26 Ocak 2012 Perşembe

“HEPİMİZ FRANKIZ, FRENKİZ” MİYİZ, MUM MUYUZ?

ERDOĞAN AKSU

BALKON HİKAYELERİ VE REKLAMLAR

“HEPİMİZ FRANKIZ, FRENKİZ”  MİYİZ, MUM MUYUZ?

Durup dinlenip boşuna sözlerimizi tartıyoruz bozuk terazilerde. Yazdıklarımızı ölçüp biçiyoruz eksik mezuralarla. Meğer hiç gerek yokmuş. Bozuk düzenin sazı çalmaya devam ediyor çünkü. Mumcu’nun bedeninin yok edilişinden bu güne bir delikanlı ömrü geçmiş. Dile kolay 19 yıl. Ve Fransa. Senatosu malum tasarıyı kabul etti.
Bu gün den itibaren telinler meydanlara, caddelere, sokaklara yayılır ve dağılır. Ama fransız avm-lerinden ve markalarından alışveriş yapmak alışkanlığı devam eder. Bu biraz Mumcu’nun katledilişi yüreğimizi dağladı deyip de hiçbir şey yapmamaya benzer bir durum. Daha çok 19 yıllar geçer ve ‘faili meçhul’ tarihin en seri katili olmaya devam eder. Fransa da…
Zaten alışkanlıklar nüksedince sanal ve gerçek sohbet meclisleri de, senotalarda iyice gevşedi. Söz senettir mazide kaldı. Herkes yaptığından mesuldür deyip fransayı bir kenara koymak, geçip gitmek de var. Namusluluk güzelliklerin baş tacıdır deyip namussuzları uyarmak da. Mumcu’nun mumunu karartanları lanetlemek de. Var ama yüreğimiz sıkışıyor, bıktık usandık artık.
Biliyoruz ki, nehirleri içen denizleri kurutan okyanuslar susak ağızlıdır ve doymazlar. O okyanusta koca koca gemiler ciddi biçimde sallanmaya başladı mı, önce yan yatar sonra dibe doğru batarlar. Batmaya yakın kaptanlığı hatırlamak ise ne gemiyi ne de zevatı kurtarmaz. Yaptıklarınızdan habersiziz sanılmasın. Kendi düşen ağlamaz ve ayrıca düşenin de dostu olmaz. Fransız kalınacak mesele değil ki hiç biri.
Şahsına ait tek düşüncesi olmayanlar gaflet perdesi iniverince önce bedelsiz harcar sonra öderler hesabı. Hak edişleri, kesin hesaplaşmaları da taklit düşüncelerle olur. Alçaktan ses tonları değişir ve sonra arka plan formları değişir, banknot ayni banknottur. İşte o vakit basit düşünceleri ağdalı cümlelerle anlatanlar ise balya-deste götürür ganimetten. Netice almaya ramak kala sayılı-akçeli yazışmalar gem vurur ermeni mermeni demeden meseleye.
Anılar mı değişir hayır, dünya mı değişir hayır. Aksu mu değişir hayır. İster istemez düşünülür; Mumcu yaşasaydı neler yazardı acaba…
Şu değişen dünya lafı boş laf, Lafı güzaf. Biz kimseye zahmet vermeyelim diye enikonu boşuna irdelermişiz meğer lügatleri. Yapılan ufacık iyilikleri bile neden küçümseyelim diye boşuna uğraşırmışız. Meğer boşuna girermişiz kavgalara, kavgaları ayırmak için araya. Değişimi savunmayı, bu ciddi ve zor iddiayı asla değişmeyen ve değişmeyecek dünyaya boşuna dayatırmışız meğer.
Simgeler silindikçe kendimiz olduk ve anladık her şeyi. Yıkılan duvarlarla başta moral değerler çöktü sadece. Zenginlik ve yoksulluk dengesi bozuldu sonra ve uçurumlar oluştu. Her uçurum kenarındaki kendini görmezden gelip etnik ayrımcılığa taktı, mikro milliyetçiliğe bayrak salladı. Fransanın bu duruma Fransız kalması düşünülecek en olmazsa olmaz değişimdi.  Olmadı da, fransız kalamadılar. Yaşasaydı kalpaksız kuvayi milli meseleye fransız kalmayıp, başlardı çarkına fransanın, ama 19 yıl önceydi…
Sensiz yirmi yıl geçti usta, gençtik kocadık, aklandık. Üstat değişen hiçbir şey yok, garp ve şark cephesinde yeni bir şey yok. Bıraktığından beter bir dünya var yaşanılası. Adam boyu başağa orak sallamak halen var. Çekicin sapına yapışıp demiri tavında dövmek yine var. Aç açık, çadırda gecekonduda konaklamak yine var. Ütopya halen dipdiri ve sahibini bekliyor. İdeolojileri yok saymak yine var. Kılı kırk yaran kırk yıldan sonra öğrendik ki değişen hiçbir şey yok. Kapıkulu insanlarını yutan canavarlar ehlileşti sadece. Veya kapıkulu insanları canavarlaştı o kadar. Değişen bu, değişim de bu…
Tavan arasında tozlu kitap yığınları arasında dolaşan kemirgenler kadar bile övünülesi kültür zenginliği kalmamış gibi senatolarının. Yarın halkı da fransız kalmaz ise ermeni mermeni meselesine bu harmoni bozulur ve mehteran sert çalmaya başlar.
Kara, kızıl, yeşil kalpaklılar ve kalpaksızlar bir nefeslik zenginlik için dünyayı değiştirirler. Bir tek bu inanç değişmedi Allah’tan…

ERDOĞAN AKSU

Hiç yorum yok: