17 Haziran 2015 Çarşamba

RAMAZAN RESMEN KAPİTALİST OLDU, OLUYOR VEYA OLACAK…

RAMAZAN RESMEN KAPİTALİST OLDU, OLUYOR VEYA OLACAK…

Bu yıl On bir ayın sultanı şehri ramazan yazın en kavurucu sıcaklarına denk düştü. Günde tam 16-17 saate yakın bir oruçluluk söz konusu. Tutanlara, tutmayan veya tutamayanlara da Allah kolaylık versin. Ayrıca bu ramazan tek parti hükümetleri ile iyi kötü geçen on üç yıldan sonra 7 Haziran genel seçimlerinde çıkan siyasi tablo, meclis aritmetiği neticesinde kurulması beklenen koalisyon hükümeti çalışmaları ile bütünleşti veya bütünleşecek. Ve bu ramazanın ilk oruçlu günü ve diğerleri Çoban Sülü’süz geçecek...

Memlekette hükümetsizliği de fırsat sayan fırsatçılar sayesinde her zaman olduğu gibi yine et, zerzevat ve bakliyatta fiyatlar, artışlar ikiye katlandı. Bu muhteşem Ramazan fırsatçılığına  sebze ve meyve fiyatlarındaki yüzde yüzlük artışlar da eklenince vatana millete Allah yardım etsin artık.

Niyetliyim, çok iyi niyetliyim demekle de olmuyor. Umulan odur ki bu yıl zamlanan ramazan fırsatçılığına birde "siyaset fırsatçılığı" eklenmez...

Her nedense son yıllarda ramazan ayı bir tüketim çılgınlığına yönlendirildi. Dindi, imandı, mübarekti, kutsaldı anlaşılmaz değil ama anlaşılmaz şekilde uluslararası, çokuluslu markaların cirosu bu ayda tavan yapıyor. Ramazanlarda yerel birçok ürün dahi çok uluslu sermayenin çelik kasalarını şişiriyor.

Vahşi kapitalizm Hıristiyan dünyasında yıllardır can çekişirken İslam dünyasında on bir ay yetmezmişçesine, artı bir aylığına da bayram üstüne bayram yapıyor. İslam resmen sınıf atladı gösterilirken gerçekleşen görüntülerin hiç de öyle olmadığı ortada. Gerçek Müslümanlığın doğasında olan dayanışma, paylaşma, yardımlaşma gibi kavramların da yıllar içinde içi boşaltıldı ve bir sadaka toplumu oluşturuldu veya oluşturuluyor. Yiyecek yardım poşetleriyle, zengin iftar kutularıyla ve çeşit çeşit giyecek paketleriyle ölçülüyor artık her şey. Ve ramazan da zirve yaptırılıyor bu ölçüsüzlüğe…

Tarihsel gelişimi bir bardaklık iftar açma suyu veya meşrubatı ve sandviçinden her boşluğa kurulan iftar çadırlarına, çadırlardan sokak iftarlarına, mahalle iftarlarına, ilçe kent iftarlarına kadar vardırıldı telli temaşa. Ramazan paketlerinden dijital yardım kartlarına evrimleşen mübarek, kutsal ramazan vahşi kapitalizmle yetinmedi resmen emperyalizme tutsak oldu, oluyor veya olacak.

Son yıllarda üç beş yıldızlı otel teraslarında, anlı sanlı makamsal alanlarda, camlı-canlı köşk ve bilumum saraylarda verilen iftarlarla incili cincili İslam sosyetesi de bir çırpıda yaratıldı. On bir ayın sultanı da ne yazık ki halktan koptu, koparıldı veya koparılıyor. Deyim yerindeyse Ramazan resmen kapitalist oldu, oluyor veya olacak...

Bugün ülkenin yığınla kentinde ve İstanbul’un her ilçesi, her beldesi ve belediyesi ramazan bahanesiyle bolca iftar masaları kurup kapitalizmin bu paslı köhne çarkına masadaki insanları kurban ettiler, ediyorlar veya edecekler. Üstü üstüne yerel, genel dernekleri kullanarak uydurma şenlikler ve eğlencelikler tertipleyip, siyaset soslu kısa gecelerde sahura kadar rol aldılar, alıyorlar veya alacaklar. Ramazanlarda son yıllarda acayip bir rol çalma savaşı yaşanıyor.  Vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmış abdal garip Müslüman kesim, nesli tükenmiş suyla irtibatı kesilmiş çeşmelerden çorba akıyor, şerbet akıyor veya akıttırılıyor diye sevinmeye zorlandı, zorlanıyor veya zorlanacak.

Müslümanlar şu yüzyılda hala bin bir çeşit numaralarla zorlanıyor. Onlar zorlandıkça asıl parsayı toplayan yine en yakınları, alimi de, zalimi de, halimi de maalesef en yakınları. Heybelerde, kasalarda kutularda boş yer kalmadı…

Orta Doğunun, Kuzey Afrikanın, Arap yarımadasının ve kuzey ucunun hali ortada. Savaştan, birbirleriyle savaşmaktan hali vakti kalmamış, acze düşmüş bir İslam cenahı. Yine de şatafat hat safhada varsa yoksa kilometrelerce iftar sofraları, panayır çadırları kuruldu, kuruluyor veya kurulacak. Kuş sütü eksik mükellef masalarda iftarlar açıldı, açılıyor veya açılacak.

İmitasyon antika musluklardan kızılcık şerbeti akıyor ve kan kusuluyor ama  kızılcık şerbeti içtik, içiyoruz, içeriz deniliyor ya dünya güllük gülistanlık. Meydanlara çocuklar için değil büyükler için Karagöz- Hacivat perdesi kurulmuş sanki. Ortalık kan gölüne dönmüş, küçük dünyalar hala güllük gülistanlık. Kuklalar gösteri yapıyor ya ne güzel, ne ala, pek ala…

Niyetliyim, çok iyi niyetliyim demekle de olmuyor ama boş vermekle de olmuyor. İslamın tek tip sokak tiyatrosuna, pazarcı ucuz reklamlara da ihtiyacı yok. “ Mahşerde kör olanların gözleri “ dünyada açılmış ki açılmış doymadı, doymuyor veya doymayacaklar…

Bu kötü gidişatı hayırlara yormak gerek. Hayır olsun, sonları hayırlı olur inşallah…

Niyetliyim, hem de çok iyi niyetliyim demekle işler yolunda gitmedi, gitmiyor veya gitmez. Bir şeyler ters gidiyor. Bu tersliği gün yüzüne çıkaranlar, tersliği “ İnsanlığı karanlıktan aydınlığa çıkaran”  Hazreti Peygamber’in bir an olsun dahi görmediğini mi sandı, sanılıyor veya sanılacak. Hani niyet,minnet ve sünnet.

Ayetleri, niyetleri, heyetleri hiçe sayanların ey şehri ramazan-ı kapitalizmi hoş geldin…

Ramazan Allah kelamıyla “ Ramazan ayı insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.” değil mi?

On bir ayın sultanını diğer on bir aydaki çalıp çırpmaları ve çıkarları için kullanmayı göze alanlara cahil cühela denilmez de ne denir. Yüce kitapta ayet;

“ Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde o ülkenin varlıklı ve şımarmış kişilerini çoğaltırız. Bu suretle onlar kötülük işlerler. O ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış ele başılarına  iyilikleri emrederiz. Buna rağmen onlar kötülük işlerler. Böylece o ülke helaka müstehak olur. Biz de orayı darmadağın ederiz. “ diyor mu demiyor mu?
Bolca, onca, bunca israfın mübarek Ramazan ayında olması hoş mu, hoş değil ise ne hoş, ne yapmalı nasıl karşılanmamalı. Kur’an-ı Kerim;

“ Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver gereksiz yere de saçıp savurma /zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür. “ demiyor mu?

Niyetliyim, iyi niyetliyim, gereğinden fazla iyi niyetliyim demekle olmuyor, resmen ortak olunuyor bir şerlere, iş çığırından çıkmış bir kere. Realist Müslümanların bir kısmının Vatan sevgisinden ve fikrinden ve zekâsından şüphe duyanlardan da günü gelir şüphelenilir. İtham edenler de gün olur devran döner itham edilir. O vakit kutsal kitaptan ayet ayet araştırma yapmak da zevatı kurtarmaz.

Ve son sözü Ramazan vesilesiyle Kutsal Kitap söyler, söylüyor ve söyledi;

“ Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince onlar ne bir an geri kalırlar ne de öne geçerler. Tam vaktinde batıp giderler.”

“ Fakat Allah’ a verdikleri sözü ve yeminleri az bir paraya satanlar var ya işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak. Onlara bakmayacak. Ve onları yüceltmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır. “

“ Nice ülkeler var ki zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonra onları yakaladım. Dönüş banadır. “

“ Yetimin malına yaklaşmayın. Yalnız erginlik çağına erişinceye kadar onun malına en güzel biçimde yaklaşabilir onu uygun tarzda sarf edebilirsiniz. Ölçüyü ve tartıyı tam adaletle dengeli yapın. Biz kişiye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Söz söylediğiniz zamanda akrabalarınız da olsa adaletli ve Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size iyice düşünesiniz diye bunları emretti. “

“ İnsanlardan öyleleri vardır ki dünya hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana samimi olduğuna Allah’ı şahit tutar. Halbuki o hasımların en yamanıdır. “

“ Zulüm ile öksüzlerin mallarını yiyenler karınlarına sadece ateş koymaktadırlar. Ve çılgın bir ateşe gireceklerdir. “
“ Kendilerinden geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde onların durumundan endişe edecek olanlar öksüzlerin hakkına dokunmaktan çekinsinler. Allah’tan korksunlar ve doğru söz söylesinler. “

“ Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak kendi malınızmış gibi yemeyin. Çünkü bu büyük bir günahtır.“

 “ Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen ağırlık ve azametinle ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin. “

Niyetliyim, çok iyi niyetliyim, gereğinden fazla iyi niyetliyim ama kim neye niçin dolanırsa dolansın, eninde sonunda ne kadar haklı çıkarsak çıkalım asla böbürlenerek dolaşmayız, dolaşmadık, dolaşmayacağız…

Hiç yorum yok: