15 Aralık 2011 Perşembe

YEREL MEDYAMIZ VE GENEL ZAAFLARIMIZ

Erdoğan Aksu  

YEREL MEDYAMIZ VE GENEL ZAAFLARIMIZ
 
 
Email: yerelgazeteci@hotmail.com

Ne zaman ki bir yerel gazetede bize bir köşe sunulup “Yaz bakalım ne yazacaksın.“ denildiğinde körlüğümüz sonlandı sanmıştık. Nice yazı yazdık ama şu makaleyi kaleme alacağımız aklımızın ucundan geçmezdi. Ancak öyle olmadığını gördük. Can çekişen sarmal bize de sirayet etti ve naçizane uyarmak gereği hâsıl oldu.
 

YEREL MEDYAMIZ VE GENEL ZAAFLARIMIZ

Ne zaman ki bir yerel gazetede bize bir köşe sunulup “Yaz bakalım ne yazacaksın.“ denildiğinde körlüğümüz sonlandı sanmıştık. Nice yazı yazdık ama şu makaleyi kaleme alacağımız aklımızın ucundan geçmezdi. Ancak öyle olmadığını gördük. Can çekişen sarmal bize de sirayet etti ve naçizane uyarmak gereği hâsıl oldu. Yerel gazetecilik yaftasıyla, pembe hayallerle geçici körlük yaşayanlara eğer sahiden Esenlerli iseler duyurulur; Sadece seçimden seçime, bayramdan bayrama ortaya çıkma, taraflar yaratıp sonra birbirleriyle çarpıştırarak, karalayarak aklanma mantığının merkezi olmamalı yerel gazeteler. Eğer bu yayın politikalarıyla gidilirse kısa zaman sonra ev istirahatına çekileceklerin sayısı artar.

Yerel gazetelerin yayın alanı dar, okuru az, sınırlı teknik imkanlara ve kısıtlı dağıtım kanallarına sahip oldukları bir acı gerçek. Bu sahipsizlik ve düşkünlük birilerinin üzerinden birilerine haber montajlamakla giderilecekse, çıkarılacak sanal kavga için herkeste yeterince kaydı kuydu vardır aforizmaların. Demokrasinin tartışma rejimi olduğu gerçeğini asla göz ardı etmemeliyiz. Ancak yerel gazeteciliğin, tek taraflı yorumlarla biçimlenecek kamuoyu yerine çok kaynaktan değişik yorumlarla hakkınca, gereğince doyup beslenen bir kamuoyu oluşturmaktan uzaklaşması neyin nesidir anlamak zor.

Çok sesliliğin ve demokrasinin kökleşmesinde öncü rolün yerel basının olduğu bilimsel bir gerçektir. Ancak yerel medyanın bilimdışı manevralarla hiçbir menfaat gözetmeden yönetimlerin denetlenmesini, sadece halk adına halkın yararına görmesi naifliğinden uzaklaşması hiç de etik değil. Kimselerde bu güdük kafayla bir yerlere varamaz. Ve asıl gerçek yerel basın unsurlarından her biri hayatta kalma mücadelesi içindeyken çıkarcı işletilişe ve işleyişe u dönüşler hiç kimseye yakışmayan bir tutum. Zaten her dönemeçte akla en son gelebilecek değişik ve alabildiğine güçlü kum fırtınaları yol kesiyorken, bu zikzaklara kimse aldanmaz.

Sabun köpüğü, pembe dizi tarzında birkaç haberle günlerini geçiştirenler el birliğiyle bu işinde cılkını çıkarmak üzereler. İktidarın değişmeyeceği öngörüsü kesinleşince öncesinde, bizden başka kimse dokunulmazlara dokunamadı derken, bir anda çark etmek ise kimseye fayda sağlamaz. Çıkan sonuç şudur; Yerel medyamızda hakim düşüncenin tutsağı oluyor böylelikle. İzlediğimiz yerel haberciler yerelciliği bir kenara bıraktıkça iş ağlayacakken gülünesi noktalara sürükleniyor. Anlaşılan bir kuşku yüreklerini kemiriyor. Olur ya endişesi ve beklentisiyle geleceğe yönelik ucuz manevralar başladı çünkü. Yılsonu okul müsamereleri dışında siyasi haberlere ve köşe yazılarına kısıtlı yer vererek kendilerini siyasi angajmandan uzak tutanlar her ne hikmetse yaranma peşine düştüler. Bu siyasi angajelik yeni çıkan şike ve teşvik yasasını uyacak denli bariz.

Yerel gazeteciliğin en zor uğraşlardan biri olduğunu bilenlerden ve yaşayanlardanız. Ancak belediyeye verilen gazetelerden aldıklarıyla gazetecilik yapanları, kesintiye uğradığında kaynak yeniden bağlansın diye dokuz takla atanları anlamak mümkün değil. Biz belediyede bu işleri kotaran yetkili olsak çeşitli numaralarla yandaş gibi görüntü vermeye çalışan ve veren, sahte imaj sahibi bu gazetelerden değil bin iki bin, bir adet dahi almayız. Ortalık süt liman iken belediye şunu yaptı, başkan şurdan geçti, burada durdu, soğuk su içti hapşırdı diye gülünesi başlıklar atanlar, haber ve makale tertipleyenler iş gerilince sırra kadem basıyorsa bu tavrın verilesi bir hesabı olsa gerek.

Bıraktığınız yerden nemalanmaya devam edeceksiniz diye haksız, yersiz ve bedene uymayan elbiseler dikmenin, sipariş vererek diktirmenin adı yerel gazetecilik olamaz. Bundan sonra kim ki belediye başkanının peşine düşüp yandaşlık taslayacak, onu buna kırdıracak, düşman kardeşler kopyalayacak, dost meclisini fısıltı meclisine taşıyacak uzak dursun bizden. Alah’ın selamıdır alırız ama vermeseler de çok iyi olur. Yok, öyle yağma. Köşelerinizde numunelik suya sabuna dokunan bir köşe yazısı olmayacak, ne muhalefeti yeterince sütunlarınıza taşıyacaksınız, ne de iktidarı hakkınca takip edeceksiniz sonra gelsin takdir beratları. İyi alıştırmışlar sizi maşallah.  Ayıbın dikalası ise kamuoyunda kan kaybedince eksik adres verip, sonu nereye varacağı belirsiz dolaşık, dolma paragraflarla bir yerlere gönderme yaparak canlanma hevesidir. Sizleri takdire şayan görenler de gelecek günlerde dostu düşmanı göreceklerdir mutlaka.

Her gazete basım dönemini reklam panayırına çevirerek kafaladıklarına gazete yapanlar bu kez umduklarını bulamayacaklar. Gazeteciliği ayakta kalmak, telefonunu, internetini ödemek, ziyaretine gelenlere izzeti ikram ötesinde kolay yoldan para kazanmak olarak görenler ise çok yakında hüsrana uğrayacak. Yıllarca çok çeşitliliği ve renkliliği olmadığı için yerel gazetecilikten nemalananlar pasta küçülünce neyi istersek haber yaparız, para vermedi ki haber yapalım savunusuyla gazetecilik yapılmayacağını anladılar galiba. Çok yönlü ve girift saldırganlık güncelleri oldu bu nedenle.

Bize gelince bu  bizim kitabımızda yazmaz. Çünkü Akçeli işlere hayatımızın her evresinde uzak durduğumuz gibi böylesi dönemlerde de dimdirek dururuz. Bu yarattığımız yapay kaos atmosferinden paylanabilir miyiz diyenleri de göreceğiz bakalım bu günden sonra.

Sakın ha arzuladığınız tablo gerçekleşmeyince yıktık geçtik, en baba haberi kurguladık, gündemi belirledik biçiminde gizli hülyalar içeren manşet ve sürmanşetlere girişmeyin, sakının geri durun. Adama sorarlar o zaman çorbada ne tuzun var diye. Kazanılan harbin gazisi çok olur belki ama kaybetmeyi de göze almak gerekir, yiğitçe mertçe. Kaybettiğini anlayınca yeni cepheler açıp, siperlerde hepten kaybolmak yerine, neden bu noktadayızı sorgulamaktır yiğide yakışan. 

Biz de aklı sıra övünülesi yerel gazetelerimiz var diye caka satıyoruz ötede beride, değişik platformlarda. Meğer aldanmışız. Şu Esenler’de bile kendisini medya center saraylarına gömmüş patronlar gibi davranılıyor maalesef. Sırça köşklerde oturuyormuş gibi, bir eli yağda diğeri balda gibi tek bir makale yazmaktan aciz arzı endam ediyorlar protokollerde. Korku tüneline girmiş yağ kandilleriyle aydınlanıp, saklanıyorlar kuytu köşelerde. Sonra da gazetecilik bizden sorulur diyebiliyorlar övünerek. Külliyen zarar, akla zarar bir tablo.

İzahı, izanı, mizanı, meali olmayan bir durum. Ne diyelim, Yedi uyuyanlardan beter bir kör uyku sarmış beyinleri, sadece fitne fücura çalışıyor…    
14.12.2011 Bu Yazı 314 Kez Okunmuş
Erdoğan Aksu  

 

Hiç yorum yok: