23 Eylül 2015 Çarşamba

KURBAN BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN…

KURBAN  BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN…
 
Kurban Bayramımız mübarek olsun…

Hayvancılığın son yıllarda bitirildiği bir ülkede vacip bir ibadet için ucuza kurbanlık peşinde toplumun bir kısmı. Çok azınlık bir zümresi ise her sene bayramı sekiz dokuz gün tatil havasına sokanlar. Diğer bir kısmı ise bayramları tatil fırsatı bilenler veya tatil için milli dini aldırmadan fırsat kollayanlar. Böylece Kurban bayramı hürmetine görüntü verip, ne yani sekiz dokuz gün tatil var ne yapsaydık eve mi hapsolaydık bahanesiyle yola dökülenler.

Tüm bunlar hoş görülebilir belki, olsun varsın ancak toplumun çok büyük bir kesimi ise gönüllü gönülsüz evine hapsolanlar. Komşu keser bize de düşer babında her kapı çalındığında siyah poşetler içinde kurbanlık et bekleyenler. Veya bayram geleneğini yaşatmak adına evinde kalmayı yeğleyip her kapıyı açtığında Suriyeli çocuk sevindirenler.

Kurban Bayramımız kutlu olsun…
 
EvelAllah on binlerce yıllık insanlık tarihi kim ne derse desin Tanrı saydığına adak adamalarla yüklü. Yani milyonlarca yıllık kültürde Tanrı’ya kan akıtma ve kurban var. Kurban Hak Batıl fark etmez dinler tarihinde de var. Peygamberler tarihinde de var. Mekke’de, Vatikan’da, Kudüs’te de var. Türkiye’de, İstanbul’da, Esenler’de de var. Kesen de var kesmeyen de var, kesenden kesmeyenden Allah razı olsun.

Kıssaya hisseye, kıssadan hisseye hiç gerek yok artık bu bayramlar bize fazla veya biz bu bayramlara fazlayız demeye de. Ne yazık ki çivisi koptu her şeyin. Kaderine kuvvet tarzında vazgeçilemez bir bağımlılık yaratıyor alın yazıları. Ve bu nimetleri bol aldanışlar dini bayramları bile ele geçirdi ve bayramlar gelenekselliğini yitirdi. Örf ve adetler çini mürekkebiyle nakşedilmiyor zihinlere ama katıla katıla katı bir tutukluk yaşıyor beyinler. Sılayı rahim edebiyatı ile kurtarılmaya çalışılıyor dokuz günlük tatiller. Ancak açıktan açığa boyut değiştiriyor sılayı rahim ve göreni yok. Zaten gurbetçilik zor zanaat görmek istemeyenler de çok.

Ve her bayram öncesi tatili uzatanlar trafik canavarının yine erkenden yol kenarlarına tünediğini unutuyorlar. Her gün canavarın ağına düşenlerin rakam rakam güncellenmesine bayram gidiş ve dönüşlerinde sessiz suskun kalırlar. Ya da başka şeylerle avunmak ve oyalanmak böyle bir şeydir her halde. Fıtratımızda var nasıl olsa.

Bütün mesele dini derin uykulardan nemalanmak olduğundan maksatlı uykuya tutsaklık özendiriliyor ve geliştirilmiş alışkanlıklar başarıyla naklediliyor bayram sathına. Gelenek göreneklerden yola çıkılıp, dini zorunluluk yaratılmasına yani bu bayramlık zekâyadır Karşıyakalılığımız. Yine de;

Mübarek olsun Kurban Bayramımız…

Allah’tan, hadi canım ekonomik kriz bizim köye de, ilçeye de, ilimize de, ülkeye de uğramaz adam sendeciliğinin dışa vurumudur kurban bayramları ve öğretir, öğreticidir. Şeker yiyelim şeker tadında istenildiği gibi şekillenelim bayramcılığı değildir Kurban. Ekonomik sorun sorusunu hiç kafaya takmayanlar bile bayram münasebetiyle mal pazarına çıktıklarında gerçeklerle yüzleşiyor. Sanki insana itibar etmeyenlere hayvancıklar gösteriyor eğriyi doğruyu. Yüzleşiyor, görüyor ama hınzırlığına mıdır nedir her nedense bu dinci-kapitalist cendereden envai çeşit düşünceler varken, cazibeye tapınmadan nefsini körelterek kurtulmaya yeltenmiyor.

Bayram bayram ülkedeki ekonomik, sosyal ve siyasi yangını körüklemek değil derdimiz. Kapitalizmin batma aşamasına geldiği dünyada ve şu garip ülkede ticarette sınır yok ama üretmeden tüketmek unutkanlığınadır dik tavrımız. Ucundan köşesinden bayram bize de bayram. Ancak kavruluyor dünya, batıyor Ortadoğu, yanıyor ülke ama yeşil-mor banknot bolluğundan mıdır nedir harca gitsin sınırsız serbestliğedir sinirimiz.

Ve çok şey değişmeyeceğini bile bile bayramdan sonra bir ay içinde topluma bol kepçeden sunulmuş veya zorlanmış 1 Kasımda yapılacak metezori erken genel seçimedir tepkimiz.  

“Yemin olsun ki, o gün size verilen her nimetten sorulacaksınız”.

Öncelikleri ivedilikle güncellenmesi gereken ülke de yaşıyoruz. Bayrama hazırlanıyoruz. Bayram seyran günlerinde tüm kırgınlık ve dargınlıklar usuldendir unutulur ama bu hassasiyet çok öncelerde kaldı. Yok, sona yakın mevcut dinci yapılanmada böyle güzellikler tırpanlanmış. Fani, Ezrail kapıyı çaldığında, ölümün sesi kulağa eriştiğinde, zamanın birden ne çabuk ve nasıl geçtiğini anlamadığı bir bilinçle ve aşırı heyecanla bayram seyran düşer yollara ya, hal bu hal.
 
Bayramlar, kurbandan kavurma lezzetinde muhteşem günler ve ılık geceler sunacakmışçasına tezgâhlanıyor. Ve uzadıkça uzayan problemler listesi sert veya yumuşak yollardan hafiyevari ipuçları kovalayarak dünyanın en itaatkâr toplumunun bireylerine unutturuluyor. Unutmayanlar ve unutturmayanlar ise tam şah damarından, can damarından yakalanıyor. Zihin ötesi dinsel ve tarihsel gerçeklere aldırmadan, bayramlaşanların yanı sıra, bu sahte zihin sofrasında aç kalanlar hangi bayramı nece kutlayacaklar acaba. Ailecek kurulu, kurumlu ve korkunçlu temaşayı, kuşkulu gözlerle izleriz, izleriz ve bayram eyleriz öyle mi? Maazallah…

Kutlu olsun Kurban Bayramımız…

Dini inanç geleneğine bağlı kalmak, körü körüne bağımlı olmak değil ki. Bu körleşmeyle şu güzel dinin mensupları akla hayale gelmeyecek neler yaşıyor neler yapıyor Allah aşkına. Her Allah’ın günü her su birikintisinde, her umuda yolculukta, her keskin virajda, her şaşkın kavşakta, her hain pusuda, her sis perdesi ardında keskin dişli canavar acısını iliklerimizde hissetmemiz gereken, yürek yakan nice nezir nice kurban alıyor.Kendi kendinin katili olmak gibi bir yapay dini motiflilik işletiliyor. Alışıyor, alıştırılıyor, alışıyoruz ve akıllanmıyoruz ne hikmetse.
 
İşte böyledir, kötüdür veya iyidir bir yana, kara düşlerin eşiğinde de olunsa her bayram, bayramlık hayata yeniden pozitif bakmak çaresizliktir. Olsun varsın, zamanla kaybolup gidecek suretlerle ayıp olmasın diye de olsa bayramlaşmak. Cellâdın ağına yakalandıkça, kurban değilmişçesine bayram sevinci yaşamak. En çılgın yolculukların er geç değişmez yolcusu olarak hayata sımsıkı tutunmak.

Her bayram biz yine belleğin sınırsızlığında yaşayan yitik kuşakları ararız ve anarız. Akla hizmettir bu ve akıl başkaldırınca bilen bilir veya bilmek istemezler çoktur ama acı gerçektir kâbuslar kılıç gibi keser. Bayram bayram yine o en zor saatlerle baş başa kaldığımızda bu kez ülke tökezliyor diye düşünürüz ama dillendirmeyiz bayramın hatırına. Ülke için, için için duacıyızdır Yaradana. Hoştur ayrıca; terli tozlu, derli toplu, gerçek dinli imanlı yaşamdan feyz alıp nazlı anıların ışığında iyice zorlaşan hayata direnmek ve ayışında bir yerlerde bir yere, o cümleyi sarf etmek;
 
Kurban Bayramımız mübarek olsun…

Bayramların kutsiyetine yarım ağız değinmek gerekir ama nafile. Şu sömürüldükçe sömürülen coğrafyada dini bayramlar nedir, özü ne anlatır, ne için vardır? İyice sorgulamak gerekir.  Son yıllarda teori ve pratik üstüne yanılmalar ve yazılmalar bayramları iyice değiştirdi, çocukları da ve dahi memleketi de. Maalesef kişisel uyuşukluktan kıpırdanmaya, uyuklamaktan toplumsal uyanışa ve büyük aydınlanmaya hasret bu ayni din coğrafyasında tırtıldan kelebeğe dönüşen bir döngüde kaç kurban veriliyor yolda izde, Allah muhafaza.

Bayram olsun olmasın hayatın dolambaçlı yollarında bir acayip atışmadır, tartışmadır sürüp gider. Hangi tartışmalar edebiyat dışı seyreder ve hangi keyfe göredir, hangisi bayram neşesine keyfe keder dokunur iyi biliriz. Sınadıkça öğreniyor insan ve arayan Mevlasını da buluyor fenasını da. Yanlışlardan dönüldüğünde, tercihler de ısrarcılık bırakıldığında ise bayram neşesi arttıkça artıyor. Aksine Monoblok egemenliğinde devşirilen monolog, her gün her gün diyaloğun mırıltılarını, epeyce derinliği olan, temeli sağlam ve geçmişten gelen ne varsa yıkıveriyorsa, kim ne derse desin ‘bize her gün bayram’ demek düşer yalnızca.

Kurban Bayramımız mübarek olsun…

Hiç yorum yok: