GAZETECİ YAZAR…
Dostun
düşman, düşmanın dost, sahtenin gerçek, yalanın doğru benimsetildiği günlerden
geçiyor yaşam gemisi. Şu karma karışık dünyada sıkı sıkıya sarılınılan, canla
başla savunulan ve gülün hatırına dikenine katlanılan tüm değerler erozyona
uğramış, uğratılmış. Moral değerler çökertilmiş her anın getirdiği veya
götürdüğü bizim olmayan, bizden sayılamayacak denli nesnel reaksiyonlar. Bu
denli rasyonellikten uzak günlere gebe yıllar ve boş hayatlar baş tacı
edilmemiştir hiçbir zaman. Edilmemeli de.
Gerçek
gazetecilik ve yazarlık işine gelmeyenlere göre dostu düşman, düşmanı dost eder
belki ama sahteyi gerçek, yalanı doğru eylemez asla. Tersine bir tutum ve
eylemlilik ise gazetecilik sayılmaz. Köşecisi köşe dönmecisi bağlamında
yazarlık da yazarlık olmaz.
Olmaz olsun bir
edilgenlik ki sarmış dört bir yanı. Dur duraksız devlet kontrolündeki yasalar
ve alışılmadık yazısız kurallar istenirse her koşulda belli biçimlerde
düşüncenin ifadesini her şekilde cezalandırabilir. Böyle ve üst demokrat
düzeyde dizayn edilmiş fıkralar. Dilini tutamayana, kırık kalemi işleyenlere
aşk olsun.
Çember daraldıkça
daralıyor. İçeride ve dışarıda hiç fark etmez, son yıllarda özellikle son
günlerde en zor iş gazetecilik. Yazmak ve çizmek en zor. Düşünmek ise bir mekân
aldatısı. Bu gün burada yarın Allah korusun. Oysa sembolsüz mekânlar veya sanal
uzay hiç de mekansız değildir. Çünkü tümüne mekân insanların beynidir. İnsan beyinleridir,
beyleri değil. Beyin dışındaki dünya ise uzaydaki bilinen veya bilinmeyen bir
yerdir. Akla gelen başa gelir misali oralarda görülür ve bilindik olur anında. Lakin
oraya da ilimle bilimle ulaşılır. Bildiğini her ne pahasına olursa olsun
paylaşmakla olur adamlık. Ancak her şeyin bir bedeli vardır şu yalan dünyada. Çekinmeden
ödenir.
Önlerine
koyulacak hesabı ödemekten çekinenler gülün adı canın soyadı derken içte ve
dışta derin paylaşım ve arada bir kullanım uygulanan politikaların parçası
olarak tarihe geçtiler. Ama uygulamacıların adı sanı tarihte geçmeyecektir hiçbir
zaman. Geçmemeli de.
Bu kazara
geçirgenlikte elbette kitle iletimi çok büyük sermaye gerektiren bir
kurumsallıktır. Bu kurumsallaşmada büyük sermaye de ayni veya farklı medya
türlerine sahip olarak tekelleşmeye yönelecektir. Çünkü parapolitikler için iktidarda
kalabilmenin en birincil yoludur bu tekel. Bu tekele tek elden sahip olmak ve onunla
yönetmek ise faşizanlığın alameti farikasıdır. Bu fabrikasız bacadan tütenlerle
ise olan fakire olur.
Zaten amaçlar
örtüşmeyince krizler peşpeşe yaşanır. Ve peşkeş çekmeler de krizlerle başlar ve
arttıkça artar. İşte o artı veya artık değer paylaşımında hakikatli gazeteciden
sayılmak aç kalmaktır. Gerçek ötesini aralamak ise sayımda suyumda isim vermektir.
Birilerince birilerinin
hiç de doğru yapmadıkları “yaptı ve yapıyor ve de toptan haklı” tümcesine
tekerlenmesi bu toptancı yılışık yapışkanlığın yaptırımlarıdır sadece. Aslı astarı
bezi dastarı yakındır neşrolunur. Tarihsel
ölçüsü ise kim ne derse desin “geçmiş ile şimdi uyumsuzluğudur”. Uykudan uyanıldığında
ise bet beniz atma meselesine tertiplenilir. Gazeteci yazar aşkıyla tekerlemelere
karşı duranların karşıtlığı ise yaftalandıkları alışkanlığın ötesinde hakikatin
tecellisidir.
Sağır
sultanın duyduklarına bile sosyal denetim elbette olacaktır. Olmalıdır da.
Ancak önemli olan bu denetimi hangi gücün ne amaçla yaptığı veya yaptırdığıdır.
Yapılanın da kimlere ne sağladığı veya sağlayacağıdır. Veya kimlerden neleri
alıp götürdüğüdür. Yapılanın yapanın yanına kar kalmayacak biçimde olmasıdır. Yani
kontrolün varlığı yokluğu değildir asıl mesele. Salt tartışılması gereken
kontrolün doğasının bozukluğu, başıbozukluğudur. İşte bu bozuk düzende gazetecilik
de direnmek ile olur ve de çok zordur.
Her şeyi zora
koşmak aslında medya özgürlüğüne indirilen darbedir…
Bu azgın süreçte
gazetecilik namı hesabına veya gelecek kaygısından yazar vasfıyla ortaya
koyulması gereken ise şudur; egemen kültür kendi normlarını oluştururken,
karşıt kültürler de kendi kültürünü üretip mücadele edecektir. Bu mücadeleye ise
kanı kaynatır yazılar ilhamdır. O halde yazmalı, yazılmalıdır.
“Yaz gazeteci
yaz…”
İllaki iletişim
hem maddi hayatın hem de manevi hayatın vazgeçilmezidir. Gazetecilik ise eksik
ve yanlı bu iletisel üretimin değişen zamanla birlikte zar zor bütünleşmiş gözüken
veya tamamen aykırı en zorunlu parçasıdır.
Gazeteci yazar
ise dosta düşmana karşı doğruları haykıran ve aykırı kalandır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder