26 Mayıs 2012 Cumartesi

19 MAYIS VE ANTİEMPERYALİST RUH

19 MAYIS VE ANTİEMPERYALİST RUH

1919’un 15 Mayısında Yunanlılar İzmir’e çıkar. Ayni gün Sadrazam Damat Ferit de istifa etmiştir. Ve 16 Mayıs günü ‘silik mühürlü bir yetkilendirme ve kırık dökük bir vapur olan Bandırma’ ile Mustafa Kemal ve on beş subayı ve iki şifre memuru İstanbul’dan Karadeniz’e açılır.

Yürekleri “ya istiklal ya ölüm” çarparak ve işgal İstanbul’una yaşlı gözlerle bakarak…

Bandırma Vapuru Karadeniz’in çılgın fırtınalarına zar zor dayanır. Sahil boyu ağır aksak üç gün ilerlerler. İstanbul’dan ayrılıştan üç gün sonra 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ulaşılır. Vapur ahşap iskelenin açıklarına demirler.

Mustafa Kemal ve yedeğindeki karargâhı hemen işe koyulur, ‘Kurtuluş Savaşı’ resmen başlamıştır. Başlamıştır; düşünülen kurtuluş yollarının, çarelerinin aranacağı, uygulamaların safha safha kayda geçeceği ve mücadelenin basamak basamak ilerleyeceği, dünya tarihini ve Tarihin emperyalist akışını kökten değiştirecek ‘Kutsal İsyan’.

19 Mayıs 1919 ayrıca, ulusal direnişin ayni çatı altında toplanışının ve Ulusal kurtuluş liderinin Mustafa Kemal olacağının yedi düvele ilanı günüdür.

1935 yılından bu yana da ‘Atatürk’ü Anma ve Gençlik Spor Bayramı’ olarak kutlana gelir bu özel gün; 19 Mayıs…

Kutsal direniş; 15 Mayıs 1919’da İzmir’de atılan ilk kurşunla sembolleşir, 16 Mayıs’ta Samsun’a demir alan Bandırma Vapuru ile de ifadesini bulur. 19 Mayıs’tan sonra artık geriye dönüş, geri adım atış yoktur. “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz”e kadar sürer inancın zaferi.

Günümüzde; hangi direnişin uyuya kalmışlığı yuvarlanıyorsa yuvasız sabahlara işler biraz karışık. İçi boşalıyor 19 Mayısında. Postu deldirmemişliğin sevinciyle yıllanan stadyumlardaki bayram temaşası sil baştan şekillendiriliyor. Karma sıkılmalar var orta yerde. Birilerince taçlandırılan-kulelendirilen bayram kleptomanlığı kitaplar üzere değil. Değil ama çok dertli bir sıra dışılık yalnızlığa mahkûm ediyor ülkeyi.

Oysa ağaçları ölçülü uzaklıkta dursa da direniş odaklı ormanda filiz sürmüş bir kere ‘19 Mayıs sevdası’. O yüzden Ulusal yeni uyarlamalar ile çelişir her boyutluluk. Ahali Uyanışların kucağında büyümüşken, sonradan uyumuş olsa da ve hangi zorlamayla olursa olsun bayramlar ve bayramlık esvaplar güncellense de bir kıvılcım yeter dağılmaya.

Yeni resmi dayatmalarcılar unutmamalı ki; ilk kurşun Karşıyaka’da ve Bandırma Vapuru ilelebet değişime yatkınlık ve yetkinlik çağında ve mertebesinde dipdiri.

Belleklerde ise o eşsiz parıltı. Silik ıssız patırtılara aldırmaksızın dillerde dualar ve mendil ıslatan sessizlik. Zaten pusula iki sözcükten ibaret; ya istiklal ya ölüm…

Ve kukla kuşaklar maalesef 19 Mayıs’ın antiemperyalist ışık çarkından nasiplenmeyip tatlı fesat bir anlayışla gece bekçilerinden medet umar. Oysa tarihin bir yerlerinde gizlidir gerçekler;

“3. Ordu müfettişliği ki; müfettişi bendim. Karargâhımla Samsun’a çıkmış bulunuyordum. Doğrudan doğruya emrim altında olmak üzere iki kolordu vardı. Bu geniş yetkinin beni İstanbul’dan sürmek ve uzaklaştırmak gayesiyle Anadolu’ya gönderenler tarafından bana nasıl verilmiş olduğu garibinize gidebilir. Hemen ifade etmeliyim ki, onlar bu yetkiyi bana bilerek ve anlayarak vermediler.

Ben bu görevin yerine getirilmesinin bir makam ve yetki sahibi olmaya bağlı bulunduğunu ileri sürdüm. Bunda hiçbir sakınca görmediler.

O tarihte genelkurmayda bulunan ve benim amacımı bir dereceye kadar sezmiş olan kimselerle görüştüm. Müfettişlik görevini buldular. Yetki konusuyla ilgili talimatı da ben yazdırdım.

Hatta Harbiye Nazırı bu talimatı okuduktan sonra, imzalamaya çekinmiş anlaşılır anlaşılmaz bir biçimde mühürlemiştir…”

“19 Mayıs 1919 ruhu” Enva-i çeşit ruhlar ve Ruh uzmanları çağı yaşayan şu memlekette daha nice mühür açar…
 

Hiç yorum yok: