10 Mart 2019 Pazar

TEK DİNE KARŞI…


TEK DİNE KARŞI…

Mitolojik çağlardan bugüne dünya, dinlerle ve Tanrılarla dopdoludur. İç içedir. Yani dinsel ve bilimsel akımlar birbirine paralel olarak gelişerek kendi tavırlarını yaratmışlardır.  Bu etkileşim çerçevesinde Tanrılar da kendi dinlerini. Bu yüzden özgür düşünce ile dinler arasında nitelikli bir çekişme yaşansa da ebedi savaş olmamıştır. Daha çok dinler arası savaşlar dünya tarihini meşgul etmiştir. Çünkü dinler özgür düşüncenin bir nevi fonksiyonel ürünüdür. Bir şekliyle özgür düşünce de Tanrının ta kendisidir…

Tanrı dinlerin tümünde veya dinlerin tüm tanrıları ilahsal varsayımlar üzerine tanrılaşmıştır. Ayrıca Tanrı odaklı tüm dinler şarkılar, danslar, toplu ayinler, bireysel İnziva ve birbirine benzer eylemlerden beslenir. Bu karşılıklı adanmışlığın sonucunda Tanrı kullarına ölümsüzlüğü armağan eder. Sonsuz kurtuluşu önerir.

Ancak dinlerin tamamında dünyasal ölüm sonrası devamlılığı disipline eden bir irade söz konusudur. Dünyada ise bitmek bilmez tutkular ve asla önlenemez kaprislerin önünün alınması amaçlanır. Böylesi bir dini şekilleniş aslında insan ile tanrısal güçler arasındaki ilişkiyi de düzenler. İşte bu emrolunan intizam din ile bağ kurulmasına ve din kurgulamasına temel oluştur.

Zaten her dinin temelinde bir dinsizlik olgusu ve korkusu yatar. Yani tüm dinler kendi Tanrıları dışındaki tüm tanrıları veya Tanrı sayılanları yok sayarak gelişir. Her din dinsizlik varsayımı üzerinden meşakkatli bir yol izler. Ancak her dinin rotası aynıdır. Dinler daima diğer dinlerden ve tanrılarından üstün olma ve en doğrusu sayılma rizikosunu hafifletir. Çok boyutlu yaşamların varlığı noktasında risk alma durumunu da azaltma maksatlı önermeler içerir.

Her biri özünde dini propagandalar ile genellikle kendi dışındakileri Tanrılı dinsizler ilan eder. Aynı Tanrı merkezli değişik dinlerde bile durum neredeyse böyledir. Kesintisiz inanç ve iman kaynağı budur. Her din en başta böyle kurulur. Sonra zaman içinde diğerleriyle benzeşir. Yani din ve inanç özgürlüğü hep ben merkezli bir gelişim icra eder. Bu icraatı adiyye yüzünden maalesef inanç özgürlüğünün gelişmesi ve yeryüzüne yerleşmesi için gereken dinsel birliktelik hiç önemsenmez. O nedenle de çok tanrılı veya Tek tanrılı tüm dinlerde ayrılık ve kapışma üzerine dinsel pratikler uygulanır.

Tarihte de görüleceği üzere dinsel zulmün ve hoşgörüsüzlüğün yerleşmesine teoriye uydurulan bu uydurma dinsel pratikler neden olur. Bir nebze olsun Tanrı ve Tanrıların din ve dinlerinin birbirine benzer yanları öne çıkarılmaz. O’na iman edilmez.

İcmalde kısır çatışmalar ile palazlanan ve imansızlık çıkmazına kapı aralayan insani yaratılar nedeniyle Tanrı ve din birliği bir türlü kurulamaz. Böylece tüm dinler ve Tanrıları bilimsel ilerleme ve felsefenin gelişimi karşısında radikal ortodoks bir yapıya evrilir. Gerçekçi dine rağbet azalır. Ruhbanları da durumları kendi bildiğince kurtarmaya girişirler.

Bu çapsız girişimler de her yeni fırsatta Tanrının dinlere, dinlerin de Tanrılarına tamamen karşıt sözde dini hükümler içeren zaafı bol bir dinsel disiplini din haline getirir. Tek dine karşılık da bu nedenle doğar…

Hiç yorum yok: