22 Haziran 2023 Perşembe

SERPENTESLERE ZİNHAR ZEHHAR…

 


SERPENTESLERE ZİNHAR ZEHHAR…

 

Sakıt çalımla sere serpe sürünen serpentes

her halta yaltak alt takımı üyelerin vücut bulmuş hayını

sinakeskin birbiri üstüne çullanan kerato pullarla kaplı.

Unutma allama pullama tabakan vakti gelince sıyrılır

kuytaklarda kuytularda kutsal arınman asla gerçekleşmez.

Yerdegezen sinsiliğin sere serpe hainlik tıslar

seyyareyi seyyal resmen sergüzeşt serpentes simgeler

sakın korkma çağlam tatlı dil çatal dilliyi deliğine gömer…

 

Serpeneklerde serpençe serpentes işgali

arsız serpentler sınırsız kıvrak dürtülü oynak oymaklı

çatal dil ağızdaki yarıktan dışarı sarkar yalımlı

salgılanan zehir avını eritir alımlı.

Çeneler mengene kafasından büyüğü avlar esneklikte

serden geçerler salt yutmaya ıkınırlar gözler kan çanağı.

Gece karası mamba açık kapıdaki çifte serinlik

serpentlerde tema ilkel tinsellik dinsel ilkesizlik.

cinsel yaşam serzedeliği gizemsel ufo büyüsel ego

dünya öncesi varlık darlık yarlık lojisi mito.

Cennet elması cinnet hurması kutbul sarnıcında

kıvrımlı iblis kutkutsal sömüren rolde sürünür…

 

Sosyal yaşamdan sarkan bir seri cinai vakadır

serpent kafalı derbent insan bedenli sürüngenlik.

Kavisli kurnazlığı yaşamla sınananlar şam şeytanı

şark kurnazlığıyla zırlayanların tümü serpan şeytanı.

Fıtrat farizasıyla fışkıran sessiz sis sinsi snopluk

emanete hıyanet eğilimli tılsımlı tıslama der topluk

baba kız dansı avansıyla salkımlı fırlamalık.

Dip pit gizlenişiyle serpentis piki arası yüzsüzlük

tıslak tırmanışla bireysel duyarlılıkları zehirleyen mezhepsizlik…

 

Mezabıt mezbeleliğinden ikiz kuleler burcuna curcuna

götüngeri havalanmaya hayvansal ağulu tek bir ısırık yeter.

Isırık zehirlenmesiyle uyuşuk akıllarda dünya ötesi kin

serpent sokmasıyla akıl dışı düşmanlık beter kötülük

serpentaryum gayrı resmî hükmeder cıvıyan zihinlere.

Sokma akılla softa garezi gereksiz diş bilemeler

sürülür damarlara yalan yalabaç arafta bocalama.

Haliyle hayata hepten borçlanılır hurcu hesapsız saldırganlık

yerdegezenler çene ve karın kaslarıyla titreşimlerden beslenir.

Derinlikli duymazlar yalan yanlış hissederler korkuyla titrerler

uzun ve çatal transpalet dillerini kullanırlar.

Itırları koklayamazlar esen havayı azdırmadan

zehirledikleri avın peşini dil yordamıyla sürerler.

Diş dibinde sakladıkları peptit karışımlı zehir enjektesi

iniş dibinde kas sinir iletisini keser kalp uyarım sistemini bloklar.

Durduk yerde imge denge sapması yaşatır kurur zevahir

zerk edilen zehre karşı duramayış zevke zevahiflik eseri.

Hattı zatı serpentistler üç beş adım sonrasını dahi görmezler

ne alakaysa hattı bala onlara boydan boya serpenter desenli

serpentor sere serpeleri punduna getirip yakalayıp yutar…

 

Mort hali mortal sin adabı hayatın uyumuna yumulur

edep yahu düzeninin zihinsel ve duygusal uyumu yorulur

tinsel ve dinsel ahenk bozuldukça bozulur.

Bozuk düzene sıvananlara yerdegezen serpuşu takılır

takım taklavat sürüncemede sümsük sürüngenlik başlar.

Kemik plaklanması bolca yalan yumurtlama sürecinde

zifti beton yüzeylere sürünerek yayılır yılan ıslığı.

Gerçekle yüzleşmekten yılan sokmasından çok korkulur

herpeton bilinçsizliği suda ve karada tuhafça kaykılır.

Gerileme güncelleyen gerinme reperkusyonu stoklanır

gecikmiş reperasyon repertuara sokulur edipler odaklanır.

Kapalı durak sendromu vurur aşısı zehirli kıl kuyruktan

pullu yanar döner cakası akıllı ve iyicil maran

Şahmeran ile Erbükeye can ile canan kurban.

Derde koyan sere serpe sürgünün üst takımı ağır kusurlu yılan

Kuyruklu piyanoda serpentes teslimiyetçiliğiyle uluorta çalınan…

 

Çalınan hayatlara serpelenir ritmik nokta vuruşlar

akla işlenen serpençelere rast gelineceği gerçeğidir.

Allı pullu dilekçelerle puslu dilenmeler sıvışması

sığ kurnazlıkla yeğlenen hileler kurtarmaz zevatı

hepsi topu boşa hille genç dişiye dişsiz koca hüllesidir.

Sıvışık haller yılışık gevelemeler gemi azıya alınmış

kumpasçı takımında amniyat omurgalı serpentcil öykünmeler.

Baştan sona soy çizgisinde defo evrilmemişlik

iskelet kırk kıkırdak barındırsa da omurgasızlık.

Dizel doymaz açlık hissi umursamaz sindirim bozukluğu

içsel sınıflandırması oylumlu omurgasız hayvanlık.

Dahası otobur eyvanında etobur beslenme alışkanlığı

serpentis liginde bir alt kümeye düşme düşkünlüğü…

 

Serpentvari hayat hevesi derdest coşkusal rezillik

sepetlenecek kurvatura cinslik can alacak serpentlik.

Faraza formika masalarda fornikasyon iptilası

iptidai akılla eşe dosta iptal girişimleri istilası

yakın tarih harbisini de habisini de arandıkça bulur.

Bulunur serpentes milyonlarca yıldır ot dibi taş altı

balorman akarsu kuruçöl gelinkayalık çağ çağladıkça.

Durulur çağlayançayır gürçimen nemli toprak

gölgesinde nargüneş kızılötesi yeryüzü habitatı.

Vurulur periyodik deri değiştirmeler katakulli dökülmeler

küllenemez genetik yanılsama başıboş dikleniş azabı.

Sorulur hesabı serde sürüngenlik silme silikleniş

zehri sinir sistemini felç eden tahribat silme yarış

her tutkulu aldanış masum hayatlara malum dadanış.

Serpenteristik taşkın çökümlü çıldırı asla hafifletilemez

taşı gediğine koymak edip harcı serpantaşı asla unutulmaz…

 

Arıza bulgulaması arızan arzı arzı hüner

anagram arza geçme ırza naş arzdan arşa haddini aşma

telegram sere serpe serpentes kuyruğuna zevkle yapışma

falso familya cilasına ilyeteyn ilamı milyem sergisi.

Kahır dergahında sabır kâhir ekseriyet kırk satır vergisi

zehirlenmeye neden serpenterlerin halline iyi hal kağıdı

deri atma atraksiyonlarına antrakt tatlı su serpentesliği…

 

Sakıt dünyaya çalakalem ölmez otu dörtlemesi

serde ser zehre maruzluğun öncesi zerböcük

sonrası kalkaner faslı evrensel kodu sonsuzluk.

Kahır dergahında kâh nalına mıhına zıkkımın kökü

sabır tezgahında kah malına miline ziftin peki.

Pekala kalan ömür ortalaması taş çatlasa üç beş sene

Derdo sapla saman ayırdında sakınılan göze çöp batar

ismi cismi serçavuşoda kayıtlı serpenteslere zinhar

sere serpe tatlısu serpentlerine zerzerak zehhar…

20 Haziran 2023 Salı

OPAL GEMİ

 


OPAL GEMİ

 

Es verilen esenlerde kavi bir yerde uyurken doğa

uyanıyorum opal gemide aşk güneşi gölgeli bir yolculuğa.

Yolun çoğu gitti azı kaldı distopya film çoktan bitti

historyan yolculuk pek yakında bu açık hava sinemada.

Beyaz perde yandı orkestra hangi opusta tıkandıysa tıkandı

notalar değil de sıralı numaralar tarihe karıştı.

El elde oyalanırken gece alem elalem sahilde

aşikane repliklerle uyandı natürel doğa.

Şaftı kaymış şen kahkahalar köprüsünde şenlik bitti

operasyon yaman mı yaman opera Viyana yıkıldı.

Ophelyam ömrün tamamlanışına çok yakın

şom ağızlı tarihin izinde şarampole yuvarlandık

bahtı kapalı taş durakta başka bambaşka hayaller.

Artık nerede ararsan ara deniz dibi köpürmekte nazende

güzellik kürü kümbette yapraklıda haz deryası taptaze...

 

Dudağından öpülesi opulent döküldü apoletler

nekesçe yüzüyor onur oburu opal gemi pasifikte.

Ada günlük güneşlik öbür taraf sırılsıklam

usum ıslandı ağırlaştıkça ağırlaştı anılar.

Başkaldırı şenliği kalenin dibi yat limanında

nakaratlar şehvetli şelale karatan anason şerbetli oya.

Elde tığ dantel dantel işlenmiş körpe rüyalar

boş iskeleye dönmüş yüzünü entel efeler.

Kırmızımsı denizde yüzüyor taklit gemi

azarlanıyor oluruna olmazına opal parlaklığı...

 

Opal gemi süzülüyor kendinden gayet emin

sarp geçitlerde faşizme karşı yemin üstüne yemin.

Gündelik işler makine dairesinden işçiler

opal geminin narin gövdesini raspalıyor sakin sakin.

Geminin yamacına asılı eksik duyuru replikler pınarı

duyan duymayan bir olsun beri gelsin hesabı.

Mana adası ilenci dillerde manyetolu şoklar

resen reddedilir nadasa bırakılmış aşklar.

Nafile yere aşk diye diye esrik sarılmalar

parkamın miflonunda gizli güneş yanığı bedenler...

 

Günden güneşten kaçan ıtırlara boğuluyor

nefsim nefesine ese ese estikçe er doğuyorum.

Esintiler aşıkane yardan uçuran yare esenlik

tek dileğim zulamdaki dev aşka unutulmaz bir replik.

Ortalama kaç yıl daha yaşanacaksa deniz ortası yaşanır

çoktan geçildi portakal bahçeli şosesinden şol cennetin.

Öyle an gelir okyanuslar kum çölüne döner mi döner

Derdo hayatın içine içine en mükemmel dizeler üflenir.

Kodlanmış sözlerim opal gemiyle zaman ötesine yolculanır

opal taşım sen ışıltılı parçacıklar evrenin bütün dillerinde…

19 Haziran 2023 Pazartesi

VAY HAİKU VAY...

 

VAY HAİKU VAY...

 

Avcı, geleneksel Japon şiirinin dünyaca meşhur tekniğiyle, dört mevsimi geleceğe bir haiku destanı olarak taşıyor. Kitabın yüzü çehresi resmen olgun dönem eseri kıvamında. Bereketli toprakların halk şairliğini haiku ile buluşturuyor şair. Egeliliğini hiç unutmadan Türk'e özgü duyuş ve algılayış gücünü dizelerde hakkıyla hissettiriyor. Bu kitaptaki beş yedi beş hece ölçüsüyle üç dizelik hayat tanıklığını, kısa ve uzun vadede unutulmazlar arasına kaydediyor Avcı…

 

Bu özgür ve özgün çalışmayı salt bir ülkenin şiir tarzına mal etmek doğrucu sanatsal bir kritik olmaz. Çünkü yıllar yılı değişik kültürlerden birçok hatırı sayılır şair, bu akıcı ve kesin etkili yöntemi edebi şiirin vazgeçilmezi olarak kullanmış ve iç dünyasına kurgulamış. Avcı da bir şiir emektarı olarak bu evrensel yansımanın izinde, mevsimlere hem içine dökmüş hem de haiku bilmezlere on yedi hecede doğacı öğretmen yolunu seçmiş.

 

Avcı seçkinci tavrını, seçkin sözcüklerle estetizmi de gözeterek Masauka tarzına yakın mısra mısra dokumuş. Usta şair incelikte dokunmalarla, eğlenceli mısralarla dünyanın en kısa şiirine katkıda bulunmuş. Ege’ye ait olduğu aleni kigolarla haikunun omurgasını oluşturmuş. Şiir avcılığı da bu olsa gerek. Avcı, temel amacını ‘Vay Cimcime Vay'ın arka kapağında vermeyi uygun gördüğü Haiku isimli şiiriyle çok net deneylemiş...

 

“Mini minnacık

Hepi topu üç dize

Japon işi bu.

 

Kısa mı kısa

Beş yedi beş hececik

İçi dopdolu.

 

Cimcimeye bak

Başlamadan biter

Bir içimlik su.”

 

Şairliği kendine özgü dil yöntemleriyle geliştirme ustalığı, şiiri az kelime kullanımıyla duyusal algı yaratısı ve aktif kurgu üstatlığı görenlerin, Avcı'nın bu şiirsel yolculuğuna, şiirseverlerin ilgi duyacağı kesin. Haikulardan etkilenmemeleri olası değil. Anlık duygusal aktarımlar, bilgece düşünüşün dışa vurumu. Her biri kısa ve özlü duyusal tepkimeler zinciri. Üç dizelik kıtalar, Uzakdoğu’dan Batı’ya kıtaları buluşturan, imbikten süzüldüğü aşikâr tasarım harikası. Elbette bu türde şiir kurmak zor ama üçlemeler anlaşılır ve bir o kadar da mütevazı. Her dizesi özgür yaratı trafiğinden çıkmış özgünlükte. Peş peşe eklenen dizeler kırklara vardığında ise akıllara işleyen metafor bambaşka nazım çarkı…

 

Manzumlarda söz dengesini baştan sona koruyan şair direnci için Avcı’nın ayrıca kutlanması gerek. Gerçekçi betimleme dağarcığıyla kaydı düşülenler dahası da var ama imasını hissettiriyor. Üçlükler okurun bilgisini ve bilincini sınıyor. Okurda şiir dünyasının sınırı yok izlenimi yaratıyor. Yani aklın ve ruhun kabullendiği boyutta, beş yüz yıllık geleneği modern çağla buluşturuyor, şiir potasında eritiyor bu cimcime kitap. Avcı, şimşek ışığına yazdığı yalın ama harikulade haikularla çağdaş şair tanısı yansıtıyor. Hatta ‘Vay haiku vay’ sen neymişsin denecek kadar haikuyu bizdenleştiriyor...

 

“Ören yerleri

Yüzyıllardır arıyor

Antik aşkını.

 

Milattan önce

Başlayan sevdasını

Taşlara yazmış.

Milattan sonra

Turistlere habire

O anlatılır…”

13 Haziran 2023 Salı

MAVi GÜNEŞ AĞLIYOR

 

MAVİ GÜNEŞ AĞLIYOR

 

Mavi güneş doğuyor ıslak gözlerde

dönem fotoğrafları kırpık kenarlı kanarya sarısı

ucundan yakılan mektuplar tutku ötesi

Adaya adanan şiirler yalımlı sancılı.

Hasretlik çekenler yarışında ada ehli

Deniz mavisi sarılışlı ada şehri

Mavi Adamın güneş yolculuğu ıslak gözlere...

 

Güzüm yaşardı gönlüm yaşlandı iki gözüm

mavi masal diyarında nice dostluklar buldum

geniş balkonlu kadınlar denizinde ince anılar

ezgisi sezgisi altıncı duyu tekerlemeler gördüm

iki damla düştü avcuma birinden birini seçtim…

 

Beden Türkçesine alışıyorum sessizce

mavi güneşi uyuyan deniz doğuruyor

beyin içi dağınıklığımı topluyor şiirler.

Ufkun ardında mahşerin mavilisi

yaratı dürtülü yaralıları izliyor.

Sineması uçan kamerayla çekiliyor

tüm seyirciler mavi güneşten alacaklı.

Denizden denize romantizm romansı

ay müziği dinliyor güneşi yakan kumsallar.

Kaygısızca karanlığı işliyor bacasız arma

ortamı ipek kumaş gibi sarıyor demlenmiş nara

güneş beklentili gece saçakları mavi adama ağlıyor.

Bir yer sevdim buradayım gözyaşlarımı içiyorum…

 

Uçuşan mavilikte derin fikir kurgusu

hazirunda haziran ölümleri protestosu.

Emanet mavi şapkanın altında meydanlar

yürek çekirdeği çifte tabancalı efe çekincesi.

Yaz geleneğine yazı dileğine ayarsız işgal

Mavi güneş ağlıyor bütün işgallere...

 

Vurgusu duygusu vurgunlardan kurtulmuşluk

yamalı bohça yaşam artığı günlerde

yarı yoldan geri ölümden dönmüşlük.

Esenlikle mavi güneşe dağılmışlık

özlenir sonsuzluk denizinde masmavilik.

Maviyi süren ağlarda neşeli ağıtlar

şarapsı göllerde diriliyor güneş mavisi.

Derdo ucundan tutuşuyor masalsı sezgiler

Mavi Adam düşlerde şiir gibi mutlu

mavi güneş batıyor ıslak gönüllerde

Aramızda Ege bile bile ağladım...

MAVi GÜNEŞ AĞLIYOR
Mavi güneş doğuyor ıslak gözlerde
dönem fotoğrafları kırpık kenarlı kanarya sarısı
ucundan yakılan mektuplar tutku ötesi
Adaya adanan şiirler yalımlı sancılı.
Hasretlik çekenler yarışında ada ehli
Deniz mavisi sarılışlı ada şehri
Mavi Adamın güneş yolculuğu ıslak gözlere...
Güzüm yaşardı gönlüm yaşlandı iki gözüm
mavi masal diyarında nice dostluklar buldum
geniş balkonlu kadınlar denizinde ince anılar
ezgisi sezgisi altıncı duyu tekerlemeler gördüm
iki damla düştü avcuma birinden birini seçtim…
Beden Türkçesine alışıyorum sessizce
mavi güneşi uyuyan deniz doğuruyor
beyin içi dağınıklığımı topluyor şiirler.
Ufkun ardında mahşerin mavilisi
yaratı dürtülü yaralıları izliyor.
Sineması uçan kamerayla çekiliyor
tüm seyirciler mavi güneşten alacaklı.
Denizden denize romantizm romansı
ay müziği dinliyor güneşi yakan kumsallar.
Kaygısızca karanlığı işliyor bacasız arma
ortamı ipek kumaş gibi sarıyor demlenmiş nara
güneş beklentili gece saçakları mavi adama ağlıyor.
Bir yer sevdim buradayım gözyaşlarımı içiyorum…
Uçuşan mavilikte derin fikir kurgusu
hazirunda haziran ölümleri protestosu.
Emanet mavi şapkanın altında meydanlar
yürek çekirdeği çifte tabancalı efe çekincesi.
Yaz geleneğine yazı dileğine ayarsız işgal
Mavi güneş ağlıyor bütün işgallere...
Vurgusu duygusu vurgunlardan kurtulmuşluk
yamalı bohça yaşam artığı günlerde
yarı yoldan geri ölümden dönmüşlük.
Esenlikle mavi güneşe dağılmışlık
özlenir sonsuzluk denizinde masmavilik.
Maviyi süren ağlarda neşeli ağıtlar
şarapsı göllerde diriliyor güneş mavisi.
Derdo ucundan tutuşuyor masalsı sezgiler
Mavi Adam düşlerde şiir gibi mutlu
mavi güneş batıyor ıslak gönüllerde
Aramızda Ege bile bile ağladım...


8 Haziran 2023 Perşembe

BÜYÜ BOZULDUĞUNDA

 

BÜYÜ BOZULDUĞUNDA

 

Büyü bozulana dek büyüleyici bir çiftsem

bir çiftlikte çifti çubuğu bol bolamat çiftçiysem

ve büyü bozulduğunda maya tutmuyorsa süt

efsunkar fidanlarda göz aşı sürgündeyse

aşı kalemi elbette anaç anaç yazacak asiliğimi.

Ezcümle Denize benzerdi asi ve hırçın…

 

Doğa dayanılmaz denli delici yırtıcı ve vahşiyse

doğan kapılmışsa boşluğu zehirleyen yıkıcı bulutlara

yapayalnızsam düşünce bulutlarında benlik sorgusuyla

çözgü sehpası devrilsin tinsel dalgı dalgınlığına.

Ne verimli bereketli topraklardı sırt üstü uzandığım

usumda ne hayaller neler neler hayal etmiştim oysa

dolgun kalçasını benden yana deviren dağlarda

fes düşüren fesleğen kokan yolculukta yittim gittim

Al memesinden bal emziren sihirli rüyalarım bitti

Büyü bozulduğunda büyüdüm erbiyum dağdım eridim…

 

Birden bire bitkel kızıl kafa demirciye öykündüm

bağlılık yeminimi dövdüm demir yalım örsünde.

Örselenmiş serçelere çekiç gibi öyküydün aklımda

oraklı hasat kesince yolumu balladlara bağlandım.

Erken baharla kaynattı bulguru aşımı pişirdi anam

Hamdık piştik derken kesildi dermanım dumanım anam

Derme çatma çatkılarda derildim darıldıysam da darıldım…

 

Toprak ana çifteli figüranları çevresine toplamış

kan çanağı topuklu gözlerde feryat figan

her seyyare kelimede eğilip bükülüyor zaman.

Zaman öyle bir zaman ki sıradan fani miyim bilemedim

On iki bin yıllık kutsal buğday başağı mıyım soramadım.

Son sorum lif lif tel tel ipeka saçları neden tarayamadım

fildişi gibi uzanan sahilde önüm sıra yiteni niçin bulamadım.

Deniz suyunun çekilmesiyle yaralı merman mıyım çözemedim

Güneşe yürüyenim bir ben bir yaprak bir de anam bildim…

 

Gün yüzü göresi sözler süzgecinden süzerim öz benliğimi

kala kaldı yine final kükremesi yarınlara

dört bin yıllık kara saban savurganlık yamacında hazır

buyurgan çıplak kara toprağı büyülenmişçesine sürerim.

Ayamda mayamda tutkulu bir aşk süt kadar berrak

Ağlamaz bir asiyim vurgunlarda dönmez yolcu elhak.

Doğaya tapıyorum şiirsiler tarlası kıraç ve kurak

ver elini verimli topraklar çok özlemişim elde borak.

Derdo darende derbendim ayıldım nihayet

ben senim sen bensin melikem kara büyü tam isabet

hazere döndü yüzünü haza beyfendi gök gözlü hazerat…

6 Haziran 2023 Salı

DEĞİRMEN SUYUNA ŞİİRS…

 

DEĞİRMEN SUYUNA ŞİİRS…

 

Ersiz dilsiz bölgelere şiirsilerle selleniyorum

eşsiz bağ köyünün değme kabaracısı Osta gibi

örsü kırık demir dövme sanatçısı Kavva gibi.

Daralan şair evlenmesi ruhu aşkı derinden aklı serinden

şehir gerillasının el kitabına gün güneş doğdu yine.

Çekiçler öksüz orağı kırılmış yaşlı çiftçi köksüz

kantarlı kayıtsızlık başlangıcın dününe dönük.

Kanlı çarklara takılanı inim inim inleten zirve sarhoşluğu

Kahıra doğan ömür paydos saatlerinde geceye sönük.

Çavuşo dağında şahlar şahına piyesler sahnelenir

ateş başında dağlar başına ciltler dolusu isyan okunur.

Değirmenin suyu çekildiğinde akıl durur

zehirli oklar kırık dökük sineye saplanır

erli dilli yörelerde şiirsilerle şeref locasında ölürüm…

 

 

Er veya geç sapla saman karıştığında akıl karışır

akıl karıştığı zaman hızla akan zaman şıp diye durur.

Duyguyla oya oya işlenmiş ışıklar kara geceye savrulur

şeker bombası ışkın gibi sivri uçlu ışınlara takılır.

Taşıma suyla değirmen döndürme ahbaplığı bir gecede yıkılır

savunduğunca savun hiç sıkılmadan bu asırlık yıkımı.

Mahkemede cinnet geçiren izleyiciler kriminal krize tanık

deniz köpüğünde saklı sakınılmadan sömürülen emek.

Savundukça savunduğum tel dolaplardaki somun ekmek

ağaran sularda ahuyla ağlaşan tek atımlık hikmet.

Nazım ölçüsü tek odalık saray helalinden tek lokmalık hayat

hazım ölçüsü bir ömür boyu tek giyimlik dervişani hırka.

Asırlık hasarı görmeden kendinden geçenler ak sularda boğulur

sarı buğday uğralık una duran da değirmenlerde kirli çizmeliler…

 

Mahkemelik manzumlara malumu çizmeler külliyen yasak

gönül devirmeden şiirsilere yananlar günü devirir ancak.

Denize sevdalılar saçılırlar al güneşe kaçak göçek

buğdayı tenlimi öğüten akarlar akmaz olduğunda

ersizler dilsizler sükuneti savunur değirmen havuzunda.

Erli dilli el heykelli adadan şiirsilerle sesleniyorum

yeldeğirmenleriyle savaşıyorum hala arsız yarsız düşlerde.

Derdo Osta gibi Kavva gibi yaşam felsefem bitmeyen kavga

düşle gerçek arası satırlara dökülen bencileyin ömür törpüsü…

4 Haziran 2023 Pazar

TAŞLARIN SULTANI…

 

TAŞLARIN SULTANI…

 

Kristal karbon değerli taşların piri. Maden. Karbonsuların toprak katmanları altında kapalı ve havasız mekanlarda için için yanmasından veya çok uzun süre derinde kalıp birtakım kimyasal değişmelere uğramasından oluşan, siyah renkli, bitkisel kaynaklı, içinde yüksek oranda karbon bulunan katı yakıt.

Havasız ortamda kalan bitkilerin nem, basınç ve sıcaklık etkisiyle bozunarak oluşturdukları yanıcı, kara-kahve renk, katı özdek. Yaşam içinde yeri ayrı…

 

Birde yeri apayrı olanlar var. Değerli taş ve maden, illet bir algı şoklaması. Hal buralara varınca yatırım nerelere yapılmalı, birikimler nasıl değerlendirilmeli sorusu da değer kazanıyor. Değil mi ki oyların efendileri Reyisi yerden göğe övdü, döviz de yükselmez artık. Yani bu saatten sonra başka maraza çıkarılmaz. minik adımlarla iki ileri bir geri seyreder mehteran. Vaziyet bozuk dolar şimşek gibi arada tezgahlanabilir ama spekülasyonlara rağmen çok kazandırmaz. Altın milletin sigortası. Altın yastık altı. Garanticilik. O zaman değerli taşların sırrına ermek lazım. Değerli taşların sultanına varmak...

 

Seçim vaadlerine zerre takılmadan desturu koyveren şu kalburüstü milletin artık bolluktan mücevher dünyasına açılması lazım. Bende bu izlenim yaygın. Layıktır da ayrıca. Bundan böyle birikim sağlama, birikimi sağlama alma Yüksek Ticaret’li bir ekonomist olarak aklımıza üşüştü. Piyasa seçim öncesi ve sonrası diye şekillenecek sanki. O yüzden gün, günler ve yarınlar mücevher taşları dünyasına yabancı kalmamak günü. Gerçi seçimi şartlayan bu zengin zenanelerin özel taşçıları ve dost markaları mutlaka vardır ama marketing bu seferlik bizden olsun. Çaylar şirketten…

 

Kim ne derse desin boşa, şirk taslamanın da iki cihanda yeri yurdu yok, kati öngörü taşların sultanı 'inci'dir. Mucizevi bir mücevherdir inci. Canlı üretimdir. Dört beş bin yıllık kültür deryasıdır. Köklü ve burjuva bizdeki deyimle sosyete aile büyüklerinin yegâne mirasıdır. En bol bulunur ve en değerli taştan sayılır. Ancak sunidir onlar. Doğal inciler pek nadirdir. Yapayları yapanların elinde kalmaz, el değiştirdikçe can yakar. Zaten çevre kirliliği, aşırı av ve zehri bol sanayileşme doğal inci neslini tüketmek üzeredir. Taşların sultanına gerdanı incili nedimeler yaraşır. Onlarda sırasıyla incinenin paçalarına tutunurlar. Bakan gözleri tutuştururlar...

 

Nedimelerden 'tanzanit' güzeli, Kilimanjaro'nun eteklerinde yaşar. 'Tanzanit' nedir? diye soran meraklılarına, zoisit mineral çeşidi olduğu söylenebilir. Zoisit ne denirse ufak bir araştırma yapılmalıdır. Tanzania rezervlerinin on yıllar içinde tükeneceğine dair bir izlenim vardır.

Rezervleri kurumadan geleceğe yatırım maksatlı şimdiden bolca edinmek lazımdır. Cumhura duyurulur…

 

Yirmi küsur yıldır zaferlerini yakutla kutlayanlara yaş gelecek ama 'Yakut' üç bin yaşına yakındır. Burma'lısı en canlısı ve parlağıdır. Burmalı yakut morumsu kırmızıdır. Yani deyim odur ki; güvercin kanı gibi parlak kırmızıdır. Zerresi müta nikahlıların kanını kaynatır…

 

Hele ki 'yeşim'. Yeşim imperyaldir. Saf yeşili yakar insanı, kül eder insanlığı. Yeşile çalar gözler ondan alır ilhamı. Maya ve Maori kültürlerinde kutsaldır. Sıra dışı, sağlam ve dayanıklıdır. Derler ki; Altın değerlidir, Yeşime ise değer biçilmez. Paha biçilmez zenginliklere doymayanlar yeşim taşına taparlar yeşil yeşil…

 

Ural dağlarında sıklıkla renk değiştiren, bukalemun özelliğine sahip 'aleksandrit' taşı ultra aslandır. Bukalemun gibi renk, yılan gibi gömlek değiştiren eşrafı beldeye eşref saati mücevheridir. Gün ışığında tavuskuşu mavisi, bol ışık alınca da mora doğru renk verir. Çar mücevheridir. Sultan çatlatır…

 

Çatkapı nedimelerden 'Paraiba' taşı ise Brazil dizisidir. Köle isauranın koynundakidir. Mavi yeşil, canlı ve doğurgan, kalçaları dolgun ve baştan çıkaran renkliliğiyle dünyayı şaşkına çevirir. Son on yılların şaşkolozları pek bilmezler bu nadide parçayı. Siyah beyaz filmlerden tanırlar biraz ama bir tanısalar yakından ulaşmak için kendilerini parçalarlar…

 

Rocky sıra dağlarında ise 'amolit' gevheri saklanır. Öyle ki tarihi geriye sarar bir başına. On milyonlarca yıllık deniz yumuşakçalarından daha parlaktır özü. Hatta gökkuşağının tüm renklerini alabilir, yansıtabilir. Resmen yanardönerdir. Yana yakıla dönüş yolu gözetenlerin gözdesi olacak denli şahendedir…

 

Himayalar'da 'Kashmir Safiri' safiyane hayranlıkla ilk sahibini bekler. Son sahibi yoktur çünkü rezervi neredeyse bitmek üzeredir. Bitince müzelik değer olacaktır. Olmuştur da. Bu günlere izine ancak koleksiyoncular ve müzeler de rastlanır. Şansı yaver gidenler, şahsına münhasır hizmet mayalayanlar kısmetse, el çabukluğu marifet ilk fırsatta kesinlikle sahiplenmelidirler. Safir yatılı misafirdir.Yoksa zaten yok…

 

Varla yok arası safir, Sanbenito Nehri'nin 'safiri' dir. Durağan mavidir. Ancak gökkuşağı renklerini de ateş gibi yansıtır. Resmiyette iş görenlerin değerlisidir çünkü resmi taş ilan edilmişlerdendir...

 

Züğürdün çenesini yoran, papaganları akla zarar öttüren 'Zümrüt' akuamarin ve margonidin yakın akrabasıdır. Kan içen kızıl Berildir. Vah Vah Dağları'nın kan kırmızı çiçeğidir. Ham minerali en çok ilgiyi çekenidir. Hası da tası tarağı toplayacakların işine gelir. Hasır üstü tapınanların, hasmını yan yatıranların işine yarar.

 

Daha nicesi sıralanabilir ancak yukarıdan aşağıya, sağdan sola dizinlenenler, diz üstünün ayarını belirleyen sultanlık sultasının mücevherleridir. Yani değerli taşlar ailesinin en mükemmelleri bunlardır. Bu necip ve her sıkışıklıkta ya nasip çeken halal ama çiğ süt emmiş millete en yakışanlardır sayıp dökülenler. Şu garip ama kendinden menkul millet neleri bir çırpıda aklamadı ki, mücevherat dünyasına atılmasın. Atıl kurt nevi allanıp pullanma dünyasına çökmeler, taşlar dünyasına dizaynır beslemeler. Dip boyası çoktan gelmiş de geçmiş boylu poslu kıvrak piyasadan dem vurmak zamanı değil. Zaten kaçan kaçana…

 

Burada yazıyı elmas uçla kristalize kesmek şart oldu. Sanki taşların sultanının rengi attı atacak. Kasayı kapatacak. Kapalı kalp çakrasına pembe kuvars, yeşil akik, siyah opal…

SERHUŞ HUŞUSU MANOLYAM...

 

SERHUŞ HUŞUSU MANOLYAM...

 

Asmalı bahçede asırlık ağaç gövdesine kazıdım adını

çiçeği beyazım portakal kokulu manolyam.

Nahoş akıl dürtmesiyle apansız sarhoşladım

dimağımda eş zamanlı işgal tenimde tatlı eşgal

ruhumda titrek deniz meltemi.

Geçici serhuşluktan aşkla huşuyla ayıldım

esrikliğimi rakıdan sandın nuru narım

eksik sarıldın gölgeme darıldın sanki narı hayatım.

Darılma darlanma sakın nuru aynım

aslan sütü kınalı koça pek yakışır

bu katmerli sevda ikimize pek yaraşır.

Aşırdığın yürekte saklı çok yıllık aşklar

koklamaya dahi kıyamadığım nazlı yar

burnumun değdiği yerde zifiri karanlıklar.

Zedelenmiş renkler sarmalındayım

asmalı mescit sokağı meyhanelerinde bahar...

 

Asmalı bahçede manolya ile açelya ile araftayım

karşılıksız aşk çiçeğini gözlerimle sevmesem

kalbim iki parça müjganla bedenine dokunmasa

ayılamayacaktım şu mon amor rüyadan.

Riya sarmış naylon aşklar dünyasını

vücudundan koptuğum anda ayıldım manolyam...

 

Bal ormanında balada çağıran nefesin olmasaydı

harlanmasam o her dem yeşil gözlü harmoniye

ve kalmasa beyaza çalan çiçeklerin çiyi

çiğnemeyecektim ecem bir kalemde yeminimi.

Hiç mi suçun yok tan ağartısı sebebi çiçeğim

zahar hiç mi zerre günahsızsın magnoliam.

Zinhar bu ne menem manzum ne kurum ruhum

bu ne derinsi uyku ne delici uysallaşma ruh ikizim

şiirsilerimi ikiletmeden ölmeye yatmaya yeminliyim.

Asil aşklar temsilcisiydik manolya çiçeğim

solmaz çiçek gibi bir aşka kondum soldum

asmalı bahçede asırlık ağaca tek başına asıldım ben...

 

Asiliğin asilliğin asimetrik geceyi dizginleyemedi

manolyam her daim buram buram tutkusun duramadım

dizimin dibindeki aşka tütsü şelalesisin

hafiflemez acılarım al çiçek açtı dalında.

Asmalı bahçede cürümü kadar yer yakıyor

açık saçık açelya çalımlı rakkase.

Huş ağacını huşu içinde şuh adımlarla döneler

ipeka tüller arasından sıyrılır mübarek.

Dakika dakika rakka rakkasane

yerle yeksan raksı raksan figürü noksan

o rakkase varsa ne rakısı manolyam

aşkıyla serhuşlamak huşuyla ibadet.

Alimallah ayş vakti Hanende Melek

cümle alem biliyor cürümsüzüm manolyam...

 

Tin sin in cin çıkmazında mürekkepim

raksla aşkla derişmedik mi ikimiz

niraya erişmedi mi ruhlarımız.

Yoksa zevki alaya mı kızdın zer manolyam

yalnızca üç kerelikti tüm sabıkamız.

Asmalı bahçede üzüntümüze üzümler karardı

aldırma artık almaşık yapraklım

asırlık ağaca aşkımız çıkmaz mürekkeple yazıldı.

Kaç mevsim tuttu sırrımızı sırlı aynalar

parlak yeşil süslü hırkamız çoktan sarardı.

Güneş karpuz gibi ikiye yarıldı

yarım elma gönül alma sabahında

asmalı bahçe aşkları deli gönlümde asıldı...

 

Asma yüzünü gök kubbeye cennet gözlüm

dört mevsim neftiyi koruyan asırlık ağaç

Haziran başı çiçeği beyaza durdu.

Durduk yere darağacında sarhoşlayınca sen

beni asmalı bahçede asıldı sandın yekten.

Yok çiçek gözlü çıplak manolyam yok

infaza beş kala tahta taburenin ayakları kırıldı

yağlı urganın idamcı düğümü çözüldü

altın yaldızlı tahtına erişemedim şehinşahın...

 

İflahı kesilen doğa aşıklısı iki serhuştuk ikimiz

iki arada bir derede ak suyla arındık

kırık dökük bir aşkı bedenlerimize kazıdık.

İki cihanlık çakır pençe çakır keyftik

Derdo yekvücut asmalı bahçede ayıldık.

Ay ışığında kuark merkezde ayrı ayrı asıldık

sabaha karşı asırlık ağaç dibine birlikte gömüldük.

Koynumda uyuyorsun adalı yarım edalı yârim

çiçeği beyazım limon kokulu çıplak manolyam…