23 Ocak 2012 Pazartesi

DAVETE İCABET

ERDOĞAN AKSU

BALKON HİKAYELERİ VE REKLAMLAR

DAVETE İCABET

Bu gün aklımızda tasarladığımız yazı Ayvalıdere’den gazeteye gelirken saat 14.00 civarında bindiğimiz minibüs otuz yedi dakikada Sondurak’a ulaşınca paragraf paragraf uçup gitti metin. Öğle karanlığını ıslak ıslak çizen sağnak altında milletin çektiği çileye takıldı gözlerimiz. Bu bitmez tükenmez ızdırabın sorumlularını sırayla Allah’a havale ederken de bu yazımız oluştu kendiliğinden.
Meğer tamda eşref saatimizmiş. Yarım saatliğine dünya gailesinden sıyrılıp, sıdkı bütünlüğe kaydı aklımız. Böylece kürsü konuşmalarına ara verip, okumaya ve yazmaya yöneldiğimiz günden bu güne en çok zorlandığımız satırlar da oluştu hece hece.
Bizim gibilerin tarikatlara cemaatlere dayanan, onlarla bağlantılı bir din bağımlılığı olmaz. Dini mahrem duygular rehberinden süzer, defterinde kitabında ne yazarsa onu uygularız, elimizden geldiğince. Diyanetin kaldırılıp yerine din işleri kurumu kurulmasını veya diyanetin her dinle yakınlaşmasını öngören bir özerk yapıya kavuşturulmasını savunuruz, konu açıldığında. Buna rağmen şeyhten, şıhtan, şahtan değil diyanetten nasipleniriz zamanı geldiğinde. Diyanet işleri reisi veya müftüler bize daha sıcakkanlı gelir çünkü. Ehliyetine güvenilecek müfti ararız her daim. “Müft olsun da zift olsun” kitabımızda yazmaz. Kör saplantılı mukallitlerden de değiliz. Ayrıca diyanet ve dinayet ayrımını da en sofiden daha iyi biliriz vesselam.
Geçenlerde Urumelililerde ilçe müftüsü beyefendinin sohbetini dinledikten sonra, kendisine bir sitemde bulunduk. Yaklaşık iki yıl önce yılbaşı öncesi bir yazımızda “Sayın Müftümüzün de yazdığı kitaplardan bir demeti bir vesile bekliyoruz.” Diye bir cümle sarfettiğimizi belirttik. Sağolsun, Varolsun hemen yarın gelin takdim edeyim dedi. Sözün özü gönlümüzü fethetti. Süper egolardan muzdarip bir Esenlerli olarak, ziyaretimizde misafir bereketini görünce, nefsinin inadını kırmış biri olan müftümüze sempatimiz bir derece daha arttı. Derdi dünyalık biriktirmek olmayan bizi Azrail’in tekmesini yemeden önce mütehassıslığıyla kazanmış oldu.
Demek ki uzayın bir köşesinde derdi maişet olanlarla makamını ve makam sevgisini paylaşan, keramet sahipleri de yaşarmış. Karmakarışık üsluplardan bunaldığımız şu günlerde, cereyan eden birbirini yiyip bitirmelere, savrulduğumuz korku ve endişe girdabına müftüyle yaptığımız kısacık sohbet ilaç oldu.
Parça püskül bilsek de, kaç makamda söylenmiş olursa olsun şarkı ayni şarkıymış meğer anında anlamış olduk. Bozuk plak gibi çalan cesaretimiz de tamamına erdi, yüceldi. En uzun geceleri yaşadığımız şu mevsimde sıralı ayrılıkların ve ayrımcılığın yükünü, partizanca taksim ve tayinlerin dayanılmaz ağırlığını her gece taşımaktan bizi kurtardı. Üzüm karası akşamlar artık kendimizce yanlış veya doğru kararlar alıp verdiğimiz değil, son derece iyi niyetle inancı ne olursa olsun herkesin yaşama hakkını savunduğumuz saatleri sunacak emrimize.
Sayın Müftümüzün yazdığı kitaplardan bir demeti bu ziyaret vesilesiyle de edinmiş olduk. Başvuru kaynaklarımızdan biri olarak muhafaza edeceğiz çoğunu. Ancak sazlı sözlü cümbüşler hariç, “küçük boyutlu meali” yurtiçi veya yurtdışı seyahatlerimizde yanımızdan asla eksik etmeyeceğiz.
Eksik olma Sayın Kara…
 21.01.2012
Bu Yazı 112 Kez Okunmuş

ERDOĞAN AKSU


Hiç yorum yok: