20 Nisan 2020 Pazartesi

nisan-3


MODA ZİHNİYET...
Pervasız virüse karşı koca dünyada, hala cılkı çıkmış politikalar sürdürülüyor. Kopyacı moda zihniyet her yerde. Her yerde grafiklerle süslenmiş, hatır gönül ilişkileri ile düzenlenmiş katran karası karartmalar, eti budu belli, edi büdü siyaseti. Ve virüs salgınına savrulmuş milyonlar. Figür hepsi. Çürük moda zihniyetin esiri...
Gayet güçlü irade ve dünyaya egemen sermayeyi felce uğratan virüs karşısında hala iki yüzlü pompacılık. İkircikli yaklaşımlar. Doğruyu söyleyenleri değersizleştirme çabası. Tek dert zemin kaymasını önleme. Değişmez tabiyet ve tabela tuzağı...
Dünya ölçeğinde günlük hayatlara yüzyılın belası virüs düşmüş, hala kör ve sığlık versiyonu. Sağlık tehlikede. Bu halde bile çürük güce ve hırsa aşkın güven. Bildik, dimdik maskaralık. Felaketi bir yerlere yaslama dürtüsü. Beylik paşalık derdi...
Virüs mecal bırakmamış hala mecazi yakıştırmalar. Olmadık pozda virüsle yakınlaşmalar. Oysa mecburiyet başka, bambaşka. Gelecek kuşaklara miras kalacak denli büyük kapışma ve toptan parçalanma. Hala klişe iddialar. Rakamlar ortaya koyarak gündelik perdeleme tavrı. Peki nereye kadar. Niye?
Jargon belli jargon. Ama moda zihniyet tüm dünyada demode olmuş halde artık. Mantıklı ve makul tepkiler de buraya kadar. Köken, sınıf ve toplum yapısı ayırmayan virüse karşı her şey buraya kadar. Çünkü emperyalizme yataklık ve yatkınlığın maliyeti ağır.
Ağır olunca direkt ilgilenmesi gereken virüs salgını çayıra salındı. Mevlam kayıra bazlı. Felaket önleme taktikleri de karnaval havasında. Hala taşeron zihniyeti...
Keti, seti, meti kafi derecede olmayan moda zihniyet. Her türlü varyasyon da tutmayınca dünya resmen ortada kaldı. Herkes virüsün eline kaldı. Sağlıkçılar da...
Moda zihniyetler tüm dünyada virüs ile doğru orantılı çöküş içinde...
Çöküş yüzünden virüsten kurtulmak adına dengeli, merkezi adaptasyonlar da gecikiyor. Geciktikçe kabile normlarındaki kurgu manevralar da hayata dokunmuyor. Maddiyat ve maneviyat ileri seviyede kan kaybediyor. Emek ve ekmek derdinde hayatlar. Otoriter tercihler ise tüm direnç pozisyonlarını negatif etkiliyor. Ve hala durumdan vazife çıkarmalar gündemde.
Evden de olsa vazife çıkarmaya hevesli moda zihniyet iş başında. Hala hatır gönül çıtasında fırsatçılık. Gereksiz çıkarcılık, genetik inkarcılık...
Dünya kafadan kopmuş, virüs melanetini def etme peşinde. Demoda zihniyet hala despotik diriliş havasında. Bu çeşit havalanmalar nereye kadar, belli değil.
Pervasız virüs cılkı çıkmış politikalar yüzünden, dünyanın cinsine cibiliyetine dek yürümüş hala kraldan çok kralcılık...
Hayatta kalmak için evde kal modası virüse karşı çıkılacak yeni zihniyet. Yeni arayışların da başı...
Ancak Dünya eve sığıyor da, içerde geçirilen zamanla ev dünyaya fazla. Evler. Yani moda zihniyet yüzünden geçim derdi kapıda...

KAH İZBELİK KAH...
Virüs memleketi vira karanlık izbeliğe doğru sürüklüyor. Kah izbelik kah.. Bu kahrolası salgında, milletin tek gayesi ise canlı ve diri kalabilmek. Hatalar ve yanlışlardan dersler çıkarıp, çekilmez süreci en hasarsız biçimde veya asgari hasarla geçiştirmek. Ama her alanda ciddiyet ve virüsle ciddi mücadele şart...
Görülen o ki; mevcut durumdan memnuniyetsizlik çıkarmak, boş itirazlarda bulunmak virüse bariz üstünlük sağlıyor. Basiretsizlik ve olumlu eylemlerin sansürlenmesi de öyle. Oysa direnç için altın kural sayılanlar önemsenmedikçe, özümsenmedikçe virüs hedefe hepten kitlenir ve memleketin canına okur. Yani her sıkışınca kader kısmet deyip, ciddiye alınmayacak bir vaka değil bu salgın. Azami tedbir şart...
Sözün özü güçlü çözümler ve alternatif çözüm yolları üretmek ve üretiye tüm memleketi hatta dünyayı despotik olmamak kaydı ile ortak etmek şart...
Virüs belasından kurtuluşun tek çaresi koşulsuz dayanışma. Yoksa isteyerek veya istemeyerek virüs namına çalışılmış olur. Ve virüs Demoklesin kılıcı gibi memleketin üzerine daha da çöker. Çökertir...
O yüzden ezberci ve toptancı bir düzenek yerine, bireyden başlayıp memleketi kucaklayacak farklı önlem metodları geliştirmek gerek. Özellikle sağlık sektörünü ayakta tutmak birincil şart. Yani tıbbı klancı klişe kalıplara kurban etmemek lazım...
Elbette insanlık tarihi ilk toplumlardan bugüne nice salgınlar yaşadı. Atlattı. Ancak böylesine kaotik bir yayılmayı belki de ilk kez görüyor. Şu çağda uygarlık resmen geriledi. Medeniyet yetersizleşti. Modern standartlar işlevselliğini yitirdi.
O halde virüse karşı bireysel ve kolektif savaş verilmesi şart. Sabit fikrin ve değişmez tercihlerin kıskacından kurtularak, herkes kendi bireysel otoritesini kurmalı. Çıkış yolu aramalı. Genel idare de yönetimsel yozlaşmanın uzağında kalarak, uzlaşmacı bir rota izlemeli. Ayrıca askeri ve polisiye tedbirlere gereksinim duymadan milleti bir arada tutmalı. Memlekete en başta güven aşılamalı...
Aksi halde virüs memleketi karanlık izbeliğe çekmekten asla çekinmez. Çeker. Ve küresel anarşinin dünyayı düşürdüğü açmazdan beter bir yıkım hali olağanlaşır. Bambaşka olumsuzluklar olgunlaşır. Ve geride ne prestij kalır ne de strateji...
Diğer yandan iktidar erkinin haricinde de mekanizmalar gelişebilir. Dengeler bozulur. Sosyal yapı altüst olur. Millet daha da yalnızlaşır, kahrolur. Çünkü özellikle geri bırakılmış memleketlerde etkinleştirilen devlet modelleri bitik. Bitiyorlar. İleri demokrasiler de görüldü. Dünya toptan perişan...
Söylenen o ki; virüs sonrası gelişecek yeni global kültür doğrultusunda her memleket kendini yeniden dizayn edecek. Bunun için vazgeçilmez olan canlı ve diri kalabilmek. Virüs musibetini en az zararla defetmek...
Deyim yerindeyse virüs memleketi karanlık izbeliğe çektikçe, memleket insanı virüsle kendi çapında savaşıyor. Savaşırken bir yandan da tepeden tırnağa kendine desteği azalmış sistemi de çek ediyor. Doğalı da bu, etmeli...
Dünyayı ben yarattım havasındakilerin dikkatine...

HERŞEY KARMAN ÇORMAN...
Bir anda, en umulmadık zamanda herşey karman çorman. Haneleri basan coronav ve karma zehir karanlığı. Kör karanlık bir çırpıda yine bilinçaltılar ablukalandı. Bir kez daha imansızca abandı kör kuyu siyaseti...
Bu kez kurban veya ucuz kahraman carmen. Barmen yine en etkin marka. Etki yetki alanı ise bilinen modda. Hazır ve nazır. Kafadan sarhoşluk. İşin aslı bu model hasta. Hastalık hastası...
Ve ayni hatta coronav, pişkin ve bitkin akılları bir daha kucakladı. Duru ve berrak akılları da bir daha kuşkulandırdı. Pandemi paslı bıçak. Coronav kaçak...
Şu kaçak göçek pandemi ve sahnelenen planlı pandomimle bıçak kemiğe iyice dayandı. Ve içerlik ses gürledi. Ayıp günah. İllet yayılıyor, millet can derdinde. Mahiyet ikbal peşinde. Yantaban hala uyanamadı. Oysa coronav ile birebir boğuşmak gerek. Ve karman çorman oluş ormanından bir an evvel çıkmak. Yoksa bu kriz bitmez. Veya biter de kimin çözüm bulup önereceği hiç bilinmez. Kitlesel felaket boyutundan kurtuluşu kimin sağlayacağı da. Ayrıca bilinmez zehir tüpü kimin elinde. Apaçık bilinir belki panzehirin kimde olduğu. Ama farkına varılmaz. Çünkü ortalık karman çorman...
On yıllardır lafta sürdürülen dimdik ve gururlu tavır ile sözde babalanmalar plastik bir duba sayesinde karman çorman. Hava yerle yeksan. Felaketin eşiğinde feleğin tekerine bir daha çomak sokuldu. Halat koptu. Alçak ateşte fırınlanan çilekli kek yandı. Bozuk şerbetle ıslandı. Bundan ötesi kim kimden kaçabilirse. Kafada karmaşa ve kargaşa. Ve sıkı takip. Ve punduna getirip enseden tutma piarı. Ensede tek soluk, tek vuruş. Hep ayni tekerleme...
Tek kalemde bitmez bir mesele bu. Çünkü zar zor toplanan katma değeri hiç imtina etmeden, emir başüstüne demir balyozla tuz buz etme operasyonu, opal kusur. Total hata. Kuşkusuz hoşgörüsüz sırnaşma ve sırtlan paylaşımı. Boğazda düğümlenen bir yumruk. Yumuk gözlerle renksizliğe riayet. Loş rehavet. Boş kafa telkini. Yok yere yaklaşan tehlikeye de tedbirsiz yakınlaşma. Tek kerede çoğul ziyan. Katıksız karma zaafiyet. Coronav ziyafeti. Ve nihai aşamada karar çarpıklığı. Çarpıldıkça bilinçaltılar bilenen cenah ve zehir zemberek birikim.
Kampana çalınca, kafadan karmaşık hislerle kapana kapaklanma. Yenilir yutulur cinsten değil büyük hata. Sinir krizi ve buhran eşliğinde sınıf atlama kriptoluğu. Triplerle kararsızlığa saklanma. Sıkarına savsaklama. Ve asık surat suretinde büyük hatayı geçiştirme faslı. Kısacık fasıla, toptan afallama aralığı ve hemen aflama. Bundan sonrası afradan tafradan geçilmez...
Ancak geçmez akıl küpünü çatlatan bu sızma. Bitmez sızmayı artıran abluka. Ablak suratlı cehennem kaçkını coronav için doldur boşalt merkezli tanınan fırsat. Vakayı asla aklamaz, görüntüde kaçacak delik bırakmayan seçkin düello pazarlığı. Diğer robotlar da sırada.
Pandemi bu kafayla bitmez. Bitemez...
Karman çorman oluşa, çorak arazi ortasında kazıklanmaya çare, en uygun çözüm anında pusat. Pusuya yatma. Carmen bilinçaltıları bombardımana tutan bu keyif saltanatına ne bahane bulursa bulsun bu son değişmez. Barmen tecrübe ettiği yanlışın imansız kurbanı aslında. Aman dileyemez. Bir canlı bir cansız. Resmen fötr şapka gardırobu. Kucağında saatli bomba. Ayar pimi çoktan çekilmiş.
Bu karma zehirlenmenin ve çakma zehirleyişin voltaya başladığı gün ve gece asla unutulmaz. Mantıklı olma ortamı kayıp ama unutulsa da coronav hatırlatır. Çünkü her bir yan orman. İşleyen orman kanunu.
Kurgulanan ise karman çorman hayallerin ve paçayı kaptırmışlığın birbiriyle kapışması. Bu gidişle Coronav sürgit güncellenir. Giden gelir. Gelen aratır. Böylece hesap gününe girişimci bir ruh gerekir.
Vicdan ruhsuzların arasından sıyrılır ve aralıksız aşılar. Aşk ile sıkar. Sıkılan canlar da ferahlar. Masumiyet ve istisnasız iyiniyet ormanında izsüren izciler de. İz bırakanlar da. Bir anda rahatlar memleket. Rahatlar dünya...
Yok rahat birilerine batar da, coronav laneti, karma mahcubiyeti gelip bulur ise işin rengi çok değişir. Pandemi patlaması patlatır herşeyi. Yani coronav, carmen barmen dinlemez. Artık yeter ortalığı germen der ve basar şırıngayı...
Şark kurnazlığıyla kararlı karar tafralanması belki anlık yarar sağlar. Ancak yararlanılan tarife çok çabuk değişir.
Ve karman çorman bilinçaltılar zamanla coronav zehrine de alışır...

MAHKUMİYET MECBURİYET...
Bu katmerli virüs kıskacında evden çıkma, evde kal, evde dur ilanı açık mahkumiyet. Açık kapalı bu mahkumiyet müebbete dönüşse bile haklı mahkumiyet. Ancak mahiyeti mevcudiyet törpüsü. Başta ev ekonomisine endeksli mahcubiyet. Bir ileri aşaması alenen mağduriyet. Muhtariyet ölçekli örselenen iyi niyet. Bir zamana kadar eylenen minnet. Sonrasında çaresizlik, geçim endişesi, gelecek kaygısı. Mutlak mutsuzluk. Kabaran umutsuzluk. Mutlu mutlakiyet...
Melun virüs havaya buharlaştıkça, evlerden içeri bulaştıkça bir başka mazlumiyet. Maskeli, kolonyalı, fiziksel mesafeli post model bir memleket. Yaşananlar sıradışı bir mahrumiyet. Manifestosuz mahremiyet...
Memleket günden güne virüs girdabına düşerken, özgün yaşama bulaşan ise masumiyet...
Ve acze düşen tüm masumlar, icracılardan durumu kurtaracak bir meziyet beklerken daha da artan melanet. Resmen hezimet. İçte dışta yükselen eziyet...
Kahır vurmuş bir kere ve resmiyette böyle. Böyle icazet. Mahkumiyet. Mahkumiyet redsiz, restsiz mecburiyet. Çünkü evden dışarı virüssel illet...
Millet zafiyet göstermeksizin, sağlık ve afiyet için, klinik vaka olup etrafına virüs saçmamak için bu mahkumiyete rıza gösterme zorunda. Yani zorunlu mahkumiyet. Metezori riayet...
Ancak çoluk çocuk zorunlu ihtiyaçların giderilmesi de birincil mecburiyet. Şimdilik tek gaye o. Ama bir yere kadar dirayet. Ayrıca din ayet, eksik ibadet. Büyüyen vahamet...
Bu virüs kıskacında, bu ekonomik çıkmazda çok sürdürülemez bu mecburiyet. Çok baş ağrıtır bu mahkumiyet. Devam edilemez asla, sürmez ilanihayet...
Virüse karşı uygulanacak temel siyaset gerçekte bu olsa da günden güne artıyor maliyet. Bel büken maliyet ve çoğaldıkça çoğalan diyet. Sosyal devlet odaklı bekleniyor inayet...
Başlarda korona morana deyip, halaya horona durma kabiliyeti cehalet ve cemiyet telaşından. İmgesel hidayet. Oysa baştan sona gereken tek şeydi ciddiyet. Kayıtsız şartsız ciddiyet. Kaidelere koşulsuz riayet. Ve dostdoğru aktarılması gereken bir vaziyet.
Ayrıca tekmili birden, tam teçhizat toplum desteklenmeliydi. Güçlendirilmeliydi dört koldan hayata aidiyet. Karabasana kapılmadan önce kürsiyat ve kutsiyet presinin çok pahalıya patlayıcağı da öngörülmeliydi. Çok önceden. Fazlasıyla gösterildi iyi niyet...
Ve kahir ekseriyet bu ciyette virüs tarafından mimlendi. Memnuniyetle. Çok gecikti memnuiyet...
Hem de virüsün illiyet, cinsiyet, cibiliyet, milliyet, cumhuriyet takmadığı besbelli iken. Sorumsuzca kapı baca dolaştırıldı heyet. Hal ve duruma aldırmadan heyetlenildi. Ve bu virüs sağanağında kısa zamanda ne heybet kaldı ve heyet...
Sadece hayatta kalmak, hayatiyet değerlendi. Fikriyat, zikriyat, zihniyet aldatmacası ise başka bir hikayet. Resmen daha da dağılmaya delalet, felakete sebebiyet...
Yani onca zorunluluğa karşın gündüz düş görenlerin, virüs karanlığında çıkmaz rüyaya yattığı gayet net...
İşte o yüzden artık samimiyet. Hiç olmadık derecede samimiyet. Mecburiyetten olsa da samimiyet. Rehavet ve rekabete kapılmadan samimiyet...
Aksi halde bu mecburiyetten mahkumiyet hiç bitmez. Sonucunda sabit kalemlerle yazılır vasiyet...
Yani vaziyet malum. Gün vasiyet yazma günü değil. Vaziyet alma, vaziyet takınma günü.
Mecburiyet o mecburiyet. Yetsin artık bu mahkumiyet...

İDRAK KAPALI
Kapalı idrak, zayıf idrak gücü ve zihnin takibinden çıkmış paspal iradeden büyük acemilikler. İki günlük parmak şıklamasıyla hiç şık olmayan sağlıksız görüntüler. Ağır ihmaller ve hafif itiraflar eşliğinde kaçınılmaz güçsüzlük. Bu yeşermeyle virüs iyice yerleşir. Boş bakar gözlere de büyük uçurum...
Uçurumun kenarında, suçlu günahkar hiç farketmez. Boşluğu dolduran sadece yokluk içgüdüsüdür. İstem dışı eylemlilik. Yetkili emriyle etkili ve pek güzel olmayan sona hazırlık. Aslı hazırlıksızlık...
Epey çömez duygular girdabında, esrik idrak ve şirazesi kaymış irade ile beklenmedik nazik son. Pandemi, günlerce pembe masaldan ibaretken bir anda trajediye açık çek. Çekilmesi gereken ama dayanılası dert değil yüksek tırmanış. Riziko. Tepe nokta. Tıkış tıpış yapılanların milletten yıllarca esirgendiği acı gerçeği de başka bir illet. Bir başka olay. Vahim vaka.
Vakaya aldırmadan, hiçbir şey olmamışçasına güç devşirme merasimleri. Sinsi söylemlerle sinyal şaşırtmacalar. Ve son derece rahat ve berbat yaklaşımlarla sıfır noktası...
On yıllarca iddia edilenlerin tam tersine istilacı bir zihniyet. Vicdani ihtiyaç savrukluğu. Soluk kesen bir kullanmışlık. Asla geçmişte arada derede kalmış bir hesap olmayacak denli hesapsızlık. Aciz bariz güç sapması. Kapalı idrak güçsüzlüğü. Lafta gücenmişlik. Nasıl olsalı naif dönüşüm beklentisi...
Katlanılan kısır döngü. Kapsamlı kararın izdüşümü idrak bunalımı, irade kaybı ve tarihsel ihmal. İkircikli itiraf. Hayatın anlamsızlığı. Süngüsü düşmüş akılların uğursuz fısıltısı. Fırsatçılık...
Virüsten nem kapma günlerinde, üstü kapalı fiyasko...
İş bu fırfırlı faniliğe hangi ateşkes yeter. Kasti yapılmasa da zihin okumalarından çıkan sonuç ağır sebepsizlik. Atardamar donukluğu. Akıl tutulması. Damarlarda pes ve katı dolaşım zorlaması. İrade dışı, idrak ötesi bir idari karar ile kararsızlık. Hat üzerinde karşılaşılan ise insan suretinde virüs buluşması, vampir dalaşması, kuyruk dolaşması. Ete geçen demir dişlerin bıraktığı çentik. Acısı çok yakında hissedilir. Kötü hayallere köprülenme de. Köpüren virüsün en zayıfı kavrayış anı da...
Bunca emek sonrası bir anda bir kalemde yemek aşkına virüse teslimiyet...
İdrak ve irade çıkmazında alev renklerine, nefes kesici bir fırça darbesi. Kara...
Hangi bir türlü tarif edilemez nefes bu? Nefesi nefsi hepsini geceyarısından evvel doyasıya harcayış çarkı. Her şey karmakarışık. Uçuk alışverişler ve lafta virüse karşı toparlanma süreci...
Hangi toplardamar marifetiyle. Hangi gelir. Sanki genel gider kalemi. Kalplerde, deyimlerde, zihinlerde eksik görüntüler. Yüzsüz yüzler. Gayet gergin bir ciddiyet. Orantısız ve çirkin benzetmeler. İdrak ve irade yalpalaması. Yakılan ateşin acizliği. Faydasız zihniyet. Zinhar emniyet. Yönetemeyen hükümet. Kör noktaya sabitlenme. Sahibinden iptal kaydı. Teriyle teniyle asla inkar edilemez icraat. İcmali muhteşem insafsızlık. Çatık kaş çatlak dudak. Duraklayan kiralık akıl...
Aklı durduran vurgu virüs vurgunu. Vurgun vuranın zayıflığı. Zarfı pullama ıslaklığı. Kullanılması yasak terazi. Beter acı ve zehir yapışkanlığı. Takıştırma. Yakışıksızlık...
Nihayet kafa toparlama seansları. Gecikti...
Zayıf idrak ve kayıp iradeyle kilitli kapıların kırılması yanlış odaklanma. İstikrarsız yöneliş. Aklıevvel yönetişim. Hilafsız hata. Her hata suç üstü yakalanmak için sanki.
Hala aleni alaycılık. Beklenen karar ve sıradan tatbikat.
Kapalı devre sadece virüse yaradı...

DENİZAŞIRI HİÇLİK...
Çok dengesiz yakalandı dünya ve deniz aşırı hiçliğe yuvarlandı. Karanlığın gizli kapısı açıldı, yüzlere virüs lekesi bulaştı. Zihinleri zorlayan sınırsızlıkta ve dakikasında. Nice trajediden daha trajik. Tam karantina. Trafik karıştı...
Virüs dizginlenemez insanlığı bile korkuttu. Dizginledi ve evlere mıhladı. İzdüşümü izolasyon. Sona dair karakutu. Peşine sıkı yönetim...
Ortalık kuşku ve kaygı bolluğu. Üç maymunu oynama devri de bitti. Matem havası ve resmen işkence...
Çok dengesiz yakaladı dünyayı pandemi. Demine getirdi çaresizliğe kilitledi. Deniz aşırı bir hiçliğe düştü koca dünya. En renkli ve en uygar kimlikler bile paralandı. İçten içe devletler parçalandı. Bir virüs darbesi. Salgın göz görmedik, el değmedik yerlere dek ulaştı. Bir başka karanlık boyuta indexlendi dünya. Karadelik resmen kanatlandı...
Soluklanmalar kristal zehirli artık. Artık tek kişilik olmayan ölümler hayatın rengi. Denizaşırı düşler ise akvaryumluk balık. Bir virüs çağlaması. Pandemi şahlanması. Şah veziri aldı. Genel karantina. Şah mat...
Paralı piyonlar dünden razı iken, emsali görülmemiş bir potansiyel elde patladı. Birlikte hasıraltı edilmiş ne varsa vira hortladı.
Kılcal damardan, dünyaya yeni dünyayı anımsattı...
Çok dengeli bir tonda ilerleyen virüs zulmüne, çok dengesiz yakalandı dünya...
Ve dayatılan frekans, denizaşırı hiçliği hiç izlemedi. İrdelemedi. Buruk ve mat bir metot izlendi. Sonuç bölgeler arası taşıma, taşınma. Yolsuz yönsüz, bönce hamallık. Pis pasak hamaratlık. Sıkı karantina. Yani ipin ucu kaçtı...
Arzuhalci mantığıyla kotarılmış önlemler yüzünden çok aciz yakalandı dünya. Denizaşırı hiçlik hiç zorlanmadı. Karanlığın açık kapısından süzüldü, girdi içeri. Bakan gözler görmez, gören gözler bakmaz olunca da işi çok kolaylaştı. Yayıldıkça yayıldı. Zihinleri sonsuz zorlayan sınırsızlıkta dört yana dağıldı. Hükmedici kılavuzlar hiçliğin beyaz fotoğrafında birleşti. Gülüşler rengini yitirdi. Eşsiz farz edilen ahenk ufak bir hata, bir anda bozuldu. Zamansız ve çok geç, kısıtlama geldi. Yine akıllara saplandı virüs. Ölüm korkusu...
Ayrıca hiç günahsızlara bile bulaştı, denizaşırı hiçlik. Etti buldu derken, dünya çıkmaza yuvarlandı. Git ya denilmeyecek denli tragedya. Travma. Kafalar yine karıştı...
Meğer ne çok dengesizmiş dünya. Sanılanın aksine çok değersizmiş. Hele tek kutuplu dünya düzeni. Solda sıfır. Düzensizlikmiş. Meğer gizlenen ve dahi övgülenen basbayağı basiretsizlikmiş. Dengesizlikmiş. Kabak gibi çıktı ortaya gerçek. Dakikasında...
Meğer yüce denilen cüceymiş...
Deniz aşırı bir virüs vurdu dünyayı, çok dengesiz yakalandı insanlık...
Ve acı gerçeği dünya geç de olsa anladı...

RAKAMLARIN DİLİYLE, VİRÜS…
Günlerdir, günler su gibi akmıyor. Çünkü her akşam en otoriter ağızdan sade ifadeyle ama abartılı veya reel rakamlarla hayat netleşiyor. Veya betleşiyor. Yani insanlık virüs salgını başladığından beri rakamların diliyle konuşuyor. Millet pür dikkat rakamlara dikkat kesiliyor. Virüs, rakamların diliyle ilerliyor veya geriletiliyor...
Dünyanın büyüsü bozulduğundan, insanlık alt alta, yan yana sıralanan rakamlarla, renkli grafiklerle kendine yeni rota çıkarıyor. Yolsuzluğa başka yol çiziyor. Toplumlar topluyor, çarpıyor, bölüyor rakamların dili uyarınca yaşamaya özen gösteriyor. Rakamsal çıkarımlarla virüse direniyor...
Diğer yandan insanlık basit ve evrensel simgelere boşvermişliğin, doğayı katledişin, dört işleme uzaklığın, aklı ve bilimi dışlamanın ceremesini çekiyor. Zaten eksik aksak kurguları da rakamların dili bozdu. Ve doğruyu ve doğruya işaret eden rakamlara, çarpıtılamaz gerçeklere ilk kez bu kadar yakınlaşıldı.
Yakın zamanda rakamsal veriler doğrultusunda, pandemik vaka doğru tahlil edilecek, virüs halledilecek, salgın geçiştirilecek yine günler su gibi akmaya başlayacak...
Başlayacak ancak köprünün altından çok sular aktığı da görüldü. Daha da görülecek. Semptomların anımsattakları ve akılcıl saptamalar iyice zihinlere yerleşecek. Deliryum krizi. Çoklu kriz ortamında maharet sayılan, rakamların flulaştırılması ve abartılı beyanların da hiç işe yaramadığı belli oldu. Daha da belirginleşecek...
Yakın çağ reel rakamların çağı olacak...
Çünkü doğanın genetiğine kodlanmış rakamsal dil unutulunca, günler her akşam ifade edilecek rakamları beklemekle geçiyor. Zor günler. Çok zor geçiyor. Aslı astarı geçmiyor...
Virüs günlerinde kör ve kara ilişkiler de açığa çıktığından veya açık gizli alışkanlıklara devam edildiğinden rakamsal irade günden güne ağırlık kazanıyor. Yani rakamsal perspektif hayatları da yuttu. Yutuyor. Daha da yutacak...
Rakamların diline güvenmenin, herkesin ve de dünyanın yararına olduğu da tam netleşti. Daha da netleşecek. Net rakamlar üzerinden akıl ve bilim kapısı aralandı. Daha da aralanacak...
Artık inceldiği yerden kopsun günleri geride kaldı. Daha da kalacak...
Virüse bağlı herşey gayet netken, teğet geçer babında kırık çizgi edebiyatı başta gayreti azalttı. Ama günler ilerledikçe karakteristik dil ile hedefe kilitlenilemeyeceği anlaşıldı. Geç de olsa rakamların diline dönüldü...
Dünya çapında, uluslar ve devletler ölçeğinde su gibi akan zenginliğin ve bariz üstünlüğün rakamsal ifadesinin de günü kurtarmadığı açıkça görüldü. Topunun kocaman bir yalan balonuna dönüştüğü de. Ve uçan balonları virüs patlattı.
Pandemi yayıldıkça prompter zenginlerinin de rakamların dili ile konuşması, bizzat fakirliğin göstergesi oldu. Rakamsal dizgide suflör kullanılmayacağının da ilk belirtisi. Tutturulan veya tutturulamayan rakamlar da günlerin su gibi akmadığının emaresi.
Bu günden yarına rahata ermek için rakamların diline her gün dikkat. Daha fazla dikkat...
Formun Üstü
Formun Altı

VİRÜS, OLGU-ALGI...
Modern devlet olgusu ve yıkılmaz rejim algısı virüse çarptı. Çarpıldı. Modellerin tümünde sosyal anlayış ve sosyal uygulamalar bir anda çöktü. Tüm dünya sağlık emekçilerinin eline kaldı…
Toplum ile devlet arasındaki bağlar neredeyse her yerde koptu. Rejimler tartışılır hale geldi. Elbette muslukları açabilen devletler bir nebze olsun imajını kurtardı. Diğerleri virüs şokunu atlatacak yeterlikte destek ve güven sunamadı. Hele besleme otoriter sistemler, totaliter rejimler hepten sınıfta kaldı.
Hala tecrit yaşam sürerken ve virüs illeti kural tanımadan azgınlaşırken bu saptamaları mimlemek hiç gereksiz görülebilir. Ancak yakın gelecekte yaygın tartışılacak konu bu. Bir diğeri ise sağlık sektörüne açık çek verilmesi…
Sistem bazında tekelci dünyanın elçileri daha şimdiden hazırlığa başlamıştır bile. Çünkü gerçekten demokratik oligarşi çuvalladı. Dört bir yanda çağın imkânlarına ters orantılı bir yıkım yaşanıyor. Virüs göz göre göre geldi ve tüm dünyayı aynı çizgiye getirdi. Evlere hapsetti. O yüzden salgın sonrası rejimlerin ve devlet yapılarının değişmesi gerekliliğini şimdiden iyi okumak lazım.
Virüs en münasebetsiz bir zamanda modern devlet olgusu ve değişmez rejim algısını şakaktan vurdu. Şakası olmadığını tüm dünyaya gösterdi. İyi kötü işlediği sanılan tüm modelleri iptal noktasına çekti. En ağır yükü çekenler ise sağlık emekçileri ile dünya insanları…
İçler acısı bir manzara mevcutken hala toptan sınıfta kalışın muhasebesi yerine muhalefete çatma, çarmıha germe fırsatçılığı varsa, ittifak gayreti gösterilmiyorsa süreç daha da uzar. Virüsle mücadele zayıflar. Nuhu nebiden kalma yöntemler de hiç işe yaramaz. Fatura daha da kabarır. Yaşam daha da ağırlaşır.
Aslında sergilenen körlük ve gölgesel tapınma modundaki anlayış ısrarı, virüsün ilerleyişine seyirci kalmak demektir. Algıya ve olguya yönelerek gerçeklerden uzaklaşmaktır. Blok halinde küresel ölçekli virüs salgınına daha en başta teslim olmaktır.
İşte bu teslimiyetçilik, modern devlet olgusunu ve değişmez rejim algısını da virüs saldırısına kurban eder. Bu mantıkla, yaşanan acıların ve yıkımın da telafisi olmaz. Hayata tutunmak zorlaşır.
Devletlerin sosyal devlet olma hali ve uygulamaları resmin çöktü. Hiç hesapta yokken tüm dünya virüse çarpıldı. İnsanlık sağlık emekçilerinin elinde kaldı...
Var olsunlar…

Hiç yorum yok: