17 Mart 2012 Cumartesi

16 MART`IN ANIMSATTIKLARI

ERDOĞAN AKSU


BALKON HİKAYELERİ VE REKLAMLAR

Email: yerelgazeteci@hotmail.com

1977–1978 yılları liseye başladığımız yıllardı. O yıllarda liselerin ve üniversitelerin açıldığı gün olaylar başlardı, sene sonuna Kadar da artarak sürerdi. Okulların boykot ve işgaliyle geçen günlerde, sağlı sollu saldırılar arasında öğrencilik ve siyasetçilik birlikte harmanlanırdı.


 16 MART`IN ANIMSATTIKLARI
1977–1978 yılları liseye başladığımız yıllardı. O yıllarda liselerin ve üniversitelerin açıldığı gün olaylar başlar ve sene sonuna kadar da artarak sürerdi. Okulların boykot ve işgaliyle geçen günlerde, sağlı sollu saldırılar arasında öğrencilik ve siyasetçilik birlikte harmanlanırdı. Gençler olası bir saldırı tehlikesine karşı okullarına topluca girer ve topluca çıkarlardı. Özellikle üniversitelerde fakülteler arasında karşılıklı kamplaşmalar nedeniyle azınlıkta kalan öğrenciler için polis refakatinde okul çıkışları yaşanırdı. Solcu öğrencilere polbirliler, sağcı öğrenciler ise polderliler refakat ederdi her nedense.
Karşılıklı kavga düzeni alındığında araya yine polisten barikatlar kurulurdu, adı `toplum` olanlarından. Ülkücüler "Allahsız gomonistler Moskova`ya" diye saldırır, ilerici-devrimci öğrenciler ise " Yolumuz devrim yolu-Yurda faşist dolmuş" diye gardını alırdı. Karşılıklı atılan sloganlar heyecanı artırırdı, bu bulanık ortamda. Kurtarılmış bölgeler, kurtarılmış okullar vardı ülkenin dört bir yanında. Ortada kalan veya kurtarılmak istenen okullarda ve bölgelerde ise ağır çatışmalar hiç eksik olmazdı. Çoğunlukta olan hangi siyasi görüş ise diğerlerini baskı altına alır, kendilerinden olması için sert tavır ve yaptırımlar sergilerlerdi.
liseler ve üniversitelerde ve ülkede yaşananlar, o yıllarda kısaca buydu işte. Taraf olmamak mümkün değildi öğrenciliği devam ettirmek adına. Doğaldır ki bizde taraf olduk aklımızdan zorumuz varmış gibi o yıllarda. O dünya görüşümüzü aynen devam ettiriyoruz, asla bırakmadık her sıkıntıya karşın. Ancak 16 marta ilişkin bir olayı gündeme taşırken tamamen tarafsız davranacağız. Laf bir yerlere kaçarsa kaçar, ona da yapacağımız bir şey yok. Yüzümüze yüzümüze kıpkızıl kafir de dendi ama firavunu da kızıl denizin yuttuğunu iyi bilenlerdeniz.
Belleğimizde haksız kovalamacalar bulunsa da; 12 Eylül faşist darbesi ile sonuçlanan o süreçte karanlıkta kalan "16 Mart Beyazıt katliamı" için derin devletin en girift planlamalarındandı diyor kirlenmiş afişler.
Bu kirli senaryoya göre tam 34 yıl önce; 16 Mart 1978 perşembe günü, saat  13.45’ civarında İstanbul Üniversitesi merkez binasından topluca çıkan solcu öğrencilere,  İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde, açılan ateş ve bombalı saldırı sonucu 7 ilerici-devrimci öğrenci ölmüş, 60’a yakın  öğrenci de yaralanmıştı. 1978 yılı 16 Mart günü, `Bomba` diye haykırışlarının peşine müthiş bir patlama sesi duyulmuş ve silah sesleri ve taranmayla birlikte tarifsiz acı çığlıklar göğe yükselmişti. O gün, düdüklü şeytan patladığında; “Beyazıt komünistlere mezar olacak”  sloganı gerçek olmuştu. 
Gariptir refakatçı polisler nedense o gün üniversite dışına öğrencilerle çıkmazlar. Dışarıda görev yapan yedi polis ise öğrencilerin arasında ya barikat olamaz ya da çoğunluğun sesine uyar o gün. Beyazıt Meydanı`nında resmen bir katliam yaşanır, kılıç sırtında. Birileri için ise gerisingeri yaslanıp zevkle izledikleri trajik bir film kalır o günden geriye. Yalımlı yalanlar uçuşur ortalığa yıllarca. Dikiz aynasında affedilmeyecek günahlar belirir o günden sonra. Bu aleni katliamı hakkıyla dikizlemek, irdelemek, araştırmak ve hesap sormak kimsenin aklına düşmez.
12 Eylül darbesinden sonra Beyazıt Katliamı`na ilşkin İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi’nde açılan dava 1982 yılında beraat ile sonuçlandırılır. Bu katliam davası da aradan geçen 34 yıla ve açılan tüm davalara karşın benzer faili meçhul dosyaları gibi rafa kaldırılır. Ve failleri her kimse cezasız kalırlar. Ayrıca, 16 mart davasına Yargıtay 1. Ceza Dairesi; İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 20 Ekim 2008’de verdiği "zamanaşımı" kararını yerli yerinde bulup onar. Böylece Türk hukuk tarihinin en uzun süren davalarından biri olan "16 Mart Davası" ikinci kez kapanır.
Oysa  “Bomba atılacağı biliniyordu” cümlesi 34 yıldır dillerde dolaşır, kulaktan kulağa fısıldanır. Emir cümleleri esnemiş olsa bile gerçek budur. Sessiz sinemada üç maymun filmi oynatılır. Kurşun bir levhaya rastgele harflerle, güzellikleri doğrayan faşist darbeye hazırlıklardan biri işte böyle yazılır. Kim ne der ise desin meselenin özü de budur.
1977 lerden 80 oniki eylülüne ve oradan bu günlere çemberin pek dışına düşmeden bu acı olayları canlı canlı yaşadık, ama tek bir anını bile asla unutmadık. Ve hep bir şeyler eksik kaldı içimizde. Anlatmaya kelimeler kifayetsiz çekilen eziyeti. Kabına sığmayan bir gençlik vardı o yıllar deyip geçebiliriz.
Ancak hayatımızdan kaç yıl çalındı hesaplamayı çoktan bıraktık...
 16.03.2012
Bu Yazı 43 Kez Okunmuş
ERDOĞAN AKSU

Hiç yorum yok: