20 Eylül 2014 Cumartesi

PAPARACI PALAVRALARI VE ‘SİYASETDİN’…



Paparacıların ne idüğü belirsiz ve menşei mesnetsiz batıl inançları maalesef genelgeçer din olmuş ise ölüm meleği tırpanı vurduğunda ecel çığlıkları en korkuncundan atılır. İnatçı sessizlik yerli yerini bulduğunda ise yetişkin öfkesinden gerçekten sakınmak gerek. Maazallah ölüm meleği de bu gazaptan nasibini alır paparacı palavracılarla birlikte…

Tam da huylar değişecekken, değişmeye yatkın bir hal almışken o hayhuy arasında mizaç zayıflığına dini renkler eklenir, ilahi bir denklik yüklenirse duyular bir anda kendinden geçer. Duyumlara aldırmazlık, duyurulara aşırı güvensizlik durgun kara sularında hantalca yüzmenin eşi ve benzeri görülmemiş dış kulvarıdır. İşte yerel meltemlerle şekillendirilen dünyalıklar, dinsel motif ve matemlerle bir çırpıda ahretleştirilirse ölüm meleğine de iş kalmaz.

Ekinoks fırtınalarının hırpaladığı bir kısır dinci döngü başladığında iş çığırından çıkar. Bu baştankaralık merkezkaç kuvvetiyle ulvi düşüncelerin yürek parlayan, zihin parçalayan yok oluşunu tetikler. Yukarıdan kuşbakışı bakıldığında her şey güzel görünür ama fındık kabuğu rengi gözler güzel ve çirkini, iyi ve kötüyü en alasından görür. O perspektifte tek başına ayakta duramayacak sözler sarf eden paparacılar ile harama helale hiç nazar etmeden palazlananlar bütünüyle palavracıların emrine amadeleşirler. Oysa olan biten yaratandan bile çekinmeyerek kendi eliyle, ağzıyla bu paparacı palavracılara boşuna kendini teslim etmek, mahkûm etmek veya ettirmektir.

Ve hiç kimse açıkça dillendiremez işin aslını, bu ne iş böyle… diye. Odunun kerestesinden asla faydalanılamayacağını, faydalanılmazlığını bile bile kendilerini dünyevi yalnızlığa iterler. Sütü sulandırmanın manası yok ama suyu bulandıranlar çoğaldıkça paparacıların din diye lanse ettikleri her yeni şeyde sabah çiyi tortusu aramak farzı ala ve çıplak uyarıcılık görevi. Bu yeşil yol üstünde; “Kendini çok güçlü hissetmek belki çok kötü sayılmayabilir, ama o güç çok yolcuları da alabildiğine yıpratır...” ve tüm ezgilerde özdeş bir ayrımcılık tabiatıyla yaygınlaşır.

Paparacılara ve palavracılara inat melekselliği kanatlarında taşıyan martılar kentlere ölüm yolculuğuna başlayınca sular taşar, deniz kararır ve kara deniz ulaştığı her noktaya dek hak adına dalgalanır. Ve mutlulukla çağlayan o müstesna anlar, din bezirgânlarına en sert ve hazin sonları bir bir hazırlar. Böyle olmuştur daima tarih süzgecinden elenenlere çıplak gözle bakıldığında. Süreç müreç değerlendirmek, yenidünyaya dinsel düzen paparazziliği güdülemek bir yere kadar sürer. Ve hiç umulmadık anda uğultular bir anda yükselir ve paparacı şakşaklamalar aniden kesilir ve şok duraklama başlar.

O şaşkınlıktır işte akıl paralayan ve o paralizasyonda çarçabuk ateistlere de din ticareti girişimleri başlar, hür müteşebbislerce teistlere de bu siyasetdin pazarlanır…

Mavnaları asla paparacı palavralarına yük taşımayanlar, her eski tür yazıdan ve yeni hür yazıdan mana çıkarmayı bildiklerinden sustukça hanelerine günah yazılır. O inanç bütünlüğüyle de bu kür yazılar yazılır.

Bütün kazanımlara veya kaybedilenlere değecek veya değmeyecek bir devasa palavraya tutunmak hangi din ve mezhep mensubu olunursa olsunsun yasaklanmış bir ilahiselliktir. İleride eğer tuhaf bir neşe ve şaşkınlık geçirilmek istenmiyorsa bu paparacıların palavra cennet vaatlerine kanmamak lazımdır. Ayrıca hazzı dağıtmayı, hüznü defetmeyi bilenlerden olmaktır erdemlilik ve dindarlık.

Hiç çıkar yol ve çare kalmadığında bile kupkuru havayı içine çekip rahatlamak ve kuşkulu iç çekenlerden olmamaktır tüm varoluş felsefesi. Palavracı paparacıların, palaz pandıras kutsallara aykırı hale dönüştürdükleri hak din anlayışını hâkim kılmaları inanç eşitsizliği yaratmaktır sümme haşa. Bu her inanış biçimini hakir görme ve kendi dinlerini hakim kılma yarışına seyirci kalmak, onay ve güç vermek ise hangi dine ve akla hizmettir anlaşılmaz.  Ancak bu palavracı etapçıların, son düzlükte mutlak hesaba çekileceklerden olduğu ilahi hesap gününden evvel de kesinkes anlaşılacaktır.

O vakit şu sahte dünya dev bir ayaklanışa, paparacı palavracıların pupa yelken geldikleri gibi değil gerisingeri yüzerek ve kağıttan gemileri yüzdürerek gidişleri, hiçbir kutsal kitap sahifesinin izin vermeyeceği türden bir ayıklanışa sahne olacaktır. Cini kurnazlık ürünü söylentiler yayarak, palavra söylemler savlayarak, sonra kendi has yalanlarına bu doğru diye inanarak olmaz ezeli ve ebedi kurtuluş. Çünkü kurtuluşu müjdeleyenlerin yolundan sapmışlık sarhoşluğudur, bu ve benzeri yeni bir inanç modeli oluşturmak üzere adaletsiz kalkış ve çıkışlar. Aslında palavracılığın da, paparacılığın da Allah’ı kitabı paradır lakin lügatler yazmaz.

Allah bilir ama tanrı tanımazlar ile Allah bilir din tanımazlar da zamanla kendilerini bu ne idüğü belirsiz ve menşei mesnetsiz batıl inançların din olduğu ve aslından sayıldığı bu “siyasetdin”likten saymazlar belki ama kendi dinlerinden cayacaklar sanki…

Hiç yorum yok: