22 Ocak 2016 Cuma

YALVAR YAKAR

YALVAR YAKAR 

Gemiler en kıçtan sendeledi
ve sendeleyenler halikarnas ta denize sarıldılar.
Günlerden bir gün
şalvarlı kadın diskotekimsi gazinoyu süpürüyor
elinde çalı süpürgesi.
Kararmış oğlanlar ihtiyar müdavimler için öğlene yakın ada çayı demlerler
daha şimdiden birkaç hayattan emekli damlamış çınaraltına
kıçları yapışacak plastik sandalyelere.
Pansiyoncu pos bıyıklarını kesmiş geceden
bir tutamlık ağız şimdi
dudağının kenarında kırmızı uçlu sönük izmarit.
Artı gece sabaha dek bardaktan boşandı rahmet
toprak kokusundan çıldırdı deniz
dalgalandıkça mardan mara hırpalandı sahil
ve altın kumlar gibi dağıldı özlem.
Balıkçı kayıkları henüz uyanmamışlar
demek ki yarı gece sonrası rast gelmiş bol nafaka
ve çizgi film izliyorum sanki balkonumda
elim kolum bağlanmış.
Hemen altta yarı yaşımdaki otomobilin camları açık kalmış
ıslanmış deri koltuklarındaki anılar
göğün yarısı bulut geri kalanı kızıl
kızgın ve ıslaklar.
En karşıdan ufuk çizgisindeki baygın kızıllık
doğuyor adalara doğru.
Tam doğrumda acıkmış kahverengi alacalı yaşlı süs köpeği
artık kim sokağa bırakmış ise bırakmış
süzüyorum acıyla.
Bir tek yabancı benim sanki ve epey erkenden uyandım bu sabah
geç kaldı güneş
ilanların binbir renklisi duvarları süslemiş püslemiş
ama hep eski hava.
İçeride bir oğul resmi, bir oğlun oğlu resmi çerçevede
kızlar kayıp.
Resmiyeti elden hiç bırakmayacağım hayatta
bir güne daha gebe hayat.
Çocukları birazdan toptan denize salarlar
soya çeker canı tez sabahlar
suya çeker şeker deniz.
Ve deniz insan yavrularını bir bir kucaklar.
Deniz bana yabancı ben denize yalancı
insanlık var ya var ya o yakınlık hissiyle paramparçalık
paralandıkça güller kızarır aklım.
Tenim de elim de bileğim de
anlayan anlar
ansızın gözyaşına dolan anılar.
Yok artık benim şehrim falan
yuh artık bu kadar mı kör topal ıssız sokaklar.
Nice manifestolar fesleşir kel aynaklara
toplar damarlar hayalperestliği depolar
berrak arazilerde gel geç sevdalar demirlenir
ve yarı buçuk dilsizlik vurur akıl ötesini.
Yıllardan sonra akılda kalan işte budur
Usa yer eden ise kalpazan balıklar.
Akvaryum kabarcıklılar süslerler suyun altını
suyun üstünde ateş damlaları
suyun öte yanında memleket.
Baştan ayağa deli bağırtan, delirten nazlanmalar
orta yaş bunalımına yakın değersizleşir tüm yakınmalar
yakınlaşmalar da eğersizleşir
yalvarmalar da pek işe yaramaz.
Artık yelpaze yelinden yel değirmenleri utanır
plastik masada plastik sandalyelere sığındı hayatım
yorgunluk asıl yorgunluk beyinsel.
Uğraştırmadan usumda aklımda beynimde rüyamdasın
ufolar istila etmişçesine dünyayı uykularım delindi
ufalanıyorum gazino taşlığında sersemce.
Sereserpelik anı özlüyorum mazide kalan serseriliklerimi
daha bu sabah suskun denize şikayet ettim
benimkini seninkini.
Bisikletli çocukların ziyareti gecikince acıktım
eli kıçında adamlar kıyıda sohbet için güneşi bekliyorlar
ben kimi olur ise olsun ilk merhaba diyeni.
Maviyi ve üzerine doğan kırmızıyı.
İlgi eksikliğinden yaralanıyorum bilgi fazlalığından kaçınıyorum
hep ayni usandırıcı meseleler.
Özüme öz ekliyorum gözümde bulanık anılar anılardan
tansiyonum düştü yine sanki ritim bozukluğum azdı
çarpıntılarım çarptı kıyıları.
Bu deniz bana yabancı ben denize el
elimdeki hayata yabancıyım
telefondaki sese de.
Oysa ses bana aşikâr gençliğin dalgalanmalarından kalma bir haz
çok uzaklara yansıyor yine içimdeki korkular.
Işığın direkt vurduğu ana kadar yalnızım
sonrasında yollara koyulma zamanı
nereye kadar uzarsa bu yolculuk uzasın.
Çakmağı tamir eden de orta yaşlı usta
yolcuyum ben.
Çakar almazla yazıyorum beni gurbete taşıyan geminin seyir defterini.
Aşkın anatomisi şalvar giyinmiş sanki
hem buradayım hem de orada
avuçlarımda pansiyon sıkıntısı saatler kaçıyorum.
Eriyorum yollara eriyorum onlara.
Günlerim geceye dönmüş uslanmaz artık delice ağaran yıllar
yozlaşmış manzaralara hapsolmuş gözlerim
karlaşmış saçlar
değer miydi birader bunca acıya.
Nice portreler taşınır rüyalarıma
her renkte her dilde ve kırmızı.
Beyaz karanfillerle süslü yalnızlık
çarptı çarkımıza.
Ey memleket insafın kurusun
her bahar vurulduk kuruduk
kılını kıpırdatmadı…

Hiç yorum yok: