23 Mart 2019 Cumartesi

MART-UYANIŞ


İSTANBUL ARAPSAÇI…

İstanbul bilerek ve isteyerek iki ittifaklı bir yerel seçime kanatlandırıldı. Yapılan istatistiksel değerlendirmeler ve incelemeler gösteriyor ki bu yerel seçimde İstanbul arapsaçı…

Otuz biri akşamı İstanbul ilçe ilçe öyle bir yerel seçim sonuçları ile karşılaşabilir ki her iki cephede kale sayılanlar bile düşebilir. Her ittifak için ayrıca bıçak sırtı ilçeler var. Yani bu kez işler göründüğü gibi kolay olmayabilir. Siyasette denir ki; ‘meydanlar dolu ise durum iyidir, balkonlar dolu ise durum daha iyidir, çatılar dolu ise kazandın demektir’. Ama böyle bir enstantene yok. Seçmen pusuya yatmış bekliyor izlenimi var. Demek ki mevcut iktidarın alabildiğine faydalandığı ve yandaşlarına paylaştırdığı siyaset akarı durmaya yakın konumda. Ki bir türlü alışılagelmiş şekilde psikolojik üstünlük kuramıyor.

İşte böylesine sonu açık bir yerel seçime gidilirken iktidar cephesinden bakıldığında; ilçelerden Arnavutköy, Bağcılar, Beykoz, Çekmeköy, Esenler, Fatih, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kağıthane, Pendik, Sultanbeyli, Sultangazi ve Ümraniye mevcut iktidardan yana kesin bir görüntü veriyor. Ancak bu ilçelerin oy sayısı ve oy oranları muhalefete bariz fark açıyor.

Muhalefet cephesinde ise Adalar, Ataşehir, Bakırköy, Beşiktaş, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Çatalca, Kadıköy, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Sarıyer, Silivri, Şişli ve Üsküdar’da kesine yakın bir kazanım durumu söz konusu. Başka bir deyişle mevcut genel iktidar bu ilçelerde kan kaybetmeye devam ediyor. Algı yaratıcı ısmarlama anketler dışında dillerden bu gerçeklik dökülüyor. Yani on beşe yakın ilçe muhalefetin gözüküyor. Ancak bu kazanımlar açılan farkı kapatamaz oranda.

Diğer yandan Avcılar, Bahçelievler, Bahçeşehir, Bayrampaşa, Beyoğlu, Esenyurt, Eyüp, Sancaktepe, Şile, Tuzla, Zeytinburnu ilçeleri ise ortada. Yani bu ilçelerde mevcut iktidar ve muhalefet kafa kafaya durumda. Bu ilçelerde seçimi birkaç sokaktan gelecek oy veya söz meclisten dışarı sandığa gidecek devşirme arap oylar bile belirleyebilir. Yani makas o kadar dar. İstatistiki verilere göre bu on bir ilçede gerçekten seçim işleri arap saçına dönmüş durumda. Oy potansiyeli göz önüne alındığında Büyükşehir’i de belirleyecek ilçeler işte bu ilçeler.

Yani Büyükşehir’e Başkanı buralarda kazanılan ilçe Belediye Başkanlıklarının sayısı ne olursa olsun değil, bu ilçelerden gelecek oylarla açılan veya kapanan oy farkı belirleyecek. Her iki cephede alınan belediyeler ve kazanılan oylar ile doğan fark, iktidar veya muhalefet lehine bu eşit giden ilçelerde ya kapanacak ya da artacak. Ancak her halükarda son ana kadar gelgitler yaşanabilir. Öyle ki belki de uzun yıllardan sonra oluşan iki ittifak arasında kazanırken kaybeden, kaybederken kazanan bir yerel seçim yaşanabilir.

Gerçi sandıktır sonucu tam kestirilemez ama yavaş yavaş değişen veya katileşen eğilimlere göre tahmin edilen oylar ve yüzdeler pek değişmeyecek görünüyor.

Açıkçası büyük yarışın en fazla bir, bir buçuk puan önde tamamlandığı bir seçime gidiliyor. Eğer son hafta tarihsel bir algoritma yaratılmaz ise şimdilik durum bu...

Sonuç olarak gidişi etkileyecek toptancı bir tavır olmayacağı varsayımından hareketle hafta başı Büyükşehir Belediye Başkanı’nın kim olacağını kamuoyuna sunmak da kolaylaşacak…

ESENLER CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK…

Memleket seçim önü ve sonrasıyla iki cepheli bir yerel seçime kilitlendi. Bu kilitlenme kapsamında yapılan tüm istatistiksel değerlendirmeler ve incelemeler de gösteriyor ki Esenler cephesinde fazla değişen bir şey olmayacak. Yani Esenler’deki siyasi partilerin ama az ama çok verdikleri emek sandıklara istedikleri oranda yine yansımayacak. Sandıktan çıkacak muhtemel oylar ve yüzdelere göre hiçbir parti kazanamamış görünecek ve mevcut yerel iktidar seçimi önde tamamlayacak. Sonuç itibariyle tüm partiler iktidarı muhalefeti birlikte mevcut Belediye Başkanı’na çalışmış olacak...

Mevcut belediye başkanının kazandığı iki seçimin oy yüzdeleri gösteriyor ki; Esenler’de kilit parti SP. Ta 2009 yerel seçimlerinde, Belediye Başkanlığı’nda AKP %47.5, SP 18.1, CHP 13.7, MHP 9.7, DTP 6.5, BBP 2.1, DSP 1.3 oy oranlarına ulaşmışlar. Sonraki 2014 yerel seçimlerinde ise AKP %62.3, CHP %15, SP %7.6, MHP %6.7, HDP %6.5 oranlarında kalmış. Yani bir önceki seçimin Esenler’deki kaybedeni % 10 oranla SP. Eğer SP bu kez olağan tabanına söz geçirip, doğal oylarına sahip çıkabilirse İktidar partisi kazansa da ciddi oranda oy kaybetmiş olacak.

Peki, bu mümkün mü? Görünen genel geçer-yüzer oyların bir kısmı bu kez iktidar partisinden kopabilir. Ayrıca yüzdesi belirsiz Bağımsız aday fonksiyonu da var. Ancak iktidarda yıpratıcı bir tesir yaratmayacağı aşikar.

Arada diğer seçimler yapıldı ama istatistiksel olarak baz alınması gereken oranlar bunlar. Ancak seçimler ittifaklar arasında gidip gelen bir formata çekildiğinden tüm bu oranlar da yanıltıcı olur. Bu yerel seçimler açıkça başkanlık seçimine döndürüldü. O nedenle tüm matematiksel öngörüler Cumhurbaşkanlığı seçimi oranlarına endekslenerek yapılmalı. Toptancı bakılmalı.

Hal böyle olunca Esenler’de iktidar partisi ve muhalefet açısından çarpıcı bir sonuç ortaya çıkmayabilir. Bunca yerel ve devlet imkânlarının seferberliği de düşünüldüğünde muhalefet açısından bir gelişme, ilerleme ve değişme uzak olasılık. Seçimin aritmetiği kısaca muhalefet oyunu korur, iktidar partisinde ufaktan yüzdesel bir gerileme söz konusu olur bandında. O kadar. Yani iktidar iki üç puanlık bir kayıp ile aradan sıyrılır.

Diğer yandan geçmiş seçimlerde sandığı çare görmeyen veya oy vermeye gitmeyen 40-50 bin ve 6-7 bin iptal edilebilir oyu da oranlama yaparken düşünmek gerek. Sonuç olarak beş yılda bir gelen şans bu kez de iktidar partisinin yanında. Birçok ilçede oy kaybı yaşayacak ve kaybedecek görüntüsüne karşın Esenler alışkanlıklarına devam eder. Kamplaşma ve kutuplaşma dolayısıyla bir denge kurar ve Cumhurbaşkanı’na sevgisini ispata yönelebilir.

Ayrıca hiçbir siyasi partinin Esenler’de çıkış yapamadığı ve zirveyi yakalayamayacağı saha çalışmalarından da belli. İktidar ve muhalefet sadece günü kurtarma, mevcut koltuklarını kurtarma peşinde.

Son tahlilde; Esenler’de 296.833 seçmen gözüküyor. Seçime katılım ve geçersiz oylar dikkate alındığında seçim yuvarlak rakamla 240 ila 250 bin geçerli oy çerçevesinde gerçekleşecek gibi. Bu oyun % 63,56 ila % 65.56 arasındaki oranı ki ikincisi daha makulü yazarsınız iktidar partisine, çarpar böler çıkarırsınız oyu belli olur. Kalanıyla da muhalefet belediye meclisi üyesi çıkarabilir mi işte o hesabı yaparsınız. Asıl hesap zaten bu. Hepten tulum mu çıkar yoksa muhalefet çıkarırsa kaç tane olur onun peşine düşersiniz. Maalesef yıllarca yapılan, adı da siyaset olan durum bu. Kimse seçim kazanma derdinde değil. Böylesi bir dert olmayınca da mevcut Başkan üçüncü kez o koltuğa güle oynaya oturur.

Sözün özü bu kez yine Esenler cephesinde fazla değişen bir şey olmayacak görünüyor. Şimdiden hayırlı olsun…
UMUDA YOL...

Yaklaşık on gün sonra, mart sonu yerel seçimler yapılıyor. Yani bu seçimlerde bahar ve karakış arasına hepten sıkışan seçmen yaşamsal baskının ağır çıkmazında sandığa gidecek. Fazlasıyla gerilimli, gitgeli bol bir süreç daha sona erecek. Ve millet dağarcığa işlenenler doğrultusunda Umuda Yol arayacak. Yani umut yolculuğu için son on gün...

Ama baştan beri bir acayip atmosfer yaratıldı. Günlerdir politik küçültme ve kritik abartı girişimleriyle yerel seçim, yerel seçim olmaktan çıkarıldı.

Başka havaya büründürülen bir fonda, fondiplenmeye ramak kalmış memleket ve millet bu seçimde ya genel iktidar tarafından formatlanışının gereğini yapacak. Ya da genel iktidardan kurtulamasa da sendeletmek adına alternarifsel çıkar yol arayacak...

Durum ve sunum bu. Seçime özet bu. Sonuç on gün sonra...

Bir yanda otuz yıla yakın kim yönetmişse yönetmiş formunda yakın geçmiş unutturulmaya çalışılıyor. Bir yanda bariz ama yok sayılanlar zor bir hal millete anımsatılıyor. Öyle ki akla gelmez safsatalara sığınarak çarpık düzenin devamına dönük sistematik kodlamaya karşı, karşı çıkamayanlar bile kırılmadan probaganda süreci işletiliyor.

Ayrıca taraflarda mevcut oyların korunması çabası da üst düzeyde. O nedenledir ki günlerce manasız, kirli ve kinci gayretler tüm karakter zayıflıklarını bir bir açığa çıkardı. Açığı kapalısı boşuna veya değil ona millet karar verecek. Zaten her biri güçlü göründükleri yörelere göre anakent için silme tepeleme oy yükleme peşinde. Yani açık gizli politik toptancılık yapılıyor.

Bu ciddi yarışı sinir ve sihir dayanmaz ölçülerde fukaralığa sürüklenenler görmezden geliyor. Böylece kendileri de görmezden geliniyor. Yani boş verdimci bir zihniyet palazlandırılıyor. Bu günlerden sonra belki de sırf bu yüzden iş yine olacağına varacak.

Varı yoğu bu seçim ertesi akla kara iyice belli olacak. Ve her seçimde olduğu gibi sisteme sitemler anında başlayacak. Seçim kaygısıyla oyalananlar ve ertelenenler, ne varsa geçimi on ikiden vuracak. Tablo ne olursa olsun değişmeyen işte bu acı gerçek.

Sonrasında şimdi gerçek ötesi davrananlar, aksi bilinç, acı gerçek ve türlü ilenç üçgeninde bir beş yıl daha çile dolduracak.

O yüzden seçim ertesi güncellemeyi şimdiden yapmak en karlısı ve en doğrusu. Zaten hemen seçim ertesinde ben demiştim, ben söylemiştim suskunlarının dili beter çözülür. Tam bir yıl evvelki gibi hayallerin ve beklentilerin kiminle gerçek, kime gerçek veya kimlere hayal olduğu için bir beş yıl daha harcanır. Bu seçim ertesinde de kimlere hüzünlü sabahlar, kimlere mutlu sabahlar doğacak görülür. Geçmiş olsun ve Teşekkürler Türkiye bağlamında şu monoton seçim maratonu nihayete erer.

Er ya da geç tam on gün sonra 31 Mart belediyeleri dağıtır. Dağıtır dağıtmasına da dağılım seçim ertesi irdelendiğinde yanlışıyla doğrusuyla havanda su dövmeyi getirir. Ve her zamanki gibi bir şeyleri geçiştirir. Memleketten seçim manzaraları eşliğinde kimyası ve coğrafyası kaymış bölgeler masaya yatırılır. Sonuç yine sıfır olur. Hepsi o kadar. O kadarla kalır...

Oysa tüm analizlerin ve istatistiklerin hemen seçim önü yapılması ve tutulması gerekir. Öyle kıyı köşe saklanarak parti ve seçim dizayn edenler rakamlarla açığa düşürülmelidir. Bu yapılmadıkça sabahın köründe sandıklara koşmanın da hiç bir faydası olmaz. Çünkü herkes sonuçlara kazananlar cephesinden bakar. Kazanışın neferlerinden olduğunu kanıtlamaya çalışır. Kaybeden arasan bulunmaz. Bulsan olmaz.

O nedenle Seçim metreyi yarından ötesi yok işletmek gerekir. Keskin bir viraj ve dönüm noktası sayılmaması gereken bu seçimi yıkılmaz görünen krallık penceresinden ve yıkabilecekler penceresinden tahlil etmek gerekir.

Yoksa herşey eski tas eski hamam devam eder. İleride ise deva kalmaz, umuda yol bulunmaz...
FORMATLANMA...

İlerleyen yaşla birlikte fors düşünce, geçmişi aklama gayesi ağır basar. Bu yaşamsal baskıyla tek formata evrilenler de çoğalır. İşte bu çılgın çoğalma dolayısıyla çarpık düzen asla değişmez. Değiştirilemez. Değişme olasılığı her zaman varsa da şimdilik zor...

İşte bu değişmeyen düzende sözü geçerlik ve saygınlık maalesef gösteriş ile bireysel formu korumak maksatlı jimnastik çerçevesine hapsolur. Fora edilmesi gereken ne varsa gözardı edilir. İnadına bir takım safsatalara bürünülür. Bu sonsuz arzu, sınırsız istek ve aşırı tutkunun esaretindelik yarınları da resmeder. Ve mevcut tabloya pastel renk olmak işten zannedilir.

Yani sözün kısası bu formatlanma neticesinde paspal ve paspas düzeyinde bir dünya yaratılır, resmen doormatlanılır...

Bu son yılların formatlama ve formatlanma işgüzarlığı doorlanma aşamasına geldiğinde ise önce hiçbir şey değişmez görünür. Sonra anlaşılmaksızın çok şey kaybedildiği anlaşılır. Hep geriye düşülür. Fon müziği eşliğinde şanlı geçmişe gömülünür. Bu kafayı kuma gömme adabından tüm artı değerler uçar gider. Tıpkı eksi büyüme angajmanlığı gibi.

Böylece en baştakinden en aşağıya, karada denizde, dağa taşa çekilen üç veya dört köşeli forsların nişan özelliği de hedef tahtasına döner. Bu karanlık döngüde itibar düşer. Sarmal sardıkça sarar ve forsalık başlar.

Ayni zamanda eksik formülü daima büyük yanlışlara sürükleyen bu format, çağdaş ölçülerdeki formasyonu da tersine etkiler. İzler birbirine karışır. İzmlerin bittiği algısı ve yargısı yaygınlaştırılır. Etki tepki derken bugünkü teşekkül cereyan eder. En olmazlar gerçekleşir.

Bunca gerilimli gelgit ortamında zamanelikten olsa gerek teşekkür ve şükran temelinde, bol kepçe nasiplenilen nizama boyun eğme yediden yetmişe artar. Ve zamanla soyut ve somut rejimleri, insan doğasına uymaz hile ve dolapları, dağarcığın kabul edemeyeceği anaforları sıradan görmek modalaşır.

Format gereği açıkça tepkisizleşilir. Alenen duyarsızlaşılır...

İlerleyen zamanla birlikte özlü sözlü atılan format uyarınca tabii ki her şey tabi sayılır. Yolun sonu görünür ama pohpohlama vazifeden sayılır. Sancılı sisteme yamanılır.

Bu sistemsel kodlama ile bilinene değil bilinmeze tasniflenme afra tafra kabilinde meziyet görüldüğünden bozuk düzene mezelik bir yere kadar prim yapar...

Elbette bu foretik cilalanma, kapalı oy açık tasnif sürecini de yakından etkiler. Bir bakıma değişmez durumla baş başa kalınır. Ama her statükoda bile bir değişim vardır; ama değişim yönünde değil, asla ve zorla değiştirilemez yönünde gerileyiş.

Gerileyiş alabildiğine seyreder. Çünkü bir kere giyilen forma zor çıkarılır. Öyle ki hangi formda ve üslup da aktarımlar olursa olsun kulaklar tıkanır. Skor üzerinden haklılık payandasına park edilir.

Yani asıl mesele fark yaratacak formatların peşine düşmek yerine ilerleyen yaşın tazyikiyle farklılığı öldüren formaliteleri hayata geçirmektir. Beyni asla ve hiç düşünmeyecek formika yüzeye çevirmektir.

Hayatı zorlaştıran beter kısır döngüye şartlı refleks göstermeyip, kapalı oy açık tasnif fırsatı yakalanan her seferde şartlı destek ise bu formika aklın ürünüdür. Ancak bu inat kutsal değişmezleri de zedeler.

Öyle ki bu manasız formatlanma yüzünden hayat boyu uğraşılarak gidileceği öngörülen ve kalpten arzulanan o muhteşem vahaya ışınlanmak da güme gidebilir...
FONDİP...

Elde, masada ne kaldıysa yarından itibaren tehlikede. Bundan böyle fon üzerindeki varlıklar katar katar satışa çıkarılabilir. Her an. Zaten yasası da bu işi kolaylaştıracak biçimde yeniden düzenlendi. Başta THY, TT, Borsa İst, Botaş, Çay, Halkbank Ziraat, PTT, Eti Maden olmak üzere fonda para eder ne varsa minnet ve şükran ruhu ile yerli olmaktan kurtulabilir. Yakında yabancılara geçebilir...

Geçebilir çünkü Sermaye Piyasası Kurulu'ndan 'yatırım fonlarına ilişkin esaslar tebliği'nde değişiklikler yapılmasına ilişkin tebliğ daha dün resmi gazetede yayınlandı. Bazı maddelere fıkralar eklendi, bazı bentlere yenilikler getirildi. Bu tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer denildi 5. maddesinde. Madde 6'da ise bu tebliğ hükümlerini SPK yürütür dendi.

Peki nedir bu hükümler madde 1'de 2013'te yatırım fonlarına ilişkin esaslar tebliğinin 15 maddesinin 6. Fıkrası değiştirildi; "Kurucu ve/veya yönetici tarafından katılma paylarının fon adına alımı satımı esastır. Kurucu fonun katılma paylarını kendi portföyüne dahil edebilir ve katılma paylarının satışına başlanmasından evvel kurucu ve/veya yönetici tarafından fona avans tahsis edilebilir."

Yine 2013'teki tebliğin17. maddesinin 1. fıkrasının d bendi de değiştirildi; "TCMB, Hazine ve Maliye Bakanlığı ipotek finansmanı kuruluşları ve Türkiye Varlık Fonu tarafından ihraç edilen para ve Sermaye Piyasası araçları için bu fıkrada yer alan sınırlamalar uygulanmaz. Ancak bu bent kapsamında tek bir varlığa yapılan yatırım fon toplam değerinin %35'ini aşamaz."

Görünen Varlık Fonu teminat gösterilerek borçlanma yerine mevzuat satışa endeksli yeniden düzenlendi. Yani Varlık Fonu resmen yatırım fonlarına ait esaslar tebliği kapsamına alındı. Bu gidişle memleketin kalan en değerli varlıkları ya ihaleli ya ihalesiz bir anda el değiştirebilir. Satış % 35 kapsamında ise kimsenin ruhu duymaz.

İşte bu durum, alındıysa ne oldu denemez denli vahim bir durum. Ayrıca sona yakın olunduğu söylentisi de yaygın. Yaygınlaşıyor.

Bir yanda ise bu özel durum 'varlık fonu sıfırlama muafiyeti' şeklinde telaffuz ediliyor. Ediliyor ama Türkiye Varlık Fonu'nun satışındaki sınır bu tebliğ ile kaldırılmış oldu. Yani Varlık Fonu resmen satışa açıldı. Pek yakında sınırsız satışlar memleket gündemine düşebilir.

Ayrıca Varlık Fonu'nun paravan olarak kurulduğu da gün yüzüne çıkmış oldu. Ve sıcak satışlara bir adım kaldı.

Tek çatıda toplanmış büyük, önemli ve en değerli tüm kuruluşlar için tehlike çanları çalmaya başladı. Ekonominin iyice dibe vurduğu aşikar şu günlerde ve sonrasında tek lokmalık veya fondip satışlar kapıda.

Bu tek lokmalık veya fondiplik acı durumu görmek ve seçim geçim dönemlerinde ona göre davranmak lazım.

Yoksa herşey için çok geç olacak gibi...
KÜÇÜLTME SİYASETİ...

Beş yıl önceden hiçbir farkı yok. Yine küçülme siyaseti. Uzun yıllar doğruya ve güzele değişen bir siyaset dünyası artık yakalanamayacak gibi. Yukarıdan aşağıya hep kirli, kinli ve kinci gayretler. Ganimetmişçesine paylaşılan karakter zayıflıkları ve zaaflar...

Evvel emirde etrafa hayâ ve terbiye cakası atılırken, silme tepeleme ideolojisizlik. Azar. Siyasi hava böylesine mükemmel ve mükemmeliyetçi dozda giderse beş yıla kalmaz bir erken seçim arefesinde tek kelimesi değiştirilmeyecek makale şimdiden hazır…

Nitekim öyle olacak. Devlet eliyle tez elden yeni seçim alevlendirilecek. Çünkü beş yıl önceki durum bugün aynen tekrar ediliyor. Balkon konuşmalarıyla da düzeltilemeyecek havada politik toptancılık…

Kimin olduğu hiç önemli değil. Miting miting hep ayni fütursuz hava. Salmalanan korku imparatorluğu. Habire hapis dayatması. Bağırtı çağırtı. Bitmeyen yersiz kavga ve kuru gürültü. Hırs ve öfke. Sihir ve sinir bozucu kavramlara sürüklenme. Hepsi ucuz rey avcılığı.

Beş yıl evvel fukaralık biter, ele göze kuvvet gelir diye reyler bigüzel basıldı. Ama yine ayni atmosfer. Yine göze çomak battı, toprak çoraklaştı ve en bariz saptamaların ötesinde memleketin her karışına musibet musallat oldu.

Habis uru, oynak kuru, obursu talanı, kuyruklu yalanı görmezden gelerek gaza gelenler, acayip vurdumduymazlığın tesirine girenler, yine baş rolde. Zikri, fikri, hakikati ve felaketi birbirine karıştıranlar yine işbaşında...

Ve bu boşverdimsel zihniyetli, zorlu işlerden sıyrılma mantıksızlığı yine görünüşe ve şöhrete aldanacak gibi. Basiret ve feraset yine bağlanacak sanki. Böylece iş yine olacağına varacak...

Sonuç itibariyle görünen köy kılavuz gerektirmez, seçim ertesi bir beş yıl daha zırıl zırıl sızlanmalarla boşa harcanacak. Gün gelecek ağdalı şükranlar unutulacak. Yerine gırla gider ve hızla sitemler sallanacak. Asla pişmanlık hissiyle bağdaşmayan kelepir laflara sığınılacak. Tamuya yakınlaşma perçinlenecek. Yani her seçim öncesi ve sonrası bu biçim. Cümlesi cümlesine, cemi cümlesi birbirine benzer.

Öyle eşsiz ve denksiz kurgular birbiriyle yarıştığından akıl sıçratan vaatler, arsız maharetler, yığma yağcılık, süflü lümpenlik ve fahiş yeminler, tasdik mührüne yön tayin edecek. Her yerde veya hiçbir yerde ayni tafra ayni yafta. Seçim geçim derken sonuç budur aslında…

Nice yıldır seçim buyruğu buyurgan, kamu savurgan, özgür dünya yalan, yönetenler zorlan oldukça, seçmen kuyruğu usülden, tanzim kuyruğu varlıktan uzayınca seçimler de ucuzlar. Her ucuz seçim diğer seçimleri beklemeyi, sandığa koyulmayı getirir. Oysa gerek yok bol bol seçime gitmeye...

Çünkü işin aslı başka. Başa gelebilecekleri hissedebilmektir seçmek. Başa gelecekleri seçmek değil. Her seçimde yerelde genelde bu ikisi birbirine karıştırıldığından beş yıl öncesi de ayni beş yıl sonrası da. Bir beş yıl sonrası da şimdiden besbelli...

Yıllar yılı kapkara bir karanlığın çöküşüne rağmen yabancı bir memlekette yaşıyormuşçasına, her şeye yabancılaşarak karart ve kurtul kibriyle, aklı yele, idealleri sele, reyleri teslimiyete harcamak alışkanlığı devam ettiği sürece beş yılı da bir on yılı da...

Yani tek kelimeyle sustuk kaldık, sus pus olduk susturulduk günleri çok yakın. Pek yakında. Zaten bilince yasak, bilinene ambargo, ilence suç uygulaması da var. Günah sevap da birbirine karışmış. Başka ne olsun.

Bu seçim öncesinde öyle bezdik, böyle usandık, beter yorulduk ki dillendirmek de güç. Ertesini düşünmek de güç. Onca fazla atmasyondan hafızalarda, gönüllerde kızgınlıklar, kırgınlıklar kalır.

Birileri ve bir şeyler yine kala kalır. O kadar...

Hiç yorum yok: