10 Ağustos 2013 Cumartesi

MUTLU BAYRAMLAR..."BAL ORMANINDA VE HER YERDE" MUTLU BAYRAMLAR…

MUTLU BAYRAMLAR..."BAL ORMANINDA VE HER YERDE" MUTLU BAYRAMLAR…

Esenler'in, İstanbul'un, Türkiye'nin ve Dünya'nın neresinde yaşarsa yaşasın bayram sevincini yaşamak ve hissetmek isteyen garibin, fakirin, fukaranın herkesin ama herkesin Ramazan bayramı kutlu olsun...

" BAL ORMANINDA MUTLU BAYRAMLAR…
 
İftarlarıyla, programlarıyla, sahurlarıyla, yemeleriyle, yedirmeleriyle ve erkân eliyle gösterişe kurban edilen ‘Şehri Ramazanı’, israfa batırılan memleketin sarraf halkı iki üç gün sonra şevvalin üç günü kendi çaplarında bayram yaparak uğurlayacak…

Bayramını isteyen istediği gibi kutlar veya bayram benim neyime deyip bu yıl fazla uzatılamayan molayı kısa bir tatile çevirir. Veya bu bayram geleneksel rençperlikle çakışınca bizim gibi bir arada iki derede kalır. Ve kısmette varsa Batlamadan aksuya uzar ömrümüz yarı yarıya. Memlekette fındıklar çoktan yere dökülmüş ama ne çare biz bayramı burada geçirip bayram sonu yollara düşeceğiz.

Çünkü Bayram trafiği öyle bir güncele bindi ki şehirlerarası otogarlarda aylar evvelinden biletler tükendi. Erken rezervasyon peşine düşmeyenler ise ana baba ocağına ulaşabilmek için akıl almaz çareler üretmeye başlarlar yakında görmesek de duyarız.
 
Bizim Babasız ikinci bayramımız. Ne güzel bir tesadüf ki tam pedere yakışan biçimde emek pınarının çağlayacağı fındık hasadının başlangıcına rastladı bu sene bayram.  İkisi bir bütün, iki ölçü bayram, çifte çubuk sevinç olacak bu bayram bencileyin kuzeyli gurbetçiler için.
 
Ve biz de o yaman güzel ellerde, babamla beraber olacağız tarihin terkisine binerek. En baba beynelmilellikle yaylalara süreceğiz bayram sevincimizi. Topuzu asla şaşmaz bereketlilikte üç beş kantarlık hasadın ve ramazan Bayramın kutlu olsun aslan babam diyeceğiz her karşılaştığımızı hissettiğimizde...
 
Rahmetli babam alınsın istemem ama kanı odur ki; son yıllarda Bayramlar da bir hayli değişti, çocuklar da. Belki biz ne hikmet ise hiç değişmedik veya anlaşılması zor biçimde balonlu şarkılardan öğrendiğimiz mazide kalan o bayramları özlüyoruz hala.
 
Sözün özü öncesiyle sonrasıyla bu bayramlar artık bize fazla tüketimi besliyor ve fazla abartılı geliyor. Veya biz artık bu bayramlara fazlayız. Lafın gafı sayılmaz ise eğer çivisi koptu dünyanın, dünyadaki her bir şeyin. Ve bu çaplı çapsızlıkta dini bayramlar bile özünü ve gelenekselliğini yitirdi yıllar içinde. Enlemi boylamı bir kenara boyut değiştirdi o mübarek bayramlar. Yeni boyutta bayramlar kapitalsiz kapitalistlere epey yük getirse de yılda iki kereliğine mesaisiz eğlencelik oldu.
 
Baba, biz bu bayram buradayız, eş dost konu komşu akraba talukatı ağırlayarak sılayı rahime hazırlanacağız. Silivri'de kesilen cezalar açıklandıkça canımız sıkılsa da, Bayram sonu bize senden hatıra ata toprağında çotanak çotanak üretimi besleyeceğiz. Hakkını helal et…
 
Eyvah ki eyvah; “Yemin olsun ki, o gün size verilen her nimetten sorulacaksınız”…
 
Bilesin ki; Verdiğin incelikli mesajlar hala güncelliği koruyor ve bir armada, marka olarak hala rüyalarımıza giriyor.  Topyekûn emperyalizme karşı verilmiş kurtuluş mücadelesini, sembolleşen zaferi bayram seyran masallarıyla unutuyoruz maalesef. Emperyal-Kapitalci zihniyetlerin yönettiriminde ramazan, her yıl artan çılgınlıkla billurlaştırılıp, parlatılarak bin temaşa ile yokluklar içindeliğimiz unutturuluyor.
 
Sonra bu en gerçekçi dini Anadolu’ya taşıyanların, emperyalist işgalcileri Anadolu`dan söküp atanların kemiklerini sızlatacak uydurma programlarda nedense, cephelerde süngü varsa süngü takarak yoksa göğüsleri siper canları pahasına `ileriye daha ileriye` atılanlara, bu cennet toprakları bize sunan şehitlere minnet, saygı ve selam duruşu aklaması bir yana bırakılıyor. Dini buyrukları gergefte oyalayarak,  işleyerek sözde ramazanı bereketlendirme gayreti de eninde sonunda bir yerlere takılır her halde.
 
Yokluktan, hiçlikten, bittikten sonra doğan bu ülkenin insanlarını bu kutsal emanete aldırmadan kumpanyalı,  çekilişli, çocuksu şovlarla, israf ve tarafgirlikle sahte ramazan bolluğuna çıkaran, ramazan çıktıktan hemen sonra bayramlarda yalnızlaştıranları ise yaratana havale etmek en doğrusu her halde, canım babam.
 
Tüm ramazan boyu tarihe not düştük; Ulusal değerler ve manevi-dini değerler ayni potada eritiliyor, sulandırılıyor.  Bu özel günlerin önem ve anlamı pervasızca yok ediliyor. Doksan yılın elli yılını çoktan devirmiş ve kırkları yakından gözlemlemiş bir anti-emperyalist olarak bu değersizleştirme iyice canıma değdi vesselam. Feryadı isyanım o nedenle, paşaya da ömür boyu verdiler, yiğit babam.

İllaki;  “Yemin olsun ki, o gün size verilen her nimetten sorulacaksınız”… 

Oruç tutsun tutmasın şu ülkede bayram ferahlığına, esenliğine kavuşan her bir birey bu bayramda: dini imanı ne olursa olsun tüm mazlum ve ezilen uluslara, açlık ve sefalet çeken üçüncü dünyaya hala örnek bir kurtuluş destanları olduğunu ani ölümlerinde yaşanacağına olan inançla anı defterlerine geçen yıl kaydetmemişlerse bu yıl yeniden kaydetsinler.
 
Yoksa recep, şaban ramazan olurdu belki ama ezan, oruç ve bayram olur muydu Allah bilir…
 
Birincil görevimiz şu denizi deryada şirazesi kaymışların, pusulası şaşmışların milenyum uyumsuzluğunda hala ürktüğü bu diriliş hikâyesini, bu küllerinden varoluş eylemselliğini, kadere dur diyebilmenin evrenselliğini unutmadan, umudu bayramlara ve yarınlara taşımak olmalı.
 
Kartal bakışlı babam ellerinden öpüyorum,  iyi ki vardın. Can suyum kızım deniz gözlerinden öpüyorum iyi ki varsın. Ve her ikinizin de Ramazan bayramlarınızı kutluyorum. Bekle bizi babam Bal ormanında…
 
Herkese ama herkese, dosta düşmana ve Silivri'ye de mutlu bayramlar..."

Hiç yorum yok: