24 Eylül 2014 Çarşamba

IŞİTMEK GEREK MAZLUMUN FERYADINI…



Bu günlerde makul ölçülerin dışına taşan şekilde bir nüfus itelemesi ile karşı karşıya şu gergin ülke. Bu acı gerçeği inkâr, bu fersiz feryada intizar kim ne derse desin maddi ve manevi felaketleri de peşinde getirecektir…

Haçlıların Kudüs’ü işgalinden bu güne tüm mükâfatlar ziyan edilince firavunlar cephesinde kuduzluk baş gösterdi şu günlerde. Aşısı olmayan bir aşılanmadır orta doğuya savrulan bu karahumma. Ve her şeyden önce insan olunduğu unutuldu sözde Müslüman cenahta. İsevi cephede ise bir halaskar havariliği ki akla zarar. Garezine kin, kinine kan katan, kıran, küçümseyen, katleden, bu neo Müslimlik çeşit çeşit vatansızları ve vatansızlıkları doğurur pek yakında. Demir tavında dövülür hesabıyla tutulan yol ise başka çıkarcılıklara uzanır bir çırpıda.

Ve yine çocuklar bombalanır bu ateş çemberinde. Bu gidişattan utanmaları gerektiğini düşünenler arttıkça çocuklar anasının memeciğine sarılır bir yudum süt diye. Yok sadece izlemekle yetinenler artar ise gözler katarakt olur o kadar. Ama kentlere ve sınır ülkelere yayılır güzelim nağmeler ağıtlaşarak, Işitmek isteyenler de Işitir. Ve asalet sellenir, adalet silinir lügatlerden, alametler aranır sahifelerde. Çalınır yaşamlar, yaşam anlamlı ve övülmeye değer bulundukça tekrar çalınır. Oysa hayal gücü gerektirmeden, acı gerçeği sürdüren hayatlardır dünyaya şekil veren.

Sanki zembereği boşanmış zehir saçan dünyanın son olmayacak muzırlığıdır bu son yaşananlar. Doğu ve güney doğu kapılarında aç açık yüz binler umut bekliyor. Vaziyeti gafletkarane idare etmekle mükellefler ise farklı coğrafyalarda projelendirilen bu can yakar gidişata maalesef eskide ve yenide tam tol veriyor. Oysa bu ters orantılı değişmeler içten ve dıştan dengeleri değiştirir, değiştirmekle kalmaz süründürür, öldürmez.

İşaretlere anlamlar yüklemek belki şu sıcak sosyo siyasal atmosferde çok gereksiz görünebilir ama ölümden değil katliamlara uğramaktan kaçıyor garipler. Kaçtılar, kaçacaklar da ne olacak şeytana maskara olan zayıf damarlılar aradan çıkmak korkusuyla, aradan çıkarmak duygusuyla durumdan vazife çıkaracaklar o kadar.

Bu günlerde bir nüfus itelemesi yaşatılıyor şu sahipsiz ülkeye. Hem de makul ölçülerin ötesinde…

Mekanik değerlendirmeler, rasyonel olmayan irdelemeler ile ördeğin vaklaması gibi yakışıksız laflarla, sınırsız hücrelerin emrine girilmiş bir kere. Akıl evrensel rastlantılar doğrultusunda ne yapacağını şaşırınca acı gerçekler devreye girer. Haddini bilmezlik kültürüyle yoğrulmuşluk içeriyi idare edebilir belki ama dışarıda nefes alacak dar bir pencere bile bırakmazlar adama. İşte adamlık bu mertebede lazımdır. Kırk senede kırk saniye lazım olur ama bulunmaz. Çünkü kırılmıştır bir kere insanlık onuru.

Kimyası bozulmuş bir orta doğu yaşıyor kapı eşiğinde, kapı aralığında. Enteresan olan pislikten pis şeylerden Allah’a sığınanlar tüm bu pislikleri ardı sıra sıralıyor. Konudan, konumdan dersler çıkarmak esastır ama hala boşa israf ve boş hırs. Hala toplumun kimyasını zorlayacak hamleler hazırlanıyor bilgece, bölgece. Kimse döneriz onlara, çeviririz ülkeyi ateş topuna demiyor, seslenmiyor açıkça komşularda olan biteni gördüğü halde.

Fesatçı olmadığını söyleyen bozguncular, başta vermiş gazı, vermiş hapı, vermiş nazı, tattırmış hazzı şimdi kapı, şimdi ağacı da gölgesini de kökten kesme peşindeler. Ve peşine düşecek yandaş yalakalar arıyorlar. Oysa sonu düşünülmeden yapılanların ve söylenenlerin ve adı büyük kendi küçük hesap olan projelerin hesabı zor verilir. Kurtuluşa çıkacak kapı arayan, çoluk çocuk perişan olmuş gariplerin iki eli de bu hesapsız kitapsızların yakasından tutar iki cihanda da.

Bu günlerde bir nüfus itelemesi yaşıyor, şu fakir ülke. Hem de malum ve makul ölçülerin dışında…

Binlerce yıldır gam kasavet yüklü şu coğrafyada, ateş kan ve barut kokan şu topraklarda bir teneffüs şart. Ama teessüf edilesi bu karmaşada hayat kumaşı defolar dolular hala küplerini doldurma hesabındalar. Canlar yanmış, ocaklar sönmüş dert değil, tek dert haritaları yeniden çizmek. İki bana bir sana, üç bana hiç sana veya hep bana yok sana metoduyla. Bu keşmekeşte İslam adına Müslümanlık tırpanlanırmış, neo Müslimler kafa kopartır, el kol bacak keserlermiş kimsenin umurunda değil. Sözde karanlıktan korkanlar bir araya toplanmış hala ampul icat etme peşindeler.

Sonuçta gidenlerin ayak sesleridir, gelenlerinkiyle karışan ve kör karanlıkta Işitilen. Söze ne gerek, Işitmek gerek mazlumun feryadını. Feryada ne gerek, mezalimden kaçarak Doğu ve güney doğu kapılarına dayanan masum gözlere bakın, gözlerdeki o korkuyu görür, Işitir ve anlarsınız…

Hiç yorum yok: