27 Kasım 2012 Salı

ENGEL MENGEL TANIMADAN YOLA DEVAM EDENLERE…

ENGEL MENGEL TANIMADAN YOLA DEVAM EDENLERE…

İstanbul’da Engelliler haftası dün itibariyle başladı ve 06-09 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek Engelsiz Yaşam Fuarı ile sona erecek…


Engelliler haftasında, Tarih sayfalarında da hak ettiği yeri alan; haftanın anlam ve önemine dair bir cümle düştü tozlu raflardan.

“Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım. Müteahhitlerin yanında çalışmaya devam…”

Karından konuşmak denen muamma bu olsa gerek. Bazen bir söz görmeyen gözlere göz olur, bu cümle de o hesap. Görünüre bakıp da irdelemeden, incelemeden değerinden fazla kıymet biçenlere söz-göz-gözlük nafile ama toplum bilimciler için çözülesi bir soru işareti bu cümle.

Kalp gözü açık olanların hayatını kucaklayan kapkara boşluğa kırmızı kalemle yazılmış bir ironi veya alaysı bir yaklaşım bu cümle. Çehresi insan olanlara sınır boyu aldanmanın, kanmanın acı neticesi, sızlanmakla yazıklanmakla işlerin düzelmeyeceğinin de açık bir göstergesi bu cümle.

Başta engelliler olmak kaydıyla, cemil cümlemizi, sınırda yaşamları, pamuk ipliğine bağlı hayatları görmezden gelme bu dile vuran traji-komik yaklaşım. Görenlerle görmeyenlerin Türkiye coğrafyasındaki düellosunun başlama fişeği bu kelimeler aslında. Açıkgözlerin sınırsız serüvenlerinin görmeyen gözlere kıssadan hisse yapıştırılması bu ; “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz” lafazanlığı.

Dünya tarlasına ekilen genetiği bozulmuş fikirlerin Türkiye’de de yeşertilmesi çabasının ürünüdür bu tek cümle. Her şeyi, koca dokuz yılı şıp diye özetleyen bir çıkış bu serenat. Hiçbir engel tanımadan halkla sıkı bağlar kurmanın, engelsiz koşmanın dışa vurumu bu; “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım” zılgıtı…

Akıl sağlığını zorlayan bir kelimeler dizini, ülkenin akıl sağlığını pek rahatsız etmemişti zamanında.

Her bireyin potansiyel engelli riski ile yaşadığının hayatın gerçeği olduğunu unutmak bize yakışmazdı. Jurnalciliğin habercilik olduğu şu devirde bu cümle o günden bu güne yüreğimizi yaktı her nedense, üstümüze vazife olmasa da.

İş göremez durumuna düşmekten ise asgari ücrete talim edilmesinin terbiyeden olduğu hatırlatıldı o gönül gözüyle gören garibe. Kibir taşını sırtlarında taşıyanlar elbette anlamazlar bizim gibi gariplerin feryadını. Oysa altını sarraf cimriyi fakir-yoksul çok iyi bilir. Gün olur devran döner canı sıkılır bunların diye düşünen yok.

Bulmuşlar meydanı boş, sallıyorlar elalemin beşiğini. Halkın inancı bir yıpranırsa üstü kapatılarak geçiştirilen benzeri vakalar ve devasa gerçekler seçim vaadi falan da dinlemez.

İşte o zaman kısa mesaj eleştirileri ile nam salan saman kağıdı karalayıcıları da kurtaramaz zevatı ve zevata destek olan hazirunu. Çözülemez şifreler kervanına zor erişir ve yetişir alimi ulemalar. Hiçbir ciddi mana taşımayan azarlamalar da yolculuk erzakları olur verilen molalarda, bakıp ta göremeyenlere.

Gören göz kılavuz istemez ama o sarfedilen sözler gözümüzü çıkardı, yüreğimizi sızlattı;

“Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım, müteahhitlere hizmete devam…”

Bu yetenek körelten baskılardan moral değerler sıfırlandı. Yine de engel mengel tanımadan yola devam.

03 Aralık "Dünya Engelliler Günü" kutlu olsun…

Hiç yorum yok: