YAVER ANLAT
Yaver anlat bakalım İstanbul’u
karpuz sergisinde buz kıran bıçkınları
semt tulumbacılarının halka tatlı yiyişini
Sarayburnu’na inen arastada
koyun koyuna uyuyan pembe cumbaları
yeşilli kırmızılı mozaik camları
ters cumbalak boz kumrulları.
Esmeyen havaya gürleyen çadır yangılarını
su başı fındık fıstık çitlembik gecelerini.
Çocuk gözüyle seyret tüm simaları
şişe çekenleri cin amaları yazlık sinemaları
siyah beyaz filmlere çalınan hayatı
ihtişamı gizemi şuhu şerafeti.
Ölüyü diriyi iriyi irisi
göz hapsinde buruk duyguları…
Yaver anlat bakalım İstanbul’u
sarı parlak geçmişe uzayan nazik elleri
yüksek kaldırımda dalgalanan renkli çamaşırları.
Yarı sökülmüş dekorlar önündeki kara kostümlüyü
perde arkasından vuran ölgün ışıktaki infazı.
Anlat ki zayıf hafızam hatırlasın
önümde kırıtıp giden bu mor çarşaflı kim
benim güzel İstanbul’um mu?
Yaver bir haller olmuş
çarşı pazar gulyabanilere mezat
yaşamıyor cumartesileri cumadan izinli nalan
kağıt üstünde hayıflanışlar yalan.
Sor bakalım son kez benimle yanar mı İstanbul?
Bir kırık somya bir delik döşek.
Ne demeliyim son söz yerine
patladı çanak çömlek etraf gırla köçek
tek sitemim hayatımı hüzne çekene.
Çekilmezsin artık aşk şehri İstanbul…
Yaver beri bak anlatma İstanbul’u
can kulağıyla dinle şimdi
İstanbul düşlerime yar
nar renkli bir ufuk resmi.
Yakamozla söyleşen eski bir dost
Denizi dosta ait post.
Tanışlık vermese de olur kratım kraliçem
karşıdan karşıya geçerken aslım
sendeleyen sandalın kürekleri dalgın.
Seni tanıyamıyorum artık aşk destanım
yarım yüzyılımın aşk İstanbul’u…
Yaver anlat bakalım İstanbul’a
dinlediklerini dilediklerini derle topla.
Altmış merdivenle çıkılan doruda
kapı duvar kırklar meclisindeyim
Derdo kırılgan içtenlikteyim.
Bir kırık aşk hikayesi İstanbul…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder