7 Mart 2015 Cumartesi

DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ, 8 MART KUTLU OLSUN…



Çok zor bir ülkeydi bu ülke şimdi daha da çok zor bir ülke. Bu ülkede kadın olmak zordu şimdi ise daha da zor, çok daha zor. Deyim yerindeyse Ülke kadın hakları açısından tam da uçurumun eşiğinde. Kapkara bulutlar dolaşıyor ileri demokrasimizin üzerinde ve en çok ezilen yine kadınlarımız oluyor. Ortaçağ karasından beter kara pelerinler-peçeler biçiliyor her bir kadınımıza rengârenk, renk renk, altın tozunda.

O Kadınlar ki; “Kırda çiçek, gergefte nakış olanlar. Dilde türkü, yarına umut olanlar. Tarlada çapa, fabrikada şalter olanlar. Halayda zılgıt, kavgada kıvılcım olanlar. Yolda yoldaş, evde ana olanlar, kadınlar, kadınlarımız”…

Koca yaşlı dünya erkek ise güneş olan kadınlarımız. Analarımız, bacılarımız, kızlarımız. İşte onlar hayatımızı ışıtan, can veren, kan veren, el veren, yön veren güneşlerimiz…

Miskin akıllara eser ise eğer 8 Martta öylesine, zoraki bir güncük, bir gülcük ve yarım gülücük anımsanan, Gelecek 8 Marta kadar unutulan can yoldaşlarımız, yıldızlarımız, kadınlar olur yine. Kadınlarımız…

Şu yalan dünya yaşamla buluştuğundan beri süregelen ama Yaklaşık yüz elli yıldır var olan en etkileyici ve yanık türkü ise 8 Mart.

Uzun yıllar evvel, Doksan küsur yıl önce kağnı arabalarında, sırtlarınızda var ettiğiniz, ölmüşken dirilttiğiniz, el bebek gül bebek ninnilediğiniz, üzerine titrediğiniz öz yavrunuz bu vatanda bu gün, hala al bayrak dalgalanıyorsa en zirvede oda sizin eseriniz.


En alasından en güzel sizin elinize yakışır o al sancak…

Bir Yüz elli yıl önce 8 Mart’ta korkmadan salladığınız gibi, şimdi de sallayın korkmadan, çekinmeden, allayın sallayın, al bayrağı...

“ Yüz elli yıl evvel, 8 Mart 1857 tarihinde Nivyork’ta şanlı bir direniş başlattınız. Tutup o günü bu günlere günümüze taşıdınız. Kadın dokuma işçileri olarak eşit işe eşit ücret istediniz. 16 saatlik çalışma süresinin on saate indirilmesi için örgütlendiğiniz o eşsiz dayanışmada, O bitmeyen kavgada 115 ay yüzlü şehit verdiniz.

Bitmeyen Kavgayı haksızlığa, sömürüye, ezilmişliğe karşı 8 Mart 1908’de yeniden ateşlediniz. Bu kez toprağa 129 gelincik çiçeği diktiniz. 1910 yılında Klara Zetkin önerince 2. Sosyalist enternasyonal hemen kabul etti.  Ve 8 Martı “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlama hakkı kazandınız.

Acıyla geçen elli yıllık mücadelenin sonunda tırnaklarınızla elde ettiğiniz zaferinizi perçinlediniz. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”…

Geçen yüz yıllar boyunca emperyalizme, kapitalizme, savaşlara,  savaşların her türüne karşı koydunuz. Savaşlarda en çok ızdırabı yine siz kadınlar analar, çektiniz. Faşizme, cinsiyet ayrımcılığına, cinsel, sınıfsal, ırksal ulusal, töresel baskılara en ön saflarda direndiniz. Kadının köleliğine köleleştirilmesine,  erkek egemen topluma, erkeksi dünyaya ve ikinci sınıf insan dayatmalarına pamuk yumuşaklığında ama çelikten sert barikatlar kurdunuz.

BM kararıyla 1975 yılında dünya emekçi kadınlarının bu günü “8 Mart Dünya Kadınlar Gününe” dönüştürülüp içi boşaltılınca bile gocunmadınız. Tek bir gün olsa da kadın olmak, kadın kalmak, kadınca haykırmak için rıza gösterdiniz tüm haksızlıklara.

Hiç yorulmadınız asla yılmadınız, özünde kadının paralelinde toplumun kurtuluşunu, beyinlerdeki ve yüreklerdeki tutsaklık zincirinin kırılması gerektiğini hiç çekinmeden haykırdınız. Mutlu bir dünya kurulması özlemiyle verilen mücadelede” kadınlarda var, kadınlarda var olmalıdır” diye, her sekiz martta duyan duymayan kulaklara, gören görmeyen gözlere inat, coşkuyla birleştiniz, coşkuyla örgütlendiniz.

Bin bir olsuzluklarla yoldan çıkarılan şu ülkeye şimdi kadın elinin, Anadolu’ya da şimdi ana elinin değmesi gerekiyor…

Doğru dürüstler için çok zor bir ülke oldu bu ülke. Bu ülkede kadın olmak dürüst olmak gerekirse hepten zor, çok daha zor.

Öyle bir ülke ki şu garip ülke; Oldubittilerle özelleştirmeye, çetelerle susturmaya, sürgünlerle kadrolaşmaya, kapılar aralandı. Aralanan kapılardan hiçte adil olmayan bir anlayış süzüldü içeri, hem de avarel ve paralel. Baskılara, sürgünlere, kıyımlara, yargısız infazlara, gözaltılara, sebepsiz tutuklanmalara duyarsız, sahte kalkınmaya tepkisiz, yalana talana kulaksız, çalıp çırpmaya kaldırıp götürmeye sessiz bir toplum biçimlendirildi ey kadınlar, analar, bacılar.


Eğitimde Öğretimde yok denilip alınan katkı payı ile kara cahilliğe, dersaneleri kapatmayla başarısızlığa, insanca ve hakça bir yaşam yerine köleliğe, sendikasızlaştırarak sahipsizliğe, örgütsüzleştirerek yalnızlığa, anayasa ve yasalarla bilinçli oynamalarla sonsuzluğa, kurum ve kuruluşlarla çatışarak zayıflığa, delilsiz belgesiz iddianamelerle müebbete, olmayacak dualara amin dedirtilerek ebediyette hezimete sürükleniyor bu ülke ey kadınlar, bacılar, analar.

Şu yoksul ülke yeşillenmiş kartellere, öz kaynaklar küreselcilere, üretim alanları ve dağıtım kanalları tekellere, haksız haram paylaşım işbirlikçilere ihale edilmiş. Devlet bütçesi rantiyeye, kentsel yağmaya, sınır ötesi yaşananlara, okyanus ötesi talimatların sanal âlem dünyasına ve orta doğudaki kirli oyunlara endekslenmiş. 

Emekçilerin emeği mağdur, ücretleri, iş güvencesi, sağlıklı yaşam koşulları, çalışma şartları taşeronlara, Emeklilerin hali Allah’a emanet edilmiş. Para serbest piyasaya, ekonomi vahşi kapitalizme hediye edilmiş. Aydınlık Ülkenin geleceği çocuklarınız, evlatlarınız, gençler sokakta işsiz güçsüzlüğe terk edilmiş, bağımlılık batağındakiler çaresizliğe savrulmuş, iki arada bir derede kutular doldurulmuş.

Gepgenç kızlarımız töre cinayetlerine, küçük kızlarımız çocuk evliliklere kurban verilmiş, her türlü tecavüze uğramış, intihara itilmiş. Dağdakine, bağdakine, yoldakine, sınırdakine, içerdekine, dışarıdakine, zindandakine, voltadakine, gurbettekine sıladakine, yerdekine, göktekine yüreğiniz yanarmış, ciğeriniz paralanırmış, aklınız daralırmış, yüreğiniz teklermiş kime ne, menzilde yeşil faşizmin cilalı ayak sesleri ey analar, bacılar, kadınlar...

Peşi sıra Seçimler yaklaştıkça, partizanlar üslup değiştirmiş, fakir propaganda batağında boğulmuş, denetimin ucu kaçmış hırsızlık doğmuş, adalet denmiş dengesizlik oluşmuş, yanaşmalar ve yandaşlar arsızca sosyal devlet olgusunu kemiriyormuş, sülale boyu semiriyormuş kime ne. Kim kime dum duma.

Sizden başka “Gören yok, Dur diyen yok” analar, bacılar. Ey kadınlar, insan gibi insan, adam gibi adam bulmak zor. Artık daha da zor, artık yeter…

Son deyiş oki bu ülke her daim zordu. Bu ülkede kadın olmak da her daim zordu. Evet, şimdi daha da zor, çok daha zor. Ancak zor oyunu bozar. Bu derin ve engin güç kadınlarımızda var. Elinin tersiyle itmeye görsün analar, bacılar, kadınlar  “8 Mart falan dinlemezler”, dünya yerle yeksan olur bir kalemde. İşte o vakit vay haline ülke düşmanlarının, vay haline kadın düşmanlarının…

"Şirazesi kaymış şu tersine gerisingeriye değişen dünyada asla değişmem, Anamı, eşimi, bacımı ve kızımı zinhar dünyalara değişmem, dünyalar kadar severim onları, onlar için varım ve dünyaları verseler dahi asla değişmem"…

8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun…

Hiç yorum yok: