KENTSEL DÖNÜŞÜM MACERASI; “SOL GÖSTERİP SAĞ VURMAK”…
Şu sıralar İstanbul’da kentsel dönüşüm üzerine bir panel, konferans, sempozyum, furyası var. İktidarı muhalefeti bu bilgi şölenlerinde vatandaşları kendi bakış açısıyla nasiplendiriyorlar. Yani rüzgâr ekiliyor vilayet vilayet, ilçe ilçe yakında vira fırtına biçilir mahalle mahalle…
Dağ fare doğurunca…
Esenler’de en son yapılan; en özel anların resmi mekânında, en ana muhalefet partisinin düzenlediği, en kentsel dönüşüm ve yenileme bizim işimiz paneline dinleyici-konuk olunca, iktidarın “en sol gösterilip sağ vurduğunu” iyice anlamış olduk galiba.
Evet, panelden geçtik, sanki kongre kuruldu Esenler’de; insanları deprem değil binalar öldürür…
Bizce de; Aşırı göç alan kentlerde zamanla oluşan gecekondulaşma ve çarpık yapılaşmanın en doğal sonucudur kentsel dönüşüm. Ayrıca insanları afet güvenli yapılara kavuşturmak, gecekondu bölgelerini çağdaş yaşam alanlarına çevirmek başta devletin sonra belediyelerin temel görevidir. Anayasada layığını ve karşılığını bulan insan hakları, mülkiyet hakları, barınma hakkı ve eşitlik ilkesi uyarınca şekillendirilmiş kentsel dönüşüme de aklı başında hiç kimse özellikle siyasi emeller uğruna hayır demez, boşuna direnmez, karşı da durmaz.
Billboardlara asılmış rengârenk fotoğraflara bakıldığında en cennet ilçe görünen, aslı potemkin zıhlısı Esenler’de; en muhalefet parti panelinde, en yerli 90 yıllık Esenlerli bir tanıdığın atış alanına girmesinden, kentsel dönüşüme Dim-Dik duruşunu gözlemleyince;
Ortada “ Ortada vatandaşı hissettirmeden ve kamuoyuna çaktırmadan inceden mağdur eden veya edecek izlenimi veren, nedense hangi beklentileri karşılamak için mağduriyet riskini en aza indirgeyememiş, afet riskini de azaltmaktan oldukça uzak, riskli alan-riskli yapı ilanı papyonvari, planı projesi, yedeği olmayan, parçalı-parçacı anlayışla ve bohçacı hızıyla dizayn edilmiş” en azı iki sene hakikateni ömür boyu sürecek, gelecek kuşaklara da sirayet edecek en kentsel dönüşümle karşı karşıya kalınacağını ve saflaşılacağını bir güzel anladık…
Ve anlamayanlar, anlaşılamayanlar ve anlaşmayanlar için, bilip duyup görüp üç maymunu oynayan sahte aktörler için de bazı saptamalarda bulunmayı bir borç bildik; 50 yıllık bir Esenlerli olarak…
Atadan babadan kalmış arsa, arazi, bina ve toprağa bile hâkim olunamayacak bir düzen dayatmasına evrilecek gibi kentsel dönüşüm adına yaşananlar veya yaşanacaklar. Hani miras helal’di…
Niyetimiz halisanedir denilerek, vatandaşları hayırsız evlat konumuna düşürüveren, göçe zorlayan veya alışmışlığının dışında “yanaşık düzen konserve dairelerde yaşamaya” mecbur ve mahkum eden, 100 yıl sonra dahi acısı sancısı halen süren göçleri ve nüfus mübadelelerini anımsatan ve dayatan, depremle gündeme sokulan ama depremsel odaklılıktan kaydırılan bu kentsel dönüşüm; maalesef rantsal paylaşımın ıtırlı kokularını duyumsatıyor orta sınıf vatandaşlarına…
Ülkeyi inşaat sektörü ile büyütelim, ekonomiyi hareketlendirelim hevesiyle, iki günde alelacele görüşülen 16 Mayıs 2012 de mecliste onanan 6306 sayılı yasayla;
“Afette en hasar görecekler diye 6,5 milyon binanın yıkılmasıyla büyük sermayeye arsa üretmek ve peydahlanan arsalara devlet eliyle taşaron ortaklar marifetiyle “en akıllı rezidanslar” ve en ananeye uzak karakterli avm-ler perdahlamak ve en son boş kalmış alanlara da afetengiz mantıkla hükmederek gökdelenler koymak, kentsel dönüşüm” ise eğer sözleşmelere parmak basacak ahalinin vay haline…
Oysa ki; Katılımcı, eşitlikçi, ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen, tarihsel dokuyu koruyan, çevreyi bozmayan, kirlenmeyi azaltan, istihdam yaratıcı ve doğal afetlere karşı güvenlik için binaları yenileme, iyileştirme, dirençlendirme veya yeni mimari anlayışlarla en yeniyi yerinde uygulama işiyse kentsel dönüşüm kapsam içindekiler yasada açıkça belirtilmeyen her türlü sözleşmeye dahi gönül rahatlığı ile basar imzaları.
Ancak civardaki örneklerle sabit; konutların satın alınabilirliğin kaymak tabakaya kayması, malın asıl sahibi yoksulu hiç gözetmeyen, yoksulu dezavantajlı varsılı avantajlı kılan, her açık alana ultra katlı ucubeler konduran, yapılaşma oranını artıran, nüfus yoğunluğu ve denetimini hırpalayan, yaşayanların sosyal dengesindeki uçurumu artıran, kimliği sorgulayan kimlikleri korumayan, planlama ve şehir planlamacılığından ırak, pazarlık pazarlama ve alışveriş kolaylığı zengine paslanmış bir soylulaştırma ve soygunlaştırma yaşatıyorsa kentsel dönüşüm evi barkı güme gidecekler gelecek kaygısıyla basmaz imzayı.
Aslan fareye boğdurulur…
Esenler özeline gelince; bir yanı tem otoyolu bir yanı e5 olunca, orta kısımdaki üstünde bina olsun olmasın o toprak parçası en bulunmaz hint kumaşı olunca, mevkisel açıdan diğer ilçeleri yakalayınca en “asla doymayan açlar ve her gördüğüne iştahı kabaranların” en gözüne battı Esenler.
Ülkenin Kentsel dönüşüm startı Esenler’den verilmek suretiyle önemsendiği en açık bu topraklarda, en hazır görülen üç beş mahallede en enteresan uygulamalar harfiyen başlatıldı. Öyle ki aklıselimlere “iyi uçuşlar” dedirten bazda ve dozda.
Umarız; kentsel dönüşüm yoluyla “Esenler Esenleri yaşayan orta sınıfın elinden alınıp üst sınıfların eline bırakılmaz. Bu mahallelerde yükselecek bloklar yüksek kesim insanların rantiyesi olmaz. Dileriz, böyle bir paylaşım ve paylaştırım peşine düşmezler ve yalancı dünyaya aldanmaz ağır yöneticiler.”
Bu hafiflik akılları çelerse eğer yapı stoğu on yılda onbeşbine vurmuş Esenler’de bir deli rüzgar eser ki birilerinin en baba vurgunu yemesi de o vakit kaçınılmaz olur.
Ayrıca ” kentsel dönüşüm imar planları ile uygulanmalıdır. Plan yoksa ve küçük göze batmayan plan tadilleri ile hırsızlık yapılıyorsa, acayip anlaşmalar dayatılarak değerlenmiş yerler ucuz pazarlıklarla halkın elinden alınıyorsa, toki-kiptaş eliyle deprem korkutulmasıyla rantın yüksek olduğu yer ve araziler dönüşüme tabi tutuluyorsa, otopark hesabından belediye başkanlarının posterleri bastırılıyorsa, reklam harcamalarına aktarımlar vatandaşın otoparkından geçiyorsa, kamunun görevi plan yapmak” der birileri.
Vatandaşın yolunu açmak yerine kapatan, açıkça inşaat müteahhitliğine ve emlakçiliğe soyunan belediyelerle, hazine arazilerine ticaret merkezi yapmaktan ve atıp tutmaktan başka proje üretemeyen belediye başkanları ile, toplumu aydınlatmaktan uzak siyasiler ve stkcılarla, gerçeği dillendirmeyen medyasıyla “binmişiz kentsel dönüşüm alametine gidiyoruz kıyamete” demek de caiz olur…
Mayaların takviminin kıyamet mayası tutmadı ama biz göle maya çalanlardan geliyoruz. Tutsa da tutmasa da mayalarız. Deprem riski bulunsa da bulunmasa da Kentsel dönüşürüz. Yıkmazsan yıkarız. Yapmazsan elinden alırız. Verirsek biz istediğimiz kadar istediğimize veririz. Mahallende kalmayı isteyemezsin. Komşun hemşerin gökkubbede bir hayal olur. Yeşil alan ve park isteyemezsin. Yeni yapılacak konut için mutlaka borçlanacaksın. Projedeki payın ve yerin alımgücü zayıf müşteriden öte gitmeyecek. Al sana küçük kıyamet…
Bilmeden anlamadan imza koydun ise eğer yandın söylentileri egemen şu kentsel dönüşüm süzgecine. İtiraz hakkı var kullanabilirsin ama gidişatı engelleyemezsin. Bireysel takılsan sesin çıkmaz, çoğulculuğa aldansan sesin kesilir. Ne tür bir konuta ışınlandığını soramazsın, araştıramazsın. Barınmak hakkı anayasal ve en kutsal haktır ve güvenmek istersin fakat güvenemezsin. Oysa karşıda devlet bu yakada millet.
Üsküdar'da sabah olunca...
İllet olursun velakin ikiden biri olmanın bu en doğal tek kutuplu kentsel sonuçlarına boyun eğersin ve dönüşürsün. Allah devletimize zarar vermesin…
Kadersizlik; Maket projesi bile maketlendirilmeden paketlenen kentsel dönüşüm sahası ve alanları içinde kalmak…
Bu kadersizlik muammasında bu kısmetsiz yazıyı kaleme almak da bize düştü. Bu işin asıl suçlusu leyhte ve alyhte tebliğleyen tüm panelistler. Yasayı çıkaran ve yasaya takılan tüm yönetimler. Bizim kimseye bir garezimiz yok böyle biline ama hesabımız var…
Şu sıralar İstanbul’da kentsel dönüşüm üzerine bir panel, konferans, sempozyum, furyası var. İktidarı muhalefeti bu bilgi şölenlerinde vatandaşları kendi bakış açısıyla nasiplendiriyorlar. Yani rüzgâr ekiliyor vilayet vilayet, ilçe ilçe yakında vira fırtına biçilir mahalle mahalle…
Dağ fare doğurunca…
Esenler’de en son yapılan; en özel anların resmi mekânında, en ana muhalefet partisinin düzenlediği, en kentsel dönüşüm ve yenileme bizim işimiz paneline dinleyici-konuk olunca, iktidarın “en sol gösterilip sağ vurduğunu” iyice anlamış olduk galiba.
Evet, panelden geçtik, sanki kongre kuruldu Esenler’de; insanları deprem değil binalar öldürür…
Bizce de; Aşırı göç alan kentlerde zamanla oluşan gecekondulaşma ve çarpık yapılaşmanın en doğal sonucudur kentsel dönüşüm. Ayrıca insanları afet güvenli yapılara kavuşturmak, gecekondu bölgelerini çağdaş yaşam alanlarına çevirmek başta devletin sonra belediyelerin temel görevidir. Anayasada layığını ve karşılığını bulan insan hakları, mülkiyet hakları, barınma hakkı ve eşitlik ilkesi uyarınca şekillendirilmiş kentsel dönüşüme de aklı başında hiç kimse özellikle siyasi emeller uğruna hayır demez, boşuna direnmez, karşı da durmaz.
Billboardlara asılmış rengârenk fotoğraflara bakıldığında en cennet ilçe görünen, aslı potemkin zıhlısı Esenler’de; en muhalefet parti panelinde, en yerli 90 yıllık Esenlerli bir tanıdığın atış alanına girmesinden, kentsel dönüşüme Dim-Dik duruşunu gözlemleyince;
Ortada “ Ortada vatandaşı hissettirmeden ve kamuoyuna çaktırmadan inceden mağdur eden veya edecek izlenimi veren, nedense hangi beklentileri karşılamak için mağduriyet riskini en aza indirgeyememiş, afet riskini de azaltmaktan oldukça uzak, riskli alan-riskli yapı ilanı papyonvari, planı projesi, yedeği olmayan, parçalı-parçacı anlayışla ve bohçacı hızıyla dizayn edilmiş” en azı iki sene hakikateni ömür boyu sürecek, gelecek kuşaklara da sirayet edecek en kentsel dönüşümle karşı karşıya kalınacağını ve saflaşılacağını bir güzel anladık…
Ve anlamayanlar, anlaşılamayanlar ve anlaşmayanlar için, bilip duyup görüp üç maymunu oynayan sahte aktörler için de bazı saptamalarda bulunmayı bir borç bildik; 50 yıllık bir Esenlerli olarak…
Atadan babadan kalmış arsa, arazi, bina ve toprağa bile hâkim olunamayacak bir düzen dayatmasına evrilecek gibi kentsel dönüşüm adına yaşananlar veya yaşanacaklar. Hani miras helal’di…
Niyetimiz halisanedir denilerek, vatandaşları hayırsız evlat konumuna düşürüveren, göçe zorlayan veya alışmışlığının dışında “yanaşık düzen konserve dairelerde yaşamaya” mecbur ve mahkum eden, 100 yıl sonra dahi acısı sancısı halen süren göçleri ve nüfus mübadelelerini anımsatan ve dayatan, depremle gündeme sokulan ama depremsel odaklılıktan kaydırılan bu kentsel dönüşüm; maalesef rantsal paylaşımın ıtırlı kokularını duyumsatıyor orta sınıf vatandaşlarına…
Ülkeyi inşaat sektörü ile büyütelim, ekonomiyi hareketlendirelim hevesiyle, iki günde alelacele görüşülen 16 Mayıs 2012 de mecliste onanan 6306 sayılı yasayla;
“Afette en hasar görecekler diye 6,5 milyon binanın yıkılmasıyla büyük sermayeye arsa üretmek ve peydahlanan arsalara devlet eliyle taşaron ortaklar marifetiyle “en akıllı rezidanslar” ve en ananeye uzak karakterli avm-ler perdahlamak ve en son boş kalmış alanlara da afetengiz mantıkla hükmederek gökdelenler koymak, kentsel dönüşüm” ise eğer sözleşmelere parmak basacak ahalinin vay haline…
Oysa ki; Katılımcı, eşitlikçi, ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen, tarihsel dokuyu koruyan, çevreyi bozmayan, kirlenmeyi azaltan, istihdam yaratıcı ve doğal afetlere karşı güvenlik için binaları yenileme, iyileştirme, dirençlendirme veya yeni mimari anlayışlarla en yeniyi yerinde uygulama işiyse kentsel dönüşüm kapsam içindekiler yasada açıkça belirtilmeyen her türlü sözleşmeye dahi gönül rahatlığı ile basar imzaları.
Ancak civardaki örneklerle sabit; konutların satın alınabilirliğin kaymak tabakaya kayması, malın asıl sahibi yoksulu hiç gözetmeyen, yoksulu dezavantajlı varsılı avantajlı kılan, her açık alana ultra katlı ucubeler konduran, yapılaşma oranını artıran, nüfus yoğunluğu ve denetimini hırpalayan, yaşayanların sosyal dengesindeki uçurumu artıran, kimliği sorgulayan kimlikleri korumayan, planlama ve şehir planlamacılığından ırak, pazarlık pazarlama ve alışveriş kolaylığı zengine paslanmış bir soylulaştırma ve soygunlaştırma yaşatıyorsa kentsel dönüşüm evi barkı güme gidecekler gelecek kaygısıyla basmaz imzayı.
Aslan fareye boğdurulur…
Esenler özeline gelince; bir yanı tem otoyolu bir yanı e5 olunca, orta kısımdaki üstünde bina olsun olmasın o toprak parçası en bulunmaz hint kumaşı olunca, mevkisel açıdan diğer ilçeleri yakalayınca en “asla doymayan açlar ve her gördüğüne iştahı kabaranların” en gözüne battı Esenler.
Ülkenin Kentsel dönüşüm startı Esenler’den verilmek suretiyle önemsendiği en açık bu topraklarda, en hazır görülen üç beş mahallede en enteresan uygulamalar harfiyen başlatıldı. Öyle ki aklıselimlere “iyi uçuşlar” dedirten bazda ve dozda.
Umarız; kentsel dönüşüm yoluyla “Esenler Esenleri yaşayan orta sınıfın elinden alınıp üst sınıfların eline bırakılmaz. Bu mahallelerde yükselecek bloklar yüksek kesim insanların rantiyesi olmaz. Dileriz, böyle bir paylaşım ve paylaştırım peşine düşmezler ve yalancı dünyaya aldanmaz ağır yöneticiler.”
Bu hafiflik akılları çelerse eğer yapı stoğu on yılda onbeşbine vurmuş Esenler’de bir deli rüzgar eser ki birilerinin en baba vurgunu yemesi de o vakit kaçınılmaz olur.
Ayrıca ” kentsel dönüşüm imar planları ile uygulanmalıdır. Plan yoksa ve küçük göze batmayan plan tadilleri ile hırsızlık yapılıyorsa, acayip anlaşmalar dayatılarak değerlenmiş yerler ucuz pazarlıklarla halkın elinden alınıyorsa, toki-kiptaş eliyle deprem korkutulmasıyla rantın yüksek olduğu yer ve araziler dönüşüme tabi tutuluyorsa, otopark hesabından belediye başkanlarının posterleri bastırılıyorsa, reklam harcamalarına aktarımlar vatandaşın otoparkından geçiyorsa, kamunun görevi plan yapmak” der birileri.
Vatandaşın yolunu açmak yerine kapatan, açıkça inşaat müteahhitliğine ve emlakçiliğe soyunan belediyelerle, hazine arazilerine ticaret merkezi yapmaktan ve atıp tutmaktan başka proje üretemeyen belediye başkanları ile, toplumu aydınlatmaktan uzak siyasiler ve stkcılarla, gerçeği dillendirmeyen medyasıyla “binmişiz kentsel dönüşüm alametine gidiyoruz kıyamete” demek de caiz olur…
Mayaların takviminin kıyamet mayası tutmadı ama biz göle maya çalanlardan geliyoruz. Tutsa da tutmasa da mayalarız. Deprem riski bulunsa da bulunmasa da Kentsel dönüşürüz. Yıkmazsan yıkarız. Yapmazsan elinden alırız. Verirsek biz istediğimiz kadar istediğimize veririz. Mahallende kalmayı isteyemezsin. Komşun hemşerin gökkubbede bir hayal olur. Yeşil alan ve park isteyemezsin. Yeni yapılacak konut için mutlaka borçlanacaksın. Projedeki payın ve yerin alımgücü zayıf müşteriden öte gitmeyecek. Al sana küçük kıyamet…
Bilmeden anlamadan imza koydun ise eğer yandın söylentileri egemen şu kentsel dönüşüm süzgecine. İtiraz hakkı var kullanabilirsin ama gidişatı engelleyemezsin. Bireysel takılsan sesin çıkmaz, çoğulculuğa aldansan sesin kesilir. Ne tür bir konuta ışınlandığını soramazsın, araştıramazsın. Barınmak hakkı anayasal ve en kutsal haktır ve güvenmek istersin fakat güvenemezsin. Oysa karşıda devlet bu yakada millet.
Üsküdar'da sabah olunca...
İllet olursun velakin ikiden biri olmanın bu en doğal tek kutuplu kentsel sonuçlarına boyun eğersin ve dönüşürsün. Allah devletimize zarar vermesin…
Kadersizlik; Maket projesi bile maketlendirilmeden paketlenen kentsel dönüşüm sahası ve alanları içinde kalmak…
Bu kadersizlik muammasında bu kısmetsiz yazıyı kaleme almak da bize düştü. Bu işin asıl suçlusu leyhte ve alyhte tebliğleyen tüm panelistler. Yasayı çıkaran ve yasaya takılan tüm yönetimler. Bizim kimseye bir garezimiz yok böyle biline ama hesabımız var…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder