1 Mart 2012 Perşembe

GÜN YÜZÜ GÖRMEDEN TÜZÜK KURULTAYLARI

ERDOĞAN AKSU


BALKON HİKAYELERİ VE REKLAMLAR

Email: yerelgazeteci@hotmail.com


“Bir yanda katı bir bencillik, bir yanda isimsiz bir sefalet sürmekte” ise her değerlendirme dinamik sol bakış açısıyla yapılmalıdır. Reform ise bilinçli bir pratikle ve düzeyli bir katılımla gerçekleşir. Hikâye nereye giderse biz de oraya gideriz mantığıyla kurultay toplamak hayata mola vermek gibi bir şeydir aslında. Olağandışı yetkilerle donanmışlık iktidara yürüyüşü periyodik olarak sağlamadığı gibi akıl ve irade duvarına çarpar tüm siyasal arayışlar.

GÜN YÜZÜ GÖRMEDEN TÜZÜK KURULTAYLARI
“Bir yanda katı bir bencillik, bir yanda isimsiz bir sefalet sürmekte” ise her değerlendirme dinamik sol bakış açısıyla yapılmalıdır. Reform ise bilinçli bir pratikle ve düzeyli bir katılımla gerçekleşir. Hikâye nereye giderse biz de oraya gideriz mantığıyla kurultay toplamak hayata mola vermek gibi bir şeydir aslında. Olağandışı yetkilerle donanmışlık iktidara yürüyüşü periyodik olarak sağlamadığı gibi akıl ve irade duvarına çarpar tüm siyasal arayışlar.
Bu baskı ve kaos ortamında da hiçbir tüzük, ardı ardına yapılacak hiçbir tüzük kurultayı da ilaç olmaz yaraya.  ‘Büyük demokrasi şöleni’ adıyla genel merkez ve muhalefetin ayrı ayrı kurultay toplayacağı gibi garip bir durum var ortada. Delegelerin tek giriş kartıyla seçecekleri kurultaydan birini veya her ikisini de onurlandıracakları bir ilk yaşıyor CHP. Hafta sonu yapılacak Tüzük kurultaylarına hazırlık olanca hızıyla sürerken CHP dışında bir sosyal demokrat partinin gereksinim olduğuna inananların da oranı maalesef yükseliyor.
Kilit isimlerle kilitli kapıları açmak gibi karmaşık tasarımlarımı olan bir kurultaylar süreci açılıyor partililerin önüne. Öyle bir virüs bulaşmış ki partinin tüzüğüne değişimin gücü genelgelerle kovalanıyor ve böylece hedefler şaşıyor. Oysaki meselenin özü tüzük değişikliği veya yeni tüzük değil aslında. Parti içi adaylaşma da oranlar, kotalar kalkar ve her türlü adaylıkta ön seçim uygulanırsa bütün sorun kökünden hallolur.
“Evren sürekli bir değişimden geçmektedir” sözü bir değer ise eğer; sıra dışı oyunlarla yapay gündemler yaratıp, fırtınalar koparmadan rüzgârın muazzam fısıltısını dinlemek gerekir. Dâhice planlarla, maddeler üzerinde anlaşmaya dönük karmaşık tüzük tartışmaları da parti içi iktidar mücadelesinin bir ürünüdür sadece. Başka da bir şey değil.
Haziran ayında yapılacak olağan kurultay öncesine sıkıştırılan bu iki tüzük kurultayı aslında partide 360 imza verecek delegenin her zaman bulunacağının kabullenilmesinden öte bir önem taşımıyor. Üstelik kıpırdanmaya başlayan parti içi muhalefet kurultaylardan birini seçimli bir kurultaya dönüştürebilirse parti hiyerarşisi hepten bozulabilir. Seçimli olmasa bile bir veya iki yapılacak bu tüzük kurultayları kim ne derse desin genel başkanı yıpratacak ve kurduğu kadrosuna güç kaybettirecektir. Altın damlası da olsa bu sıkışıklık bıkkınlık verir. Bu nedenle; Değişim umudunu taşıyan kadroların yılgınlığa düştüğü ve kongre süreçlerinin işlediği şu günlerde delegelerin kurultaya nasıl bir ağırlık koyacağı hala belirsizliğini koruyor. İleri de bir hayal kırıklığı yaşanmaması için, yitik hayatlardan anı derlememek için kemikleşmiş imajların kırılması gerekir.
Bu hafta sonu klasik iktidar savaşları güncellenirse Genel başkanın etrafının ayıklanması gibi bir sonuçla bitecek bir kurultay olması da mümkün. Açılım ve katılımlarla belirlenecek bir örgüt şeması çatışma yerine başarıyı getirir. Değişik vitrin süsleri ile klüpleşen bir parti tuzağına düşülmemelidir.
Ayrıca Partide tasfiye sürecini başlatacak bir sürecin, kongre ve kurultayların başlangıcı bir kurultay da olabilir bu tüzük kurultayları. İki yapının egemen olduğu kılıçların çekildiği bir bölünme sürecine de çekilebilir kadrolar. Bu nedenle genel başkan kılıcını parti içi yarışlarda değil, ülke siyasetinde kullanmalı.
Bu iş analitik tahlillerle olmaz. Tüzük kurultayı ve peşindeki kurultayların, içi dışı kaynamayan, yerelde tek adres, genelde çok ses, bol renk ama tek yürek bir parti imajı atağına dönüştürülmelidir. Yoksa en büyük düşlerimiz yine çalındıkça çalınır…
23.02.2012
Bu Yazı 233 Kez Okunmuş
ERDOĞAN AKSU

Hiç yorum yok: