3 Ağustos 2015 Pazartesi

DİFÜZYON VE SAVAŞ…

DİFÜZYON VE SAVAŞ…

Savunulan sihirsel ve sinirsel iletiler teorisi ne olursa olsun cereyan eden negatif olaylar karşısında siyaset yörüngesini şaşırdı. İç ve dış etkiler ve yönlendirmelerle güdülen veya diktalanan politika ve uygulamalar, yiten canlar neticesinde anlaşılırlığını ve güveni kaybettikçe kaybediyor. Her türlü acı kayıplar çok yoğun bölgelerden az yoğun bölgelere doğru hareketleniyor ve bu net akış hızla devam ediyor…

Sürmeli gözlerden süzülen yaşlar ve toplumu derinden yaralayan üzüntüler ağustosa dayandı. Şu en sıcak günlerde ılık ılık akan kan panolarda sırıtıp duruyor. Çivi yazısı ile yazılmış gibi olsa da itina ile tutulan kayıp çeteleleri iyice can sıkmaya başladı. Emanetçi bir idare ile bu denli bir hışmın duvarlara asılması akıl duvarını yıpratacak denli ağır bir yük. Hep tek bir masala inanmışlıkla yepyeni görünen ama ayni masallar anlatılıyor cümle âleme. Anlatanı belli inananı belli nice pahalı inançların eşiğinde saklanan bir iç savaş yaşanıyor neredeyse. İnsanı kul eylemişliğin apaçık içe ve dışa vurumu yaşatılıyor yaşlı dünyaya. Bu hikâyeyi kaç baskı görmüş insanlığın yeniden kitabı yazılır belki. Yazılır ama artık kimseler de okumaz.

Gerilim beyine açılan tüm pencereleri kapayınca akılcı davranmak da asla söz konusu olamaz. İşleyiş çarkı çekirdeğinden çeperine bozulur. Bu bozulmayla dipfrizde bekletilen difüzyon başlar. İnsan seliyle oradan buraya savrulan canı hiçe sayılmışlar, aklı alınmışlar yeni sürüklenmeleri tetikler. Ve sinirler alabildiğine gerilir. O sinir harbinde sinecek bir yer, sığınacak bir liman, savunulacak bir değer bulmak da epey zorlaşır. Gölgelenecek bir köşe dahi kalmayınca metezori her söze ve melodiye kendiliğinden yabancılaşılır.O yabancılaşmayla birlikte olayların gittikçe artışı, ayrıksı bileşenlerin öbek öbek küçük çaplı dağılımı, sınırsızlık ve bölgenin yüzey alanının çok büyük olması, ateşin el ve sermaye birliğince yükseltilmesi ve benzer faktörler difüzyonun hızını da gittikçe artırır ve difüzyonu yaygınlaştırır.

O baygınlıkta kara taştan tiyatroda sahnelenen oyunlara baktıkça paravanlar arasından görünen kadarıyla görülür tüm sırlar ve sınırlar. Yani bitişi ve yok oluşu emer duvarların karası. Ardı ardına toprağa düşen cemreler de bitiremez bedenlere ve akıllara tüneyen kurdeşenleri. Pergeli açılan ve peykesine uzanılan gerilim sinirler üzerinde sinir sektirir. O sekme de aşındırılan hayatlar anayasal haleleri arar hale gelir. Faşist dönem ürünü olduğu halde o bile mükemmel görünür gerçekleri gören gözlere. Öyle bir şartlanmadır ki can yakar. Her şey bir yana aslında tırmandırılan yangın yol ortası değersizleşmedir. Kara taştan tiyatroda mitolojinin hayvan figürlerinden nadire yaparcasına rol çalmadır güneşi gölgeleyen. Bu baştan çıkmanın en sonunda bir rüya, bir reklam arası film olduğu anlaşıldığında ise içler acısı bir açısızlık inecektir perdeye. O zaman gergin yüzlere yansıyan ise nadire yaparak rol çalanların sahteliğidir sadece.

Bir hiç uğruna sahte duygularla çekim alanına girilen alenen bir savaştır. Dipfriz de bekletilen difüzyon başlamıştır. Dini, imanı, mezhebi, ırkı, milleti, nesebi bahane beklenen ve niyetlenilen büyük sermayenin planı en adisinden bir savaştır…

Yakın dönemde kimseyi peşinden sürükleyemeyecek bir konuma resetlenmenin ayarsızlığı öne geçti aniden. O resetlenme ve sinirsel gerilmelerin tecellisi bir ateş çemberi tüm yurdu kapsayacak şimdi. Bu kapsamda inançlar ve masumiyet kaybediliyor an ve an. Kararmış pırıltılar, çağlayan pınarları kurutuyor ocak, bucak. Sanılanın aksine tüm yarenlikler tufaya gelip iptal ediliyor. Hava muhalefetinden, üs denetiminden beter bu hısımken hasımlaşma nemi basıyor ciğerleri. Ve ortam kemiksizleşiyor, kemiksizleştiriliyor.

Bu nörotik ortamda azap içinde ergin, üzgün gülümsemeler de kurtaramıyor zevatı. Koalisyonel çabalar da saraysal hırs uğruna aceleye getiriliyor ve bilgiççe sıfırlanıyor. Yüzlerde sabit kızarıklıklar ve naif benzetmeler dış kapının ötesi paylanmalar ve farkına varılamayan erk enlemelere gebedir fikri sabitleniyor dillere. Zaten hepten işbirliği sofrasına kurulmuşluk tüm sihirleri bozar ve sinirleri başka tip gerer. Silik aktörler gerginlik tiyatrosuna dönüştürünce sahneyi liderlik için doğmuşluk yerini erkenden zil zurna açlık yanılgılarına ve yaverliğine bırakır. Yani arenada insancıl bir duruş gösterilemez ve yüceldikçe küçülür devler. Böyledir işte sihir bozulunca sinirli devrilmelerin tebeşirle kara tahtaya çizilmiş resmi.

Barış olur elbette ama adı barış kendi savaştır. Ve savaşın ince hesaplarını irdelemeye ve sormaya cesaret kalmaz kimse de. Bu nevroz nöbetinde savaşa çanak tut kurtul hissizliği artar. O artçı depremler ayrılığı perçinleyen esarettir ve uykunun kınından boşaldıkça boşalır. Ve geçti gitti derken yeniden karanlığın pençesine takılır kuşpalazı geceler. Geceden sabaha göçersiz kafilesiz sabırsızlıklar ve sabi yaşta kayıplar dağılır semaya. Zamanla sihirsellik bitince sinirsel gerilmelerin getirdiği acı son sayıklanır ve saygısızca iyiler ayıklanır. Aklın başka başka boşluklarını da başka serüvenler doldurur. İncili hançer bir günlüğüne el değiştirdiğinde de örülen duvar üstünden atlamaya ne can ne de takat kalır.

Kor kör bıçaklarla kesilir körpe fidanlar ve sinir atına biner yolcular. Yolcular yepyeni sinirsel ve sihirsel iletiler teorisini şahlandırır. Ancak işe yarar mı bilinmez, maalesef dipfrizde bekletilen difüzyon başlamıştır.  O baştankaralıkla anlaşılırlık ve güven kaybedildikçe kaybediliyor. Ve her türlü acı kayıplar çok yoğun bölgelerden az yoğun bölgelere doğru hareketleniyor ve bu net akış hızla devam ediyor…

Hiç yorum yok: