7 Haziran 2015 Pazar

VE AMPUL PATLADI…

Süreç yönetimi, algı planlaması, osu busu işe yaramayınca, kediler de trafolara dadanamayınca ampul patladı…

Millete hizmet için yola düşenlerin, yoldan şaştıklarında başına neler geleceği, bu millet için dermansız diyenlerin, her fırsatta ferman kesenlerin de gün olup işinin biteceği, kısır ki kısır görüşlerle devşirilen, kasrı şirinlerle gelinen boyutun üç beş saatte nasıl değişeceği açıkça görüldü. Alansız diyarsız vadeler, kutulu kutusuz vedalar, kutlu kutsuz doğanlarla allahsızlaştırılınca batmaz denilen Titanikin bile mutedil dalgalı denizde batacağı ortaya çıktı. Tarihte sabit lale mevsimi yağmurlar yağar, o yağışla yükselen laleler de çürür ve lale devri de çökerdi çöktü de. Buzdağı nafiledir Titaniğe, yağmur da laleye, baştankara batmışlık çok geç hissedildi hepsi o kadar.

Ayan beyanken nedense çok geç duyuldu gökte kayan yıldızlar ve genel geçer kurallar da peş peşe geçersiz kılındıkça ampul patladı…

Zaten her yolunu şaşıranın küsmesiyle, kesmesiyle şekillenmez hiç bir şey. Yenilen haklara arsızca yenilenen haklar da eklenince o dermansızlığın sahipleri bir kasar ki kasrı, ay dedesizleşir, pay sahipsizleşir. Sema kapkara bir çöle dönüşür. Ve o karartma gecesinde balkonlardan gözlerin kısılarak bakması, emanetçi natıkların nutuk yakması da hiçbir şey ifade etmez artık. Sislerin arasında görülmez epikriz kritikleri.

Süreç yönetimi, algı planlaması memleketin dört bir yanını kaplamış olsa da dermansızlık derbentleri fermanlarla yönetilemez. Yaptırım dengeleri bozulur ve hep bir olun diri kalın görüşleri de tozlanmış raflara kalkar. Ferman kesilmiştir ama amansız bir hastalık bulaşmıştır bir kere cana, canlara. İdam fermanları da artık eğlencelik lakırdı olur buzlanan camda, candanlara. İlletin kokusu bulaşır, korkusu dağılır bedenlere ve Titanik batar, dilek tutulsun tutulmasın masmavi gökte de sönük yıldızlar kayar.

Küçük büyük kıyamet senaryosu, keramet kurgusu da budur işte ve ya Allah bismillah demekle, sağlık olsun demekle asla geçiştirilemez. Geçiştirilemedi de tansiyon yükselip voltaj düşünce ampul patladı…

Methiyeler düzülmekle haşır neşir olununca anlaşılamaz bu yolda uyarı manalı başa boşa gelenler. Bu uğurda yıllarca çekilen eziyetlerin birebir yansımasıdır bu hasretle beklenen sonuç. Kalpler sıkışır sıkışır ve lisanî harbice dermansız millet kırar geçirir. Şimdi pek anlamazlar ama iktidardan düşmek ne demektir bilenler bilir. Kanunlar mecmuasına aykırı eksik eksenli, estetik dışı uygulamalarla faşizme savruluşa an gelir fasıla verilir. Hangi çeşit uydurma sertifikayla aksamalar giderilir gideriliyor görülse de sanılsa da sabahın akşamında Vezüv yanardağı bile sessizliğini ansızın bozar.

Aruz vezniyle yazılan rumuzlar patlayınca lavlar dağılınca da ampul hararete fazla dayanamaz patlar. Ve ampul patladı…

Şeytan en nankör yol gösterici, en hain rehberdir. Sıkışınca en yakın arkadaşların bile kılığına veya kılıksızlığına bürünür, fırsat kollayıp arkadan vurur. O vurgunda gün olur dermansızlığı tetikler. Binbir suratlı yakınlaşmalar da kurtaramaz zevatı. İsraf edilen kefenlere de bir gün olur ihtiyaç duyulur. Melekler örter çıplak bedenleri lakin bu yolda bu uğurda çekilen eziyetler bir yaz akşamında şıp diye kesilir. Sıratı geçmek üzere planlanmış hayatlar akçalı işlere bulaşınca, dünyevi buhran ve yıkım başlar. O sef seferberlik anında dermansız denilen millet faturayı hakkıyla keser. Lisanı harbice galibiyet denilen mağlubiyetin yoktur başka izahı.

Pişmanlık üzerine acil çıkışlar ve aciz paniklemeler doğunca yüksek rakımlı yer yurt gezmelerin de kifayetsiz kaldığı ortaya çıktı. Lavlar kaynar ve kaynar kazanlarda en erimez denilen suretler kemikler de erir. Yeniden doğuş ve diriliş süreci işte o vakit başlar. Balkon sefası pencere arkası dizilişler de inandırıcılığını kaybeder ki kaybeder üstelik de haybeyedir. Yapılan tüm sonuçsuz heybeci yolculukların da bir sonu vardır. Bu millet ne dermansızlıkların üstesinden gelmiştir ki yine gelir ve geldi de.

Zamanı vakti erişti ve sümme haşa patlamaz denilen ampul patladı…

Aslında nice taşkınlıktan sonra tarihe yol verecek köprü olmaktır millete hizmet. Gemiyi çılgın fırtınalarda ustalıkla iskeleye yanaştırabilmektir mesele. Veya kulelerle bağlantı kesildiğinde kauçuğa esenlikle yeri öptürmektir kaptanlık. Yoksa millete hizmet milleti dermansız görüp dosta düşmana karşı amansız bırakmak değildir.

Toplumsal katmanlar arasındaki uzlaşıyı buzlamak, buzu tuzlama, ağaçtan köprüleri yağlamakla derman olunmaz millete. Ferman böyle, fıtrat şöyle diye racon kesmekle çıkılamaz işin içinden. Camları döven betonu delen tarifsiz kuvvetle yağan yağmurlara vicdan muhasebesi yapmadan abanmak değildir millete hizmet. İleriyi on yıllar ilerisini görmek, görmeden görüyormuş izlenimi yaratmak da hiç değildir.

Anlayanın anladığı kadarıyla kadere karşı duruşun, sözde millete hizmet için yollara düşüşün son durağıdır bu var mısınız yok musunuz masalları.  Sonunda yoldan şaşmışlık varsa bu millet öyle kolay kolay da kül yutmaz. Sonun başlangıcı artık görülmüştür. Çünkü süreci iyi yönetmek veya sürece kurban gitmek üzerine tasarlıdır hayat.

Muhalefet şerhi koymakla başlar her şey. Bu kez muhalefet şerhi koymalar işe yaradı ve ampul patladı…

Hiç yorum yok: