1 Ağustos 2013 Perşembe

İSLAM COĞRAFYASINDA BU RAMAZAN DA ACI PUPA YELKEN…

İSLAM COĞRAFYASINDA BU RAMAZAN DA ACI PUPA YELKEN…

Ramazan on bir aydan çok daha değerli bir ay olarak, tayınsız kalmanın ne demek olduğunu birilerine gösterdi mi acaba. Ders niyetine  Namaz, oruç, zekat, fitre, sadaka derken bir başka yönü daha anlam kazandı mı şu son günlerine yaklaşırken Ramazan.

Sözün özü şu; Yardımlaşma ve dayanışma. Paylaşımın doruk noktasına ulaşması. İmsaktan akşama yıl ve yıl nefis disipline edilirken kalpten arzulandığı söylenen ve öteden beri savunusu yapılan şeyin; İslam dininin sosyal yönünün öne çıkarılması bu Ramazan ne çapta gerçekleşti, gerçekleştirildi acaba.

Küllenmiş geçmiş zaman yalnızlıklarına dönmemek için, haddimiz olmayarak bu konularda görüşlerimizi beyan ettik sırasıyla, nafile ibadet niyetine.

İslam coğrafyasında acı pupa yelken yine. Sömürgeciliğe, sömürge sonrası yaşanan acılara, açlığa kıtlığa, kapitalist ve emperyalist dünya karşısında ezilmişliğe, yenilgilere ve Müslümanların peşini yüzyıllardır bırakmayan kara ve derin cehalete karşı, İslam`ın özgürleştirici, birleştirici, çağdaş ve çağsal özgürlükler dini olduğunu kanıtlayacak eylemliliği bekledik bu ramazan da. Daima beklediğimiz gibi bekledik yine maalesef.

Sinkaf dağında süs tepesi var diyenlere açık tebliğdir; Özgürlük yoksa İslam da yoktur, açlık varsa özgürlük de yoktur. Ve İslam, tam anlamıyla bir özgürlük dinidir imanı ve bilinciyle İlahi çağrının-Kutsal Mesajın  özüne inanmaktır asıl olan. Özgürlüğü içselleştirdikçe özgürlüğe gölge düşürecek ne kadar hurafe varsa tüm benlik ile karşı durmaktır dindarlık. Özgürlüğü asla unutmadan, hürriyeti unutturanlara cephe açmaktır masumane dincilik. Ülkede birtakım İslami konular tartışmaya açıldığında, kafa yarmak yerine tartışmaya açandan yana olmaktır dine bağlılık-bağımlılık. Çünkü İslam’da korkunun değil sevgi ve hoşgörünün egemen olması gerektiği müjdesi muştulanır gerçekte.

Bu sorumluluk bilinciyle Allah’tan başkasından korkmadan, hiç çekinmeden, her ortamda savunabilecek doğruları çoğunluk yanlış dese de Allaha sığınıp ortaya koymaktır İslam’a yakışan. Çoğunluk yanlıştaysa eğer tek kalınsa da doğrusu budur demektir yüreklice beş vakit. İsimler yarım imanlıya çıksa da, geleneksel dinci değil gerçek dindar olmaktır Müslüman’a vazife olan.

Yaftalanma korkusu asla taşımadan, temel İslami ibadetlerden yapabildiklerimizi yaptık, yapılamayanlar için de hakkımızda ne düşünülür kaygısını hiç taşımadan “ Bir öykü olsa öykünülemeyen, bir aşk olsa tapınılamayan, bir kitap olsa bir daha yazılamayan, bir güfte olsa bestelenemeyen, bir roman olsa henüz yazılmamış” inancıyla gelip geçen yıllara özgürce meydan okumaktır özgürleşmek. 

Zaten bu az bulunur örnekler her değişim aşamasında her halükarda her sebepten hiç suçtan komploya gider.
Köşeye kıstırıldığında, hayaller yalan olduğunda, küçük kıyamet koptu sandığında asla “Dinde zorlama yoktur” kolaycılığına da kaçmamaktır dinde özgürlük. Yaratanın yüce hoşgörülülüğüne ve affediciliğine güvenmektir, “Sizin dininiz size, benim dinim bana” öğretisinden hareketle. Gelip geçince onlu çarpanlar insani yönü ağır basan, ana babasının dinini değil, hür iradeyle İslam dinini benimsemekle başlar ikinci baharlar. Ve Metin ol yazar her anıt taş üzerinde ama bu yazı; Ve bir ramazan daha geldi çattı, gitti gidiyor diye devam eder.

Her dem demokrasiye geçilir ama; İftarlar ve iftar sonraları sahurlara kadar yemeler, içmeler, baş eğme ve eğlenme savurganlığı yaygınlaşınca, dünyanın öküzün boynuzundaki tepsiden ibaret olmadığını anımsamalıdır çepe çevre İslam alemi.

Kuzey Afrika kıyılarında koca koca insanlar, Doğu Afrika boynuzundaki bebekler açlıktan öldükçe, Ortadoğu’da kardeş kardeşi götürünce din adına özgürleşmek olası değildir şu ihtiyar dünyada. Bir an evvel Müslümanların namaz kılma, oruç tutmanın ötesinde sorumlulukları olduğunun farkına varması ezilenin, sömürülenin, yakılanın, yıkılanın, mağdurun yanında yer alarak asıl damarına dönmesi gerekir.

İlahi Öğüt`te; “Kalbi İslam’a ısındırılacak gayri Müslimlere zekat verin” bile deniyorsa eğer akan sular durur elbette.  O nedenle bu ramazan İslam kültürüne kök salmış ve İslam’ı yüceltmiş taraf gözetmeksizin yardımlaşma ve dayanışmanın hayata döndürülmesi şartını İslam’ın şartlarına ve imanın şartlarına bir güzel destek babında eklemek zamanıdır.

Mülk adaletsiz düzenin temeli diye inanılarak o şart yerine gelir, yerine getirilirse eğer  Afrika boynuzunda ve Afrika sırtında, orta doğu cehenneminde sırıtan İslami yenilgiler kalmaz. Anti kapitalist seferberlik ilan edilmesiyle başlayacak her süreçte kim ne kadar katkı koyuyorsa, katkı koyamayıp hiç dinmemecesine yüreği sızlıyorsa dahi kardeşimizdir, yoldaşımızdır.

Dalgalanır şanlı bayrak şanlayarak lakin; Namaz kılanı kılmayanı, oruç tutanı tutmayanı, teravih kılanı kılmayanı, hatta teravih yok diyeni var diyerek itiraz edeni, camiye gideni gitmeyeni, cem evinde cem tutanı tutmayanı, zorla güzellik olmaz zorla ibadet olmaz diyeni, öyle diyenlere de vay zındık diyeni ayni yolda birleştiğinde, yolları yolcuları birleştiğinde sağın solun, faşistin komünistin, liberalin sosyalistin, İbadetleri hafife alıp ağırdan takılanla cennetin tapusu için terleyenin, günde beşe beş katıp secdeye varanla alnı secdeye bir kere değmemişin yolları bir olduğunda memleket memleket olur.

Yoksa orman kullanım kanunları yeniden yazılır her yıl veya  üç beş yılda bir veya yazılmadan direkt orman kanunları uygulanır.

Yedi kamyon kitap yakmakla da olmaz, çünkü yemek içmek, tüm canlılar için yazmak okumak tüm insanlar için en doğal ihtiyaçtır. Açlıkla terbiye edilmek ise insana özgü değildir. İşte ramazan ve oruç bu sorumluluk bilincini tetiklediği için en büyük ve en zor ibadettir. İnsanımız kendisinde var olanın dünyada bir yerlerde var olmadığının farkına varmasıyla biçimlenir doğa. Bu gerçek dünyalılara ‘Yaratanın rahmet denizinde boğulunmas’ı gerektiğini anımsatır. sonu pişmanlığa varan kitaplar yakılsa da, bilgi ve bilinç yoluyla hakka teslimiyet budur işte. linç politikaları ile karşılansa da doğru tektir...

Uygun dil, dik bakışlar ve uygun adımlarla, tüm yollar bir dilim ekmeğe, ekmek kırıntısına sahip olamamak adına sorgusuz sualsiz birleşmek ise ezelden ebede; O`nun istediği gibi bir insan ve adam olabilmek için, herkesin bir şeyinden vazgeçerek özgürleşmesi ve ölümsüzleşmesidir dinin, din-i mübin-i İslam’ın yolu… 
 

Hiç yorum yok: