"HOŞ GELDİN 2013, MUTLU YILLAR İNSANLIK…"
Korkular ve zaafların inşa ettiği koskoca bir yıl daha geçti. Sönmemeye yalpalayan sarı ışığa akıl yatırmanın ifşa ettiği 2012 de geçti gidiyor ve 2013 kapı arasından bakıyor.
Yoğun ve yorucu bir yılı daha eskittik ve yenisini bekliyoruz. Dördüncü evresindeyiz yolsuzluğun bu günden şeytanı taşlasan ne fayda, taşlamasan ne zarar ayrıca ne yazar…
Yılın son yazısını yazmaya beynimiz elveriyor da elimiz varmıyor bir türlü. Zaten yazmak uzunca bir süredir bizce anlamını yitirdi.Yaz yaz nereye kadar sürecek bu işkence. Ancak yazı kendiliğinden iz sürmeye başlayınca ve kelimeler birbirine zamklanınca durmak yok diyoruz, direnmeye devam.
Gölgeye evrilmeden soylu sufi yarenliğini yaşamak bizimkisi kendi çapında. Soysuz, çapsızların topuna da ağlama efekti ayarlamak…
Yepyeni umutlarla, kapkara göğü yırtan fişeklerle, yaratılan renk cümbüşüyle, eksiksiz şölenlerle, karşıladığımız 2012’yi yine ayni şekilde uğurlayıp 2013’e yelken açacağız ve yeni yılı ağırlayacağız tam 365 gün süresince...
İnsanlık tarihini kişisel çıkarlar ve ayarsız hırsların yönlendirdiğini çok iyi bilmemize karşın entrikacı niyetlere inat, umutlanmıştık, sevinmiştik, eğlenmiştik 2012 gelirken.
Hayatlara eşlik eden kişisel vaatlere aldırmadan, ülke için bolluk ve bereket yılı olmasını dilemiştik âcizane. Türküler, şarkılar, halaylar, horonlar eşliğinde hoş geldin demiştik yeni yıla. 2012’nin 365 günü, harala gürele ne çabuk geçti. “Göğe direk denize kapak olmaz” misali sırlar, serler, savlar yerlerde süründü yine. Her aklı başında bireyi dellendirecek, çıldırtacak, yığınla kötü olay yaşandı yine.
Kıyamet de kopmadı ayrıca…
Gündem oluşturmak için değil bu sözler gerçeğin kendisi; İnsanlık onuru yine hiçe sayıldı. Silivri ülkede en tanınan kaza oldu. Bir adımda gözaltılar la, baskı ve sömürü eksilmek bir yana arttıkça arttı. Hayıflandık, incindik, üzüldük, yerindik yine. Aslında klasik sayılabilecek tek bir cümle yeter dünyayı anlatmaya;
Eğer yaşamak denirse adına, yaşadık, bitti gitti...
Çalınan hayatları görmezden gelenlerin sırtının sıvazlandığı, palazlandırıldığı ve dahi ilahlaştırıldığı kuru gürültü harmanlaması bir yıl geçti kısacası. Yaşayıp görmek de yine bizim payımıza düştü.
Madrabazlıklar çelik kasalarda, ağır ahşap dolaplarda saklandıkça ve tüm gizli saklılar en umulmadık anlarda savruldukça, saçıldıkça, yaşam zembereği boşanır saray yavrularının da. Ebabil kuşlarının kanat çırpması da çare olmaz o vakit sultan saltanatına.
Sürgünler yaşanır, yaşatılır öz memlekette...
Enikonu özenilip bezenerek, düzenlenen kurallar silsilesiyle sus pus olmuş bireyler, kimliksiz kişilikler, kullar tebaalar yaratılmaya çalışılan günümüzde, kumpaslara gelmeden eski ve yeni yıl adına, özgürleşecek toplum adına, yaşayıp yaşatabilme niyetliliğiyle doğruları haykırmaktan, nefes aldığımız sürece asla çekinmeyeceğiz.
Çekinmeyiz kimseden, çekinmeyiz sonsuzluk cetvelinden…
Yeni yılda da envanterini bilançosunu tutacağız hayatın. Çok olan şeyin değeri azdır bilinciyle, ne birilerinin borazancılığını yaparız ne de birilerinin kıyamet sur’unu üfleriz. Açıkçası, çözüm odaklı rekabet, dengesizleştirilemeyecek bir muhalefet ve düşmeyecek bir değer peşindeyiz.
Sözün bittiği yerde ise kurtarıcı, kahraman, can simidi aramamak içindir tüm çabamız.
Zaten tutkularımızı yıllar var ki babamız adındaki bir şehirde bıraktık ve umutlarımızı kara toprağa gömdük filiz filiz.Şimdi ise beş deste hayat gülü elimizde ve dikenleri avucumuzu kanatıyor sevdayla.
Uzak ve erişilmez değil hiçbir şey. Boş saatler muskacısının boş vaatlerine kanmadan, inanmadan Ülkemiz güzelliklerle dolsun, Engeller ve ayrımcılık ortadan kalksın,barış özlemiyle yanıp tutuşmalar son bulsun istiyoruz sadece.
2013 sonunda böylesi karamsar bir yazı kaleme almamak dileğiyle, karşıladığımız gibi uğurlayabileceğimiz bir yeni yıldır bütün arzumuz…
Korkular ve zaafların inşa ettiği koskoca bir yıl daha geçti. Sönmemeye yalpalayan sarı ışığa akıl yatırmanın ifşa ettiği 2012 de geçti gidiyor ve 2013 kapı arasından bakıyor.
Yoğun ve yorucu bir yılı daha eskittik ve yenisini bekliyoruz. Dördüncü evresindeyiz yolsuzluğun bu günden şeytanı taşlasan ne fayda, taşlamasan ne zarar ayrıca ne yazar…
Yılın son yazısını yazmaya beynimiz elveriyor da elimiz varmıyor bir türlü. Zaten yazmak uzunca bir süredir bizce anlamını yitirdi.Yaz yaz nereye kadar sürecek bu işkence. Ancak yazı kendiliğinden iz sürmeye başlayınca ve kelimeler birbirine zamklanınca durmak yok diyoruz, direnmeye devam.
Gölgeye evrilmeden soylu sufi yarenliğini yaşamak bizimkisi kendi çapında. Soysuz, çapsızların topuna da ağlama efekti ayarlamak…
Yepyeni umutlarla, kapkara göğü yırtan fişeklerle, yaratılan renk cümbüşüyle, eksiksiz şölenlerle, karşıladığımız 2012’yi yine ayni şekilde uğurlayıp 2013’e yelken açacağız ve yeni yılı ağırlayacağız tam 365 gün süresince...
İnsanlık tarihini kişisel çıkarlar ve ayarsız hırsların yönlendirdiğini çok iyi bilmemize karşın entrikacı niyetlere inat, umutlanmıştık, sevinmiştik, eğlenmiştik 2012 gelirken.
Hayatlara eşlik eden kişisel vaatlere aldırmadan, ülke için bolluk ve bereket yılı olmasını dilemiştik âcizane. Türküler, şarkılar, halaylar, horonlar eşliğinde hoş geldin demiştik yeni yıla. 2012’nin 365 günü, harala gürele ne çabuk geçti. “Göğe direk denize kapak olmaz” misali sırlar, serler, savlar yerlerde süründü yine. Her aklı başında bireyi dellendirecek, çıldırtacak, yığınla kötü olay yaşandı yine.
Kıyamet de kopmadı ayrıca…
Gündem oluşturmak için değil bu sözler gerçeğin kendisi; İnsanlık onuru yine hiçe sayıldı. Silivri ülkede en tanınan kaza oldu. Bir adımda gözaltılar la, baskı ve sömürü eksilmek bir yana arttıkça arttı. Hayıflandık, incindik, üzüldük, yerindik yine. Aslında klasik sayılabilecek tek bir cümle yeter dünyayı anlatmaya;
Eğer yaşamak denirse adına, yaşadık, bitti gitti...
Çalınan hayatları görmezden gelenlerin sırtının sıvazlandığı, palazlandırıldığı ve dahi ilahlaştırıldığı kuru gürültü harmanlaması bir yıl geçti kısacası. Yaşayıp görmek de yine bizim payımıza düştü.
Madrabazlıklar çelik kasalarda, ağır ahşap dolaplarda saklandıkça ve tüm gizli saklılar en umulmadık anlarda savruldukça, saçıldıkça, yaşam zembereği boşanır saray yavrularının da. Ebabil kuşlarının kanat çırpması da çare olmaz o vakit sultan saltanatına.
Sürgünler yaşanır, yaşatılır öz memlekette...
Enikonu özenilip bezenerek, düzenlenen kurallar silsilesiyle sus pus olmuş bireyler, kimliksiz kişilikler, kullar tebaalar yaratılmaya çalışılan günümüzde, kumpaslara gelmeden eski ve yeni yıl adına, özgürleşecek toplum adına, yaşayıp yaşatabilme niyetliliğiyle doğruları haykırmaktan, nefes aldığımız sürece asla çekinmeyeceğiz.
Çekinmeyiz kimseden, çekinmeyiz sonsuzluk cetvelinden…
Yeni yılda da envanterini bilançosunu tutacağız hayatın. Çok olan şeyin değeri azdır bilinciyle, ne birilerinin borazancılığını yaparız ne de birilerinin kıyamet sur’unu üfleriz. Açıkçası, çözüm odaklı rekabet, dengesizleştirilemeyecek bir muhalefet ve düşmeyecek bir değer peşindeyiz.
Sözün bittiği yerde ise kurtarıcı, kahraman, can simidi aramamak içindir tüm çabamız.
Zaten tutkularımızı yıllar var ki babamız adındaki bir şehirde bıraktık ve umutlarımızı kara toprağa gömdük filiz filiz.Şimdi ise beş deste hayat gülü elimizde ve dikenleri avucumuzu kanatıyor sevdayla.
Uzak ve erişilmez değil hiçbir şey. Boş saatler muskacısının boş vaatlerine kanmadan, inanmadan Ülkemiz güzelliklerle dolsun, Engeller ve ayrımcılık ortadan kalksın,barış özlemiyle yanıp tutuşmalar son bulsun istiyoruz sadece.
2013 sonunda böylesi karamsar bir yazı kaleme almamak dileğiyle, karşıladığımız gibi uğurlayabileceğimiz bir yeni yıldır bütün arzumuz…