1 Haziran 2014 Pazar

GEZİ UNUTTURMACASINA DENEME…

GEZİ UNUTTURMACASINA DENEME…

Hiç de renklilik içermeyen bir dağılışı simgeleyen, ihtiyatsız ihtiyarlık şafağı atarsa kararmış yüzlerde ve ufukta hava kararması kömürleştirince mühürlü yürekleri gezip durup, donup denemeden asla olmaz. Yani bir denemesi yazılmalı son yıllarda memleketin tüm meydanlarında gelincik misali fışkıran isyancıkların. Defneyaprağına sarılı ve istismara kapalı isyanların beyaz güvercinlerin kanatlarında uzaklaşmasına asla izin vermemeli sözler, sözcükler.

Zamana uymak veya uydurmak hassasiyeti ile kapıların çalışından çalınışına ertelenmemeli güzele sevdalıklar. Böyledir işte daha çok mevzu var işlenecek ve halledilecek deyip durup, yok saymak gezide başlayan direniş ve isyanların halkta kalan izini silmek.

Emniyet supabı delinince gökler çöker…

Gökler çökünce de önce cılızdan başlar artçı direniş ve isyanlar. Yaratılış ağacındaki yapraklar savrulur, dökülür bir bir sokaklara. Pişman olmayan hayâ etmeyenlere isyandır özünde tüm meydanlarda yaşananlar ve dolup taşan dayanışmacı meydanlar. Tasdike mecbur kalınmadıkça sürer, yaşanır ve biter gider. Biter belki ama beklenen ve gecikmiş dirilişleri serper toprağa çekilen acılar.

Toplumsal gözlem ve değerlendirmeler başlayınca yüksek perdeden, dalınan hayallerden uyanır birileri. Ayılmalarla insan ilişkilerine dayanan ve doğru orantılı, keskin uzantılı Anadolu’nun en uzak ücralarına dek uzayan rengârenk hikayeler dillenir dillenir ve unutturma yutturmacaları güçleşir.

Statükocu kanaatler bir yanda, otoriteryen kimlikli vaatlere sırtını dönenler bir yanda akıl çelmeler yaşanır karşılıklı. Hayatın tek bir karesine mahkûm insanları avlamaya ve aldatmaya yönelik profesyonel yaklaşımlara inat devam eder kaldırımlarda başkaldırılar. Bilinçdışına sarkan içsel direnişleri toplum hiyerarşisini hiçe sayarak o en eski alışkanlıkla anarşikleştirmeye çalışan devlet iradesini kullananlar da çok ayıp eder aslında. Her makul isyan ve direniş nüvesini sokak aralarında sıkıştırıp, biber gazı, tazyikli boyalı su, plastik mermi veya plastiğin evrimleşmişi ile sindirmeye kalkışmak ne karmaşık bir çelişki ifadesidir, ne anlaşılmaz bir ilişkidir.

Aslında derinden duyulan ama sağır kulak oynanan kırsalın geleneğine kentlerin acı gerçeğini katan bir halk bunalımıdır tüm meydan dayılanmaları ve haklıdır babadan çocuğuna. Dünya çocukları artık kötü kader istemiyor şiarıyla özgürlük şarkılarının ritmi ile oto sansüre karşın parklara ve alanlara yayılmanın neresi yanlıştır tüm lütuflarda. Tahammülsüzlüğün en korkuncu haksızlık teması içeren şekilde dayatılsa da bir seyir edebiyatı oluşur kendiliğinden. Bu kendindeliğe has muhaliflik duygusu ağır darbelerle darp edilmiş koruda kimin sözünün geçerli olduğuna karar vermektir aslında. Kanunlara vurgu yapan ama yasalara uymayışın devlet otoritesi resmidir meydanlara asılan. O resim ki doğum günlerini unutturur insanlara.

Azınlık gruplar direniş ve isyanın merkezidir gerçeğini küçümseyip, çoğunlukla silmeye çalışmak için cerrahi yöntemler uygulamak gece ve gündüzleri nokta kadar ümit ışığı bırakmadan emrine vermektir kara urbalıların. İşte tam bu noktada kaşlarını çatar ölümden öte köy, mezarlık önünden başka yol yoktur felsefesi. İnişli çıkışlı yolların sonunda başlangıçta hiçbir zenginliği olmadan sınırsız zenginleme ve iç içe örülü kötü alışkanlıklar açığa düşünce meydanları ayıplamak sayıplamak zevatı asla kurtarmaz. Pek çok ayrıntı maharetle gizlenmeye çalışılsa da kopuş süreci başlamıştır ve acı gerçeklik taşkınlık içerse de içermese de artık sokakları ve meydanları vurur.

Som altından somyalarda, soma karası rüyalara yatmak, sokaklarda ve meydanlarda tek kurşunla muhacir avına uyanmaktır kim ne derse desin. Muhacir olmak demek, meydan sonrası kalem efendisi olup en iyisi bu çiçek çocukların devleşen ritmine kapılmamak, karışmamak demek değildir. Zaten olmuşlardan, olduğunca ders çıkarmadan ibret almadan yerlisi olmak bir yana muhacir kalmak da zorlaşır kendi memleketinde. Elin melekesiz arabı marabı, arap marap safsatası gelir yerleşir ben merkezine memleketin.

Emniyet supabı delinince gökler çöker, yer yarılır…

Ve dert edilmeyecek ufak tefek şeyler diye algılatılır halka tüm dalgalanışlar. Halka halka yayılabilecek isyan hassas hatlarından koparılır ve gönül evi dar olduğundan gönül erleri dayanamaz vahşi baskılara. Zamanla tavandaki gece yarısı tıkırdamaları diyerek boş verilir her şeye, her yaşanana. Oysa boş vaatler ve karşılıklı özürleşmeler kimin oyununda kimin oyuncak haline dönüştüğü siparişlerini adrese teslim paketler. Ve irsaliye faturasında hemen herkesin ismi sıralanır. Ve rahatlıkla katlanılabilir olmaktan çıkar parolası genç ölümler olan yazılar.

Belki de değişimin yeteneği ve hacmi her şeye karşın yine ayni sözcüklerde ve direnişin teması olan, akla ilk gelen o isimde gizlidir. Yani eşsiz savaşlar ve erişilmez mücadeleler ortamında geçen bir ömüre dayanır tüm isyan temaları. Tüm rüyaları kâbusa dönüştürenler ise flaman savaş gerilimlerini meydanlara yuvarlayanlardır. Ve basmakalıp komplekslerde her daim ıskalamak vardır yerle gök arasındaki hakikatleri.

Asıl olan bu durağanlıkta üretkenliği dürtmek, üretken birey olmak ve neşeden kedere uzanan çizgide makûs kadere direnmek, istenenlerin isteklerin ertelenmesiyle donuklaşan resme karşı verilen verilmesi gereken mücadeledir diyebilmek de mangal gibi yürek ister zamanla.  Çünkü her şey ertelendikçe ve devrimci ruh örselendikçe iç disipline sahip olma duygusu da becerisi de yavaş yavaş kaybedilir. Ve içten içe yaşandıkça en acılar ve en sevmeler, felaketler ve ağır yükler artınca her yer karanlık şarkısına nakarat olur, tüm sohbetler. Söylenecekler çok açık seçik ama jeopolitik hazlar ve jeolojik kozlar para hırsıyla ayni labirentte buluştuğundan cam tencerelerde kaynar eksik bırakılmış hayatlar.

Meydanların ciğerleri kavuran buharında hayal kırıklığı ateşi ve bu kavrulmuşlukta denizlere duyulan tutkular savrulur. Bu savrukluğun hangi değerlendirmesi yapılırsa yapılsın hiç bir hesabı kapatmaz. Kesin inanışın ışığını bir nebze de olsa görmek için akıl süngüsünü çekenler her adli meselenin tenkitçi yönünü ortaya koyarlar inatla. Ama hayattan kopuklara aç ve susuzluk hissiyatı ötesinde külliyatlar ve gezi park anımsatmaları hiç işe yaramaz.

Bastırılmış kazanımlar her takdirin dışında gizli kusur ve kim kusurlu araştırmalarına kurban gider. Öyledir işte rakamlara bağlamadan rakamlara bağlanmadan atlas döşekte dönüp durmak. Uyumak ve birden uyanmak üzerine kurulmuş bir kutlu isyan şoför mahallinde aldatış kapsamında ele alındıkça da daha çok madenler patlar. Tövbe etmeden nöbet beklemek, hanede çıkan haklı tartışmaları hasede dönen çapsız tartışmalara çekmek, çekilecek daha çok dert olduğunu gösterir.

Emniyet supabı delinince gökler çöker, yer yarılır ve başta gezi unutturmacası nice denemeler yazılır…

Hiç yorum yok: