18 Nisan 2014 Cuma

AZİZ MİLLETE LALELER VE LALEZAR…

AZİZ MİLLETE LALELER VE LALEZAR…

“ Aziz milletime şunu tavsiye ederim ki; bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın... M.K.A.”

Utanmayanları yüzü kızarmayanları, her fiiliyatın içinde yüzerken gördükçe ve süzdükçe neden ise hayretini esirgeyen bir acayip aziz millet olunu verildi son yıllarda. Ne kadar fenalık varsa ve ulu orta ne kadar yapılsa da sözde iyi kalplilikten, gözde mazluma ağlaşmaktan kamu vicdanında affı kolaylaştıran, Allah’a bile havale etme gereği hissetmeyen bir toplum olundu maalesef. Elbette bakış farkları olacak, kişiden kişiye, fertten zümreye değişen. Ancak ‘biz’ duygusuna yoğunlaşmayanların sevgi, saygı, güven ve aşırı ilgiye mazhar olması yok pahasından aşırı zenginleştiren formül bu ülkeye özgü bir ucuz tarife.

Doğruluk yoksa güven oluşmamalı, saygı yoksa ilgi azalmalı, ilgi eksilince sevgi bitmeli, sevgi tükenince cemil cümle sonuna üç nokta ve her şey ilimsel gerçekliğe imsel ironi olarak kalıyor  artık. Bu bilgi transferleri bu ülkede işlemiyor aşktan da yüce değerler vasfından. Ben algısını topluma dayatanlar daima kazanıyor ve maalesef beklenti ötesi hiç de kısa sürmüyor saltanat.

Ey ülkem sana acıyorum içten ve samimi duygularla diye başlayan, nefis azgınlarına hallice siyasal yaklaşımlar sunan cümleler artık irleniyor, mimleniyor ve ortalık kirleniyor. Eleştirenler anında eleştirilecekler, farklılar ve ötekileştirilecekler kotasına aktarılıyor, çözüm arayışındakiler ise kısa zamanda çözümlenecekler kategorisinde değişik kıstaslarla yalınlaştırılıyor. Öyle bir tezgâh ki işleyen içten ve samimi duygularla ey ülkem seni seviyorum demek toplumu suça teşvik etmeye bağıtlanıyor.

 “ Allah katında en sevgilimiz, ahlakı güzel olan, halkla iyi geçinenler ve kendisiyle geçinilen yumuşak, iyi huylu olanlardır… H.Ş.”

Sormak lazım, neden bu kadar mutsuz umutsuz, insan var cemiyette.  Ve hala musibete bulaştıkça kabahati başkasında aramak modası genel geçerliğini koruyor en baştan ayağa. Şirk, şüphe, kötü ahlak, alabildiğine münakaşa adeti ve temaşa adaletsizliği kalpleri kabarttıkça yok yere ruh şifalaşamaz hastalığa tutulur. Habis ur kemirdikçe kemirir ilikleri ve hayatın en küçük parçacıklarına büyük akıl durmaları egemen olur. Düşünme ve sosyal gelişme,  acele ve tekdüze verilmiş kararların eni boyu düşünülmemiş parselasyon tercihlerin yoluna kurban verilir. Nihayetinde manzara akla zarar baroklaşır ve çoraklaşır. Lalezara döner meydanlar, merkezler…

Ve zambakgillerden yaprakları uzun ve sivri, çiçekleri kadeh biçiminde, soğanla yetişip laleleşen adamlar aziz milletin hizmetine sunulmuş gösterilir. Kim kime hizmetçidir o dilemma da kısa sürede laleleşir. Oysa lale esas itibariyle türlü renklerde yabani bir süs bitkisidir. Her çeşit işleme ve motif içinde sıkça kullanılan cinste kullanılabilecek mezheptedir lale. Altmış altı sayısını veren ebcedine hiç aldanmamak gerekir bu türden, türdeş adamların. Ve öğreti gereği dikkat etmek gerek bu adamlara her durum ve ahvalde. Alelade lalelerin lafzı hıfzı rey salahiyetiyle yalan yanlış dünyaya ilan edildikçe daha çok bin kapılar kapanır ve tek kapı açılmaz evrende.

İnsanı insan, adamı adam eden değerlerden uzaklaşıldıkça, adam olmayanı sultan eyleme eylemliliği neticesinde, sultanı aciz tebaasını kör kuyuya düşürür lale lale. Ve aziz millet tüm delilikleri ve delilleri görmezden gelmeyi vazifeyi asliyeden saydıkça iş Allah’a havale edilir. Hal böyle olunca da kâinatla ve ötesiyle tüm münasebetler yabancı paraların çapraz kurlarıyla dengelenir. Ve o denksizlikte lalezarda olsun, gülistan da, gülistan da olsun karanfil deryası da diyebilmek ise cesaret katsayısına bağlanır…

Hayatiyet haysiyet duvarına çarparak çuvallayınca iyi melekelerin çoğunluğu kaybedilir. Mesele şeytanda bir melektir mertebesinde, marifetlice cari hesaba kaydedilir. Hayatın kanunlarına bağlılığın zedelenmesinden aziz ve haiz milletin kalp marifetullahçı zihniyete cahilce tapınması inkıta sonrası yine devam eder. Devir kapamak ve açmak üzerine kurulu kumpaslar bir kez daha işleme koyulmuş ve tezgahta laleler bir kez daha kazanmıştır. O devir ki ortalık lale, memleket lalezar olsa da hiçbir zaman, takdir edilenin fazlasını yaşayamaz ve çok gitmez…

Hiç yorum yok: