21 Nisan 2012 Cumartesi

AKIL KUŞATMASI VE DEĞİŞİM

AKIL KUŞATMASI VE DEĞİŞİM

Dört koldan kuşatılmış akıl bir kere...

Başı sonu olan veya olmayan hikayeler kurulsa da yerelden genele nafile artık. Değişim şart. Asıl olan yarım yamalak cümleler, zindanlara direnen aksak kelimelerle anlatmaktır ahvale şeraiti ve değişimi. İsyanı betimleyen gravürlerdir işin püf noktası.

Çünkü dört koldan kuşatılmış akıl ve değişim beklentisi ayyuka çıkmış...

Oysa çimento kağıdına çiziktirilmiş, karalanmış beyitlerde kısa notlarda nice anılar saklıdır. İçini göstermeyen şişede saklıdır erişim ve evrim, değişim ve devrim. Değişim mahşeri bir yangındır yanar, dibi tutmuş dünyada ve akıl tutuşur ucundan. Harap konağa konukluk da sona erdiğinde değişim bombası patlar aniden.

Zaten beynenminel marşları orkestra uyumsuz çalınca uyanan notalar döşe saplı iğnenin ucundaki akla yol gösterirler ve değişim senfonisi çalmaya başlar. Peşine tanıdık yüzler düşer karanlığın sırtına sırtına. Taş lahitleri bile ürküten korkutan o dev ses yükselir semaya. Ve organ organ bulaşınca çürüme değişim şart olur, ezilmiş bünyeye. İlahi bir kımıldanış, kıpırdanış olur artık her evredeki sağlıklı doku ölümü.

Dört koldan kuşatılmış ise akıl değişim başlar...

Oysa özel ve güzel hikayeleri vardır herkesin, akıl ocağında tüten. Çelik mavisi gözleri olan ve bir küp dolusu tuzaktan kurtulup kedi gözleri sayılarak savrulunan yolculukların sonunda buluşulan Dünyası. Som altından taçlarla mükafatlandırılan nice hikayeler barınır şu çapı çarpılmış ve vedalar yaratılmış ülkenin bağrında. Renkleri mozaikleri sırınmış, cilalanmış, işlenmiş nice boşa geçen hayatlar anlatır o hikayeler.

Bir kereliğine de olsa altın boynuz yüreğine saplanınca bu bal şehrin, estetiğin kıvrımlarından ufak ufak yağmalamalar başlar. Cin lambadan çıkar usulcacık ve saymaya, saydırmaya başlar. Gözlerin konuştuğu dildir dili. Ateştendir ama yakmaz, eritir gider.

Akıl dört koldan kuşatılmış ise bu gün kü gibi değişim haykırışı güçlenir...

Kuşatılmış ise akıl ve hayatlar fincan fincan dökülür kırk yıllık hatıralar. Hayat kuşu özgürleşiverince de alında çizik çizik yılların bereketi terler. Binlerce yıldır pes etmedik dayılandık söyler diller. Yani aynıyız ve efendi mefendi takmadık, takmayız olur her adım. Çünkü camlar çatladığında düğmelenir günlerden kopmuşuz değişimin içine içine. Bal rengi şehir yaprak yaprak dökülünce iblisin kuyruğuna iblis bağlamak modası da değişime kurban olur.

Velakin babalar ayakta ölür çocukları kucağında ve fırkateynleri torpil yaraları batırır...

Hiç yorum yok: