VİRÜS, EDAT TÜMLECİ…
Elde var bir, bu virüs vakası asla kolay
kolaylanamaz, kolay onaylanamaz tarihi bir vaka. Vahim bir eda. Saflık namına
zerre kalmamış inziva. İfşaalık iftira. Bahanesi sıfır bir kayıt kurcalama. Kur
farkı. Kopya düzenek. Dosyaya konulan ise tek bir edat tümleci. Tümleç, virüs…
Abartılı dedikodular etrafta kol gezerken,
elektronik casus kokusu. Donuk ayaklanma. Ayaklanışa sebep başka bahar. Gözü
karalıktan önemsenmeyen detaylarda boğulma. Tutarsız ayakbtakımı beslenişi.
Bildik tanıdık izler izinde, adeta yıkıcı sorumsuzluk. Kadim kalleşlik. Tabldot
servis. Kapları boşaltan, acı çektiren çapsızlık.
Şaşalı şaşkınlık. Tümevarım virüs…
Varan iki, mutlak
mahrumiyet ve makul mahremiyet. Hal durum çengelinde asılarak çene yarışı. Katiyen
düşünülemeze açık davetiye. İptal kaydı, ikbal kaybı. Her iki şartı birbirine
bağlı. Şartsız şurtsuz bir rahatsızlık edebiyatı. Ebedi yetenek kaybı. Ezelden kalma
sözün bir kan içici uğruna bozgunu.
Kusurlu uğrak arayışı. Muğlak afiyet. Solak nefret. Tek kelimeyle
yalandan ibadet. Tümden, ibretlik virüs…
Edat meselesi değil
mesele adet meselesi. Adil omayışı. Asıl mesele bitmeyen kavga. Çarpık eda. Ecdat
izolesi. Tümleç çelişmesi. Manastır çekişmesi. Çekimli fiillerin düşmesi. Ezkaza
fillerin ezilmesi. Cidden korkunç utanç. Utku tutulması. Tümdengelim, virüs…
Artık nasıl yaygın bir
nankörlük ise etraflıca tümlenecek. Tümleçlenecek. Bir yere düğümlenecek. Cümle
hislere eklenecek. Köşe bucak kolaçan edilerek hissedilecek. Sıradan bir merak,
sıralı bir maraz değil. Bir çırpıda menfez. Değme taş çıkartacak ocaktan
kesilme. gayri ihtiyari ihtiyatlanma. Elde nacak ancak bir adım sonrası ürküntü.
Elde var üç, gelgeç virüs…
Aniden aynı esnada
çalan sirenler duyulmayınca çalıntı malzemelerle inşa. Edat tümleçleri görülmeyince
büyüyen vaka. Büyüteç tespiti. Mikroskop kopisi. Geçici iş görmezlik ayıbı. Evde
kalışın gez göz arpacık fısıltısı. Fasıla fasıla suça ortaklık tescili. Faz
kaybı. Tüm testler ve ek . Küçük büyük günahlara karşı koyuş şıklığı. Kof model
bandanası. Mask, maske eldiven. Elde var
olanlar dâhilinde vakaya dâhil olanların baskılanması. Virüs baskını. Baskın
virüs...
Yani hep aynı
meşguliyet. Meşin topu belendiği çamurda elden kaçırmak. Virüsten gol yemek. Tarifesiz
tekmelenme. Tekmili birden edat tümleci.
Çığlık çığlığa acil çağrı. Vahşetin çağrısına vahiy derecesinde kapılma. Buzdan
Ateş. Virüs…
Adet yerini bulsun
maksatlı maskotluk. Hilekâr hiddet. Kısmet lisanı. İnsanı insanlıktan çıkaran çakma
olgu. Yalancı dolgu. Talancı kurgu. Teslimiyetin fotoğrafı siyah beyaz. Arabı
falanı filanı. Rehavet çöktüğünde tek nar damlası. Büyük zarar. Zillet ziyan. Eksik vekalet. Kusurlu
örülen ağ tabakası. Zehirlenen hava tabakası. İğdiş hali. Kallavi bir kamçı
şaklaması. Virüs kucaklaması. Edat tümleci şoklaması. Vira virüs…
Elde ve evde varlar
ile elden çıkanların demir çubuğu eriten karışık bir vaka. Vahim ve de. Tümüyle
virüs…
VİRÜS, OLGU-ALGI...
Modern devlet olgusu ve yıkılmaz rejim algısı
virüse çarptı. Çarpıldı. Modellerin tümünde sosyal anlayış ve sosyal
uygulamalar bir anda çöktü. Tüm dünya sağlık emekçilerinin eline kaldı…
Toplum ile devlet arasındaki bağlar neredeyse
her yerde koptu. Rejimler tartışılır hale geldi. Elbette muslukları açabilen
devletler bir nebze olsun imajını kurtardı. Diğerleri virüs şokunu atlatacak yeterlikte
destek ve güven sunamadı. Hele besleme otoriter sistemler, totaliter rejimler hepten
sınıfta kaldı.
Hala tecrit yaşam sürerken ve virüs
illeti kural tanımadan azgınlaşırken bu saptamaları mimlemek hiç gereksiz
görülebilir. Ancak yakın gelecekte yaygın tartışılacak konu bu. Bir diğeri ise
sağlık sektörüne açık çek verilmesi…
Sistem bazında tekelci dünyanın elçileri
daha şimdiden hazırlığa başlamıştır bile. Çünkü gerçekten demokratik oligarşi çuvalladı.
Dört bir yanda çağın imkânlarına ters orantılı bir yıkım yaşanıyor. Virüs göz
göre göre geldi ve tüm dünyayı aynı çizgiye getirdi. Evlere hapsetti. O yüzden
salgın sonrası rejimlerin ve devlet yapılarının değişmesi gerekliliğini
şimdiden iyi okumak lazım.
Virüs en münasebetsiz bir zamanda modern
devlet olgusu ve değişmez rejim algısını şakaktan vurdu. Şakası olmadığını tüm
dünyaya gösterdi. İyi kötü işlediği sanılan tüm modelleri iptal noktasına çekti.
En ağır yükü çekenler ise sağlık emekçileri ile dünya insanları…
İçler acısı bir manzara mevcutken hala
toptan sınıfta kalışın muhasebesi yerine muhalefete çatma, çarmıha germe
fırsatçılığı varsa, ittifak gayreti gösterilmiyorsa süreç daha da uzar. Virüsle
mücadele zayıflar. Nuhu nebiden kalma yöntemler de hiç işe yaramaz. Fatura daha
da kabarır. Yaşam daha da ağırlaşır.
Aslında sergilenen körlük ve gölgesel
tapınma modundaki anlayış ısrarı, virüsün ilerleyişine seyirci kalmak demektir.
Algıya ve olguya yönelerek gerçeklerden uzaklaşmaktır. Blok halinde küresel
ölçekli virüs salgınına daha en başta teslim olmaktır.
İşte bu teslimiyetçilik, modern devlet
olgusunu ve değişmez rejim algısını da virüs saldırısına kurban eder. Bu
mantıkla, yaşanan acıların ve yıkımın da telafisi olmaz. Hayata tutunmak
zorlaşır.
Devletlerin sosyal devlet olma hali ve
uygulamaları resmin çöktü. Hiç hesapta yokken tüm dünya virüse çarpıldı. İnsanlık
sağlık emekçilerinin elinde kaldı. Var olsunlar…
GÖRKEMLİ GÖKGÖZLÜ…
Demek ki; gök yere yığıldığında, milletin yıpranmış kalbi teklediğin
de, enerjisi tükendiğinde, vaktiyle tarihi sil baştan yenileyen görkemli Gökgözlü’ye
gereksinim doğar. Asrın olayını yaratacaklara, asırlarca anılacak tarihin en
büyük gerçeğini yaratanlara, simli simalara ihtiyaç doğar. Ve gök yere
yıkıldığında, güneş yeniden doğar…
Çünkü Güneşin gösterdiği yoldan ilerleyenler, eninde sonunda uğruna
savaşılan özgürlüğü kazanırlar. Ağır ve emin adımlarla yürüyerek, tam özgürlüğe
kavuşurlar. Güneş ışıtır kuruyan aklı. Kurutur
terleyen bedenleri. Nemli namları. Yakar tarihe darbeleri. Tarih ve talih yeniden
yazılır.
Görkemli güneş hiç
batmaz. Battıkça bin bir renk doğar. Mavi gök yeryüzü ile buluşur. Şimşek çakan
bakışlarla durulur. Hiç şüphesiz en derin düşünceler çeşitlenir. Hayat
renklenir. En başta ‘Hayatta en hakiki yol biliminin ışığıdır’ düsturuyla…
Aradan yıllar, on yıllar,
yüz yıllar geçti gök yine yere geçti. Tüm dünya virüs tuzağına düştü. Memleket sarsıldı.
Hala sarsılıyor. Eski tas eski hamam. Tarih tekerrürden ibaret. Milletin yorgun
kalbi tekrar tekledi. Enerjisi tükendi. Asrın salgını karşısında asrın
idarecileri çaresizleşti. Ve umut için simli sima, Gökgözlü’ye gereksinim doğdu.
Elbet doğar…
Tekâlif-i Milliye...
Milli teklif, olağanüstü
savaş koşullarında. Milleti kurtaran, millete devlet kurduran Sakarya Meydan
Muharebesi öncesinde, üç aylığına ordu donatımı için elde ne varsa iç borçlanma
teklifidir. Tekâlif-i Milliye hazinesi olmayan, evlatlarını savaşlarda
kaybetmiş bir milletin, her şey pahasına hayatta kalma mücadelesidir.
Asla sıradan bağış
değil, alınanların bedeli ödenmek üzere millet ile büyük uzlaşma, tarihi
anlaşmadır…
Tekâlif-i Milliye
borçları, büyük zafer sonrasında yedi yıl içinde kuruşu kuruşuna ödendi…
Olağan durumlarda adı asla
anılmayan görkemli Gökgözlü’nün, gök yarılıp düşman yağdığı zamanda, kaynakları
tamamen bitmiş memlekette, milletin son hamlesine ihtiyaç duyulan aşamada, kayıtsız
şartsız gönüllü uyulan ulusal seferberlik emridir Tekâlif-i Milliye. Tam yüz yıl önce.
Tekâlif-i Milliye asla
bir kampanya değil ulusal kurtuluş hareketinin çekilen pimi, tam bağımsızlık
yolu, akıl ve bilim ile gelecek yorumudur. Emperyalizmin komple işgaline, asrın
devrimi ile verilen tarihsel cevabın ilk paragrafıdır…
Yüz yıl sonra gök yere
çakıldığın da, milli dayanışma ruhunu alevlendirmek, uçurumun kenarında oluşu
hafifletmek, yine Gökgözlü’ye bağlandı. Görkemli duruşuna, ilelebet var oluşuna…
Çünkü bu millet yüz yıl
önce Gökgözlü’ye kalpten inanmış, sınırsız güvenmiş,
görkemli çağrısına, ulusal dayanışma seferberliğine, gönüllü katılmış,
memleketin ve evlatlarının geleceği için varını yoğunu hiç karşılık
beklemeksizin ortaya koymuştur. Malları yanı sıra canları dâhil…
Öyle görünüyor ki virüs
salgını sonrası, tarihi sil baştan yenilemek yine Gökgözlü’nün görkemli
ilkeleri ile olacak…
MAVİ...
Tembel şeytan uçurtmaları bile artık akmıyor maviye. Çirkin
bir peri masalı yaşıyor Dünya. Kelepir bir hayat. Usanmışlığı yaşıyor insanlık.
Yasaklı ve bir mucize bekleyerek. Atmosfer körlük kötülük ve muammalarla örülü.
Bir terslik, bir anormallik var havada...
Sıradan statükocu kanaat yüksek perdede. Kırık çizgili
çehrelerde, çizgiyi aşmış çevrelerde küçük kıyametin sarsıcı izleri. Hayatın
demi sonsuzluğa karışmış. Derin travma. Akıllarda kelepçe. Öyle beter bir
salgın ki yıllar yılı zihne zerk edilenlerden bile daha tehlikeli. Sağaltılamaz
boyutta. Halledilemez zorlukta. Boyuna vantuzluyor küçük dünyaları, büyük
harikaları. Hatta sırnaşık gölgeleri bile...
Maviye akmıyor artık has hayaller. Methiyeler, tavsiyeler ve
men etmeler uçuşuyor göğe. Güven sıfır. Tembel inzivası kelepir bir hayat...
Bu havasızlıkta ilkin sinirleri kuvvetlendirmek gerek. Sonra
uçuk hayallere dahi sığmayan saldırıya direnmek. Metabolizmalar aksadıkça
yenilenmek. Ve virüse yenilmemek...
Çünkü virüsün nereye demirlediği, nerede demirleyeceği
belirsiz. Hangi denizde, hangi limana, hangi mavi laciverte? Nereye kurulmuş
sehpa? Hangi huzurdan dışarı. Hangi uzuvdan hangi damardan yakalayacak orası da
belli değil...
Bu devasa belirsizlikte köşe kapmaca. Körebe. Maziye
karışmıyor artık anılar. Maniler dengini yitirmiş bir bir. Kelepir bir hayat ve
açıkça hücre hapsi...
Ciğerde tek nefes. Tık nefes. Kalıplaşmış yığınlar şeytan
üçgeninde. Maviye akıp atlatmak gerek bu virüs sağanağını. Bugünden yarına.
Önce sağlık...
Akıl bozan doruklardan öte yüze aşmak. Haddi hududu bilerek
bu musibetten kurtulmak. Denize çivileme. Keskin maviye kafa üstü atlama.
Kadife düşler diyarında şeytana pabucu ters giydirme...
Ters yüz edilmiş zihinler ve alaşağı edilmiş hayatlar asıl
tehlikede. Umutlanılıyor maviye. Tembel şeytana inat bilimle, akıl ile. Virüs
ablukasından kurtuluşun reçetesi hayatın ABC si. Ve tek arzulanan mavi de
mola...
Salgından beri dev kaleler döküldü. Bir ucube virüs rüzgarı
kumdağları yarattı. Bir virüs esintisi kum göllerini. Kum fırtınası gibi vurdu
virüs. Yakıcı ve ıyıtucu. Cılız bir elvedayı yaşıyor dünya. Şeytanın bile
aklına gelmeyecek bir atmosferi...
Feri kalmadı insanlığın. Bir mavi kaldı yerli yerinde. Bir de
sırtı lacivert denizler. Ve bilincin ürünü madde. Ve bilim dışı kargaşa...
Tembel şeytan uçurtmaları ne zaman akacak maviye? Çirkin peri
masalı ne gün bitecek? Belirsiz...
Bekliyor kelepir dünya...
DOKUMA DOKUNMA, YANARSIN...
Öyle bir tepe
noktasına ulaştı ki virüs, dünyayı kurgulayan dokumacılar loncası bile
böylesine tuhaf dokusu olan bir virüs dokunuşu ve ince dokuma görmedi.
Panikteler. Parola, dikkat değme, dokuma dokunma yanarsın...
Yangından elde kalan
ise ölüme adanmış dokunaklı, en dokunaklı hayat parçası. Reel hayattan yanlış
esinlenilmiş bir diken bahçesi. Ayrıca her silinmiş, silinmelik hatıra babında
sil baştan yenileniş. Seçim ve geçim darlığı...
Orta yerde okumacılar
ile dokumacılar arasında kalıp, doku zedelenmesine uğrayış ise virüsün eseri.
Virüs her türden koruyucu donanıma rağmen tuhaf dokunuşlu. İstan, fistan
karavanı. Kara humma. Karavana hayatlar ve karantina...
Kaçak göçek, iğreti
dokuma tezgahlarında vurulan ilmekler ise tam semptomluk. Acı veren, ölüm kusan
dokunuşlar sabah ayazında, gece poyrazında. Pamuk gibi savrulan virüs
esintileriyle, pandemiye esrik yakalanış. Virüs kaçakçı kervanı gibi incecik
yollardan, sıkı ölümler dokuma peşinde. Tek gidiş tek gelişli yollar. Gidişi
var dönüş zor. Dokuma kancasına asılma kasılma, loş hayal peşinde yarenlik
zaafı. Bir dokun bin ah işit deryası. Acılar yoncası. Tez yeşillenir goncası.
Kızarır...
Püs verir virüs.
Üstelik pis kürlü, külüstür akılla her gün yeni vaka. Ölümcül...
Bozulan yaşama
yakıştığı, yakıştırıldığı sanılır virüssel ölümcül dokunuşların. Tuhaf olan ise
yetişkin seviyesinde seviyesizlik ve fırtınabiçen eksik tezgahta
tezgahtarlıktır. Ve tez zamanda hayal dahi edilemez işler geldi içi ot başlara.
Od düştü düşer her ocağa. Kıytırık planlardan ibaret, ful ibadet merkezli
ibresizlik ve ilkesizlik, elbette hayat örgüsünü, yaşam kumaşını tersten dokur...
Bu dokusal hatalı
dokuma ve vakasal dokunmalar tüm loncalara negatif tesir eder. Virüs dirayetsiz
dokunur. Son ilmek sakın dokunma yanarsın itirazıdır...
Bir gece illaki burnu
havadalar ile barometresi çatlakların anlık dokunması doku bozar. Virüs çabuk
depolanır. Dokumacılara ok saplanır. Dokunanlar dipsiz kuyu.
Yanar dünya.
Okumacılar ve dokumacılar ile dokunmacılar hayati hesaplara saklanır.
Dokumacılar loncası müstakbel istilayı rafine eder. Kıyafet diliyle hayatı
dokuyanlar ise heybeden keser, biçer, diker...
Dikili taşlar üzerinde
zıplanarak dokunan ve dokunanı hayattan koparan ilmekler çok bilmek yarışı ile
virüslenir. Akıllar karıncalanır. Mavi boncuk tezgahı yalpalar. Kem gözlere
keman çalınır...
Okuru dokuru, locadan
hocaya, bacadan ocağa, ocak söndüren bir aracıdır keskin notalarla dikilen
virüs. Aba altından sopadır, doğaçlama dokunandır. Sobeleme desenlidir, yekpare
beneklidir. Kara benekli gömleklik kumaştan maskedir. Hız kesmeyen
kampanyalarla gömlek değiştirme taktikli, takdir bekleyişidir.
Sonrası dokumacılar
loncasını bile delirten takdiri ilahi çarkı. İhmale dayalı ikna bezeli baştan
çıkma eşitsizliği. Virüse eşlik sessizliği. Titreşimi tuhaf desenli panjur
kumaşından barınak. Bonjour şubesi. Tıpkı kara deri kaplı sehpada süslü bitki saksısı.
Saklı virüs kapısı...
Kapılar açıldıkça,
dokunuldukça yara azdıran bir virüs. Vira virüssel azgınlık. Hiçbir tezgahta
dokunamaz ebatta ve deniz tuzu kokan bronzlukta sessiz bir çığlık. Karantina...
Öylesine bariz tepe
noktasına ulaştı ki virüs, dokumacılar ve dokunmacılar loncası da virüsten
korunma derdinde.
Yana yakıla yardım bekliyor...
ÇETİN BİR DURUM...
Bir durum ki söz
denizi yetersiz. Uzun sözün kısası, dünya çapında Coronovirüs ile çetin bir iş
tutulduğu kesin. Cereyan eden çetin bir mücadele...
Coronavirüs denizleri
kuyruk bereketi ile geçti, geldi. Kaşmir yün maskeler de denizaşırı yolculandı.
Ve dünyada kuşku götürmez ölçüde katmerli, kaşmirli Coronavirüsün dediği
oluyor...
Virüsün yegane
destekçisi ise hantal bakışlı lordlar. Hain lordlar. Lordlar camarası. Civatası
yalama. Onların ardından tavanarası, tavan arası örümcekleri. Ardından
temizlik. Temizlik şartı. Hijyen...
Dünya çetin bir
durumla karşılaşmayışın esnekliğiyle uzun yıllar sonra kapana kısıldı. Miyop,
mikrop bir virüs hafızaya diz çöktürdü. Milletler çöktü. Her sese yanıt veren
arsız, yersiz destekçilerin bile sesi kısıldı. Ee can tatlı.
Çetin durum daha da
çetinleşince kısık ateşte ötelemeler gerçekleşti. Ertelemeler gerçekleşti.
Lafın özü kaşmir güzelliğinden kaşla göz arası sıyrılma. Bilime sığınma...
Sağır sığlıkta yarım
akıl destekçiler bulan Coronavirüs alayını dürdü, büktü. Öptü. Öpülenler
öldü...
Coronavirüs sessizce
ama alenen canına okudu dünyanın. Akla kara dumanlar savruldu çevreye. En baba
devletler yüzüstü hokkanın altına gitti. Yani Coronavirüs ölüm mührünü bastı
aleme...
Hatta yıllarca akıl
zehirleyenlere, acıtan içtenlikte yanıtlar verdi. Arandı durdu, kurnazca
çeşnicileri. Zehirlenmemiş akıllarla da çetin bir kavgaya tutuştu...
Coronavirüsüne çare
daha bulunamadı. Bu çaresizlikte Coronavirüs tüm virüsleri birbirine
yapıştırdı. Yaftaladı. Afalladı dünya...
Bir acayip yaratı,
Allah yarattı demiyor. Bulduğuna bulaşıyor. Çetin bir durum. Çarşı pazar karşı
karşıya kalınan durumla diller tutuldu. Dinler sustu. Dallar kırıldı. Dört yana
ölümcül korku, yaşamsal tutku saçıldı...
Neden ise gözler geç
açıldı. Göz var nizam var, lafla peynir gemisi yüzmez. Gecikmiş tedbirler bir
bir sıralandı. Büyük utanç derinden hissedilirken, evlerde keçileri kaçırmaya
ramak kaldı. Haklı haksız birbirine karıştı. Akıllara musallat olan Coronavirüs
bu çetin durumu da lehine çevirdi. Şimdi eşitlik zamanı. Kör dövüşü, kördüğüm.
İnsanlığın kazanması şart. Yoksa vaka yorumlara açık. Her türlü tahminlere
de...
Sanki taze kalpler
kuru bir çöl olmaktan, kısa sürede kurtulamayacak gibi. Kurtaramıyor dualar.
İntikam alıyor doğa. Kurtulamıyor Dünya...
Coronavirüse bağlanan
ekonomi de içler acısı. Feci. Temel ürünler dahil herşey alıcı ve satıcı
ticaretinden çıkmış. Coronavirüs tezgahında. Emek tuhaf bir şekilde değer
kaybetti. Ekmek değer kazandı. Politika patikadan aşınca ekmek aslan pençesine
düştü. Düşülen döngü, çetin bir takip tutturma dönemi artık. Tutku ötesi bir
yalnızlaşmaya savrulmuş evren. Devletler de. Çare insan...
İnsanlığa tek çare,
tek destek, tek direnç kalabalıktan başı dönmüşlük ve izolasyon...
Coronavirüs herhalde
maneviyat kopması yaşatıyor. Maddiyat kapanması önceliyor. Estek köstek zamanı
değil, durum çetin. Bu günden yarına kendi terinden, kendi nefesinden
ünvanların sıcak tutulması şart. Gece serinliğinde virüs yutanlardan da uzak
durulması. En az üç adım mesafe. Tecrit...
Gelip çatan,
Coronavirüsü kaşmir gölgelerin arasında, kara günlerin hizasında paralama
zamanı. Karşılıklı hamleler çetin. Girişimler arkasız. Çetin bir durum...
Çalan fon müziği bile
çalıntı. Dünya virüsle çalkalandı. Canlılar budandı. Bu arada çepni duvarında
kıvamlı kıvamsız çeperi zorlayanlar. Metezori kuyu hapsinde. Etraf kadavralık
kıvranmalar da. Neler yaşandığı belirsiz. Dört yana çığlık dalanması. Bağlantı
kaybı. İletişim kesik. Kaşla göz arası virüse bulaşma riski. Baştan budanma.
Gözlerde buğulanma. Acı hayat...
Çitleri aşan çıplak
uyarı, sahte ayartı ve ayarsız çiğ süt sünepeleşmesi. Sinsi Coronavirüs
süründürmesi. Hissedilmeyen etkileşim. Ve apansız pandemi...
Yaşanmaz olası bir
deniz ötesi aldanış ve alışılmamış karantina. Yaşandı. Yerleşik yerel kapışma
da. Ve katı kapanmalar güncellendi...
Sahte lordlar ile
silkinmeye çalışan kaşmirli ve katil Coronavirüs akortsuz. Akortsuz teller
eşliğinde eşindikçe eşiniyor. Şimdilik çare belli, yarın kimbilir?
Uzun sözün kısası,
sözün bittiği yerde bir dünya. Dünyalılara çetin bir durum. Yaşanmaz denilen,
bilimkurgu filmlerde geçenler yaşanıyor. Sanki gök delindi. Hüzün saatlerinde
hüzzam makamı şarkılar. Akort tutmayan akordiyonun, virüssavar tulumu da
delindi. Nefesler kesildi. Boğazlarda tek kelime. Ciğerler tek kanal. Çetin bir
vaka güncellendi...
Hepten vekaletsiz bir
durum. Asıl olan çirkinleşen dimağ. Kirlenen kalp. Virüslü çirkeflik. Topu
kaşmir gecelere yayıldı...
Solarken güneş, çepni
boyu boylandı, soy soplandı, sonsuzluk toplandı. Denizaşırı virüs yolculuğu,
çetin bir yolculuk. Yol şaştı, Coronavirüs geldi yeryüzüne konuşlandı...
Konuşmak yersiz artık.
Artık her yer virüs. Konaklama süresi belirsiz. Durum çok çetin. Çetin bir
durum...
Çok geç farkına varıldı...
COVİD-19 VE
EMPERYALİZM…
Covid-19 emperyalizme açıktan açığa dur dedi. Her ne kadar bu C-19 virüs
salgınını emperyal komplolara bağlamak isteyenler olsa da gerçek bu. Bu
salgınla on yıllardır sürekli üstü örtülerek gerçekleştirilen sömürü ve sömürü
sistemi dibe vurdu. Yere çakıldı…
Yıllarca kandırılmış insanlar masal dünyasından çıktı, acı gerçeklerle
yüzleşti. Covid-19 ile tanıştığı ilk andan itibaren emperyalizmin yaklaşık elli yıldır yutturmaya çalıştığı sistemin de ne kadar fos
olduğunu gördü. Tümden başkaldırı büyük olasılıkla virüs salgını sonrası…
Bu gün küresel
dünya için en büyük düşman C-19. Tüm paylaşım çatışmaları ve kirli savaşlar
unutuldu. Çünkü dünya kaçınılmaz
biçimde Covid-19 tutsağı konumunda.
Kapitalizm çaresiz. Emperyalizm açmazda ve çıkmazda.
En ileri önlem ve
uygulamalar da yetersiz. Bu yetmezlik çerçevesinde virüse yakalananlar ve can
kayıpları hızla yükseliyor…
Yani küresel emperyalizm
günden güne çöküyor. Küreselleşme masalının beyaz efendileri bile sos veriyor. Bırakın
dünya korumacılığı ve jandarmalığını sınırları içinde yaşayanlara dair sosyal ve
sağlık önlemleri almak da zorlanıyorlar. Afaki rakamlar açıklayarak, yani
manipülasyon ve similasyonlarla büyük aldatmaca sürdürülüyor.
Elbette bu biçimde
taktiklerle iktidarların sürdürülmesi pek olanak dâhilinde değil. Çünkü Covid-19 kapitalizmin ana damarlarına dek ulaşmış. Ve
hayatı felç edecek biçimde saldırganlık içinde. Kutuplaşma kapsamlı iktidar ve
iktidarda uzun süreli kalma hesaplarını da sıfırlayabilecek bir role bürünmüş
halde. Dünya çapında yayılma pozitif,
insani gelişmeler negatif.
Sanki Covid-19 demini tam tutmuş
çünkü pandemi inanılmaz boyutlarda…
Bunca sert küresel krize
rağmen hala muhalefete giydirme derdiyle tutuşan, yerli ve milli iktidar ise salgın
benim hükümetime ve yandaşlarıma bulaşmasın da, kime bulaşırsa bulaşsın
hevesinde gibi. Mevcut gerçekleri görenleri ve gösterenleri, olası eleştirileri
sindirmeye uğraşıyor. Covid-19 ile savaş için gerekli radikal ve aktif kararlar,
kamuoyunu çok yakından ilgilendiren önlem paketleri ağırdan alınıyor. Aynen
büyük abi yolu izleniyor. Özellikle kaynak yaratma sıkıntısı yüzünden, acı bir
şekilde yüzleşilen gerçekler halkın iradesine bırakılıyor.
Dünya ölçeğinde salgının akış
tablosu açıkça bilindiği halde iktidarları güçlü göstermek adına bir karartma
veya flulaştırma operasyonu kopya ediliyor. Hem de emperyalist dünyanın dip
yaptığı yönünde uluslararası saptamalar söz konusu iken. Covid-19 her girdiği
yerde kısa sürede pik yaparken.
Durum o denli berbatken hala
her nedense, her yerde antidemokratik ve faşizan uygulamalardan
vaz geçilmiyor…
Oysa en iyimser yerli
ve milli similasyon; ‘70 bin ile 100 bin arasında vaka, 3-5 bin ölüm’ olabileceğini
yansıtıyor. En makul kötümser similasyon ise: ‘200-300 bin arası vaka, 12-15
bin arası ölüm’ görüntüsü veriyor. Hal böyleyken hala kendi çöküşlerini
durduramayan emperyalist devletlerin
küresel kıyım, bölgesel çatışma, bölme ve parçalama, vahşi sömürü
alışkanlıklarından medet umuluyor.
Evet Covid-19 dünya çapında emperyalizme
dur dedi. Elbette emperyal uzantılarına ve vahşi kapitalizmi dayatanlara da dur
diyeceği günler yakında.
Öyle emperyalist komplo
senaryoları üreterek krizden çıkmak, pandemiyi panislamist kafayla çözmek ise başka
bir hayal…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder