10 Haziran 2015 Çarşamba

SEÇİM KİMYA BOZDU…

SEÇİM KİMYA BOZDU…

Seçim bitti, Onüç yıllık saltanat sona erdi. Seçim kimya bozdu. Kimyaları bozuldu. Kutu kutu pense, elmamı yerse arkadaşım âli veli kırkdokuz elli, altmış arkasını dönerse tekerlemesi tekerlendi. Oyun bitti. Kutu kutu penseleyenlerin kimyası bozuldu…

Ülkeyi yerkürede gittikçe yalnızlaştıran, moral değerleri akçalı hesaplarla birlikte sıfırlayan, etik değerleri yozlaştıran ve ülke halklarını acımasızca kutuplaştıran sandık demokratları on üçüncü yılda kandırmacalı kazanılan kaç seçimden sonra halktan gecikmiş cevabı aldılar. Yine kazandılar belki ama yıllarca açıktan açığa görülen ve özlemle beklenen seçim so­nuç­ları bu kez sandık demokratlarının ve sözde ileri demokrasi havarilerinin vü­cut kim­ya­larını bo­zdu ki ne bozdu. İflah olmazlar artık…

Artık onüçün uğursuzluğu mu yoksa uğuru mu sayılmalı bu günden sonraya başrole çıkarılan siyasi aktörlerin yetkin tavrıyla ortaya çıkacak siyasal diriliş gerçekleşebilir ve rahmetlinin deyişiyle birilerinin de iflahı kesilir…

Zaten malum zat yüksek rakımlı tepeye çıkınca bir süreliğine hoşnuttu. Ancak zamanla başlayıp bitecek ve ömür boyu sürecek ve siyasi mezarlıkta son bulacak eşsiz tatilin erkenden başlayacağını gören en ve hisseden en birileri kimyaları bozulduğundan kimya bozacak biçimde seçime asıldılar. Asıldılar ama bu kez ince ayarlar tutmadı ve tutmadı ayarsız hesaplar. Bakkal çakkal hesabıyla buraya kadar sürebilir, sürdürülebilirdi kul kullanan hükümranlık. Oysa hüküm Allah’tandı.

Hükümranlık bitince de kimyalar bozuldu…

Şimdi asla verilmeyeceği sanılan onüç yıllık hesabın, biriktikçe biriken hesabın halkoyunda ve yargı önünde verileceği hesap günleri zamanı. Hesap günler kapıda. Onüç yıl boyunca sandık kutsaldır edebiyatından dem vuranlar, şaştı kaldı çıkan sonuca. Ve şimdi alelacele, eceline sandık düşmanlığına soyundular. Ama bu şaşkaloz soyunmalar çare değil, deva olmaz on üç yıldır kangrenleşen aymazlığa.

Kutucular kendi çaplarında hesap kesmelere giriştiler, hesap kesilmeye başladı bile. İlk olarak paydaş medyacılar, yan­daş ga­ze­te­ci­ler topun ağzında. Kirli sulu ha­vuz med­ya­sın­dan ko­v­ma­lar baş­la­dı bile. Hangi yanlı, harlı yalan yanlış manşeti atarsa atsınlar fırtına başladı bir kere tutmaz. Her alanda atılmalar, satmalar ve satılmalar arttıkça atacak. Saflar safralar boşaltılacak. Sıra kutlu kutucu siyasilere gelecek kısa zaman sonra. Sürecek av, üçe beşe parçalanacak bir particiksel süreç dövülecek tavında.

Tavı tavrı, lafı lafazanı, arsızı hırsızı, akı turuncusu, pulu ampulu kısmen sandığa gömülünce, sandık demokratlığının da sonu geldi nedense.

Çünkü kutsala değil kutulara tapınanların kimyaları bozuldu…

Demokrasi, barış, hoşgörü denildiğinde al sana sandık diyenlerin, milletin asını besini ebeleyenlerin, ananı da al git diyebilmelerin, makara bakara makaracılarının, ayakkabı kutularına dolar dolduranların, kutuları kutu kutu istifleyenlerin, kutucu yutucu bakanların, kutucuklara sahip çıkamayan bakamaz çocuklarının, besleme bebelerin arkadaşları yavşak sarrafların, topyekûn kutucu sandıkçı demokratların eninde sonunda şeffaf sandıkta çökecekleri gün elbette gelecekti. Geç olsa da gelecekti, geldi.

Günü geldi. Rüya bitti. Kimyalar bozuldu…

Yıllarca kırk numara on üç takla eğitim sistemi ile oynayarak eğitimsiz bırakılan gençlerin, dayatma dinle aldatılarak zevkle güçsüzleştirilen ve günden güne yoksullaştırılan geniş halk yığınlarının her seçimde kendilerini, sandık demokratçıklarını seçeceğine inanmak ve artan hırsla keskin kutuplaşmayı dinsel ayarlı programlamak günü gelecek ters tepecekti tepti de.

Bu seçimde terso gitti bir şeyler, ters tepti ve kimyalar bozuldu...

Kutucu yutucu demokratçıkların sandıktan medet umusu ve arzusu; evi barkı yananların, gururları yıkılanların, malı mülkü çalınanların, onurları zedelenenlerin, yaslı yaralı gönüllerin, işsiz güçsüzlerin, kaybedilen gezici evlatların, evine ekmek götüremeyen mahcup babaların, yiğit garip anaların, saf temiz halkların hışmına uğradı bu kez ve deniz göründü. Ve onüç yıldan sonra geleceğe dair ortaya konacak tüm hesaplar, geçmiş hesapların sorulması sorulabilmesi, hesaplaşılması ve kapatılması ile şekillenecek gibi görünüyor.

On üç yılın ilk yarısından bu yana bağımsız, bağlantısız tarafsız gazeteciliğin ve gazetecilerin hakkından gelerek kendi borusunu öttürtenlerin, öttürenlerin bir gün toptan seslerinin kısılacağını hiç düşünmemeleri kibri pahalıya mal oldu. Yıkılmaz görülen iktidar köküne kibrit suyu diyenlerin sandığına kilitlendi. Sandukadan hiç de sır ve sürpriz sayılamayacak bir tablo çıktı. Tabloyu tabletlere indiren yandaş yazarlar anında keskin bir dönüşle yeni kıblelere yelken açıtılar. Yeni iktidar yanaşmaları safında yer tutmaya çalışacakları gün gibi aşikâr. Ama önemli olan dün hükmedenlerin uçağında bu gün dudak uçuklatan iktidar muhalifi yorumlarda bulunacak kadar kimya bozulmasıdır. Ülke halkları bu kez kocakarı ilaçlarından beter bu tabletleri yutar mı yutmaz mı iyice bakılır, yutarsa da bakılır icabına.

Kimya bozulduğunda her telden çalınır notalar. Notalı notasız ve rotasız halkın bam teline basıldı ve kimyalar bozuldu…

Koalisyon iyidir kötüdür başka mesele, ama onüç yıllık şu sağır saltanattan çok daha evladır ve evladiyeliktir. Evladiyeliktir çünkü on üç yıldır süren şu sağır saltanatın kendi evlatlarına yaptıkları, küplere küp, gemiciklere gemicik eklettikleri ayyuka çıkmış inmez. Bu inişle en önemlisi biraz daha, birazcık olsun  kendine gelir bu kendini bilmez sandık demokratçıkları. Çalanın çırpanın yanına kar kalmayacağı gerçekliği de tecelli eder belki.

Kader, ecel, tecelli, temenni, fıtrat sayıp, sövüp dövüp onüç yıldır iktidardan hiç düşmeyecekmişçesine afra tafra safra satmak uzlaşı zeminini hepten çoraklaştırdı. Düşene vurulmaz ama düşmeyi de hakkınca bilmek gerekir. Hakk adalet bilinmezse ve halk bir dirhem kalkınamamış bilmezden gelinirse eğer kimyalar bozulur ki ne bozulur.

Düşenin dostu olmaz. Dost kalmaz ama kendi düşen de ağlamaz. Düşeni düştüğü yer yakar, aldığı yaralar da geleceğini paklar. Kazara da olsa bir kez tökezlendiğinde manzara değişir, aksaray yasak, karasaray da hayal olur. Bundan böyle akla gelen geç gecikmiş barış, özveri, hoşgörü nazlanmalarına ve naralarına kuşlar da inanmaz.  Asla kapatılamayacak sanılan açık hesapların yeniden açılacak oluşunu bilmenin verdiği taşınamaz devasa korku sarar hesapsız kitapsızları ve bet beniz atar. Denklemler tutmaz.

Halk vicdanında aklanılamadığının da sandığa dolmasıyla elbette kimyalar bozulur. Seçim, sayım suyum yapıldı ve kimyalar bozuldu…

Kutu kutu Pense çocuklukta oynanan materyalsiz oyunlardan biridir. Garip bir oyundur aslında ve neden oynandığı muamma oynanır durulur nedense. Kutu kutu pense elmamı yerse arkadaşım ali veli kırkdokuz elli altmış arkasını dönerse tekerlemesiyle sağa veya sola ilerlenir ve ismi söylenen arkasını döner. Herkes arkasını dönünce bu kez önünü dönerse diye oyun tamamlanır. Onüç yıldan sonra da olsa bu oyun gerçek oldu, kutu kutu penseleyenlere birileri arkasını döndü ve sahne tamamlandı.

Kutu kutu penseleme oyunu bitti ve kimyalar bozuldu…

Hiç yorum yok: