3 Ocak 2023 Salı

BİR MEMLEKET İSTİYORUM, EKONOMİSİ BATMAYAN…

 

BİR MEMLEKET İSTİYORUM, EKONOMİSİ BATMAYAN…

 

Bir memleket ki ekonomisinin mikrosu makrosu dışa bağımlı ve belki de salt bu nedenle enflasyon canavarıyla bir türlü baş edemiyor. Bu arada sözde döviz kuruna ayar çekmek için milyar milyar dolarları da bir güzel uçurulmuş. Yönetsel mekanizmanın memlekete has bir ekonomi politiği olmadığından her kaos hiçe sayılmış, az buçuk aklı olanın asla yapmayacağı çok ciddi yanlışlıklar yapılmış ve ekonomiye resmen dip yaptırılmış. Batmaya ramak kalmış ama hepsi dış mihraklı. Evet dışa bağımlılık her sektörde ayyuka çıkmış ama her sorunun dindarlık ve bir takım kindarlık içeren argümanlarla geçiştirileceği sanılmış. Böylece içeriden dışarıdan istikrar martavalı ve şifa bulmaz aymazlıkla memleket ekonomisi istikrarsızlığa sürüklenmiş. Sükseli tüm kurumlar duyarsızlıkla tahrip edilmiş. Öyle böyle değil uygulanan acayip ekonomi modeli modelsizliği yüzünden, daha vakti zamanı gelmeden sistem çökmüş. Velhasıl yeni yılın, yüzyılın yılının ekonomi politiğe giriş parolası bir memleket istiyorum, ekonomisi batmayan olacak gibi...

 

Bilmeyen yok aslında, bu memlekette on yıllarca küresel dünya, global ekonomi ve büyük sermayeye entegrasyon hevesiyle ekonomik batışın eşiğine gelindi. Lira rekor düzeyde değer kaybetti. Sanal rakamlarla gelişen ve büyüyen memleket ekonomisi profili çizilerek büyüklere masallara sığınıldı. Mucize yıkılış, elde kalan ne varsa, pazarlasan ne fayda, satsan ne kar eder babında ertelenmeye çalışıldı. Dünyada ve bölgede yükselen yıldız olunduğu heyecanı, politik ve jeopolitik baskı cenderesinde ucuz jandarmalıkla sonuçlandı. Politik erkin bu hale nasıl gelindiği hikâyesi de tutmayınca resmen dibe vurdu. Ama memlekette hala masallara ve hikâyelere inanmaya hazır hiç de azımsanmayacak bir kesim var. İşte ekonomisi batmayacak bir memleket istemenin karşısındaki engel bu gerçeklik…

 

Halbuki ekonomiden az biraz anlayanlar şimdi, ekonomiyi gerçek ekonomistlere bırakarak düzeltilmesinin yıllar yılı süreceği noktasında birleşiyor. Sahibinin ağzıyla konuşmak istemeyenler de gün gün artıyor. Bunlar yavaş yavaş memleketin her şeyde dışa bağımlılığını ve özgün yönetilmediğini üzülerek söyleye duruyorlar. Açıktan açığa birbirlerine düşüyorlar. Söylenen Merkez Bankası kısa ve uzun vadeli borç istatistiklerine göre, eğer hiç yeni borçlanma yapmasa bile seçime kadar epey zorlanacak. Hatta yıl bitimine dek yaklaşık şu kadar yüz milyar dolar vadesi gelecek dış borç ödeyecek. Memleketin kamusu, özeli borç pergelinde kıvranırken çember daha da genişleme eğilimli.  Ata deyimidir; “Borç namustur.” artık durmak ve durulmak gerek. Öyle atı alan orayı burayı geçer aklıyla hareket edip, reel borcu yüz milyarlarca doları aşmış memlekette, hala ‘Borç yiğidin kamçısı’ demeye de artık yürek ister. Çıkar birileri de bir memleket istiyorum, ekonomisi batmayan der geçer.

 

Yüzyılın yılında ilk çeyrek, sınırsız sömürü, vahşi sömürü sarmalında seçime endeksli. İkinci çeyrek seçim sonuçlarına göre son on yıllarda üçe dörde katlanmış iç ve dış borç, kapatılamayan cari açık kıskacında. Üçüncü çeyrekte ilk iş olarak tedbiren Merkez Bankası’nın zorunlu faiz artırımı yerine iktidar iradesiyle faizle dansa devam edilirse diğer tüm işler sarpa sarar. Valse geç kalınır. Dördüncü çeyreğe gerek kalmaz, sonuç gericileşen memleket, gerileyen memleket ekonomisi...

 

Yüzyılın yılında ihracat rakamlarıyla övünmek yerine acilen ithalat maliyetlerini düşürmek gerekir. Bu düşme, üretim ve yatırım maliyetlerini de düşürür. Reel sanayi ve yamalı bohça ekonomi rahatlar. Ayrıca tüketim harcamaları da düşük döviz kuru sayesinde bel bükmez. Üretim belli bir seviyede tutularak ve sürekli artırılarak artık değer üretir. Piyasalar keseye fazla dokunmaz. Açık veya gizli devalüasyona da hiç gerek kalmaz. Böylece anlaşılmaz biçimde, bildik bileli Amerikan parasıyla ifade edilen milli gelir de yükselmiş olur. Cari açık azar azar kapanır. Sanayi yatırımları ve teknolojik yenilenme hızlanır. Üretim tasarlanandan fazla artar. Hatta ihracat fazlası verilir. Ve üretim getirisi eşit oranda paylaşılır. Pek gerekmese de memlekete yabancı sermaye girişi de başlar. Yurtdışı piyasalar, türlü sebeplerle çalkalansa da büyük emperyal sermaye batsa da içeride Amerikan parası kuru yükselmez. Dövizler ayni kurdan işlem görmeye devam eder. Küresel krizler memleketi teğet geçer ve Millet döviz altın benzeri enstrümanlara gerek duymadan güvenle sadece lirayla tasarruf eder. Birikim yapar. Helalinden zenginler.

 

Olanlar olmayanlar tümü demokrasiden bir haber zihniyet ve komple hâkimiyet yüzünden. Memlekette demokrasinin demosu bile yoksa durum mevcudun ötesine geçemez. Dövizi, doları demokrasi düşürür. Tüm sorunların kaynağı memlekette demokrasinin işlemeyişi. Demokrasinin olmadığı bir yerde hiçbir sorun çözülemez. Dünya gerçeğidir, diktatörler ülke sorunlarını değil, sadece kendi sorunlarını çözerler. Kör gözlerin gördüğü, sağır kulakların duyduğu ve sığ akılların bildiği şeydir bu bizzat yaşamak gerekir.  

 

 

Yaşadıklarından ders çıkaran tam bağımsızlık yolcusu olarak, ekonomik masallara, asalı masalı sadece üst akla sahip üstatlar bilir yalanına kanmadım.  Asla iç dış mihrakların dediklerine, önerdikleri kökten göbekten dışa bağımlı ekonomi politiğe inanmadım. Onların tasavvur ettiği, pik dip batağında böyle bir memleket istemedim. Kendi yağıyla kavrulan bir memlekete hasretim ve açıkça bunu istiyorum. Dışarıda böyle memleketler var. Bunca dış bağımlılığı görmezden gelerek onlarla laf olsun diye inatlaşmak, sonucu baştan belli yarışmak, havadan üstünlük taslamak yerine bir memleket istiyorum diye başlamak, ekonomisi batmayan diye bitirmek lazım...

 

 

Yeni yüzyılda yüzyılın yılında mücbir sebeplerle bile ekonomisi asla batmayan bir memleket istiyorum...

Hiç yorum yok: