İSTANBUL
ARAPSAÇI…
İstanbul
bilerek ve isteyerek iki ittifaklı bir yerel seçime kanatlandırıldı. Yapılan
istatistiksel değerlendirmeler ve incelemeler gösteriyor ki bu yerel seçimde
İstanbul arapsaçı…
Otuz biri
akşamı İstanbul ilçe ilçe öyle bir yerel seçim sonuçları ile karşılaşabilir ki
her iki cephede kale sayılanlar bile düşebilir. Her ittifak için ayrıca bıçak
sırtı ilçeler var. Yani bu kez işler göründüğü gibi kolay olmayabilir.
Siyasette denir ki; ‘meydanlar dolu ise durum iyidir, balkonlar dolu ise durum
daha iyidir, çatılar dolu ise kazandın demektir’. Ama böyle bir enstantene yok.
Seçmen pusuya yatmış bekliyor izlenimi var. Demek ki mevcut iktidarın
alabildiğine faydalandığı ve yandaşlarına paylaştırdığı siyaset akarı durmaya
yakın konumda. Ki bir türlü alışılagelmiş şekilde psikolojik üstünlük
kuramıyor.
İşte
böylesine sonu açık bir yerel seçime gidilirken iktidar cephesinden
bakıldığında; ilçelerden Arnavutköy, Bağcılar, Beykoz, Çekmeköy, Esenler,
Fatih, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kağıthane, Pendik, Sultanbeyli, Sultangazi ve
Ümraniye mevcut iktidardan yana kesin bir görüntü veriyor. Ancak bu ilçelerin
oy sayısı ve oy oranları muhalefete bariz fark açıyor.
Muhalefet
cephesinde ise Adalar, Ataşehir, Bakırköy, Beşiktaş, Beylikdüzü, Büyükçekmece,
Çatalca, Kadıköy, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Sarıyer, Silivri, Şişli ve Üsküdar’da
kesine yakın bir kazanım durumu söz konusu. Başka bir deyişle mevcut genel
iktidar bu ilçelerde kan kaybetmeye devam ediyor. Algı yaratıcı ısmarlama
anketler dışında dillerden bu gerçeklik dökülüyor. Yani on beşe yakın ilçe
muhalefetin gözüküyor. Ancak bu kazanımlar açılan farkı kapatamaz oranda.
Diğer yandan
Avcılar, Bahçelievler, Bahçeşehir, Bayrampaşa, Beyoğlu, Esenyurt, Eyüp,
Sancaktepe, Şile, Tuzla, Zeytinburnu ilçeleri ise ortada. Yani bu ilçelerde
mevcut iktidar ve muhalefet kafa kafaya durumda. Bu ilçelerde seçimi birkaç
sokaktan gelecek oy veya söz meclisten dışarı sandığa gidecek devşirme arap
oylar bile belirleyebilir. Yani makas o kadar dar. İstatistiki verilere göre bu
on bir ilçede gerçekten seçim işleri arap saçına dönmüş durumda. Oy potansiyeli
göz önüne alındığında Büyükşehir’i de belirleyecek ilçeler işte bu ilçeler.
Yani
Büyükşehir’e Başkanı buralarda kazanılan ilçe Belediye Başkanlıklarının sayısı
ne olursa olsun değil, bu ilçelerden gelecek oylarla açılan veya kapanan oy farkı
belirleyecek. Her iki cephede alınan belediyeler ve kazanılan oylar ile doğan
fark, iktidar veya muhalefet lehine bu eşit giden ilçelerde ya kapanacak ya da
artacak. Ancak her halükarda son ana kadar gelgitler yaşanabilir. Öyle ki belki
de uzun yıllardan sonra oluşan iki ittifak arasında kazanırken kaybeden,
kaybederken kazanan bir yerel seçim yaşanabilir.
Gerçi
sandıktır sonucu tam kestirilemez ama yavaş yavaş değişen veya katileşen
eğilimlere göre tahmin edilen oylar ve yüzdeler pek değişmeyecek görünüyor.
Açıkçası
büyük yarışın en fazla bir, bir buçuk puan önde tamamlandığı bir seçime
gidiliyor. Eğer son hafta tarihsel bir algoritma yaratılmaz ise şimdilik durum
bu...
Sonuç olarak
gidişi etkileyecek toptancı bir tavır olmayacağı varsayımından hareketle hafta
başı Büyükşehir Belediye Başkanı’nın kim olacağını kamuoyuna sunmak da
kolaylaşacak…
ESENLER
CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK…
Memleket
seçim önü ve sonrasıyla iki cepheli bir yerel seçime kilitlendi. Bu kilitlenme
kapsamında yapılan tüm istatistiksel değerlendirmeler ve incelemeler de
gösteriyor ki Esenler cephesinde fazla değişen bir şey olmayacak. Yani
Esenler’deki siyasi partilerin ama az ama çok verdikleri emek sandıklara
istedikleri oranda yine yansımayacak. Sandıktan çıkacak muhtemel oylar ve
yüzdelere göre hiçbir parti kazanamamış görünecek ve mevcut yerel iktidar
seçimi önde tamamlayacak. Sonuç itibariyle tüm partiler iktidarı muhalefeti
birlikte mevcut Belediye Başkanı’na çalışmış olacak...
Mevcut
belediye başkanının kazandığı iki seçimin oy yüzdeleri gösteriyor ki;
Esenler’de kilit parti SP. Ta 2009 yerel seçimlerinde, Belediye Başkanlığı’nda
AKP %47.5, SP 18.1, CHP 13.7, MHP 9.7, DTP 6.5, BBP 2.1, DSP 1.3 oy oranlarına
ulaşmışlar. Sonraki 2014 yerel seçimlerinde ise AKP %62.3, CHP %15, SP %7.6,
MHP %6.7, HDP %6.5 oranlarında kalmış. Yani bir önceki seçimin Esenler’deki
kaybedeni % 10 oranla SP. Eğer SP bu kez olağan tabanına söz geçirip, doğal
oylarına sahip çıkabilirse İktidar partisi kazansa da ciddi oranda oy kaybetmiş
olacak.
Peki, bu
mümkün mü? Görünen genel geçer-yüzer oyların bir kısmı bu kez iktidar
partisinden kopabilir. Ayrıca yüzdesi belirsiz Bağımsız aday fonksiyonu da var.
Ancak iktidarda yıpratıcı bir tesir yaratmayacağı aşikar.
Arada diğer
seçimler yapıldı ama istatistiksel olarak baz alınması gereken oranlar bunlar.
Ancak seçimler ittifaklar arasında gidip gelen bir formata çekildiğinden tüm bu
oranlar da yanıltıcı olur. Bu yerel seçimler açıkça başkanlık seçimine
döndürüldü. O nedenle tüm matematiksel öngörüler Cumhurbaşkanlığı seçimi
oranlarına endekslenerek yapılmalı. Toptancı bakılmalı.
Hal böyle
olunca Esenler’de iktidar partisi ve muhalefet açısından çarpıcı bir sonuç
ortaya çıkmayabilir. Bunca yerel ve devlet imkânlarının seferberliği de
düşünüldüğünde muhalefet açısından bir gelişme, ilerleme ve değişme uzak
olasılık. Seçimin aritmetiği kısaca muhalefet oyunu korur, iktidar partisinde
ufaktan yüzdesel bir gerileme söz konusu olur bandında. O kadar. Yani iktidar
iki üç puanlık bir kayıp ile aradan sıyrılır.
Diğer yandan
geçmiş seçimlerde sandığı çare görmeyen veya oy vermeye gitmeyen 40-50 bin ve
6-7 bin iptal edilebilir oyu da oranlama yaparken düşünmek gerek. Sonuç olarak
beş yılda bir gelen şans bu kez de iktidar partisinin yanında. Birçok ilçede oy
kaybı yaşayacak ve kaybedecek görüntüsüne karşın Esenler alışkanlıklarına devam
eder. Kamplaşma ve kutuplaşma dolayısıyla bir denge kurar ve Cumhurbaşkanı’na
sevgisini ispata yönelebilir.
Ayrıca
hiçbir siyasi partinin Esenler’de çıkış yapamadığı ve zirveyi yakalayamayacağı
saha çalışmalarından da belli. İktidar ve muhalefet sadece günü kurtarma,
mevcut koltuklarını kurtarma peşinde.
Son
tahlilde; Esenler’de 296.833 seçmen gözüküyor. Seçime katılım ve geçersiz oylar
dikkate alındığında seçim yuvarlak rakamla 240 ila 250 bin geçerli oy
çerçevesinde gerçekleşecek gibi. Bu oyun % 63,56 ila % 65.56 arasındaki oranı
ki ikincisi daha makulü yazarsınız iktidar partisine, çarpar böler çıkarırsınız
oyu belli olur. Kalanıyla da muhalefet belediye meclisi üyesi çıkarabilir mi
işte o hesabı yaparsınız. Asıl hesap zaten bu. Hepten tulum mu çıkar yoksa
muhalefet çıkarırsa kaç tane olur onun peşine düşersiniz. Maalesef yıllarca
yapılan, adı da siyaset olan durum bu. Kimse seçim kazanma derdinde değil.
Böylesi bir dert olmayınca da mevcut Başkan üçüncü kez o koltuğa güle oynaya
oturur.
Sözün özü bu
kez yine Esenler cephesinde fazla değişen bir şey olmayacak görünüyor. Şimdiden
hayırlı olsun…
UMUDA YOL...
Yaklaşık on
gün sonra, mart sonu yerel seçimler yapılıyor. Yani bu seçimlerde bahar ve
karakış arasına hepten sıkışan seçmen yaşamsal baskının ağır çıkmazında sandığa
gidecek. Fazlasıyla gerilimli, gitgeli bol bir süreç daha sona erecek. Ve
millet dağarcığa işlenenler doğrultusunda Umuda Yol arayacak. Yani umut
yolculuğu için son on gün...
Ama baştan
beri bir acayip atmosfer yaratıldı. Günlerdir politik küçültme ve kritik abartı
girişimleriyle yerel seçim, yerel seçim olmaktan çıkarıldı.
Başka havaya
büründürülen bir fonda, fondiplenmeye ramak kalmış memleket ve millet bu
seçimde ya genel iktidar tarafından formatlanışının gereğini yapacak. Ya da
genel iktidardan kurtulamasa da sendeletmek adına alternarifsel çıkar yol
arayacak...
Durum ve
sunum bu. Seçime özet bu. Sonuç on gün sonra...
Bir yanda
otuz yıla yakın kim yönetmişse yönetmiş formunda yakın geçmiş unutturulmaya
çalışılıyor. Bir yanda bariz ama yok sayılanlar zor bir hal millete
anımsatılıyor. Öyle ki akla gelmez safsatalara sığınarak çarpık düzenin
devamına dönük sistematik kodlamaya karşı, karşı çıkamayanlar bile kırılmadan
probaganda süreci işletiliyor.
Ayrıca
taraflarda mevcut oyların korunması çabası da üst düzeyde. O nedenledir ki
günlerce manasız, kirli ve kinci gayretler tüm karakter zayıflıklarını bir bir
açığa çıkardı. Açığı kapalısı boşuna veya değil ona millet karar verecek. Zaten
her biri güçlü göründükleri yörelere göre anakent için silme tepeleme oy
yükleme peşinde. Yani açık gizli politik toptancılık yapılıyor.
Bu ciddi
yarışı sinir ve sihir dayanmaz ölçülerde fukaralığa sürüklenenler görmezden
geliyor. Böylece kendileri de görmezden geliniyor. Yani boş verdimci bir
zihniyet palazlandırılıyor. Bu günlerden sonra belki de sırf bu yüzden iş yine
olacağına varacak.
Varı yoğu bu
seçim ertesi akla kara iyice belli olacak. Ve her seçimde olduğu gibi sisteme
sitemler anında başlayacak. Seçim kaygısıyla oyalananlar ve ertelenenler, ne
varsa geçimi on ikiden vuracak. Tablo ne olursa olsun değişmeyen işte bu acı
gerçek.
Sonrasında
şimdi gerçek ötesi davrananlar, aksi bilinç, acı gerçek ve türlü ilenç
üçgeninde bir beş yıl daha çile dolduracak.
O yüzden
seçim ertesi güncellemeyi şimdiden yapmak en karlısı ve en doğrusu. Zaten hemen
seçim ertesinde ben demiştim, ben söylemiştim suskunlarının dili beter çözülür.
Tam bir yıl evvelki gibi hayallerin ve beklentilerin kiminle gerçek, kime
gerçek veya kimlere hayal olduğu için bir beş yıl daha harcanır. Bu seçim
ertesinde de kimlere hüzünlü sabahlar, kimlere mutlu sabahlar doğacak görülür.
Geçmiş olsun ve Teşekkürler Türkiye bağlamında şu monoton seçim maratonu
nihayete erer.
Er ya da geç
tam on gün sonra 31 Mart belediyeleri dağıtır. Dağıtır dağıtmasına da dağılım
seçim ertesi irdelendiğinde yanlışıyla doğrusuyla havanda su dövmeyi getirir.
Ve her zamanki gibi bir şeyleri geçiştirir. Memleketten seçim manzaraları
eşliğinde kimyası ve coğrafyası kaymış bölgeler masaya yatırılır. Sonuç yine
sıfır olur. Hepsi o kadar. O kadarla kalır...
Oysa tüm
analizlerin ve istatistiklerin hemen seçim önü yapılması ve tutulması gerekir.
Öyle kıyı köşe saklanarak parti ve seçim dizayn edenler rakamlarla açığa
düşürülmelidir. Bu yapılmadıkça sabahın köründe sandıklara koşmanın da hiç bir
faydası olmaz. Çünkü herkes sonuçlara kazananlar cephesinden bakar. Kazanışın
neferlerinden olduğunu kanıtlamaya çalışır. Kaybeden arasan bulunmaz. Bulsan
olmaz.
O nedenle
Seçim metreyi yarından ötesi yok işletmek gerekir. Keskin bir viraj ve dönüm
noktası sayılmaması gereken bu seçimi yıkılmaz görünen krallık penceresinden ve
yıkabilecekler penceresinden tahlil etmek gerekir.
Yoksa herşey
eski tas eski hamam devam eder. İleride ise deva kalmaz, umuda yol bulunmaz...
FORMATLANMA...
İlerleyen
yaşla birlikte fors düşünce, geçmişi aklama gayesi ağır basar. Bu yaşamsal
baskıyla tek formata evrilenler de çoğalır. İşte bu çılgın çoğalma dolayısıyla
çarpık düzen asla değişmez. Değiştirilemez. Değişme olasılığı her zaman varsa
da şimdilik zor...
İşte bu
değişmeyen düzende sözü geçerlik ve saygınlık maalesef gösteriş ile bireysel
formu korumak maksatlı jimnastik çerçevesine hapsolur. Fora edilmesi gereken ne
varsa gözardı edilir. İnadına bir takım safsatalara bürünülür. Bu sonsuz arzu,
sınırsız istek ve aşırı tutkunun esaretindelik yarınları da resmeder. Ve mevcut
tabloya pastel renk olmak işten zannedilir.
Yani sözün
kısası bu formatlanma neticesinde paspal ve paspas düzeyinde bir dünya
yaratılır, resmen doormatlanılır...
Bu son
yılların formatlama ve formatlanma işgüzarlığı doorlanma aşamasına geldiğinde
ise önce hiçbir şey değişmez görünür. Sonra anlaşılmaksızın çok şey
kaybedildiği anlaşılır. Hep geriye düşülür. Fon müziği eşliğinde şanlı geçmişe
gömülünür. Bu kafayı kuma gömme adabından tüm artı değerler uçar gider. Tıpkı
eksi büyüme angajmanlığı gibi.
Böylece en
baştakinden en aşağıya, karada denizde, dağa taşa çekilen üç veya dört köşeli
forsların nişan özelliği de hedef tahtasına döner. Bu karanlık döngüde itibar
düşer. Sarmal sardıkça sarar ve forsalık başlar.
Ayni zamanda
eksik formülü daima büyük yanlışlara sürükleyen bu format, çağdaş ölçülerdeki
formasyonu da tersine etkiler. İzler birbirine karışır. İzmlerin bittiği algısı
ve yargısı yaygınlaştırılır. Etki tepki derken bugünkü teşekkül cereyan eder.
En olmazlar gerçekleşir.
Bunca
gerilimli gelgit ortamında zamanelikten olsa gerek teşekkür ve şükran
temelinde, bol kepçe nasiplenilen nizama boyun eğme yediden yetmişe artar. Ve
zamanla soyut ve somut rejimleri, insan doğasına uymaz hile ve dolapları,
dağarcığın kabul edemeyeceği anaforları sıradan görmek modalaşır.
Format
gereği açıkça tepkisizleşilir. Alenen duyarsızlaşılır...
İlerleyen
zamanla birlikte özlü sözlü atılan format uyarınca tabii ki her şey tabi sayılır.
Yolun sonu görünür ama pohpohlama vazifeden sayılır. Sancılı sisteme yamanılır.
Bu sistemsel
kodlama ile bilinene değil bilinmeze tasniflenme afra tafra kabilinde meziyet
görüldüğünden bozuk düzene mezelik bir yere kadar prim yapar...
Elbette bu
foretik cilalanma, kapalı oy açık tasnif sürecini de yakından etkiler. Bir
bakıma değişmez durumla baş başa kalınır. Ama her statükoda bile bir değişim
vardır; ama değişim yönünde değil, asla ve zorla değiştirilemez yönünde
gerileyiş.
Gerileyiş
alabildiğine seyreder. Çünkü bir kere giyilen forma zor çıkarılır. Öyle ki
hangi formda ve üslup da aktarımlar olursa olsun kulaklar tıkanır. Skor
üzerinden haklılık payandasına park edilir.
Yani asıl
mesele fark yaratacak formatların peşine düşmek yerine ilerleyen yaşın
tazyikiyle farklılığı öldüren formaliteleri hayata geçirmektir. Beyni asla ve
hiç düşünmeyecek formika yüzeye çevirmektir.
Hayatı
zorlaştıran beter kısır döngüye şartlı refleks göstermeyip, kapalı oy açık
tasnif fırsatı yakalanan her seferde şartlı destek ise bu formika aklın
ürünüdür. Ancak bu inat kutsal değişmezleri de zedeler.
Öyle ki bu
manasız formatlanma yüzünden hayat boyu uğraşılarak gidileceği öngörülen ve
kalpten arzulanan o muhteşem vahaya ışınlanmak da güme gidebilir...
FONDİP...
Elde, masada
ne kaldıysa yarından itibaren tehlikede. Bundan böyle fon üzerindeki varlıklar
katar katar satışa çıkarılabilir. Her an. Zaten yasası da bu işi
kolaylaştıracak biçimde yeniden düzenlendi. Başta THY, TT, Borsa İst, Botaş,
Çay, Halkbank Ziraat, PTT, Eti Maden olmak üzere fonda para eder ne varsa
minnet ve şükran ruhu ile yerli olmaktan kurtulabilir. Yakında yabancılara
geçebilir...
Geçebilir
çünkü Sermaye Piyasası Kurulu'ndan 'yatırım fonlarına ilişkin esaslar
tebliği'nde değişiklikler yapılmasına ilişkin tebliğ daha dün resmi gazetede
yayınlandı. Bazı maddelere fıkralar eklendi, bazı bentlere yenilikler
getirildi. Bu tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer denildi 5. maddesinde.
Madde 6'da ise bu tebliğ hükümlerini SPK yürütür dendi.
Peki nedir
bu hükümler madde 1'de 2013'te yatırım fonlarına ilişkin esaslar tebliğinin 15
maddesinin 6. Fıkrası değiştirildi; "Kurucu ve/veya yönetici tarafından
katılma paylarının fon adına alımı satımı esastır. Kurucu fonun katılma
paylarını kendi portföyüne dahil edebilir ve katılma paylarının satışına
başlanmasından evvel kurucu ve/veya yönetici tarafından fona avans tahsis
edilebilir."
Yine
2013'teki tebliğin17. maddesinin 1. fıkrasının d bendi de değiştirildi;
"TCMB, Hazine ve Maliye Bakanlığı ipotek finansmanı kuruluşları ve Türkiye
Varlık Fonu tarafından ihraç edilen para ve Sermaye Piyasası araçları için bu
fıkrada yer alan sınırlamalar uygulanmaz. Ancak bu bent kapsamında tek bir
varlığa yapılan yatırım fon toplam değerinin %35'ini aşamaz."
Görünen
Varlık Fonu teminat gösterilerek borçlanma yerine mevzuat satışa endeksli
yeniden düzenlendi. Yani Varlık Fonu resmen yatırım fonlarına ait esaslar
tebliği kapsamına alındı. Bu gidişle memleketin kalan en değerli varlıkları ya
ihaleli ya ihalesiz bir anda el değiştirebilir. Satış % 35 kapsamında ise
kimsenin ruhu duymaz.
İşte bu
durum, alındıysa ne oldu denemez denli vahim bir durum. Ayrıca sona yakın
olunduğu söylentisi de yaygın. Yaygınlaşıyor.
Bir yanda
ise bu özel durum 'varlık fonu sıfırlama muafiyeti' şeklinde telaffuz ediliyor.
Ediliyor ama Türkiye Varlık Fonu'nun satışındaki sınır bu tebliğ ile
kaldırılmış oldu. Yani Varlık Fonu resmen satışa açıldı. Pek yakında sınırsız
satışlar memleket gündemine düşebilir.
Ayrıca
Varlık Fonu'nun paravan olarak kurulduğu da gün yüzüne çıkmış oldu. Ve sıcak
satışlara bir adım kaldı.
Tek çatıda
toplanmış büyük, önemli ve en değerli tüm kuruluşlar için tehlike çanları
çalmaya başladı. Ekonominin iyice dibe vurduğu aşikar şu günlerde ve sonrasında
tek lokmalık veya fondip satışlar kapıda.
Bu tek
lokmalık veya fondiplik acı durumu görmek ve seçim geçim dönemlerinde ona göre
davranmak lazım.
Yoksa herşey
için çok geç olacak gibi...
KÜÇÜLTME
SİYASETİ...
Beş yıl
önceden hiçbir farkı yok. Yine küçülme siyaseti. Uzun yıllar doğruya ve güzele
değişen bir siyaset dünyası artık yakalanamayacak gibi. Yukarıdan aşağıya hep
kirli, kinli ve kinci gayretler. Ganimetmişçesine paylaşılan karakter
zayıflıkları ve zaaflar...
Evvel emirde
etrafa hayâ ve terbiye cakası atılırken, silme tepeleme ideolojisizlik. Azar.
Siyasi hava böylesine mükemmel ve mükemmeliyetçi dozda giderse beş yıla kalmaz
bir erken seçim arefesinde tek kelimesi değiştirilmeyecek makale şimdiden hazır…
Nitekim öyle
olacak. Devlet eliyle tez elden yeni seçim alevlendirilecek. Çünkü beş yıl
önceki durum bugün aynen tekrar ediliyor. Balkon konuşmalarıyla da
düzeltilemeyecek havada politik toptancılık…
Kimin olduğu
hiç önemli değil. Miting miting hep ayni fütursuz hava. Salmalanan korku
imparatorluğu. Habire hapis dayatması. Bağırtı çağırtı. Bitmeyen yersiz kavga
ve kuru gürültü. Hırs ve öfke. Sihir ve sinir bozucu kavramlara sürüklenme.
Hepsi ucuz rey avcılığı.
Beş yıl
evvel fukaralık biter, ele göze kuvvet gelir diye reyler bigüzel basıldı. Ama
yine ayni atmosfer. Yine göze çomak battı, toprak çoraklaştı ve en bariz
saptamaların ötesinde memleketin her karışına musibet musallat oldu.
Habis uru,
oynak kuru, obursu talanı, kuyruklu yalanı görmezden gelerek gaza gelenler,
acayip vurdumduymazlığın tesirine girenler, yine baş rolde. Zikri, fikri,
hakikati ve felaketi birbirine karıştıranlar yine işbaşında...
Ve bu
boşverdimsel zihniyetli, zorlu işlerden sıyrılma mantıksızlığı yine görünüşe ve
şöhrete aldanacak gibi. Basiret ve feraset yine bağlanacak sanki. Böylece iş
yine olacağına varacak...
Sonuç
itibariyle görünen köy kılavuz gerektirmez, seçim ertesi bir beş yıl daha zırıl
zırıl sızlanmalarla boşa harcanacak. Gün gelecek ağdalı şükranlar unutulacak.
Yerine gırla gider ve hızla sitemler sallanacak. Asla pişmanlık hissiyle
bağdaşmayan kelepir laflara sığınılacak. Tamuya yakınlaşma perçinlenecek. Yani
her seçim öncesi ve sonrası bu biçim. Cümlesi cümlesine, cemi cümlesi birbirine
benzer.
Öyle eşsiz
ve denksiz kurgular birbiriyle yarıştığından akıl sıçratan vaatler, arsız
maharetler, yığma yağcılık, süflü lümpenlik ve fahiş yeminler, tasdik mührüne
yön tayin edecek. Her yerde veya hiçbir yerde ayni tafra ayni yafta. Seçim
geçim derken sonuç budur aslında…
Nice yıldır
seçim buyruğu buyurgan, kamu savurgan, özgür dünya yalan, yönetenler zorlan
oldukça, seçmen kuyruğu usülden, tanzim kuyruğu varlıktan uzayınca seçimler de
ucuzlar. Her ucuz seçim diğer seçimleri beklemeyi, sandığa koyulmayı getirir.
Oysa gerek yok bol bol seçime gitmeye...
Çünkü işin
aslı başka. Başa gelebilecekleri hissedebilmektir seçmek. Başa gelecekleri
seçmek değil. Her seçimde yerelde genelde bu ikisi birbirine karıştırıldığından
beş yıl öncesi de ayni beş yıl sonrası da. Bir beş yıl sonrası da şimdiden
besbelli...
Yıllar yılı
kapkara bir karanlığın çöküşüne rağmen yabancı bir memlekette yaşıyormuşçasına,
her şeye yabancılaşarak karart ve kurtul kibriyle, aklı yele, idealleri sele,
reyleri teslimiyete harcamak alışkanlığı devam ettiği sürece beş yılı da bir on
yılı da...
Yani tek
kelimeyle sustuk kaldık, sus pus olduk susturulduk günleri çok yakın. Pek
yakında. Zaten bilince yasak, bilinene ambargo, ilence suç uygulaması da var.
Günah sevap da birbirine karışmış. Başka ne olsun.
Bu seçim
öncesinde öyle bezdik, böyle usandık, beter yorulduk ki dillendirmek de güç.
Ertesini düşünmek de güç. Onca fazla atmasyondan hafızalarda, gönüllerde
kızgınlıklar, kırgınlıklar kalır.
Birileri ve
bir şeyler yine kala kalır. O kadar...