31 Mart 2015 Salı

FAŞİST DARBELER TARİHİ VE EKONOMİ…

FAŞİST DARBELER TARİHİ VE EKONOMİ…

Ülke ekonomisi Cumhuriyet dönemi boyunca nice tarihsel yanlışlar ve tarifsiz yanlışlar ve yanılgılarla doludur…

Gidişat dönem dönem irdelenerek ele alındığında yıllar yılı izlenen ekonomi politikaların günü kurtarmaya yönelik kısa vadeli önlemlerle yüklü olduğu görülür. Ancak bu ekonomik tedbirlerin uygulanacağı zemini hazırlayan faşist darbelerin izleri asla silinmez yıllar yılı artan şekilde hissedilir. Yani birilerine kısacık bir nefes aldırmak uğruna nice genç yaşlı nefesler kesilir. Dört bir yan, dört mevsim, dört bir yön şu garip memlekette at izi it izine karışır.

Şu garip ülkeye özellikle 12 Mart Muhtırası ve 12 Eylül faşist darbesi hala izleri capcanlı acılar yaşatmıştır ve unutulmaz anılar bırakmıştır vatansever evlatlarına…

Faşist darbeler sonrası altyapısız, zamansız dışa açılmanın ve vurgun süreci başlatmanın ülkede şu günlere gelinirken uydurulduğu rota hala ayni. Tüm faşizan yaptırımlara karşın ekonomik çıkmazların çözümsüzlüğü de geleceğe taşınmıştır. Belki de büyük sermaye tarafından istenen odur, ekonomik kaos ve çaresizlik. Peşinden kukla iktidarlar tezgâhlamak ve yangından malı kurtarmaktır istenen. Cumhuriyet tarihi boyunca var olan her daim yaşanan tüm ekonomik buhranlar ve darbe kardeşliği sadece, siyasilerin, siyaset bilimcilerin ve ekonomistlerin harfiyen bildiği ancak neden ise topluma pek yansıtılmayan acı reçetesel gerçeklerde saklıdır aslında.

Şu fakir ülke ekonominin kronolojik açılımı 1923-1950 arası uygulanan planlı dönem ile başlamıştır. 1950-60 arası ekonomide sözde bir patlama yaşanmış nihayetinde 60 darbesi patlak vermiştir. 1960-70 yılları arasında ikinci planlı dönem uygulanmıştır. Planlara yeterince uyulmayınca 1970-1980 arası irili ufaklı askeri muhtıralar ve faşist darbe girişimleri peşine süreç 12 Eylül faşist darbesi ile sonuçlanmıştır.
Bu kara döneme ilişkin denilecek tek şey ekonomik bunalımın siyasal ve toplumsal süreci çok yakından negatif etkilediği ve ülkeyi toptan kargaşaya sürüklediğidir. 1980-90 arası ise dışa dönük denilerek tam göbekten dışa bağımlı bir ekonomik model hayata geçirilmiştir. Bu neo-liberal açılım 1990 sonrasından bu güne ekonomik krizlerle bezeli ve muhtıraların çağ atlamış şekilleriyle sürdürüle gelmiştir. 2000’den sonra ise sıfırdan yeni yapay iktidarlar çıkaran ekonomik anarşizm süreci ülkenin önüne kısa zamanda sivil darbe yapacak cüretkârlıkta bir saltanat çıkarmıştır.

Tüm siyasal süreçlere ait en güvenli sonuçlara cumhuriyet dönemi ekonomisinin tümüyle değerlendirilmesi, araştırılması ve incelenmesi ile ulaşılabilir. Dönem dönem birbirinden çok farklı ve zıt modeller izlenmesi nedeniyle ayrı ayrı tahliller yapılabilir ama unutulmaması gereken tüm tedbirlerin askeri vesayet eliyle dayatılmasıdır. Böyle olunca her dönem kendi içinde farklı bir tablo barındırsa da, faşist darbelere dayanan olağanüstü halliği ekonomik önlemlerin haklılığa kavuşmasını kafadan engeller.

Bakıldığında ilk dört ekonomik dönem sırasıyla bir birini doğurmuştur. Ekonomik dönemlerde muhtıraları ve faşist darbeleri peydahlamıştır. Eksiğiyle fazlasıyla, öyle veya böyle, eğrisi doğrusuyla 1980’lere gelinmiştir. Bu süreçlerden çıkarılacak dersler elbette pek çoktur. Öyle ki ülke 12 Eylül faşizminin gölgesinde önceden temelleri atılmış belki de 80 darbesini hazırlayan 24 Ocak kararlarını yıllarca bir güzel hayata geçirmiştir. Ülke kara kapkara öyle bir dönem yaşamıştır ki cumhuriyetin tüm siyasal ve ekonomik geçmişini tek başına bastırır.

Kısır dönemdeki uygulamalar tüm katmanlarıyla ülkeyi yıkıma uğratmış karanlığa hapsetmiştir. 12 Mart muhtırasına minnet okutacak denli kıyımlar yaşanmıştır, yaşatmıştır. Üretilen ve icat edilen liberal yöntemlerle egemen sınıflar para denizinde yüzdürülür iken orta tabakalar sosyo-ekonomik bir erezyona sürüklenmiştir. Ülke insanı ilerleyen yıllarda işe, aşa muhtaç bırakılmıştır. Ülkenin geleceği olan yurtsever evlatları, en değerli gençler hunharca katledilmiştir. Sadece bir kesim kayırılmış ve korunmuştur. İleride ülkeyi belki onlar ile inşa ederiz art niyetiyle ki iddialar bu gün gerçek olmuştur.

Yoksul halkın her soluklanışında tepesine binilerek ülkenin ekonomik çıkmazları görmezden gelinerek, devasa boyutlara ulaşmış açmazlar önlenmeyerek sadece büyük sermayeye efendi köle silsilesi içinde hizmet edilmiştir. Yıllar yılı enflasyon, gelir dağılımı adaletsizliği, istihdam, dış ticaret dengesi açığı, mali yapı sorunları, kamu maliyesi problemleri, bütçe açıkları artarken ve büyürken bilmeyerek denmeyecek ölçüde seyirci kalınmıştır.

Sonuçta devletin 1960 sonrası her on yılda bir faşist darbelerle tırpanlanan siyasi yapısına koşut ekonomik yapısı da uluslar arası sermayeye mahkum edilmiş, köleleştirilmiştir. Ve gelen geçen tüm siyasiler köklü reformlarla değil gittiği kadar gider mantığıyla uzaktan kumanda kapitalizm dayatması istikrar paketleriyle ülke ekonomisini patlatmışlardır. O kadarla da kalmayıp içini boşaltmışlardır.

İzlenen ekonomik dönemler itibariyle ülkede uygulanan iktisadi politikalar ve bu politikaları uygulayanlar açık seçik bellidir. Ülkenin halen yaşadığı açmazları da ayan beyan bellidir. Ve bu güne değin uygulanmış ekonomik modellerin çözüm olmadığı da açıkça malumdur. O halde yapılması gereken ekonomi literatüründe yer almasına karşın bu ülkede hiç uygulanmamış bir sistemin uygulanmasıdır demek de şimdilik ütopyadır ama son on yıla bakılınca başka da çare yok gibidir.

Şu son on yılda nasıl bir ekonomik model uygulandığı ise bambaşka bir muamma, bir başka muhteşem manzara. Uygulamaların nasıl bir ucube olduğu maalesef yeni yeni ortaya çıkıyor. Gelmiş geçmiş tüm uygulanan ekonomik modellere taş çıkartır bir ince hesaplılık var bünyesinde. Köklü bir çözüm uygulanacak, hırsızdan yolsuzdan hesap sorulacak vaatleriyle gelinen, kamuoyuna yansıyan biçimiyle on yılda hesap sorulacak hale gelmiş bir muazzam ekonomi yönetimi veya yönetilememesi gerçeğidir yüzleşilen. Beğenilmese de varolan bir sistemi sistemsizliğe mahkum ederek, on yılların birikimlerini bir çırpıda nasıl iç edilir, siyasi erk bu dahlin neresindedir tarih baba eninde sonunda sorgular ancak ayıp kaçtı biraz bu delikanlılık raconunu sekterleyen son haller. 

Yani 1950’lilerden bu yana ne çekti bu garip ülke şu sağlak tiplerden ve anlayamadı gitti vesselam… 

Ülkenin ekonomi ve darbeler tarihine bakıldığında bir ekonomik yıkım bir darbe, bir finansal kriz bir muhtıra, faşist 12 Mart. Bir iktisadi bunalım bir faşist darbe, 12 Eylül. Vatan diye diye sürer gider bu parasal akış tablosu. Önce paket sonra resmi askeri darbe…

Milenyumdan sonra değişti bu ekonomik çöküş ve götürüş hiyerarşisi. Askeri faşist darbelerin yerine önce de sonrada artık bir sivil darbe. Ve?

Ve si bir mim koyup sonraya havale edilecek bir konudur şimdikiler…

Tek cümle; “Ve cümbür cemaat parayı koyacak yer bulamıyorlar”…

Hiç yorum yok: