HESAP KİTAP GÜNLERİ…
30 Aralık 2022 Cuma
HESAP KİTAP GÜNLERİ…
23 Aralık 2022 Cuma
ÇIPLAK KORİDOR KORBANI
ÇIPLAK KORİDOR KORBANI
Loş bir koridor
yapayalnızlar koridoru
çırçıplak
Gülüm bu körkuyu kutlu
kurganım.
Labirentte bir loş
koridor
cıscıbıl
takımyıldızlar galaksiler korbanı
koftiliği sinsi kara
delikleri bile üşütür
evreni baştan savıcı
gücenik ışıklar ışıtır.
Hiç ilgilenmem artık
başka dünyalarla
başa bela paralel
evrenlerle
karanlık madde ve
karanlık enerjiyle.
Özgürlük tüm
ihtiyaçların özü
Gülüm göster
maharetini biraz cesaretlen
hafif uykulu gözlerin
baştan çıkarıcı
çıplak tenine giy beni
baş tacım.
Özle ve özlen.
Özlem hoş bir
karakter...
Dönme dolabın en dibi
dibin dibinde
eceldeyim bumburuşuk
çehrem kara gözlüklüler
tuzağında yasak
çilem koyu gecelerin
kucağında tutsak
terinle teninle ütüle
her zerremi ilk hecem
en şık en zarif en
doğal
anadan doğmalığına giy.
Çatışmaya girer gibi korkuyla
karışık
şirince karış kanıma
sanatsal duruşla otur
pufuna taran
anlık dokunuşlarla
uyar aklımı.
Ufala ışık kırınımlarını
benliğimden içeri
dirençle yaşa ve
yaşat...
Peşimde loş bir
koridor zıplıyor
çıplak çatlak bir
şeytan çıkmazındayım
ıslak düşlerin
serinliğinde
serden geçip çıplak
tenime giyerim seni.
Başak sarısı hevesim
boşluğa asılı
Aslım nefesin nefesime
mahirliğini katsın.
Uykucu bir tutam
yıldız ışıtsın göğü
gönülden içeri loş
koridorlar korbanı
usturuplu aydınlansın
çırılçıplak.
Pertev baş tacımdır
ilelebet...
Çıplak tenin şavkır
loş koridorlara
bir yaz güneşi
aldanmasıdır her hazan
kırpık kırpık anılardan
kalan
şevki zevki peyki sonradan
hissedilendir.
Çıplak bir duygudur
aklı karıştıran nazan
giysi ve çıplaklık
üzerine harmanlanan.
Tarihi bir
yanılsamadır nalan.
Loş koridorun yamasız
ışığında
bebek gibi emekler
zemheri çıplağı.
Korakor anılar
yumağından bir ilmik sökülür
en çıplağından baş
tacı edilen
tüm dokulara en hassas
dokunan
kor ateş korbana
dökülür.
Genel yargı loş
koridor yazgısıdır…
Çıplak koridor
korbanında
Deniz yangınına kan
kırmızı pareoyum
sakınmadan sarın eksik
parçam
elim belim dilim
paramparça.
Hayalim en can alıcı
parıltılar bezekli rengarenk
sar eziklerimi
oyunbozanlık etmeden
boş ver mızıkçı koridor
sakinlerini
loş liboş bataklığının
karabataklarını
ne oyum ne buyum
istemezim maskaralığını
dikalası sensizlik diğer
herşey koca yalan.
Hoş kokulu karın
yumuşağına yatır korkularımı.
bir batında doğur batan
güneşe
Denizi deryaya sinsin
kokun
kara gecelere gökyüzü
masmavine kar.
Kim içinde yarasın kime
yaratılmışsın vazgeç
durulma zamanı çoktan geldi
de geçiyor
durma çıpıl çıplaklığına
sar bedenimi.
Vücuduma nefes aldır
enginlerde en derin
maviye saldır
ıslak düşlerin
serinliğine ser ateş başımı
deliren düşüncelere
doğayım yeniden.
Lahitlere titrer vahşi
ruhum
çıplak beden üzerine
ipek tül alışkanlığındayım
kentin kırmızı saçaklarına
sürülsün abıhayat
sensiz damarlarım
çırılçıplak.
Her kıvrımında bildik renk
billur ses
gramofonda cızırtılı bir
taş plak
helezonik şarkıya cız
etsin yaralı yürek
yürekten çıplak
dudaklarına sür beni.
Altın lepiska saçların
gölgesinde öp
al basma parlaklığını
giydir
çatlayan cildimin
kurumuşluğuna
dumanlı gözlerinin
yeşiline hapset
tüm varlığımı çıplak
ve ıpıslak.
Dağ başını ateş almış
ateş ateş ışıyan
vücudunun ahengine
organize kurulsun yüce
divan.
Ölü hücreleri
yenileyecek bir kıvılcımsın
sütbeyaz su gibi akan.
Pul pul soyulan
soyunukluğunla doyur hafızamı
nasıl zevk alınacağını
bir bilsem
hafif köpüklü ve saf
sütlü öğret
azı karar narince ve
yeterince azıt.
Bendime kemikleşen
desenler anadan üryan
gör benliğimi sor anla
ve beni bana anlat.
Dertler şahı Derdodur
bereketlenen…
Leylim loş çıplak
koridor korbanında
lacivert siyah denizi
çek üstüne
çırçıplaksın üşüme sevindir
bendenizi
baştan kara ışık baş
tacı aşk sönmesin
gül kokan nefesin son nefesimdir…
Dor düzeni bir
korgandayım
loş koridorun dibinde
hoş bir düş
o düşü düşer kalkar
sahibine saklarım.
Uykunda hafifçe soluna
döndün
örtündüğün parçalı
bulut mavisi gök kubbeydi
gökkuşağı yansıdı çırçıplaklığına
aksisedayı takımyıldızlar galaksiler duydu
Samanyolu utandı
ikimizden.
Loş koridor ışıdı
güller soldu.
Çıplak koridor
korbanında
kurban olduğum sol
yanım kurudu...
20 Aralık 2022 Salı
KÜFÜR POTANSİYELİ
KÜFÜR POTANSİYELİ
Varlık ve güce, durum ve konuma endeksli eylem yeteneğidir
potansiyel. Sosyalizasyonun da temel dayanağıdır. Ancak asosyal alışkanlıkla kalpten
geçenleri ve kayda geçenleri gizlemek ve örtmek resmen sıfat kaybını getirir. Sıfatsızlık
manalı manasız küfür potansiyelini hareketlendirir. Bu potansiyel kötüyü iyi
iyiyi kötü, olumluyu olumsuz olumsuzu olumlu gösterme ve işleri böyle yoluna
koyma vasfını tesciller. Katmerlenen küfrü adet edinme vaziyeti erinde geçinde varlıkları
inkâr etmeyle sonuçlanır. Ağırdan varlığını hissettiren potansiyel tehlike ise
elit avam, küfür inkar çakışmasıdır…
Kendi potansiyelini kendisi belirlemeyenler, bu işlevi
başkalarına bırakanlar asla durum analizini doğru yapamazlar. Oysa başkasının
peşine takılanlar değil kendisiyle barışık olanlar kendi markasını
konumlandırırlar. Çevresindeki gelişmelere objektif odaklanabilir, başlangıç ve
sonuç arasında farklılık ortaya koyabilirler. Başından büyük işlere girişmekten
hem çekinmez hem de kendini alıkoymazlar. Dilin ucuna gelenleri bizzat küfür
potansiyeline bulaşmadan hedeflendirirler. Tersine bir ruh dünyası ise modern
görünümlü küfürbazlarını türetir…
Sözü kaba saba sövgülere bağlamak, yazıyı sokak ağzının
küfür mahiyetinde savurganlığıyla örtüştürmek resmen potansiyel sapmadır. Sapkınlığın
saflıkla tercümesidir yani potansiyel pratik küfre yöneldikçe küfran netleşir ve
gelişir. Sövüp sayma tavrıyla hedefe kilitlenme, söylevden uzaklaşan kendi
sövücülerini yaratır. Toptan övüntü sövüntü sarmalına girilir. Potansiyelini
kiralayanlar ile ahmak yamak ortaklığı kuranlar yüzünden sarmal genişler ve
küfür konseptine bel bağlama sıradanlaşır. Oysa hiçbir mazeret küfrü ve
küfretmeyi haklı kılmaz…
Bakış açısı baştan kara olanlar açmaza düşünce, sorunlar
çözümsüzlüğe bulanınca gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalır. Artan araç süreç
bunalımı her sıkışmada küfre düşürür. Problemler küfürle halledilmeye çalışılır.
Resmen küfür potansiyeli tüm faaliyet alanlarını direkt etkiler. Hatta tekleyen
işleyişi yenileme gayretlerine bile küfrün günlük hayata sızan unsurları
karışır. Kısırlaşan politika ona göre ayarlanır.
Politik duyarlılık es geçilir, duymazdan gelinemeyen her
negatif gelişmede incelikli küfür geleneği kullanılır. Sürekli gerginlik yaratmak,
her şeyi iç politika malzemesi yapmak politikayla özdeşleşir. Bu küfür odaklı tavrın
hayata geçirilmesiyle politika zedelenir. Yani yeni iktidar dizaynı için kutuplaştırıcı
politikalar yaygınlaştırılarak, çatışmacı siyasi anlayış egemen kılınır. Piramidin
temelini ise küfür stratejisi oluşturur. Diğer yandan küfrün eski Yunan ve Antik
Roma mirası olduğu bilinmez, bilinse de görmezden gelinir. Dobra olmak ile
küfür türetmenin aynı şey olduğundan dem vurmak gibi gaflete düşülür. Yaratıcılığın
küfre endekslendiği bu politik duruş resmen iktidarda kalma yollarından biri
olarak görülür.
Kaos dönemlerini bir türlü atlatamayış, kendi potansiyelini
boşa harcama, mevcut potansiyeli üçe beşe yok pahasına lafta özelleştirmeyle eritme
yüzünden güncelliğini korur. Uzun süren kriz süreci devletin bütünleştirici ve
birleştirici gücünü iyice tırpanlama, resmen açıkça küfür potansiyeli
kullanılmasa da üslup değişkenliğini başa çakar. Seçeneksizlik orantısız sallanınca,
seçmece ve sistematik küfürlerle resmen itibarsızlaştırma pratiğine dönülür. Populasyon,
popülist kültürü, politik küfürleri tartışmadan kabul eden makul gören
atmosfere itilir. Bu küfürbaz ve antidemokratik üslup, politik aktivasyonları
toptan küfür kültürüyle biçimlendirir.
Bu etkin ve yetkin biçimsizliğe mutlaka yeni ve demokratik okumalar
geliştirilmelidir. Yoksa mevcudun devamı yepyeni cana okumaları gündemine alır.
Zaten teori fakir pratik küfür olunca varlık ve güce tapınma pik yapar. Ana
amaçlardan sapılır. Küfürbaz sapkınlık potansiyel tehlike olarak gelir tekrar baş
köşeye oturur.
Bilinen gerçeklik, bu küfür potansiyelinin zamanla tahtı bahtı
dip yaptıracağıdır…
19 Aralık 2022 Pazartesi
DENİZ KALIR BEN GİDERİM AKILLIM…
DENİZ KALIR BEN
GİDERİM AKILLIM…
Denizi beklerken daraldı
belleğim
baktım Ekim
Devrimi arifesi
ayı yıldızı bildim
kainata bağlandım
unuttuklarımı
öğretecek sendin akıllım.
En beter
ayrılılıkları bitirecek beklediğimdin
avuçlarıma pespembe
doğdun.
Deniz koptu geliyor
dedim hemen
yeşil kaftanlı
yarım adadan
dibi delik
filikayla uzaklaştım.
Deniz beklerken duramadı
yüreğim…
Bebeğim bir rüya
gibiydi yolculuğum
battım çıktım
vurgun yedim ölmedim
dur durak bilmeden
duruldum.
Zor biter aykırılıkları
sonlayacak sendin
belliydi alnıma
yazılan ismin
cinsin cismin
cibilliyetin.
Busbulanık Tuna öpünce
Denizi
ayak bileğinden
saç tellerine ıslak
minik ellerinle
asıldın yosunlu halata.
Misyonum maskotum
atıldın hayata.
Denizi gölgelerken
kara bulutlar
Güneşe döndüm
aklımı
Alınterimde gördüm
yazgımı
Deniz kalır ben
giderim akıllım.
Biyografimiz bir
bizim.
Biz özümüze gönlümüze
akan patikalarda
gözünü budaktan
esirgemeyenlerdeniz
Yolu doğrulayan
yolcularız.
Halatın ucu acı
tatlı bir hayat
bomboş belki boşa
hasat.
Olsun varsın
akıllım
Ekinden kasvet
biçecek kör orak
kızıl ateşte kara
demirleri dövecek çekiç
işte deniz biz bu hasreti
çekenleriz.
Derdom dertler deniz
olacak aldırma
Ve Deniz yine Denize
sevdalanacak unutma.
Bir derya ki
boncuk boncuk terleriz
izimizi gizimizi sürer
eril aksular
işte biz bir damladan
davaya doğanlarız.
Can canayız
kristal cam gibi parlak
Asıl hayata canla
başla yok korkmak.
Biyolojimiz bir
biriz biz
dizi dizi
incilerdeniz çabuk inciniriz.
İncir çekirdeği
hesaplarla yar yaren incitme
halatın ucu ucu
bucağı olmayan bir deniz
Deniz doğar ben
ölürüm akıllım…
Koptu geliyor dalga
dalga Deniz
yemyeşil bir adaya
sürgün ibrail
apansız beliren
kara boşlukta
boncuk boncuk
ilerler eski tüfek gemimiz.
İşte biz bizi
yıkamayan o zıpkın dalgalara
damla damla karşı
koyanlarız.
Aklının bir köşesine
yaz
Biz sen sen de
biz.
Korkma asıl
küreklere bizimle.
Biz biriz, yüz
biniz, milyonuz, milyar
bir gider pir
geliriz unutma.
Ben giderim Deniz
kalır akıllım.
Akıllım ben
giderim Deniz kalır…
1 Aralık 2022 Perşembe
YAĞMUR KAÇAĞI
YAĞMUR KAÇAĞI
Buralarda
günlerdir kindar bir yağmur
sol yanım kor
kömür
göç kaçak geçen bir
ömür.
Ömür törpüsü özlem
sizlere ömür…
Dünya yükü düşüncelerle
demlenirim
her dem kindar yağmur
kaçağıyım…
Buralarda çelik
soğuğunu gömen bir yağmur.
Dem demin hem
zemin üstüne
bugün ölsem ki ölürüm
ne gam
yıllar var dur durum
karıştı
çoktan başıbozuk her
şey
velhasıl içime
damlayan bocalamalardayım.
Bilsen dost ne kindar
yağıyor
kapulara bacalara
kamu illeti tamu
bereketi.
Ardıç kuşlarının
kanatlarında bir garip ateş
menzil günah cephaneliği.
Cep delik cepken
yırtık tabanlar patlak
kızışan dem ana damarları
kapatıyor.
Buralarda günlerdir
ar damarı çatlatan
kindar murdar duvar
yağmur bulutları…
Kurulmuş karanlıklar
korganına
kallavi yalan karantinasını
kuran.
Tamını tayfasını
yıkan bir tufan
tayini tafrası arkları
yalayan heyelan
densiz yağmurun nefesini
kesen eksik iman.
İmanıma dinime buralarda
günlerdir bir yağmur
sağanağa tutulanı
avanak ediyor
eşşek sudan gelene
dek ıslatıyor…
Camlarda günlerdir
istilacı bir deli yağmur
Canlar daralmış yorumsuz
konumlardayım.
Yağma düzen yığma medeniyetsizlik
Pikinden dibine merkezden
etrafa yılışık azgınlık.
Eşraf neyler ne
yapar yarın bu insanlık
Vallahi kimsenin
umurunda değil.
Buralarda
günlerdir kınından boşalmış bir yağmur
konu gittikçe yoğunlaşan
yağmurdan öte diyar
konu komşuyu derinden kuşatan yarın korkusu..
13 Ekim 2022 Perşembe
SANSARYAN SALDIRISI...
SANSARYAN SALDIRISI...
23 Eylül 2022 Cuma
ZEHİR VE ZEHHAR…
ZEHİR VE ZEHHAR…
Yerdegezen sinsilik, her yere sürünen caka satar aymazlık ve
hiç yersizs ürdürülen sere serpe hainlik resmen serpentes simgesidir. Akaryakıt
çalımlı, sere serpe yalımlı sürünen sakıt serpentes alt takımı üyelerinin teni birbiri
üstüne çullanan pullarla kaplıdır. Bu allama pullama tabaka, vakti gelince vücuttan
sıyrılır ama kutsal arınma asla gerçekleşmez. Çünkü arsız serpentler, sınırsız
dürtülerle ve hareketli çeneleri vasıtasıyla, kafasından büyük avları yutmaya
ıkınırlar. Salgıladıkları zehir avı eritir. Sinergasiloz çatal dil, ağızdaki
yarıktan dışarı sarkar ve kara mamba kör kapıların ardında sonsuz serinliğe
uzar. Zehir ve zehhar diyarına zinhar panzehir…
Serpentler ilkel,
dinsel, cinsel yaşamda, gizemsel ve büyüsel öge olma özelliğiyle dünya öncesi
varlığı mitleştirir. Kıvrımlı iblis moduyla mitolojide belli çıkarlar için
karşısındakileri sömüren role bürünür. Sosyal yaşamda ise bir seri vakada,
serpent kafalı derbent insanı bedenli, sürüngenliğin kavisli kurnazlığı
sergilenir. Öz yaşamla sınananların ve özellikle olur olmaz zırlayanların
tümünde snake şeytanlığı, sessiz ve sinsi snopluk fışkırır. Emanete hıyanet eğilimli,
tılsımlı tıslamalarla snake dansına kalkışanlar, snake pit diplemesi ile
serpentis piki arasında yüzsüzce tırmanırlar. Tırısa geçilince bireysel
duyarlılıklar zehirlenir, hayvansal ağulu tek bir ısırık yeter. Zahar külliyen zarar.…
Islak ısırık zehirlenmesiyle birlikte akıl ötesi kin, akıl
dışı düşmanlık ve beter kötülük yerleşir cıvıyan zihinlere. Sokma akıl, softa
garezi ve gereksiz diş bileme sürülür kılcal damarlara. Ara yerde kalınca ophido
bocalamasına tutulanlar yüzünden hayat zehir olur. Zahiri hayata hepten
borçlanılır. Ancak mutlaka hesapsız kitapsız sürüngenliğin ve hayasız saldırganlığın
hesabı gün gelir verilir…
Yerdegezenler, çene ve karın kaslarını gıdıklayan titreşimlerden
beslenirler. Duymazlar, yalan yanlış hissederler ve korkuyla titrerler. Duygusuzluk
tavan yaptığından üç beş adım sonrasını dahi görmezler. Itırları koklayamazlar,
hatır bilmezler, salt uzun ve çatal dillerini kullanırlar. Zehirledikleri avın
peşini bile körlemesine sürerler. Pusu kurup, punduna getirip, yakalayıp
yutarlar. Çünkü diş dibinde sakladıkları peptit karışımlı zehir, avın kas sinir
iletisini keser, kalp uyarım sistemini bloklar. Halden bilmezler yüzünden anında
şok hali…
Zevkle zerk edilen zehre karşı duramayış, zevke zevahif duruşu,
durduk yerde denge bozgunu ve yön sapması yaşatır. Mort hali ve mortal sin
hevesi, hayatın uyumlu düzenini, zihinsel ve duygusal uyumu, tinsel ve dinsel
ahengi bozar. Böylece bozuk düzene sıvanılarak, yerdegezen serpuşu takılır ve puşti
sürüngenlik başlar. Kemik plaklanma ve yalan yumurtlama süreci, ziftli asfalt
yüzeylere yayılır. Yanılgı anlaşılınca gerçekle yüzleşmekten korkulur. Herpeton
bilinçsizliği suda ve karada tuhafçalığı, turfanda gerilemeyi günceller. Günler
günceler reperkusyonu repertuara stoklar. Zehirli kıl kuyruklara kapalı durak
sendromu sızar. Yakalandığı yerde akla zarar…
Sel gibi vuran sere serpe sürgünün üst takımı ağır kusurlu
kuyrukçuluk ve serpentes teslimiyetçiliğidir. Serpent çalgısıdır uluorta
çalınan. Çalınan hayatlara serpelenen ise günden yarına ertelenen nokta
vuruştur. Vuslata yakın serpençelere rast gelineceği gerçeğidir akla yamanan. O
yüzden pullu dilekçelerle, puslu dilenmelerle, paslı sıvışmalar yeğlenir. Hepsi
boşa hille. Sıvışık hallerin ve yılışık gevelemelerin, gemi azıya almış hale
büründürülmesi de kurtarmaz kumpasçı takımını. Zeval zevatı…
Emniyeti elden bırakarak amniyot omurgalı etçil serpentlere
öykünme ölümdür. Ölümden beter olma, başta soy çizgisi evrilmemişlik, iskelet
ve kıkırdaklar barındırsa da kendi içlerinde sınıflandırılması gereken
omurgasız hayvanlıktır. Umursanmayan sindirim bozukluğu ve doymaz açlık
hissettiren etobur beslenme alışkanlığıyla serpentis alt kümesine düşmedir.
Formika masalarda fornikatör iptilası ve iptidai akılla iptal girişimleri, forumdan
kolayca sepetlenir. Serpentvari hayat hevesiyle sürgün veren kurguda coşkusal
rezillik, kurvatura cinslik, sere serpe serpentlik ağır basar, kusur perdesi
aralanır. Piyes başlar başlamaz perde iner…
Serpentes,
milyonlarca yıldır nemli toprak, ot dibi, taş altı, orman, su, çöl, kayalık,
çayır, çimen, gölge, güneş, kızılötesi hasılı yeryüzü habitatında habisini
aranır. Hayra yorulmaz sinir sistemini felç eden tahribatla masum hayatlara
dadanır. Periyodik deri değiştirmelerle, katakulli dökülmelerle, silme
silikleşilir. Küllenemez genetik yanılsamayla serde sürüngenlik, arza geçme,
arzdan arşa haddini aşma, arsızlığın kulpuna yapışma uğursuzluğu sergilenir. Bu
sere serpe serpentes familyasına aşkın düşkünlük ve aşırı taşkınlık asla
hafifletilemez, affedilemez. Kahır dergahında sabır gerektir belli zaman. Kâh
zehirlenmeye neden olan mikropların halline, kâh nalına kâh mıhına, zıkkımın
kökü, ziftin peki hazırlığıyla geçer zaman ve…
İşte o zaman, çok sıkıştığında deri atmalara rağmen tatlı su
serpentesliğinin zehir zehhar diyarında kalan ortalama ömrü taş çatlasa üç beş
yıl. Zehir zemberek zinhar zehhar…
1 Ağustos 2022 Pazartesi
DİN İMAN, VAR YOK ARASI AMA…
DİN İMAN, VAR YOK ARASI AMA…
Ağustos’un ikinci haftasına kadar sürecek bir kültürel
etkinlikte, daha üç beş günlük dinleyici konumunda ciddi bir sosyal iletişim
bile iktidar erkinin hiç arzulamadığı çıplak gerçeği gözler önüne seriyor. Görünen
o ki dinden uzaklaşmalar hızla devam ediyor hatta yaş seviyesi de gittikçe düşüyor.
Hem de dine karşıtlık bağlamında güncel siyasete endekslenen salt radikal söylemlerle
değil, dinlerin varlığını tanımlayışın ve Tanrı’yı sorgulayışın içini doldurma gayret
ve arayışlarıyla. Öyle ki, kıyısından köşesinden radikal dine bulaşmışlar ve
muhafazakâr kalmaya yeminliler dahi kopuş olmasa da gizlice dinde oluş
bocalaması yaşıyor gibi. Yani resmen din, dinden soğutuyor. Dinde var olanlar
ile yok olanlar çıkmazında büyük bir kırılma yaşanıyor. Hele ki hayata işleyen
din var iman yok, iman var din yok paralelinde kuşkular çoğaldıkça asıl yıkıcı
sarsıntının çok yakında vuracağı besbelli…
İlginçtir din her şeye hükmeder, katiyetle hükmetmelidir
düz mantığının hiçbir dinle bağdaşmadığı dile getirilerek aslında dinlerde yok
olanların dine katıldığı ve dinin aslı böyledir var sayılıp dayatılmasına üstü
kapalı bir isyan var. Nice dinde var olan ve hala varlığını sürdüren olmazsa
olmaz ritüellerin, kesinlikle dinlerin kutsal metinlerinde olmadığı hiç değil
ise kısmen araştırılmış, cesaretle dile getiriliyor. Dinin gereği unsurların
dışına çıkılıp, sonrasında ilahi emir görülen din dışı ibadetlerle büyük
hataların örtülmesi de hesapların kolayca kapatıldığı inancı da açıkça
reddediliyor. Asıl sıkıntı buradan doğuyor sanki. Sıkça rastlanılan en çarpıcı ifadeler,
her alanda din hakimiyeti ve din dayatmasına dair ve tırnak arası verilene çok yakın;
“Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim sahte
tanrıları reddeder de Allah’a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır…”
Açıkça gözlemlenen özellikle çocukluktan kurtulma
yaşına dek inmiş din iman açmazına sürükleniş. Günden güne dine güveni sarsan ise
din içine yedirilen yoklar. Bunların topu bir kalemde yok edilmedikçe din
dışına savrulmalar daha da artacak gibi görünüyor. Diğer yandan çok ciddi tehlike
doğabilir, ağır bedeller ödemeye veya ödetmeye dönük süreç dine bakış
çerçevesinde kolaylıkla hazırlanabilir…
Madem din iman yoksunluğuna doğru bir yoğunlaşma var o
yüzden okumak, özgün kitaplar okumak, elbette dinin tek kaynağı temel dayanağı kutsal
kitabı da hakkınca okumak şart. İnanılmaz biçimde özgür ve özgün perspektifte
dini konulara değinen kitaplara ilgi büyük. Doğru kaynak sorgulaması çok. Kutsal
metinlere kendi dilinden bakanların anlaşılması zor bir kitap değil saptaması
da bir başka ayrıntı. Kitabı anlamadan salt sevap için okuyanlarla ayrışma noktası
da bu olsa gerek. Kitaba göre yeryüzünde Kitap dışında haram helal koyacak gücün
olmadığı görüldüğünde mevcut kurgu dine bakış açısı içten içe değişiyor. Bir diğer
karşı çıkışta Arapçanın kutsal dil gibi dayatılması, Arap gelenek göreneklerinin,
örf adetlerinin sözde sünnet babında dine yamanması. Açıkça Arapça dua, namaz
ve ibadet zorunluluğuna muhalif kıpırdanışlar azımsanamaz boyutta. Hatta Ayetleri
veya duaları belli sayılarda okuyup üfleyerek şifa beklemek, Tüm şefaat
Tanrı’ya mahsustur, başkaca şefaatçi yok realitesiyle çakıştığından bahis
açanlar var. Duaya el açmak, âmin demek mecburiyeti yok, ölmüş için ziyafet
vermek yok. Telkin, talkın ve ıskat yok. Abartılı salâ çağrısı yok. Kabir
hayatı, kabir azabı yok. Kitapta Kelime-i şehadet, Amentü yok. Kutsal kitabı
okumak için illaki abdest yok. Ama hiç yoktan var edilen, vardan yok etmeye
çalışılan, kutsal ana kaynakta olmayanları nedense mevcut dinde var edenler var,
işte onun için dinden kaçmalar var diyenler var…
Din iman, var yok arası imajı çizilse de gizliden
tinsel medcezir yaşansa da dinsel doluluk hat safhada. Hatta dinde ne yok ne var
sessiz çoğunluktan çok iyi bildikleri de bir gerçek; Dinde akıl ve bilim
karşıtlığı yok. Din kullanılarak para kazanmak yok. Kitap
evrim teorisine karşıdır diye bir şey yok. Âdem ilk insandır yok. Âdem Havva
hikayesi yok. Elma ile yılan yok. Dinde
müzik, resim, fotoğraf, şiir, heykel, satranç haramdır yok. Erkeğin üstünlüğü,
kadının erkeğe itaati yok. Halifelik gibi özel bir kurum ve makam yok. Babadan
oğula geçen saltanat yok. Dini yaymak için ülkeler fethetmek yok. Mezhepler
yok. Aynı dinden, aynı mezhepten olmayana düşmanlık yok. Bir şeyhe veya
tarikata bağlanma yok. Sorgulamadan bir fikre, bir şahsa tabii olmak yok. Mesih
ineceği, deccal çıkacağı yok. İç kapı dış kapı, tekke zaviye, tasavvuf, şeyh,
şıh, seyyidlik yok. Ermiş, evliya, Allah dostu, himmet ve keramet sahibi yok.
Tanrıyla, Peygamberle görüştüm, gülüştüm konuştum sahtekarlığı yok. Türbecilik,
türbeden dilek dilemek yok. Dinden çıkanın, namaz kılmayanın, oruç tutmayanın,
içki içenin, zina yapanın öldürülmesi yok. Recm yok. Zinada kadın erkek farkı
yok. Mehdi yok. Miraç yok. Kadercilik yok. Sırat Köprüsü yok. Kıyamet
alametleri yok. Cehennemde yanıp çıkma yok... Yani yok oğlu yok…
Çekinmeden dini ritüellerle var edilmiş ve dinin özüne
girmiş nicesini de bir çırpıda sıralayabiliyorlar; Kutsal günler, haftalar ve
kandiller yok. Mevlit yok. Salavat yok. Tevbelik almak, tevbe vermek, rabıta
yapmak, dönmek, kafa sallamak, kendinden geçmek yok. Teravih yok. Kaza namazı
yok. Sünnet namaz zorunluluğu yok. Cuma namazı sadece erkeklere farzdır yok.
Kadının cenazeden uzak tutulması, cenaze namazını sırf erkeğin kılması yok.
Tahiyyat duası yok. Sağa sola selam yok. Hayız veya lohusa kadınlara ibadet
yasağı yok. Hac’da şeytan taşlama, Hacer’ül esvede el yüz sürmek yok. On günlük
hac yok. Zekâtta kırkta bir yok. Oruç bozana 61 gün ceza oruç yok. Hadisler
kesin peygamber sözüdür yok. Sakalı şerif, nalını şerif, hırkayı şerif, hurma,
zemzem, tesbih, seccade kutsallığı yok... İrkiliş var diyenler yüzünden…
Bu yoklar varlar arasına sıkışmış dini bağnazlığın,
doğal yaşama müdahalesi ve artan mahalle baskısı, gençliğin kurgu dini kabullenilişini
sekterliyor. Özellikle özel yaşama dönük müdahaleci tavır affedilmez görülüyor.
Kısacası az biraz sorgulayan dini başına dert almaktan ise ahlak öğretisi düzleminde
başka taraflara yöneliyor. Yönelim nedenini çeşitlendirip, din adına yok olması
gereken şeylerin de bir bir adını koyarak mesajın yerli yerine ulaşmasını
istiyor; Dini isim koymadan ve sünnet olmadan dinden olamazsın yok. Haremlik,
selamlık şartı yok. Kara çarşaf, peçe, şalvar, cüppe, sarık yok. Kölelik ve
cariyeliği teşvik yok. Erkek illaki veya kadına sünnet yok. Kadın sesi haramdır
yok. Takva kıyafeti yok. Erkeğe altın, ipek haramdır yok. Sakala jilet vurmak
haramdır yok. Sağ el, sağ ayak kutsallığı yok. Küçük kız çocuklarını kapatmak
yok. Çocuk yaşta evlilik yok. Boşanma yetkisinin yalnızca erkeğe ait olması
yok. Kadını dövmek yok. Her ölen şehittir yok... Yok da yok…
Bir kültürel etkinlikte henüz üç beş günlük deneyim
gösterdi ki, bu genç kuşaklardan başta ze kuşağından, kuşak dışı kalmışların
öğreneceği daha çok şey var. Yüksünmeden onların sesine kulak vermek gerek. Varlık
yokluk girdabında son tahlil apaçık; Yoktan var eden Allah'ın izni dışında,
dinde yok olanlara var demek, yok olduğunu bile bile dinde varmış gibi
davranmak yok…
Elbette yok ama varlığı temsil eden sessiz çoğunlukta onlardaki
yürek yok...