8 Kasım 2012 Perşembe

29 EKİM RECEPSİYONU SONRASI HAFIZA YENİLENMESİ

29 EKİM RECEPSİYONU SONRASI HAFIZA YENİLENMESİ

Cumhuriyetin 89. Yılı kutlamalarında, kötü rüyalar kapımızı çalmasın diye bekledik. Boşuna beklemişiz ama yinede Biber gazı ve tazyikli su engellemelerine rağmen pek şatafatlı geçti bayram.

Akın akın Anıtkabir’e yürüdü milyonlar. Meydanları doldurdu yüz binler…

Çünkü Hayatı geriye sardığımızda cumhuriyetin ne zor şartlar altında ilan edildiğiyle karşılaşırız. Ahde vefa gereği, Sisler arasında büyüyen Türkiye’nin her bireyine düşen sorumluluk ise geçen yıllar içinde olduğu gibi gelecekte de cumhuriyeti korumaktır. Ve koruyacaklarını gösterdiler.

Bu yılki sözde ilklerin recepsiyonu sonrası bakalım cumhuriyetin temel değerlerine kim ne kadar sahip çıkacak.
Okyanus düşlerken maviden olmayalım yeter. Bakalım ülke vatandaşları Cumhuriyetin kurulduğu dönem şartlarından daha zor ve sıkı şartlarla karşı karşıya bırakılmış durumda olunduğunu anlayacaklar mı?

Bol nasihatli hikayelerle yoğrulmuş cumhuriyet sempatizanlığının, yoksulluğun nimet, günlük yaşam sürdürmenin velinimet sayıldığı bir anlayışa kurban gittiğini görecekler mi?

Ebediyette Ata’nın yüreğinin sızlayacağı sızlatılacağı daha neler yaşanacak.

1071, 1453, 1940, 2023, 2071’lere takılı kalmış siyasi parti anlayışlarıyla Hükümetler, belediyeler,  bir dizi yasa ve etkinliklerle geçmişten geleceğe kendi köprülerini kuruyorlar.

Oysa Cumhuriyetin vazgeçilmezleri arasındaki asıl köprüler çoktan bir kenara atılmış. Bu bölünme parçalanma kime ne fayda sağlayacaksa artık, fukara hevesi işte.

Merkeze santim santim yolculuk başladığında, pembe-mor palavralarla kaçıncı cumhuriyetçi, kaçıncı saltanatçı oldukları belli olmayanlar da “nutuk”çu kesilmişler. iş işten geçiyor yavaş yavaş.

Keskin bir tuhaflık var havada. İnsanı insan yapan, vareden ne varsa,  örneğin; Ekmek kavgası kadar sıcak, ekmek kadar kutsal işte o değerler sıfırlanmaya çalışılıyor elbirliğiyle. Düdüklü dünyanın şeytani volkanı patladığında, bakalım can simidi yerine nelere sarılacağız. Kimlerden medet umacağız…

Yüz yılda bir gelen ve bin yılların enkazına pırıl pırıl bir fidan diken atamızın ceddimizin, ahını almadan göçmek kimlere nasip olacak bakalım.

Göreceğiz ne bir madalya ne de nişan isteriz hazirundan, başımızda bir çınar, bir dikili taşımız olsun kafi diyenleri de .

Recepsiyon öncesi ve recepsiyon sonrasını da yaşayanlar bu günden sonra 89.yıl kutlamalarını nasıl anacaklar acaba. Üç Z ile anılacak bir iktidarın sunduğu bayram pastası kreması bu kadar olur diye belki de…

İnsan, hayal ötesini yaşadıkça nasıl boykot edesi damarı kabarıyor bunları. Cumhuriyetin 100.yılına şurada ne kaldı ki. Ömrümüz vefa eder etmez, cumhuriyetin ömrü vefa etsin yeter bize.

Recepsiyon Öncesi neysek, Recepsiyon Sonrası da oyuz diyebilen kaç insan kaldı ki bu trende.

Demirden korksaydık trene binmezdik…

Hiç yorum yok: