Din bunun neresinde…

Memlekette ve Ortadoğu’da yaşananlar din gereği varsayılıyor ise eğer din adına başa kakılanlar, dinsel akrabalaşma mıdır, dini aşağılanma mıdır ilahiyatçıların bir bir çözmesi gereken bir muammadır. Şu yüzyılda şu sözde ileri demokrasi yıllarında bir neden yaratıp din öncesi gibi kadınları kızları kuma gömmek, toprağa yatırmaktan beter etmek hangi kitaba, hangi dine ve hangi mezheplere sığar bakmak gerek ehil akılla.

Doksan yıllık enkazı kaldırdıklarını sananların, şu on beş yılda arkalarında bıraktıkları dev gibi enkazın din öncesiyle benzeşen yönlerini ileride kim nasıl törpüleyecek acaba.

Dine dayandırılmaya çalışılan şu memlekette kitaba sığmaz biçimde kadınından razı olmama, razı olup da memnun olmama gibi haller yaşanıyor. Hem ülke hem de birey iktidarındaki bu dinsel sapma, koyulan hedeflere de ulaşılamayınca dinli veya dinsiz erdemli ve temiz kalmayı da zorlaştırıyor. Bu yozlaşma neticesinde müsvedde erkek iktidarsızlığı her fırsatta kadına kıza höreleniyor. On yıllarca iktidar hırsıyla nisa ve nura dayandırılarak bayraklaştırılan örtünme de, başörtüsü de kadını gittikçe gaddarlaşan erkek egemen iktidarların elinden kurtaracak bir obje değilmiş. Geç de olsa anlaşıldı.

Görüldü ki; Zaman meydan muharebesinde tesettürlü bacılarda kategorize edildi. Başa göze bakılmaksızın senden ve benden olanlar diye süzüldü ve gazlandılar ulu orta.

Doksan yıllık enkaz onlar için de bir nimetmiş demek ki. On beş yıllık enkaz ise büyük hezimet…
Öğrenildi, öğrenildi mi acaba?

On beş yıllık enkazda kuşkulu akçeli işlerle çarşıdaki hesap eve uydurulamayınca olan yine kadınlara oluyor. Dini bütün dinli de olsa yol ışığı, hayat arkadaşı değil de sadece döl yatağı görüldüğünden yine kadınlar çekiyor ızdırabı. Hem de dinsizlere reva görülen türden yer misin yemez misin, ölür müsün ölmez misin hesabıyla.

Peki, Din bunun neresinde…

Din iman mezhep üçgeninde yönetenlerde hüsnüniyet, sonradan zenginlerde tevazu, fakirlerde tokgözlülüğün tükendiği bir dönemden hep birlikte geçilirken kadın olmak da kendiliğinden zorlaşıyor bu memlekette, bu bölgede. Savaş desenli hız kesmeyen kadın avı, kadına yönelik artan şiddet dinselleştiriliyor. Hal böyle olunca Din perspektifli evrene yayıldığı söylenen pozitif ışıltılar meydan sofralarını aydınlatmıyor maalesef. Günübirlik mahyalardan süzülen mutlu toplum mesajları da güme gidiyor böylece. Kadınlar metezori din iman mezhep üçgenine hapsediliyor.

Emperyal istilacıların sistemleştirdiği her gereksiz savaşta ve teröre dönüşmüş boyutta kan-can almaya devam ediyor büyük sermaye. Kararmış köhnemiş ideolojilerin tutsağı olundukça zorbalık işte böyle sokağa taşar, kadınları da ezer geçer. Dört duvar arasından sıvışan namahrem iktidarın sertliğine uğrar kadını kızı. Zulüm düz orantılı alır başını gider, ta ki ölümlere kadar. Kadına dozu koz şiddet uygulamalarına dönüşür kurmaca dinin teorisi.

Doksan yıllık enkaz havalandırmalarıyla hayat felsefesinde geriye dönüş, şimdilik tam dönüş değilse de ufaktan bir çark ediş, geriye özlem dolu kaçamak bir bakış erkek egemen iktidarın kadına bakışı ve tavrını derhal din öncesine kaydırır. Bu kayma Din sonrasını da taşlaştırır. Katılaşır elbet sözünden çıkılan iktidarlar ve sonuç hüsran olur.

Dinli dinsiz, dinci dindar kızıl kuma kadın kız gömme enkazına yarenlik başlar…

Peki, Din bunun neresinde…

Oysa kadınlardan başlayarak kendi kendine zulmeden başkalarına asla adalet dağıtamaz, adil davranamaz. Doksan yıllık enkazın kurumsallaştırdığı kadın erkek eşitliği yok sayılırsa, halen görmezden gelinirse, erkek egemen iktidarın her türüne kayıtsız şartsız itaat öğütlenirse kuma toprağa kadın kız gömmeler yasallaşır. Evlen evinin kadını ol, üç çocuktan aşağısı olmaz bir marifetmiş gibi dillendirilirse kadınlar evlerine gömülür. Ve kadın çocuk bakıcısı, ev hizmetçisi, seks kölesi olarak görülüp sınıflandırılır. Her ne kadar koruma altına alınırsa alınsın bir yılışık erkek her fırsatta çalar kapısını, kırar kafasını başlar din öncesi, din sonrası zulüm. Canlı canlı gömülür kuma, toprağa.

Din sonrası, bin beş yüz yıl sonra bu gün de kadınlar kızlar ölüyor, bebeler ölüyor, analar öldürülüyor her gün. Bacılara kıyılıyor din iman, nesep mezhep, öre töre hesabıyla, kuma gömülüyorlar, toprağa da…

Hem de din öncesi kızıl kumlara, çamur topraklara diri diri gömüldüğü günlerden beter şekilde ve en acımasızca.

On beş yıllık enkazcılara bir sormalı; Peki, doksan yıllık enkaz bunun neresinde, Din bunun neresinde…

Hiç yorum yok: