BARIŞ
ADINA BİR ARZ TALEP DENGESİZLİĞİ…
‘Ulusal bir
politika ve program olmadan yerel ve etnik sorunları çözmek hayalciliktir’
diyor konunun uzmanları…
Bu genellemeden
hareketle; mevcut saptamaların gelişen ve değişen koşullarla gerçekliğini
yitirdiği değerlendirilmeden barış görüşüyoruz demekle de olmaz. Ayrıca alt
yapı değişim projeleri hazırlanmadan barış istiyoruz, her ne pahasına olursa
olsun barış demekle de barış gelmez. Toplum bilimciler eğer bu ülkeyi
seviyorlarsa, artık yüreklice çıkıp, açıklamaları lazım tüm gerçekleri.
Yedi bölge
dört iklim altmış küsur akil-linin her davet aldıklarında aklısıra
dolaşmaları-dolaştırılmaları ve sergilenen tiyatral duygu yüklemeler yerine
gerçekler anlatılmalı bu halka iki taraflı…
İç barışa ve
iç güvenliğe yönelik sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yenilenme taslakları
çizilmeden, ülkenin dört bir yanına yaygınlaşacak yeni hizmet ve güvenlik
sistemi modeli biçimlendirmeden gelecek barışı daha çok bekler bu ülke halkı.
Ülkedeki tüm
bölgesel sorunlara çoğulcu demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve
eşitlik üzerine inşa edilmiş çözüm projeleri, sorunlara bölgesel çözüm
paketleri hazırlanmadan, hazırlayıp açıklamadan barış dillendirmek iyi niyetten
öteye geçmez.
Kürt sorununun
artık salt bölgesel bir sorun olmaktan çıkarıldığı, ülke ve sınır ötesi bir
sorun addedilen bir aşamaya taşındığı bu süreçte “toplumsal yenileniş-toplumsal
kurtuluş” projesi olmaksızın silah bırak git mantığı ve kolaycılığı siyasi
öngörüdeki handikaptır. Açılıp kapatılan, kapatılıp açılan açıltaylar sonucunda
patlayan baştan gizli, açığa düşünce aleni istihbarat-ada-kamp görüş
alışverişleri ile kamuoyu barışa endekslenemez.
Ülkede bu gün
barış adına bir arz talep dengesizliği yaşanıyor. Bu dengesizlikte barış için izlenecek
tüm hamleler mevcut kürt sorunu gereğince analiz edilmeden artık atılmamalı.
Yoksa çözümde iyice geç kalınmışlığın baskısı ve dürtülerin heyecanı ile
şekillendirilen her eylem ve fiil demokratik ayar sayılabilecek noktanın çok uzağına
düşer.
Kimsenin
demokratik çözüm önerilerine aldırmadan gidilmekte israrcı olunan bu yol ‘dil,
din, mezhep, kültür, folklor, kimlik koruma, kimlik açıklama serbestîsi ve
olanaklarının sağlanmasından’ çok farklı bir sondurağa taşıyabilir-götürebilir
ülkeyi…
Kırsal
yerleşme ve arsal yüzleşme planları yapılmadan, barınma ve kırsal konut
üretimleri ciddi olarak ele alınmadan, yöre insanına yeni çalışma imkânları ve istihdam
sağlayacak ortamlar yaratılmadan, olabilirliği muhtemel toplu yaşam çiftlikleri
ve merkez köy projeleri hesaplanıp kitaplanmadan barış söylemek, barış zikretmek
söylencelere hizmettir yalnızca.
Zaten on
yıllarca yanlışlarda ısrarcılık terörü önlenemeyecek boyuta getirdi. Silahla
mermiyle, topla tüfekle, sonuç alınamadığı ve alınamayacağı apaçık anlaşıldığı
halde epey geç kalındı ve mesele bu noktaya geldi. Akilli barış sağlama yöntemi
de ne kadar tutacak zaman gösterecek. Ancak yöntem yeniden yapılanma ve
yapılandırma olmadıkça, barışı ve hoşgörüyü hâkim kılacak diğer hiçbir metot
tutmaz. Ulusal bütünlüğü devam ettirecek ve ulusal bütünlüğe güveni artıracak,
pekiştirecek inanç ve inançlılık da bölgeye artık zor yerleşir.
Çağdaş
demokrasiye işlerlik kazandırmadan izlenen ve izlenecek bu barış getirme
politik çabası terörün kaynağı olan ekonomik amiller ve olumsuzluklar
giderilmeden başarılı bir sonuca varabilir mi, varılabilir mi belirsiz. Bu gerekliliği
tartışmalı atılım ile terörün toplumsal gündemden düşeceğini beklemek, terörün
ülke toprakları dışına çıkacağını ve orada yok olacağını sanmak boşa
heveslenmedir.
Köküne
kökenine inilmeden silah bırak sınır dışına çık, mantığı ile meseleyi çözmek,
çözeriz, çözüyoruz demek ileride bu ülke insanının başına başka dertler açmaz
inşallah.
Bu ülkeyi
içten içe kaynatan müzmin mesele karşılıklı olarak ulusal birlik, kanbağı ve
kültür temeline dayandırılıp, yurttaşlık bilinci ve reel siyasi bilince
bağlanamadıkça med cezirler, akiller akilsizler, bırak çıklar, nameler mektuplar,
ulaklık ve kuryelikler ülkeyi iç karartan noktaya sürüklerse ne olacak. Hesabını
kim verecek, kim çekecek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder