13 Mayıs 2013 Pazartesi

SOSYAL GÜVENLİK HAFTASI VE KÖR NOKTA…

SOSYAL GÜVENLİK HAFTASI VE KÖR NOKTA…

Bu hafta Sosyal Güvenlik Haftası. Altı yıldır 13 ve19 Mayıs günleri arası çeşitli etkinlikler düzenlenerek Sosyal Güvenlik Haftası olarak kutlanıyor.

Sosyal güvenlik, dün dündü, bu gün değersiz, yarının belirsizliği döngüsündeki insanları hayatın kör noktasından koruyan, gözlerine fer katan ağ tabakadır…

Ağa takılan küçük kırmızı balığın ömrü kadardır aslında uzun görünse de insan yaşamı. Ve insan bu kısacık yaşamında gün gelir en derin ve en uzun yalnızlığı, yalnızlaşmayı hisseder ve yaşar. İşte o vakit detaylar arasında kaybolmadan, sosyal güvenlik ağından yararlanmayı arzular ülke insanına özgü çekingenlikle;

Sosyal güvenlik en başta gelen ve önemsenmesi gereken en temel haklardandır. Bu temel hak anayasada düzenlenen maddelerle koruma altına alınmıştır. Anayasada özellikle emekli dul ve yetimler, engelliler, korunmaya muhtaç çocuklar ve yaşlıların sosyal güvenliklerine ilişkin ayrıntılar yer alır.

Sosyal güvenlik bu topraklar üzerinde yaşayan her bireyin en doğal hakkıdır. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nde de bu özel durum karşılığını bulur.

“Herkesin bir toplum üyesi olarak toplumsal güvenliğe hakkı vardır.”…

Herkes, işsizlik, hastalık, sağlık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi denetimi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı halinde sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Analar ve çocukların özel bakım ve yardım hakları vardır. Tüm çocuklar evlilik içi veya dışı doğmuş olmalarına bakılmaksızın toplumsal korumadan yararlanırlar.

Tüm bu saptamalar gösteriyor ki; sosyal güvenlik toplumun her bireyine eşit yaklaşan, kucaklayan, seven, şefkatini esirgemeyen bir anne gibidir. O anne ki tüm sevgisini ve katkısını çocuklarına ayrıcalıksız dağıtır. Asla sözde üvey annelik yapmayan gani gönüllü bir öz annedir. Yani kısaca sosyal devletin anaç yüzüdür sosyal güvenlik…

Sosyal güvenlik yaşananla ve gelecekle, çalışan ve çalışmayanla, sağlık ve hastalıkla, sahipsizlik ve kimsesizlikle, sağlamlık ve engellilikle iç içedir aslında. Sosyal zıtlıkların açıklayıcısı ve ayni zamanda yok edicisidir. Geleceğin belirsizliğine tek çare, etkili bir panzehirdir.
Ama politik reflekslerle halkın oya endeksli zehirlenmesine reçete değildir.
Günümüzde mesele sosyal güvenliğin genel bir devlet politikası biçiminde işletilmeyişidir. Keyfi hükümet politikaları, program ve uygulamaları ile yaraya çare olunamayacağı bilinen bir gerçektir. Herkes neticede acı bir son yaşamamak adına işsizi, çalışanı sarılır bu devletin sıcak eline.  

Bu devlet eli, işçilerin hastalık, sakatlık, yaşlılık gibi işsiz kalma durumlarını parasal olarak karşılamak amacıyla 9 Temmuz 1945 günü 4792 sayılı yasa ile işçi sigortalar kurumu olarak kurulur. 1946 da 506 sayılı yasa ile yeniden düzenlenen SSK, günümüzde tüm sosyal güvenlik kurumlarının birleştirilmesiyle bu günkü şeklini almıştır.

Elli yıldan bu yana toplum geneline birebir, birey bazında ulaştırılamayan sosyal güvenlik sistemi, yeni bir oluşuma koyulma noktasında çağın gereği geliştirildi.

En başında kuruluş statüsü olarak özerk olacak çalışanlar ve işverenlerin prim katkıları ile ayakta duracağı öngörülen bu sistem zamanla yanlış yönetimler yüzünden devletin katkısı olmadan işlemez hale geldi. Hep zarar ettirildi.

Bu gün için, ülke bütçesinden sağlığa ayrılan rakamlarla sağlıklı bir toplum oluşturmak ve mevcut sağlık kurumlarının işleyişini sağlamanın bir mucize göründüğü aşamada sosyal devletin bu rolü nasıl- nereye kadar üstleneceği acabalık bir konu. Zaten dünyada işleyen sosyal güvenliğin sistemine ve boyutlarına bakmadan, bizdeki gibi hükümetlerin keyfine göre biçimlendirilen bir işleyiş-işletilişle karşılıklı mağduriyetlerin doğmasını engellemek de pek mümkün görünmüyor. Sistemin hakkıyla işlemesi için, geçmişte yapıldığı gibi, tüm sosyal açılımların oy kaygısıyla olmaması da şart…

Ülkede uygulamaya geçilen mevcut sosyal güvenlik sistemi dünya genelinde uygulanan üç modele yakın ve benzer bir sistem. Karmakarışık bir uygulamadan toplumu rahatlatan bir uygulamaya geçişin sıkıntıları elbette olacaktır ve yaşanacaktır.

Ayrıca bu yeni sosyal güvenlik ağının, atılan oyları saçılan ağa takmak olarak görülmeden uygulanması bir anayasal gerekliliktir…

Hiç yorum yok: