20 Nisan 2020 Pazartesi

nisan-2


VİRÜS,  EDAT TÜMLECİ…

Elde var bir, bu virüs vakası asla kolay kolaylanamaz, kolay onaylanamaz tarihi bir vaka. Vahim bir eda. Saflık namına zerre kalmamış inziva. İfşaalık iftira. Bahanesi sıfır bir kayıt kurcalama. Kur farkı. Kopya düzenek. Dosyaya konulan ise tek bir edat tümleci. Tümleç, virüs…

Abartılı dedikodular etrafta kol gezerken, elektronik casus kokusu. Donuk ayaklanma. Ayaklanışa sebep başka bahar. Gözü karalıktan önemsenmeyen detaylarda boğulma. Tutarsız ayakbtakımı beslenişi. Bildik tanıdık izler izinde, adeta yıkıcı sorumsuzluk. Kadim kalleşlik. Tabldot servis. Kapları boşaltan, acı çektiren çapsızlık. Şaşalı şaşkınlık. Tümevarım virüs…

Varan iki, mutlak mahrumiyet ve makul mahremiyet. Hal durum çengelinde asılarak çene yarışı. Katiyen düşünülemeze açık davetiye. İptal kaydı, ikbal kaybı. Her iki şartı birbirine bağlı. Şartsız şurtsuz bir rahatsızlık edebiyatı. Ebedi yetenek kaybı. Ezelden kalma sözün bir kan içici uğruna bozgunu.  Kusurlu uğrak arayışı. Muğlak afiyet. Solak nefret. Tek kelimeyle yalandan ibadet. Tümden, ibretlik virüs…

Edat meselesi değil mesele adet meselesi. Adil omayışı. Asıl mesele bitmeyen kavga. Çarpık eda. Ecdat izolesi. Tümleç çelişmesi. Manastır çekişmesi. Çekimli fiillerin düşmesi. Ezkaza fillerin ezilmesi. Cidden korkunç utanç. Utku tutulması. Tümdengelim, virüs…

Artık nasıl yaygın bir nankörlük ise etraflıca tümlenecek. Tümleçlenecek. Bir yere düğümlenecek. Cümle hislere eklenecek. Köşe bucak kolaçan edilerek hissedilecek. Sıradan bir merak, sıralı bir maraz değil. Bir çırpıda menfez. Değme taş çıkartacak ocaktan kesilme. gayri ihtiyari ihtiyatlanma. Elde nacak ancak bir adım sonrası ürküntü. Elde var üç, gelgeç virüs…

Aniden aynı esnada çalan sirenler duyulmayınca çalıntı malzemelerle inşa. Edat tümleçleri görülmeyince büyüyen vaka. Büyüteç tespiti. Mikroskop kopisi. Geçici iş görmezlik ayıbı. Evde kalışın gez göz arpacık fısıltısı. Fasıla fasıla suça ortaklık tescili. Faz kaybı. Tüm testler ve ek . Küçük büyük günahlara karşı koyuş şıklığı. Kof model bandanası. Mask, maske eldiven.  Elde var olanlar dâhilinde vakaya dâhil olanların baskılanması. Virüs baskını. Baskın virüs...

Yani hep aynı meşguliyet. Meşin topu belendiği çamurda elden kaçırmak. Virüsten gol yemek. Tarifesiz tekmelenme.  Tekmili birden edat tümleci. Çığlık çığlığa acil çağrı. Vahşetin çağrısına vahiy derecesinde kapılma. Buzdan Ateş. Virüs…

Adet yerini bulsun maksatlı maskotluk. Hilekâr hiddet. Kısmet lisanı. İnsanı insanlıktan çıkaran çakma olgu. Yalancı dolgu. Talancı kurgu. Teslimiyetin fotoğrafı siyah beyaz. Arabı falanı filanı. Rehavet çöktüğünde tek nar damlası.  Büyük zarar. Zillet ziyan. Eksik vekalet. Kusurlu örülen ağ tabakası. Zehirlenen hava tabakası. İğdiş hali. Kallavi bir kamçı şaklaması. Virüs kucaklaması. Edat tümleci şoklaması. Vira virüs…

Elde ve evde varlar ile elden çıkanların demir çubuğu eriten karışık bir vaka. Vahim ve de. Tümüyle virüs…

VİRÜS, OLGU-ALGI...

Modern devlet olgusu ve yıkılmaz rejim algısı virüse çarptı. Çarpıldı. Modellerin tümünde sosyal anlayış ve sosyal uygulamalar bir anda çöktü. Tüm dünya sağlık emekçilerinin eline kaldı…

Toplum ile devlet arasındaki bağlar neredeyse her yerde koptu. Rejimler tartışılır hale geldi. Elbette muslukları açabilen devletler bir nebze olsun imajını kurtardı. Diğerleri virüs şokunu atlatacak yeterlikte destek ve güven sunamadı. Hele besleme otoriter sistemler, totaliter rejimler hepten sınıfta kaldı.

Hala tecrit yaşam sürerken ve virüs illeti kural tanımadan azgınlaşırken bu saptamaları mimlemek hiç gereksiz görülebilir. Ancak yakın gelecekte yaygın tartışılacak konu bu. Bir diğeri ise sağlık sektörüne açık çek verilmesi…

Sistem bazında tekelci dünyanın elçileri daha şimdiden hazırlığa başlamıştır bile.  Çünkü gerçekten demokratik oligarşi çuvalladı. Dört bir yanda çağın imkânlarına ters orantılı bir yıkım yaşanıyor. Virüs göz göre göre geldi ve tüm dünyayı aynı çizgiye getirdi. Evlere hapsetti. O yüzden salgın sonrası rejimlerin ve devlet yapılarının değişmesi gerekliliğini şimdiden iyi okumak lazım.

Virüs en münasebetsiz bir zamanda modern devlet olgusu ve değişmez rejim algısını şakaktan vurdu. Şakası olmadığını tüm dünyaya gösterdi. İyi kötü işlediği sanılan tüm modelleri iptal noktasına çekti. En ağır yükü çekenler ise sağlık emekçileri ile dünya insanları…

İçler acısı bir manzara mevcutken hala toptan sınıfta kalışın muhasebesi yerine muhalefete çatma, çarmıha germe fırsatçılığı varsa, ittifak gayreti gösterilmiyorsa süreç daha da uzar. Virüsle mücadele zayıflar. Nuhu nebiden kalma yöntemler de hiç işe yaramaz. Fatura daha da kabarır. Yaşam daha da ağırlaşır.

Aslında sergilenen körlük ve gölgesel tapınma modundaki anlayış ısrarı, virüsün ilerleyişine seyirci kalmak demektir. Algıya ve olguya yönelerek gerçeklerden uzaklaşmaktır. Blok halinde küresel ölçekli virüs salgınına daha en başta teslim olmaktır.

İşte bu teslimiyetçilik, modern devlet olgusunu ve değişmez rejim algısını da virüs saldırısına kurban eder. Bu mantıkla, yaşanan acıların ve yıkımın da telafisi olmaz. Hayata tutunmak zorlaşır.

Devletlerin sosyal devlet olma hali ve uygulamaları resmin çöktü. Hiç hesapta yokken tüm dünya virüse çarpıldı. İnsanlık sağlık emekçilerinin elinde kaldı. Var olsunlar…

GÖRKEMLİ GÖKGÖZLÜ…
Demek ki; gök yere yığıldığında, milletin yıpranmış kalbi teklediğin de, enerjisi tükendiğinde, vaktiyle tarihi sil baştan yenileyen görkemli Gökgözlü’ye gereksinim doğar. Asrın olayını yaratacaklara, asırlarca anılacak tarihin en büyük gerçeğini yaratanlara, simli simalara ihtiyaç doğar. Ve gök yere yıkıldığında, güneş yeniden doğar…
Çünkü Güneşin gösterdiği yoldan ilerleyenler, eninde sonunda uğruna savaşılan özgürlüğü kazanırlar. Ağır ve emin adımlarla yürüyerek, tam özgürlüğe kavuşurlar. Güneş ışıtır kuruyan aklı. Kurutur terleyen bedenleri. Nemli namları. Yakar tarihe darbeleri. Tarih ve talih yeniden yazılır.
Görkemli güneş hiç batmaz. Battıkça bin bir renk doğar. Mavi gök yeryüzü ile buluşur. Şimşek çakan bakışlarla durulur. Hiç şüphesiz en derin düşünceler çeşitlenir. Hayat renklenir. En başta ‘Hayatta en hakiki yol biliminin ışığıdır’ düsturuyla…
Aradan yıllar, on yıllar, yüz yıllar geçti gök yine yere geçti. Tüm dünya virüs tuzağına düştü. Memleket sarsıldı. Hala sarsılıyor. Eski tas eski hamam. Tarih tekerrürden ibaret. Milletin yorgun kalbi tekrar tekledi. Enerjisi tükendi. Asrın salgını karşısında asrın idarecileri çaresizleşti. Ve umut için simli sima, Gökgözlü’ye gereksinim doğdu. Elbet doğar…
Tekâlif-i Milliye...
Milli teklif, olağanüstü savaş koşullarında. Milleti kurtaran, millete devlet kurduran Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde, üç aylığına ordu donatımı için elde ne varsa iç borçlanma teklifidir. Tekâlif-i Milliye hazinesi olmayan, evlatlarını savaşlarda kaybetmiş bir milletin, her şey pahasına hayatta kalma mücadelesidir.
Asla sıradan bağış değil, alınanların bedeli ödenmek üzere millet ile büyük uzlaşma, tarihi anlaşmadır…
Tekâlif-i Milliye borçları, büyük zafer sonrasında yedi yıl içinde kuruşu kuruşuna ödendi…
Olağan durumlarda adı asla anılmayan görkemli Gökgözlü’nün, gök yarılıp düşman yağdığı zamanda, kaynakları tamamen bitmiş memlekette, milletin son hamlesine ihtiyaç duyulan aşamada, kayıtsız şartsız gönüllü uyulan ulusal seferberlik emridir Tekâlif-i Milliye. Tam yüz yıl önce.
Tekâlif-i Milliye asla bir kampanya değil ulusal kurtuluş hareketinin çekilen pimi, tam bağımsızlık yolu, akıl ve bilim ile gelecek yorumudur. Emperyalizmin komple işgaline, asrın devrimi ile verilen tarihsel cevabın ilk paragrafıdır…
Yüz yıl sonra gök yere çakıldığın da, milli dayanışma ruhunu alevlendirmek, uçurumun kenarında oluşu hafifletmek, yine Gökgözlü’ye bağlandı. Görkemli duruşuna, ilelebet var oluşuna…
Çünkü bu millet yüz yıl önce Gökgözlü’ye kalpten inanmış, sınırsız güvenmiş, görkemli çağrısına, ulusal dayanışma seferberliğine, gönüllü katılmış, memleketin ve evlatlarının geleceği için varını yoğunu hiç karşılık beklemeksizin ortaya koymuştur. Malları yanı sıra canları dâhil…  
Öyle görünüyor ki virüs salgını sonrası, tarihi sil baştan yenilemek yine Gökgözlü’nün görkemli ilkeleri ile olacak…


MAVİ...

Tembel şeytan uçurtmaları bile artık akmıyor maviye. Çirkin bir peri masalı yaşıyor Dünya. Kelepir bir hayat. Usanmışlığı yaşıyor insanlık. Yasaklı ve bir mucize bekleyerek. Atmosfer körlük kötülük ve muammalarla örülü. Bir terslik, bir anormallik var havada...

Sıradan statükocu kanaat yüksek perdede. Kırık çizgili çehrelerde, çizgiyi aşmış çevrelerde küçük kıyametin sarsıcı izleri. Hayatın demi sonsuzluğa karışmış. Derin travma. Akıllarda kelepçe. Öyle beter bir salgın ki yıllar yılı zihne zerk edilenlerden bile daha tehlikeli. Sağaltılamaz boyutta. Halledilemez zorlukta. Boyuna vantuzluyor küçük dünyaları, büyük harikaları. Hatta sırnaşık gölgeleri bile...

Maviye akmıyor artık has hayaller. Methiyeler, tavsiyeler ve men etmeler uçuşuyor göğe. Güven sıfır. Tembel inzivası kelepir bir hayat...

Bu havasızlıkta ilkin sinirleri kuvvetlendirmek gerek. Sonra uçuk hayallere dahi sığmayan saldırıya direnmek. Metabolizmalar aksadıkça yenilenmek. Ve virüse yenilmemek...

Çünkü virüsün nereye demirlediği, nerede demirleyeceği belirsiz. Hangi denizde, hangi limana, hangi mavi laciverte? Nereye kurulmuş sehpa? Hangi huzurdan dışarı. Hangi uzuvdan hangi damardan yakalayacak orası da belli değil...

Bu devasa belirsizlikte köşe kapmaca. Körebe. Maziye karışmıyor artık anılar. Maniler dengini yitirmiş bir bir. Kelepir bir hayat ve açıkça hücre hapsi...

Ciğerde tek nefes. Tık nefes. Kalıplaşmış yığınlar şeytan üçgeninde. Maviye akıp atlatmak gerek bu virüs sağanağını. Bugünden yarına. Önce sağlık...

Akıl bozan doruklardan öte yüze aşmak. Haddi hududu bilerek bu musibetten kurtulmak. Denize çivileme. Keskin maviye kafa üstü atlama. Kadife düşler diyarında şeytana pabucu ters giydirme...

Ters yüz edilmiş zihinler ve alaşağı edilmiş hayatlar asıl tehlikede. Umutlanılıyor maviye. Tembel şeytana inat bilimle, akıl ile. Virüs ablukasından kurtuluşun reçetesi hayatın ABC si. Ve tek arzulanan mavi de mola...

Salgından beri dev kaleler döküldü. Bir ucube virüs rüzgarı kumdağları yarattı. Bir virüs esintisi kum göllerini. Kum fırtınası gibi vurdu virüs. Yakıcı ve ıyıtucu. Cılız bir elvedayı yaşıyor dünya. Şeytanın bile aklına gelmeyecek bir atmosferi...

Feri kalmadı insanlığın. Bir mavi kaldı yerli yerinde. Bir de sırtı lacivert denizler. Ve bilincin ürünü madde. Ve bilim dışı kargaşa...

Tembel şeytan uçurtmaları ne zaman akacak maviye? Çirkin peri masalı ne gün bitecek? Belirsiz...

Bekliyor kelepir dünya...
DOKUMA DOKUNMA, YANARSIN...
Öyle bir tepe noktasına ulaştı ki virüs, dünyayı kurgulayan dokumacılar loncası bile böylesine tuhaf dokusu olan bir virüs dokunuşu ve ince dokuma görmedi. Panikteler. Parola, dikkat değme, dokuma dokunma yanarsın...
Yangından elde kalan ise ölüme adanmış dokunaklı, en dokunaklı hayat parçası. Reel hayattan yanlış esinlenilmiş bir diken bahçesi. Ayrıca her silinmiş, silinmelik hatıra babında sil baştan yenileniş. Seçim ve geçim darlığı...
Orta yerde okumacılar ile dokumacılar arasında kalıp, doku zedelenmesine uğrayış ise virüsün eseri. Virüs her türden koruyucu donanıma rağmen tuhaf dokunuşlu. İstan, fistan karavanı. Kara humma. Karavana hayatlar ve karantina...
Kaçak göçek, iğreti dokuma tezgahlarında vurulan ilmekler ise tam semptomluk. Acı veren, ölüm kusan dokunuşlar sabah ayazında, gece poyrazında. Pamuk gibi savrulan virüs esintileriyle, pandemiye esrik yakalanış. Virüs kaçakçı kervanı gibi incecik yollardan, sıkı ölümler dokuma peşinde. Tek gidiş tek gelişli yollar. Gidişi var dönüş zor. Dokuma kancasına asılma kasılma, loş hayal peşinde yarenlik zaafı. Bir dokun bin ah işit deryası. Acılar yoncası. Tez yeşillenir goncası. Kızarır...
Püs verir virüs. Üstelik pis kürlü, külüstür akılla her gün yeni vaka. Ölümcül...
Bozulan yaşama yakıştığı, yakıştırıldığı sanılır virüssel ölümcül dokunuşların. Tuhaf olan ise yetişkin seviyesinde seviyesizlik ve fırtınabiçen eksik tezgahta tezgahtarlıktır. Ve tez zamanda hayal dahi edilemez işler geldi içi ot başlara. Od düştü düşer her ocağa. Kıytırık planlardan ibaret, ful ibadet merkezli ibresizlik ve ilkesizlik, elbette hayat örgüsünü, yaşam kumaşını tersten dokur...
Bu dokusal hatalı dokuma ve vakasal dokunmalar tüm loncalara negatif tesir eder. Virüs dirayetsiz dokunur. Son ilmek sakın dokunma yanarsın itirazıdır...
Bir gece illaki burnu havadalar ile barometresi çatlakların anlık dokunması doku bozar. Virüs çabuk depolanır. Dokumacılara ok saplanır. Dokunanlar dipsiz kuyu.
Yanar dünya. Okumacılar ve dokumacılar ile dokunmacılar hayati hesaplara saklanır. Dokumacılar loncası müstakbel istilayı rafine eder. Kıyafet diliyle hayatı dokuyanlar ise heybeden keser, biçer, diker...
Dikili taşlar üzerinde zıplanarak dokunan ve dokunanı hayattan koparan ilmekler çok bilmek yarışı ile virüslenir. Akıllar karıncalanır. Mavi boncuk tezgahı yalpalar. Kem gözlere keman çalınır...
Okuru dokuru, locadan hocaya, bacadan ocağa, ocak söndüren bir aracıdır keskin notalarla dikilen virüs. Aba altından sopadır, doğaçlama dokunandır. Sobeleme desenlidir, yekpare beneklidir. Kara benekli gömleklik kumaştan maskedir. Hız kesmeyen kampanyalarla gömlek değiştirme taktikli, takdir bekleyişidir.
Sonrası dokumacılar loncasını bile delirten takdiri ilahi çarkı. İhmale dayalı ikna bezeli baştan çıkma eşitsizliği. Virüse eşlik sessizliği. Titreşimi tuhaf desenli panjur kumaşından barınak. Bonjour şubesi. Tıpkı kara deri kaplı sehpada süslü bitki saksısı. Saklı virüs kapısı...
Kapılar açıldıkça, dokunuldukça yara azdıran bir virüs. Vira virüssel azgınlık. Hiçbir tezgahta dokunamaz ebatta ve deniz tuzu kokan bronzlukta sessiz bir çığlık. Karantina...
Öylesine bariz tepe noktasına ulaştı ki virüs, dokumacılar ve dokunmacılar loncası da virüsten korunma derdinde.
Yana yakıla yardım bekliyor...

ÇETİN BİR DURUM...
Bir durum ki söz denizi yetersiz. Uzun sözün kısası, dünya çapında Coronovirüs ile çetin bir iş tutulduğu kesin. Cereyan eden çetin bir mücadele...
Coronavirüs denizleri kuyruk bereketi ile geçti, geldi. Kaşmir yün maskeler de denizaşırı yolculandı. Ve dünyada kuşku götürmez ölçüde katmerli, kaşmirli Coronavirüsün dediği oluyor...
Virüsün yegane destekçisi ise hantal bakışlı lordlar. Hain lordlar. Lordlar camarası. Civatası yalama. Onların ardından tavanarası, tavan arası örümcekleri. Ardından temizlik. Temizlik şartı. Hijyen...
Dünya çetin bir durumla karşılaşmayışın esnekliğiyle uzun yıllar sonra kapana kısıldı. Miyop, mikrop bir virüs hafızaya diz çöktürdü. Milletler çöktü. Her sese yanıt veren arsız, yersiz destekçilerin bile sesi kısıldı. Ee can tatlı.
Çetin durum daha da çetinleşince kısık ateşte ötelemeler gerçekleşti. Ertelemeler gerçekleşti. Lafın özü kaşmir güzelliğinden kaşla göz arası sıyrılma. Bilime sığınma...
Sağır sığlıkta yarım akıl destekçiler bulan Coronavirüs alayını dürdü, büktü. Öptü. Öpülenler öldü...
Coronavirüs sessizce ama alenen canına okudu dünyanın. Akla kara dumanlar savruldu çevreye. En baba devletler yüzüstü hokkanın altına gitti. Yani Coronavirüs ölüm mührünü bastı aleme...
Hatta yıllarca akıl zehirleyenlere, acıtan içtenlikte yanıtlar verdi. Arandı durdu, kurnazca çeşnicileri. Zehirlenmemiş akıllarla da çetin bir kavgaya tutuştu...
Coronavirüsüne çare daha bulunamadı. Bu çaresizlikte Coronavirüs tüm virüsleri birbirine yapıştırdı. Yaftaladı. Afalladı dünya...
Bir acayip yaratı, Allah yarattı demiyor. Bulduğuna bulaşıyor. Çetin bir durum. Çarşı pazar karşı karşıya kalınan durumla diller tutuldu. Dinler sustu. Dallar kırıldı. Dört yana ölümcül korku, yaşamsal tutku saçıldı...
Neden ise gözler geç açıldı. Göz var nizam var, lafla peynir gemisi yüzmez. Gecikmiş tedbirler bir bir sıralandı. Büyük utanç derinden hissedilirken, evlerde keçileri kaçırmaya ramak kaldı. Haklı haksız birbirine karıştı. Akıllara musallat olan Coronavirüs bu çetin durumu da lehine çevirdi. Şimdi eşitlik zamanı. Kör dövüşü, kördüğüm. İnsanlığın kazanması şart. Yoksa vaka yorumlara açık. Her türlü tahminlere de...
Sanki taze kalpler kuru bir çöl olmaktan, kısa sürede kurtulamayacak gibi. Kurtaramıyor dualar. İntikam alıyor doğa. Kurtulamıyor Dünya...
Coronavirüse bağlanan ekonomi de içler acısı. Feci. Temel ürünler dahil herşey alıcı ve satıcı ticaretinden çıkmış. Coronavirüs tezgahında. Emek tuhaf bir şekilde değer kaybetti. Ekmek değer kazandı. Politika patikadan aşınca ekmek aslan pençesine düştü. Düşülen döngü, çetin bir takip tutturma dönemi artık. Tutku ötesi bir yalnızlaşmaya savrulmuş evren. Devletler de. Çare insan...
İnsanlığa tek çare, tek destek, tek direnç kalabalıktan başı dönmüşlük ve izolasyon...
Coronavirüs herhalde maneviyat kopması yaşatıyor. Maddiyat kapanması önceliyor. Estek köstek zamanı değil, durum çetin. Bu günden yarına kendi terinden, kendi nefesinden ünvanların sıcak tutulması şart. Gece serinliğinde virüs yutanlardan da uzak durulması. En az üç adım mesafe. Tecrit...
Gelip çatan, Coronavirüsü kaşmir gölgelerin arasında, kara günlerin hizasında paralama zamanı. Karşılıklı hamleler çetin. Girişimler arkasız. Çetin bir durum...
Çalan fon müziği bile çalıntı. Dünya virüsle çalkalandı. Canlılar budandı. Bu arada çepni duvarında kıvamlı kıvamsız çeperi zorlayanlar. Metezori kuyu hapsinde. Etraf kadavralık kıvranmalar da. Neler yaşandığı belirsiz. Dört yana çığlık dalanması. Bağlantı kaybı. İletişim kesik. Kaşla göz arası virüse bulaşma riski. Baştan budanma. Gözlerde buğulanma. Acı hayat...
Çitleri aşan çıplak uyarı, sahte ayartı ve ayarsız çiğ süt sünepeleşmesi. Sinsi Coronavirüs süründürmesi. Hissedilmeyen etkileşim. Ve apansız pandemi...
Yaşanmaz olası bir deniz ötesi aldanış ve alışılmamış karantina. Yaşandı. Yerleşik yerel kapışma da. Ve katı kapanmalar güncellendi...
Sahte lordlar ile silkinmeye çalışan kaşmirli ve katil Coronavirüs akortsuz. Akortsuz teller eşliğinde eşindikçe eşiniyor. Şimdilik çare belli, yarın kimbilir?
Uzun sözün kısası, sözün bittiği yerde bir dünya. Dünyalılara çetin bir durum. Yaşanmaz denilen, bilimkurgu filmlerde geçenler yaşanıyor. Sanki gök delindi. Hüzün saatlerinde hüzzam makamı şarkılar. Akort tutmayan akordiyonun, virüssavar tulumu da delindi. Nefesler kesildi. Boğazlarda tek kelime. Ciğerler tek kanal. Çetin bir vaka güncellendi...
Hepten vekaletsiz bir durum. Asıl olan çirkinleşen dimağ. Kirlenen kalp. Virüslü çirkeflik. Topu kaşmir gecelere yayıldı...
Solarken güneş, çepni boyu boylandı, soy soplandı, sonsuzluk toplandı. Denizaşırı virüs yolculuğu, çetin bir yolculuk. Yol şaştı, Coronavirüs geldi yeryüzüne konuşlandı...
Konuşmak yersiz artık. Artık her yer virüs. Konaklama süresi belirsiz. Durum çok çetin. Çetin bir durum...
Çok geç farkına varıldı...

COVİD-19 VE EMPERYALİZM…

Covid-19 emperyalizme açıktan açığa dur dedi. Her ne kadar bu C-19 virüs salgınını emperyal komplolara bağlamak isteyenler olsa da gerçek bu. Bu salgınla on yıllardır sürekli üstü örtülerek gerçekleştirilen sömürü ve sömürü sistemi dibe vurdu. Yere çakıldı…

Yıllarca kandırılmış insanlar masal dünyasından çıktı, acı gerçeklerle yüzleşti. Covid-19 ile tanıştığı ilk andan itibaren emperyalizmin yaklaşık elli yıldır yutturmaya çalıştığı sistemin de ne kadar fos olduğunu gördü. Tümden başkaldırı büyük olasılıkla virüs salgını sonrası…

Bu gün küresel dünya için en büyük düşman C-19. Tüm paylaşım çatışmaları ve kirli savaşlar unutuldu. Çünkü dünya kaçınılmaz biçimde Covid-19 tutsağı konumunda. Kapitalizm çaresiz. Emperyalizm açmazda ve çıkmazda.

En ileri önlem ve uygulamalar da yetersiz. Bu yetmezlik çerçevesinde virüse yakalananlar ve can kayıpları hızla yükseliyor…

Yani küresel emperyalizm günden güne çöküyor. Küreselleşme masalının beyaz efendileri bile sos veriyor. Bırakın dünya korumacılığı ve jandarmalığını sınırları içinde yaşayanlara dair sosyal ve sağlık önlemleri almak da zorlanıyorlar. Afaki rakamlar açıklayarak, yani manipülasyon ve similasyonlarla büyük aldatmaca sürdürülüyor.

Elbette bu biçimde taktiklerle iktidarların sürdürülmesi pek olanak dâhilinde değil. Çünkü Covid-19 kapitalizmin ana damarlarına dek ulaşmış. Ve hayatı felç edecek biçimde saldırganlık içinde. Kutuplaşma kapsamlı iktidar ve iktidarda uzun süreli kalma hesaplarını da sıfırlayabilecek bir role bürünmüş halde. Dünya çapında yayılma pozitif, insani gelişmeler negatif.

Sanki Covid-19 demini tam tutmuş çünkü pandemi inanılmaz boyutlarda…

Bunca sert küresel krize rağmen hala muhalefete giydirme derdiyle tutuşan, yerli ve milli iktidar ise salgın benim hükümetime ve yandaşlarıma bulaşmasın da, kime bulaşırsa bulaşsın hevesinde gibi. Mevcut gerçekleri görenleri ve gösterenleri, olası eleştirileri sindirmeye uğraşıyor. Covid-19 ile savaş için gerekli radikal ve aktif kararlar, kamuoyunu çok yakından ilgilendiren önlem paketleri ağırdan alınıyor. Aynen büyük abi yolu izleniyor. Özellikle kaynak yaratma sıkıntısı yüzünden, acı bir şekilde yüzleşilen gerçekler halkın iradesine bırakılıyor.

Dünya ölçeğinde salgının akış tablosu açıkça bilindiği halde iktidarları güçlü göstermek adına bir karartma veya flulaştırma operasyonu kopya ediliyor. Hem de emperyalist dünyanın dip yaptığı yönünde uluslararası saptamalar söz konusu iken. Covid-19 her girdiği yerde kısa sürede pik yaparken.

Durum o denli berbatken hala her nedense, her yerde antidemokratik ve faşizan uygulamalardan vaz geçilmiyor…
Oysa en iyimser yerli ve milli similasyon; ‘70 bin ile 100 bin arasında vaka, 3-5 bin ölüm’ olabileceğini yansıtıyor. En makul kötümser similasyon ise: ‘200-300 bin arası vaka, 12-15 bin arası ölüm’ görüntüsü veriyor. Hal böyleyken hala kendi çöküşlerini durduramayan emperyalist devletlerin küresel kıyım, bölgesel çatışma, bölme ve parçalama, vahşi sömürü alışkanlıklarından medet umuluyor.

Evet Covid-19 dünya çapında emperyalizme dur dedi. Elbette emperyal uzantılarına ve vahşi kapitalizmi dayatanlara da dur diyeceği günler yakında.

Öyle emperyalist komplo senaryoları üreterek krizden çıkmak, pandemiyi panislamist kafayla çözmek ise başka bir hayal…


Hiç yorum yok: