MODA ZİHNİYET...
Pervasız virüse karşı koca dünyada, hala
cılkı çıkmış politikalar sürdürülüyor. Kopyacı moda zihniyet her yerde. Her
yerde grafiklerle süslenmiş, hatır gönül ilişkileri ile düzenlenmiş katran
karası karartmalar, eti budu belli, edi büdü siyaseti. Ve virüs salgınına
savrulmuş milyonlar. Figür hepsi. Çürük moda zihniyetin esiri...
Gayet güçlü irade ve dünyaya egemen
sermayeyi felce uğratan virüs karşısında hala iki yüzlü pompacılık. İkircikli
yaklaşımlar. Doğruyu söyleyenleri değersizleştirme
çabası. Tek dert zemin kaymasını önleme. Değişmez tabiyet ve tabela tuzağı...
Dünya ölçeğinde günlük hayatlara yüzyılın belası virüs düşmüş, hala kör ve
sığlık versiyonu. Sağlık tehlikede. Bu halde bile çürük güce ve hırsa aşkın
güven. Bildik, dimdik maskaralık. Felaketi bir yerlere yaslama dürtüsü. Beylik
paşalık derdi...
Virüs
mecal bırakmamış hala mecazi yakıştırmalar. Olmadık pozda virüsle
yakınlaşmalar. Oysa mecburiyet başka, bambaşka. Gelecek kuşaklara miras kalacak
denli büyük kapışma ve toptan parçalanma. Hala klişe iddialar. Rakamlar ortaya
koyarak gündelik perdeleme tavrı. Peki nereye kadar. Niye?
Jargon
belli jargon. Ama moda zihniyet tüm dünyada demode olmuş halde artık. Mantıklı
ve makul tepkiler de buraya kadar. Köken, sınıf ve toplum yapısı ayırmayan
virüse karşı her şey buraya kadar. Çünkü emperyalizme yataklık ve yatkınlığın
maliyeti ağır.
Ağır
olunca direkt ilgilenmesi gereken virüs salgını çayıra salındı. Mevlam kayıra
bazlı. Felaket önleme taktikleri de karnaval havasında. Hala taşeron
zihniyeti...
Keti,
seti, meti kafi derecede olmayan moda zihniyet. Her türlü varyasyon da
tutmayınca dünya resmen ortada kaldı. Herkes virüsün eline kaldı. Sağlıkçılar
da...
Moda
zihniyetler tüm dünyada virüs ile doğru orantılı çöküş içinde...
Çöküş
yüzünden virüsten kurtulmak adına dengeli, merkezi adaptasyonlar da gecikiyor.
Geciktikçe kabile normlarındaki kurgu manevralar da hayata dokunmuyor. Maddiyat
ve maneviyat ileri seviyede kan kaybediyor. Emek ve ekmek derdinde hayatlar.
Otoriter tercihler ise tüm direnç pozisyonlarını negatif etkiliyor. Ve hala
durumdan vazife çıkarmalar gündemde.
Evden de
olsa vazife çıkarmaya hevesli moda zihniyet iş başında. Hala hatır gönül
çıtasında fırsatçılık. Gereksiz çıkarcılık, genetik inkarcılık...
Dünya
kafadan kopmuş, virüs melanetini def etme peşinde. Demoda zihniyet hala
despotik diriliş havasında. Bu çeşit havalanmalar nereye kadar, belli değil.
Pervasız
virüs cılkı çıkmış politikalar yüzünden, dünyanın cinsine cibiliyetine dek
yürümüş hala kraldan çok kralcılık...
Hayatta
kalmak için evde kal modası virüse karşı çıkılacak yeni zihniyet. Yeni
arayışların da başı...
Ancak
Dünya eve sığıyor da, içerde geçirilen zamanla ev dünyaya fazla. Evler. Yani
moda zihniyet yüzünden geçim derdi kapıda...
KAH İZBELİK KAH...
Virüs memleketi vira karanlık izbeliğe
doğru sürüklüyor. Kah izbelik kah.. Bu kahrolası salgında, milletin tek gayesi
ise canlı ve diri kalabilmek. Hatalar ve yanlışlardan dersler çıkarıp, çekilmez
süreci en hasarsız biçimde veya asgari hasarla geçiştirmek. Ama her alanda
ciddiyet ve virüsle ciddi mücadele şart...
Görülen o ki; mevcut durumdan
memnuniyetsizlik çıkarmak, boş itirazlarda bulunmak virüse bariz üstünlük
sağlıyor. Basiretsizlik ve olumlu eylemlerin sansürlenmesi de öyle. Oysa direnç
için altın kural sayılanlar önemsenmedikçe, özümsenmedikçe virüs hedefe hepten
kitlenir ve memleketin canına okur. Yani her sıkışınca kader kısmet deyip,
ciddiye alınmayacak bir vaka değil bu salgın. Azami tedbir şart...
Sözün özü güçlü çözümler ve alternatif
çözüm yolları üretmek ve üretiye tüm memleketi hatta dünyayı despotik olmamak
kaydı ile ortak etmek şart...
Virüs belasından kurtuluşun tek çaresi
koşulsuz dayanışma. Yoksa isteyerek veya istemeyerek virüs namına çalışılmış
olur. Ve virüs Demoklesin kılıcı gibi memleketin üzerine daha da çöker.
Çökertir...
O yüzden ezberci ve toptancı bir düzenek
yerine, bireyden başlayıp memleketi kucaklayacak farklı önlem metodları
geliştirmek gerek. Özellikle sağlık sektörünü ayakta tutmak birincil şart. Yani
tıbbı klancı klişe kalıplara kurban etmemek lazım...
Elbette insanlık tarihi ilk toplumlardan
bugüne nice salgınlar yaşadı. Atlattı. Ancak böylesine kaotik bir yayılmayı
belki de ilk kez görüyor. Şu çağda uygarlık resmen geriledi. Medeniyet
yetersizleşti. Modern standartlar işlevselliğini yitirdi.
O halde virüse karşı bireysel ve
kolektif savaş verilmesi şart. Sabit fikrin ve değişmez tercihlerin kıskacından
kurtularak, herkes kendi bireysel otoritesini kurmalı. Çıkış yolu aramalı.
Genel idare de yönetimsel yozlaşmanın uzağında kalarak, uzlaşmacı bir rota
izlemeli. Ayrıca askeri ve polisiye tedbirlere gereksinim duymadan milleti bir
arada tutmalı. Memlekete en başta güven aşılamalı...
Aksi halde virüs memleketi karanlık
izbeliğe çekmekten asla çekinmez. Çeker. Ve küresel anarşinin dünyayı düşürdüğü
açmazdan beter bir yıkım hali olağanlaşır. Bambaşka olumsuzluklar olgunlaşır.
Ve geride ne prestij kalır ne de strateji...
Diğer yandan iktidar erkinin haricinde
de mekanizmalar gelişebilir. Dengeler bozulur. Sosyal yapı altüst olur. Millet
daha da yalnızlaşır, kahrolur. Çünkü özellikle geri bırakılmış memleketlerde
etkinleştirilen devlet modelleri bitik. Bitiyorlar. İleri demokrasiler de
görüldü. Dünya toptan perişan...
Söylenen o ki; virüs sonrası gelişecek
yeni global kültür doğrultusunda her memleket kendini yeniden dizayn edecek.
Bunun için vazgeçilmez olan canlı ve diri kalabilmek. Virüs musibetini en az
zararla defetmek...
Deyim yerindeyse virüs memleketi
karanlık izbeliğe çektikçe, memleket insanı virüsle kendi çapında savaşıyor.
Savaşırken bir yandan da tepeden tırnağa kendine desteği azalmış sistemi de çek
ediyor. Doğalı da bu, etmeli...
Dünyayı ben yarattım
havasındakilerin dikkatine...
HERŞEY KARMAN ÇORMAN...
Bir anda, en umulmadık zamanda herşey
karman çorman. Haneleri basan coronav ve karma zehir karanlığı. Kör karanlık
bir çırpıda yine bilinçaltılar ablukalandı. Bir kez daha imansızca abandı kör
kuyu siyaseti...
Bu kez kurban veya ucuz kahraman carmen.
Barmen yine en etkin marka. Etki yetki alanı ise bilinen modda. Hazır ve nazır.
Kafadan sarhoşluk. İşin aslı bu model hasta. Hastalık hastası...
Ve ayni hatta coronav, pişkin ve bitkin
akılları bir daha kucakladı. Duru ve berrak akılları da bir daha kuşkulandırdı.
Pandemi paslı bıçak. Coronav kaçak...
Şu kaçak göçek pandemi ve sahnelenen
planlı pandomimle bıçak kemiğe iyice dayandı. Ve içerlik ses gürledi. Ayıp
günah. İllet yayılıyor, millet can derdinde. Mahiyet ikbal peşinde. Yantaban
hala uyanamadı. Oysa coronav ile birebir boğuşmak gerek. Ve karman çorman oluş
ormanından bir an evvel çıkmak. Yoksa bu kriz bitmez. Veya biter de kimin çözüm
bulup önereceği hiç bilinmez. Kitlesel felaket boyutundan kurtuluşu kimin
sağlayacağı da. Ayrıca bilinmez zehir tüpü kimin elinde. Apaçık bilinir belki
panzehirin kimde olduğu. Ama farkına varılmaz. Çünkü ortalık karman çorman...
On yıllardır lafta sürdürülen dimdik ve
gururlu tavır ile sözde babalanmalar plastik bir duba sayesinde karman çorman.
Hava yerle yeksan. Felaketin eşiğinde feleğin tekerine bir daha çomak sokuldu.
Halat koptu. Alçak ateşte fırınlanan çilekli kek yandı. Bozuk şerbetle ıslandı.
Bundan ötesi kim kimden kaçabilirse. Kafada karmaşa ve kargaşa. Ve sıkı takip.
Ve punduna getirip enseden tutma piarı. Ensede tek soluk, tek vuruş. Hep ayni
tekerleme...
Tek kalemde bitmez bir mesele bu. Çünkü
zar zor toplanan katma değeri hiç imtina etmeden, emir başüstüne demir balyozla
tuz buz etme operasyonu, opal kusur. Total hata. Kuşkusuz hoşgörüsüz sırnaşma
ve sırtlan paylaşımı. Boğazda düğümlenen bir yumruk. Yumuk gözlerle renksizliğe
riayet. Loş rehavet. Boş kafa telkini. Yok yere yaklaşan tehlikeye de tedbirsiz
yakınlaşma. Tek kerede çoğul ziyan. Katıksız karma zaafiyet. Coronav ziyafeti.
Ve nihai aşamada karar çarpıklığı. Çarpıldıkça bilinçaltılar bilenen cenah ve
zehir zemberek birikim.
Kampana çalınca, kafadan karmaşık
hislerle kapana kapaklanma. Yenilir yutulur cinsten değil büyük hata. Sinir
krizi ve buhran eşliğinde sınıf atlama kriptoluğu. Triplerle kararsızlığa
saklanma. Sıkarına savsaklama. Ve asık surat suretinde büyük hatayı geçiştirme
faslı. Kısacık fasıla, toptan afallama aralığı ve hemen aflama. Bundan sonrası
afradan tafradan geçilmez...
Ancak geçmez akıl küpünü çatlatan bu
sızma. Bitmez sızmayı artıran abluka. Ablak suratlı cehennem kaçkını coronav
için doldur boşalt merkezli tanınan fırsat. Vakayı asla aklamaz, görüntüde
kaçacak delik bırakmayan seçkin düello pazarlığı. Diğer robotlar da sırada.
Pandemi bu kafayla bitmez. Bitemez...
Karman çorman oluşa, çorak arazi
ortasında kazıklanmaya çare, en uygun çözüm anında pusat. Pusuya yatma. Carmen
bilinçaltıları bombardımana tutan bu keyif saltanatına ne bahane bulursa bulsun
bu son değişmez. Barmen tecrübe ettiği yanlışın imansız kurbanı aslında. Aman
dileyemez. Bir canlı bir cansız. Resmen fötr şapka gardırobu. Kucağında saatli
bomba. Ayar pimi çoktan çekilmiş.
Bu karma zehirlenmenin ve çakma
zehirleyişin voltaya başladığı gün ve gece asla unutulmaz. Mantıklı olma ortamı
kayıp ama unutulsa da coronav hatırlatır. Çünkü her bir yan orman. İşleyen
orman kanunu.
Kurgulanan ise karman çorman hayallerin
ve paçayı kaptırmışlığın birbiriyle kapışması. Bu gidişle Coronav sürgit
güncellenir. Giden gelir. Gelen aratır. Böylece hesap gününe girişimci bir ruh
gerekir.
Vicdan ruhsuzların arasından sıyrılır ve
aralıksız aşılar. Aşk ile sıkar. Sıkılan canlar da ferahlar. Masumiyet ve
istisnasız iyiniyet ormanında izsüren izciler de. İz bırakanlar da. Bir anda
rahatlar memleket. Rahatlar dünya...
Yok rahat birilerine batar da, coronav
laneti, karma mahcubiyeti gelip bulur ise işin rengi çok değişir. Pandemi
patlaması patlatır herşeyi. Yani coronav, carmen barmen dinlemez. Artık yeter
ortalığı germen der ve basar şırıngayı...
Şark kurnazlığıyla kararlı karar
tafralanması belki anlık yarar sağlar. Ancak yararlanılan tarife çok çabuk
değişir.
Ve karman çorman
bilinçaltılar zamanla coronav zehrine de alışır...
MAHKUMİYET MECBURİYET...
Bu katmerli virüs kıskacında evden
çıkma, evde kal, evde dur ilanı açık mahkumiyet. Açık kapalı bu mahkumiyet
müebbete dönüşse bile haklı mahkumiyet. Ancak mahiyeti mevcudiyet törpüsü.
Başta ev ekonomisine endeksli mahcubiyet. Bir ileri aşaması alenen mağduriyet.
Muhtariyet ölçekli örselenen iyi niyet. Bir zamana kadar eylenen minnet.
Sonrasında çaresizlik, geçim endişesi, gelecek kaygısı. Mutlak mutsuzluk.
Kabaran umutsuzluk. Mutlu mutlakiyet...
Melun virüs havaya buharlaştıkça,
evlerden içeri bulaştıkça bir başka mazlumiyet. Maskeli, kolonyalı, fiziksel
mesafeli post model bir memleket. Yaşananlar sıradışı bir mahrumiyet.
Manifestosuz mahremiyet...
Memleket günden güne virüs girdabına
düşerken, özgün yaşama bulaşan ise masumiyet...
Ve acze düşen tüm masumlar, icracılardan
durumu kurtaracak bir meziyet beklerken daha da artan melanet. Resmen hezimet.
İçte dışta yükselen eziyet...
Kahır vurmuş bir kere ve resmiyette
böyle. Böyle icazet. Mahkumiyet. Mahkumiyet redsiz, restsiz mecburiyet. Çünkü
evden dışarı virüssel illet...
Millet zafiyet göstermeksizin, sağlık ve
afiyet için, klinik vaka olup etrafına virüs saçmamak için bu mahkumiyete rıza
gösterme zorunda. Yani zorunlu mahkumiyet. Metezori riayet...
Ancak çoluk çocuk zorunlu ihtiyaçların
giderilmesi de birincil mecburiyet. Şimdilik tek gaye o. Ama bir yere kadar
dirayet. Ayrıca din ayet, eksik ibadet. Büyüyen vahamet...
Bu virüs kıskacında, bu ekonomik
çıkmazda çok sürdürülemez bu mecburiyet. Çok baş ağrıtır bu mahkumiyet. Devam
edilemez asla, sürmez ilanihayet...
Virüse karşı uygulanacak temel siyaset
gerçekte bu olsa da günden güne artıyor maliyet. Bel büken maliyet ve
çoğaldıkça çoğalan diyet. Sosyal devlet odaklı bekleniyor inayet...
Başlarda korona morana deyip, halaya
horona durma kabiliyeti cehalet ve cemiyet telaşından. İmgesel hidayet. Oysa
baştan sona gereken tek şeydi ciddiyet. Kayıtsız şartsız ciddiyet. Kaidelere
koşulsuz riayet. Ve dostdoğru aktarılması gereken bir vaziyet.
Ayrıca tekmili birden, tam teçhizat
toplum desteklenmeliydi. Güçlendirilmeliydi dört koldan hayata aidiyet.
Karabasana kapılmadan önce kürsiyat ve kutsiyet presinin çok pahalıya
patlayıcağı da öngörülmeliydi. Çok önceden. Fazlasıyla gösterildi iyi niyet...
Ve kahir ekseriyet bu ciyette virüs
tarafından mimlendi. Memnuniyetle. Çok gecikti memnuiyet...
Hem de virüsün illiyet, cinsiyet,
cibiliyet, milliyet, cumhuriyet takmadığı besbelli iken. Sorumsuzca kapı baca
dolaştırıldı heyet. Hal ve duruma aldırmadan heyetlenildi. Ve bu virüs
sağanağında kısa zamanda ne heybet kaldı ve heyet...
Sadece hayatta kalmak, hayatiyet
değerlendi. Fikriyat, zikriyat, zihniyet aldatmacası ise başka bir hikayet.
Resmen daha da dağılmaya delalet, felakete sebebiyet...
Yani onca zorunluluğa karşın gündüz düş
görenlerin, virüs karanlığında çıkmaz rüyaya yattığı gayet net...
İşte o yüzden artık samimiyet. Hiç
olmadık derecede samimiyet. Mecburiyetten olsa da samimiyet. Rehavet ve
rekabete kapılmadan samimiyet...
Aksi halde bu mecburiyetten mahkumiyet
hiç bitmez. Sonucunda sabit kalemlerle yazılır vasiyet...
Yani vaziyet malum. Gün vasiyet yazma
günü değil. Vaziyet alma, vaziyet takınma günü.
Mecburiyet o
mecburiyet. Yetsin artık bu mahkumiyet...
İDRAK KAPALI
Kapalı idrak, zayıf idrak gücü ve zihnin
takibinden çıkmış paspal iradeden büyük acemilikler. İki günlük parmak
şıklamasıyla hiç şık olmayan sağlıksız görüntüler. Ağır ihmaller ve hafif
itiraflar eşliğinde kaçınılmaz güçsüzlük. Bu yeşermeyle virüs iyice yerleşir.
Boş bakar gözlere de büyük uçurum...
Uçurumun kenarında, suçlu günahkar hiç
farketmez. Boşluğu dolduran sadece yokluk içgüdüsüdür. İstem dışı eylemlilik.
Yetkili emriyle etkili ve pek güzel olmayan sona hazırlık. Aslı
hazırlıksızlık...
Epey çömez duygular girdabında, esrik
idrak ve şirazesi kaymış irade ile beklenmedik nazik son. Pandemi, günlerce
pembe masaldan ibaretken bir anda trajediye açık çek. Çekilmesi gereken ama
dayanılası dert değil yüksek tırmanış. Riziko. Tepe nokta. Tıkış tıpış yapılanların
milletten yıllarca esirgendiği acı gerçeği de başka bir illet. Bir başka olay.
Vahim vaka.
Vakaya aldırmadan, hiçbir şey
olmamışçasına güç devşirme merasimleri. Sinsi söylemlerle sinyal şaşırtmacalar.
Ve son derece rahat ve berbat yaklaşımlarla sıfır noktası...
On yıllarca iddia edilenlerin tam
tersine istilacı bir zihniyet. Vicdani ihtiyaç savrukluğu. Soluk kesen bir
kullanmışlık. Asla geçmişte arada derede kalmış bir hesap olmayacak denli
hesapsızlık. Aciz bariz güç sapması. Kapalı idrak güçsüzlüğü. Lafta
gücenmişlik. Nasıl olsalı naif dönüşüm beklentisi...
Katlanılan kısır döngü. Kapsamlı kararın
izdüşümü idrak bunalımı, irade kaybı ve tarihsel ihmal. İkircikli itiraf.
Hayatın anlamsızlığı. Süngüsü düşmüş akılların uğursuz fısıltısı.
Fırsatçılık...
Virüsten nem kapma günlerinde, üstü
kapalı fiyasko...
İş bu fırfırlı faniliğe hangi ateşkes
yeter. Kasti yapılmasa da zihin okumalarından çıkan sonuç ağır sebepsizlik.
Atardamar donukluğu. Akıl tutulması. Damarlarda pes ve katı dolaşım zorlaması.
İrade dışı, idrak ötesi bir idari karar ile kararsızlık. Hat üzerinde
karşılaşılan ise insan suretinde virüs buluşması, vampir dalaşması, kuyruk
dolaşması. Ete geçen demir dişlerin bıraktığı çentik. Acısı çok yakında
hissedilir. Kötü hayallere köprülenme de. Köpüren virüsün en zayıfı kavrayış
anı da...
Bunca emek sonrası bir anda bir kalemde
yemek aşkına virüse teslimiyet...
İdrak ve irade çıkmazında alev
renklerine, nefes kesici bir fırça darbesi. Kara...
Hangi bir türlü tarif edilemez nefes bu?
Nefesi nefsi hepsini geceyarısından evvel doyasıya harcayış çarkı. Her şey karmakarışık.
Uçuk alışverişler ve lafta virüse karşı toparlanma süreci...
Hangi toplardamar marifetiyle. Hangi
gelir. Sanki genel gider kalemi. Kalplerde, deyimlerde, zihinlerde eksik
görüntüler. Yüzsüz yüzler. Gayet gergin bir ciddiyet. Orantısız ve çirkin benzetmeler.
İdrak ve irade yalpalaması. Yakılan ateşin acizliği. Faydasız zihniyet. Zinhar
emniyet. Yönetemeyen hükümet. Kör noktaya sabitlenme. Sahibinden iptal kaydı.
Teriyle teniyle asla inkar edilemez icraat. İcmali muhteşem insafsızlık. Çatık
kaş çatlak dudak. Duraklayan kiralık akıl...
Aklı durduran vurgu virüs vurgunu.
Vurgun vuranın zayıflığı. Zarfı pullama ıslaklığı. Kullanılması yasak terazi.
Beter acı ve zehir yapışkanlığı. Takıştırma. Yakışıksızlık...
Nihayet kafa toparlama seansları.
Gecikti...
Zayıf idrak ve kayıp iradeyle kilitli
kapıların kırılması yanlış odaklanma. İstikrarsız yöneliş. Aklıevvel yönetişim.
Hilafsız hata. Her hata suç üstü yakalanmak için sanki.
Hala aleni alaycılık. Beklenen karar ve
sıradan tatbikat.
Kapalı devre sadece
virüse yaradı...
DENİZAŞIRI HİÇLİK...
Çok dengesiz yakalandı dünya ve deniz
aşırı hiçliğe yuvarlandı. Karanlığın gizli kapısı açıldı, yüzlere virüs lekesi
bulaştı. Zihinleri zorlayan sınırsızlıkta ve dakikasında. Nice trajediden daha
trajik. Tam karantina. Trafik karıştı...
Virüs dizginlenemez insanlığı bile
korkuttu. Dizginledi ve evlere mıhladı. İzdüşümü izolasyon. Sona dair karakutu.
Peşine sıkı yönetim...
Ortalık kuşku ve kaygı bolluğu. Üç maymunu oynama devri de bitti. Matem
havası ve resmen işkence...
Çok
dengesiz yakaladı dünyayı pandemi. Demine getirdi çaresizliğe kilitledi. Deniz
aşırı bir hiçliğe düştü koca dünya. En renkli ve en uygar kimlikler bile
paralandı. İçten içe devletler parçalandı. Bir virüs darbesi. Salgın göz
görmedik, el değmedik yerlere dek ulaştı. Bir başka karanlık boyuta indexlendi
dünya. Karadelik resmen kanatlandı...
Soluklanmalar
kristal zehirli artık. Artık tek kişilik olmayan ölümler hayatın rengi.
Denizaşırı düşler ise akvaryumluk balık. Bir virüs çağlaması. Pandemi
şahlanması. Şah veziri aldı. Genel karantina. Şah mat...
Paralı
piyonlar dünden razı iken, emsali görülmemiş bir potansiyel elde patladı.
Birlikte hasıraltı edilmiş ne varsa vira hortladı.
Kılcal
damardan, dünyaya yeni dünyayı anımsattı...
Çok
dengeli bir tonda ilerleyen virüs zulmüne, çok dengesiz yakalandı dünya...
Ve
dayatılan frekans, denizaşırı hiçliği hiç izlemedi. İrdelemedi. Buruk ve mat
bir metot izlendi. Sonuç bölgeler arası taşıma, taşınma. Yolsuz yönsüz, bönce
hamallık. Pis pasak hamaratlık. Sıkı karantina. Yani ipin ucu kaçtı...
Arzuhalci
mantığıyla kotarılmış önlemler yüzünden çok aciz yakalandı dünya. Denizaşırı
hiçlik hiç zorlanmadı. Karanlığın açık kapısından süzüldü, girdi içeri. Bakan
gözler görmez, gören gözler bakmaz olunca da işi çok kolaylaştı. Yayıldıkça
yayıldı. Zihinleri sonsuz zorlayan sınırsızlıkta dört yana dağıldı. Hükmedici
kılavuzlar hiçliğin beyaz fotoğrafında birleşti. Gülüşler rengini yitirdi.
Eşsiz farz edilen ahenk ufak bir hata, bir anda bozuldu. Zamansız ve çok geç,
kısıtlama geldi. Yine akıllara saplandı virüs. Ölüm korkusu...
Ayrıca
hiç günahsızlara bile bulaştı, denizaşırı hiçlik. Etti buldu derken, dünya
çıkmaza yuvarlandı. Git ya denilmeyecek denli tragedya. Travma. Kafalar yine
karıştı...
Meğer ne
çok dengesizmiş dünya. Sanılanın aksine çok değersizmiş. Hele tek kutuplu dünya
düzeni. Solda sıfır. Düzensizlikmiş. Meğer gizlenen ve dahi övgülenen basbayağı
basiretsizlikmiş. Dengesizlikmiş. Kabak gibi çıktı ortaya gerçek.
Dakikasında...
Meğer
yüce denilen cüceymiş...
Deniz
aşırı bir virüs vurdu dünyayı, çok dengesiz yakalandı insanlık...
Ve acı
gerçeği dünya geç de olsa anladı...
RAKAMLARIN DİLİYLE, VİRÜS…
Günlerdir,
günler su gibi akmıyor. Çünkü her akşam en otoriter ağızdan sade ifadeyle ama
abartılı veya reel rakamlarla hayat netleşiyor. Veya betleşiyor. Yani insanlık
virüs salgını başladığından beri rakamların diliyle konuşuyor. Millet pür
dikkat rakamlara dikkat kesiliyor. Virüs, rakamların diliyle ilerliyor veya
geriletiliyor...
Dünyanın
büyüsü bozulduğundan, insanlık alt alta, yan yana sıralanan rakamlarla, renkli
grafiklerle kendine yeni rota çıkarıyor. Yolsuzluğa başka yol çiziyor.
Toplumlar topluyor, çarpıyor, bölüyor rakamların dili uyarınca yaşamaya özen
gösteriyor. Rakamsal çıkarımlarla virüse direniyor...
Diğer yandan insanlık basit ve evrensel simgelere boşvermişliğin, doğayı
katledişin, dört işleme uzaklığın, aklı ve bilimi dışlamanın ceremesini
çekiyor. Zaten eksik aksak kurguları da rakamların dili bozdu. Ve doğruyu ve
doğruya işaret eden rakamlara, çarpıtılamaz gerçeklere ilk kez bu kadar
yakınlaşıldı.
Yakın
zamanda rakamsal veriler doğrultusunda, pandemik vaka doğru tahlil edilecek,
virüs halledilecek, salgın geçiştirilecek yine günler su gibi akmaya
başlayacak...
Başlayacak
ancak köprünün altından çok sular aktığı da görüldü. Daha da görülecek.
Semptomların anımsattakları ve akılcıl saptamalar iyice zihinlere yerleşecek.
Deliryum krizi. Çoklu kriz ortamında maharet sayılan, rakamların
flulaştırılması ve abartılı beyanların da hiç işe yaramadığı belli oldu. Daha
da belirginleşecek...
Yakın çağ
reel rakamların çağı olacak...
Çünkü
doğanın genetiğine kodlanmış rakamsal dil unutulunca, günler her akşam ifade
edilecek rakamları beklemekle geçiyor. Zor günler. Çok zor geçiyor. Aslı astarı
geçmiyor...
Virüs
günlerinde kör ve kara ilişkiler de açığa çıktığından veya açık gizli
alışkanlıklara devam edildiğinden rakamsal irade günden güne ağırlık kazanıyor.
Yani rakamsal perspektif hayatları da yuttu. Yutuyor. Daha da yutacak...
Rakamların
diline güvenmenin, herkesin ve de dünyanın yararına olduğu da tam netleşti.
Daha da netleşecek. Net rakamlar üzerinden akıl ve bilim kapısı aralandı. Daha
da aralanacak...
Artık
inceldiği yerden kopsun günleri geride kaldı. Daha da kalacak...
Virüse
bağlı herşey gayet netken, teğet geçer babında kırık çizgi edebiyatı başta
gayreti azalttı. Ama günler ilerledikçe karakteristik dil ile hedefe
kilitlenilemeyeceği anlaşıldı. Geç de olsa rakamların diline dönüldü...
Dünya
çapında, uluslar ve devletler ölçeğinde su gibi akan zenginliğin ve bariz
üstünlüğün rakamsal ifadesinin de günü kurtarmadığı açıkça görüldü. Topunun
kocaman bir yalan balonuna dönüştüğü de. Ve uçan balonları virüs patlattı.
Pandemi
yayıldıkça prompter zenginlerinin de rakamların dili ile konuşması, bizzat
fakirliğin göstergesi oldu. Rakamsal dizgide suflör kullanılmayacağının da ilk
belirtisi. Tutturulan veya tutturulamayan rakamlar da günlerin su gibi
akmadığının emaresi.
Bu günden
yarına rahata ermek için rakamların diline her gün dikkat. Daha fazla dikkat...
VİRÜS, OLGU-ALGI...
Modern devlet olgusu ve yıkılmaz rejim
algısı virüse çarptı. Çarpıldı. Modellerin tümünde sosyal anlayış ve sosyal
uygulamalar bir anda çöktü. Tüm dünya sağlık emekçilerinin eline kaldı…
Toplum ile devlet arasındaki bağlar
neredeyse her yerde koptu. Rejimler tartışılır hale geldi. Elbette muslukları
açabilen devletler bir nebze olsun imajını kurtardı. Diğerleri virüs şokunu
atlatacak yeterlikte destek ve güven sunamadı. Hele besleme otoriter sistemler,
totaliter rejimler hepten sınıfta kaldı.
Hala tecrit yaşam sürerken ve virüs illeti kural tanımadan azgınlaşırken bu
saptamaları mimlemek hiç gereksiz görülebilir. Ancak yakın gelecekte yaygın
tartışılacak konu bu. Bir diğeri ise sağlık sektörüne açık çek verilmesi…
Sistem
bazında tekelci dünyanın elçileri daha şimdiden hazırlığa başlamıştır bile.
Çünkü gerçekten demokratik oligarşi çuvalladı. Dört bir yanda çağın imkânlarına
ters orantılı bir yıkım yaşanıyor. Virüs göz göre göre geldi ve tüm dünyayı
aynı çizgiye getirdi. Evlere hapsetti. O yüzden salgın sonrası rejimlerin ve
devlet yapılarının değişmesi gerekliliğini şimdiden iyi okumak lazım.
Virüs en
münasebetsiz bir zamanda modern devlet olgusu ve değişmez rejim algısını
şakaktan vurdu. Şakası olmadığını tüm dünyaya gösterdi. İyi kötü işlediği sanılan
tüm modelleri iptal noktasına çekti. En ağır yükü çekenler ise sağlık
emekçileri ile dünya insanları…
İçler
acısı bir manzara mevcutken hala toptan sınıfta kalışın muhasebesi yerine
muhalefete çatma, çarmıha germe fırsatçılığı varsa, ittifak gayreti
gösterilmiyorsa süreç daha da uzar. Virüsle mücadele zayıflar. Nuhu nebiden
kalma yöntemler de hiç işe yaramaz. Fatura daha da kabarır. Yaşam daha da
ağırlaşır.
Aslında
sergilenen körlük ve gölgesel tapınma modundaki anlayış ısrarı, virüsün
ilerleyişine seyirci kalmak demektir. Algıya ve olguya yönelerek gerçeklerden
uzaklaşmaktır. Blok halinde küresel ölçekli virüs salgınına daha en başta
teslim olmaktır.
İşte bu
teslimiyetçilik, modern devlet olgusunu ve değişmez rejim algısını da virüs
saldırısına kurban eder. Bu mantıkla, yaşanan acıların ve yıkımın da telafisi
olmaz. Hayata tutunmak zorlaşır.
Devletlerin
sosyal devlet olma hali ve uygulamaları resmin çöktü. Hiç hesapta yokken tüm
dünya virüse çarpıldı. İnsanlık sağlık emekçilerinin elinde kaldı...
Var
olsunlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder