4 Temmuz 2015 Cumartesi

TOPUNA KARŞI ÇIKIŞ.. ERKEN SEÇİM ŞART…


Her türden ama türdeş siyasal iktidara ve istemlerine aykırı düşünmek ve muhalif eylemlilik evrensel temel değerlerin kolayca el değiştirmesine veya ele geçirilmesine resmen karşı duruştur. Ancak bu şekilde yeniyi ve yenilenişi yaratmak olasıdır. Yoksa akıllara saplanmış ne varsa; süsü püsü, susu pusu, şusu busu, eksiği fazlasıyla sadece bir kereliğine, bir kerelik fırça darbesiyle de olsa renkli manzara oldubittiye gelir ve çirkinleşir.

Yine çirkinleşti, çirkinleştirildi. İşte büyük meclise meclis iradesi dışında meclis başkanı seçilirken olanlar ortada. Ve en cılız aday seçildiğinden,  yani ülkenin slüetini ve aritmetiğini bozan çirkin bir bloksuz yapılanma şekillendiğinden ve biçimlendirileceğinden topuna tüfeğine karşı çıkış ve karşı duruş şart oldu.

Şartlanma bu kez topuna karşı yeni seçimdir. Ve topuna tüfeğine karşı erken seçim şart…

Büyük sermaye tarafından verilen görevler yerine getirildi. Emir büyük yerden gelince çirkinleşti ve çirkinleştirildi manzara. Hem de Millet hiçe sayılıp, daha yeni verilen oylar çöpe atılıp yüce meclis çatısı altında. Şimdi elde güncel malzeme kalmayınca, ele güne karşı mahçuplaşılınca Çin bebek masallarıyla avunmak ve uyguruna denk düşürüp Çinli mekânlar basmak hiçbir işe yaramaz. Şartlı şurtlu varsayılan devlet, şartsız şurtsuzluğa teslim olunca nice koalisyonlar işe yaramaz, kurulmaz, kurulmamalı da zaten.

Aynada boyanan yüzlerin benzerliği kaderin cilvesidir. Ya da ayni kuaförde süslenen hanımların yüzündeki kader kardeşliği, cilveyle de değişmez asla. Ayni porselen duruş. İşte çanak çömlek patlaınca aklın süngüsü düşer ve antika savaşları tekrar tekrar yitirmişlik dolar aklın raflarına. İşte o kirli raflardan akan alına yazılmışlık hikayesidir ve aynaları çatlatır. Bir şaşkınlık bulaşır zihinlere ve alın yazılarını kitaplaştırır yazarlar. Yazının başından sonu bellidir bu kez ve tek cümleciktir..

Topuna tüfeğine karşı çıkışın resmi manzarasıdır erken seçim. Ve erken seçim şart…

Öyleki montajlanmışın aslı gibi olmayacağı, aslı varken fotokopisi, derme çatma tesis ürünü gibi ortada kalacağı siyasetin ve doğanın temel kuralıdır. Adamlığın damında yatmışlıkların da hiçleştirileceği, hiçleştiği gün gelir. Tatlı duyguları ömür salıncağında sallayanlara, budalaca dalmalara ve sonradan iç çekişli aldatmacalara karşı çıkış, karşı duruş elbette hemen peşinden hemen gelir.
Bu kez erken seçim gerçekten şart, eğitimin şart olduğu gibi, yemek içmek gibi…

İsyanın mis gibi kokan ateşi, iş çığırından çıktığında, tren rayından çıktığında ve geminin dibi delindiğinde tüm dalgalanmaları ve yersiz dalgınlıkları seyir defterine kaydeder. Kayıtlara geçen eksik duygular ve yitik duyumlar boşta kalmanın, asıl yürek yanmasının başlangıcıdır aslında. Finişinde ise aylaklık vurur kaygan zemini. Karşı çıkışlar ve karşı duruşlar belki biraz hizaya çeker ama siyasetçinin etik yoğunluğu azaldığından siyatikler azar. Şuursuzca kaldırımlara sürülmeler de aşındırmaz sokakları. Zorluklara direnmek ve karşı çıkış zindanın karasına kapılmaktır belki. Asıl kapılmalar ise koalisyona katılma üzerine şifrelenir. Ama kol kanat kopartan bu kapılmalar da tutmaz bu kez. Tutsa da tutmaz.

Topuna tüfeğine karşı duruşun karşı çıkışın resmi manzarasıdır er seçim, er seçimi. Erken seçim şart…

Yapılan edilenden sonra mızmızlanmalarla yere eğilen bakışlardaki utanç ve ilkesizlik tarifsiz telafisiz acılara kapı açar. Gömleğini üstünden sıyıranların, dudağından ne sarkarsa sarksın, gözlerini nereye dikerse diksin çaresiz kasırganın vuracağı belliyken manzara aniden değişti, değiştirildi. Akla hayale gelmeyecek biçimde açık düşüldü. Çıktı çıkar birileri çıktı, işte devletin o sahte bekçisi görünümlüler nadasa kalmış tarlaya bostan korkuluğu,  bostanlara baston oluverdiler. Ulaşılacak hedef yedek bırakılınca da suni göllerle sözlenmiş manzaralara, çirkinliğe en yakın çarka en uzak mesafede yalandan deniz arandılar.

Yeni seçim şart. Er seçim şart. Erken seçim şart…

Zekâsı sivrilenler, korkulanı karşılarında gördükçe zekattan uzaklaşırlar. Bu sihirle cömert vaatlere de kementçi cemaatlere de aldanılar azalır. Şamdanların ışıltısında gerilen akıl tüm evrene servis yapsa da geriler. Çünkü gelir birileri kendiliğinden oluşan merkez bloğu kırar. O beklenmedik kırılganlıkta yağmur ve çamurla yeryüzüne iner akılsızlık ve kudurur. O kurguda toprak üstü vızıldamalarda zamanla çelimsizleşir. Söz verdiğince yükselmek ve hesap sormak hesap vermek trendine evrilir. Bu söylence ve yönlence kaosunda topuna karşı duruş ve karşı çıkış meseleye basılı belgeler doğrultusunda çareler aramak, çözümler keşfetmektir.

Karşı duruşların göz kırptığı muhteşem görsellikte hiçbir zaman son yazmaz. Güncele ilişkin ne varsa senaryoyu belirler ve çok boyutlu filmleri çeker, boyutsuzluğa sarar. Ama filmin adı da bir türlü konamaz. Konaklarda film üstüne film, saraylarda replik üstüne replik planlanır ancak grup konaklamalarındaki öykünmeler damgasını vurur her öyküye ve her kareye.

O halde yeni seçim şart. Er seçim şart. Erken seçim şart. Üçten beşe seçim şart olur…

Nedense saydam renkli noktalar hep atlanır. O yüksek atlamada kırmızıçizgilerin de hepten yalan olduğu anlaşılır. Her uzun atlayışta yalanların tümü köşe başlarında aklanır. Mercek altına alınan imgelere noksanlıklar, imgelemelere saf alışkanlıklar eklenir.

Burnu Kafdağındalık güya aslı öyleymişçesine boşluğa hoşluk sarar. Günahsız dokundurmalar ile ölçüsüz yakuştırmalar ve dengesiz yatıştırmalar tüm boşlukları belki eşsiz bir meraya çevirir. Ama meramı belli mera da kim otlayacak belli olmaz. O halden anlamaz çağında fazla merak ve lisanslı toyluk dirgenlemesi dilencileştirilince oylara oylamalara sekte vurulur, toylar da toy olmaz.

Topuna tüfeğine karşı çıkışın resmi manzarasıdır yeni seçim. Ve önseçimi arka seçimi bir yana erken seçim şart…

En babasını bile hissizleştiren bir yanılsamadır siyaset kitaplarına geçen. Siyasa üzerine, asa ölçeğinde tezlere konu olacak bir muhalefet buhranıdır, asgari müşterekte buluşmalarla netleşip renklendirilemeyen meclisi manzara. Elbette manzara yine eski manzara olur bu badana fırçalarıyla rötuşlamalar rötar yapınca.

Ebedi varoluş tabureyi genç yaşlarda yürek temizliğiyle devirmek olunca yıldızlar altında büyümek de gerçekleşir. Ve kolu kanadı kırık ölüm kuşunun kızıl ufukta kayboluşuna el sallamaktır marifet. Alaca karanlıkta bulutun özgürlüğünü kuşanmaktır tüm kahroluşlar. Kefen yerine kaderin kırk derecelik yakıcı ateşinde serinlemektir. Küllerinden doğmak ve insanlığa emanet kalmaktır karşı duruşu, karşı çıkışı.

Yani karşı yakalılığın resmi markasıdır manzarayı daha da renklendirmek. Bu minvalde yeni ve erken seçim şart ki şarttır…

Bedavadan karşı duruşların ve söylemde kalan kırpık kıpırdanışların, bir anda bal çiçek boyun eğişlere dönüşmesi, meramını iyice anlatamamak bezeli bir uzmanlaşmaya açar bahçe kapılarını. Çünkü olsun varsın, küpler dolsun boşalsın dilbazlığı bu kez işlemez. Diyar diyar yayılır kölesel egemenlik ama aşırılan her yürekte her zamanki gibi hiçbir suçu yokmuşçasına yer bulmak gittikçe zorlaşır. Yürekteki yangınlara su serperek aklanmak da güçleşir zamanla.

Oysa güneşin ilk ışıklarına yakalanmaktır her karşı duruş. Güneşe en yakın, en yakın hizada durabilmektir karşı çıkış. Gün olur fildişi kulelerde dev aynalar ışıkları yarı belinden kırdığında gönüller aydınlanır, akıllar ferahlar. Sarayvari taş ve kum yığınlarında ve kehribar kakmalı kalelerinde er veya geç yıpranma başlar, başlamıştı da. Burçlarından kırılmaya başlamıştı kurgulanan ve yıkılması çok yakınsı sahte cennetin. Olmadı.

O yüzden yeni seçim şart. Er seçim şart. Erken seçim şart. Üçten beşe seçim şart…

Direnmenin doğasına aykırı düşmeyecek notalı türkülerini yazmak boşa uğraşmaktır belki, belki de değildir. Belki vasıfsız vazifelilerden olmak veya kendini öyle saymak hayat ufukta uzaklaşırken, kendi çapında bir yürüyüş eylemektir hayata dair. İşte o öyküdür zaten öykünülen. O öyküdekilerdir önderleşen.

Hiç yorum yok: