17 Mart 2023 Cuma

ŞUBAT-23

 

ŞIMARIK DEPREM...

Yıllardır ne yaman projeler gördü bu millet. Ne sıkı operasyonları bertaraf etti. Ne faciaları ne depremleri dayanışarak atlattı. Alıştı sanki. Bunu da çok rahat ve kısa zamanda halleder. Ama bu bizzat vaktiyle verilmiş vasiyete ve kutlu emanete gerekçesiz ihanet ne mana. Hıyanet batağında alenen şımarıklık depremi. Siyasal sallantı başlayınca masanın altına saklanılsa da, altın kakmalı koltuğa esasduruş gösterilse de, vaktiyle sövülenin kanatları altına sığınılsa da siyasi enkazın altında kalınır. Boşa israf ettirilen, oyalama taktikleriyle geçiştirilen aylardan sonra Bay Kemal baskı kurdu bahanesi de tarih önünde Bayan Meral'i kurtarmaz. Beş parti genel başkanı aday Bay Kemal diyorsa yavaş gelmek lazımdı. Hiç değilse ahde vefa gereği zıvanadan çıkmış görüntü vermemek...

Ama olmadı bir kez daha. Zaten siyasette vefa yok ama çarpık kızgın bir dille kendi partisinden bir aday gösteremeden, başka bir partiden ortaya iki aday çağrısı çıkışması resmen güdük güç zehirlenmesi. Masayı böylesine fütursuzca, medeni davranmayıp hatta kendine inananları aldatarak devirmek asla aklanamaz.

Peki bu ayartıya gücenmek gerekir mi asla. Yapılan edilen kurt kapanına kapı kulluğu, aslına rücu, nesline içgüdü hevesi. Olacağı buydu ne yazık ki çap bu kadar. Peki bu sadakat sapkınlığının getirisi kime yarar, onu da yarınlar gösterecek. Bir gerçek varsa siyasi inziva veya siyaset mezarlığıdır bu tünelin sonu...

Aslında kaynaşmanın kolay olmayacağı, bir iç kanamanın varolduğu ve işin buraya varacağı iyi kötü en baştan belliydi. Kan kusulsa da bir ümit sabredildi Bayan ve beyanlarına. Kendisinin ve avanisinin tüm şımarıklıklarına. Zübük zekaya tahammül edildi boş yere. Peki bu siyasal krizin mutlaka patlayacağı hakkında belli çevreler yanıldı mı yanılmadı. Şaşırdı mı şaşırmadı. Çünkü ara ara izlenilmeye zorlanan film hep aynı ucuz senaryolu film. Sadece oyuncuları, figüranları değişik. Birbirinin benzeri bir kast ve kasıtlı kast ajansı salvosu.

Yani Bayan Meral asrın depremi sonrası seçim sathında asrın kara filmine bir güzel imza attı. Hatta ortak mutabakata da eğer parafı sahte değilse imza atmışken. Akşam atıp, gece yatıp imzadan dönülünce iyice değersizleşti imza. Filme gelince zaten kare kare ezberlenmiş düşük bütçeli bir üçüncü sınıf saçmalık...

Son sahnesi herşeyiyle uyduruk ve zorlama bahaneler üzerine kurulmuş prompterlik bir çıkış. Sanki tanıdık, sanki aynı elden çıktığı kuşkusu yüksek, küfre yakın dozlu yazılım. Bayan hezeyan içinde iyi kötü okudu ve gitti. Zor bi hal kurulmuş köprüler atıldı. İyi hoş da seçimlere girebilsin diye 15  vekil desteği ne çabuk unutuldu. Bayan Meral millet onu bunu istiyor havası bassa da, sanki üflenen hava başka. Oysa baskın milli irade salt değişim istiyor. Peki bu zehir zakkum yaprak dökümü aksırması ne, siyaseten değişime dönüşüme köstek olmak...

En başta tüm iyiniyetle kurulan masanın bir çok konuda mutabakatı olduğu bariz. Ama temel dayanak on yüz milyarlarca doların hesabını sormak olunca sanki birileri ürktü. Haliyle masa güç ve ivme kaydedince mevcuda tehdit oluşturunca be planı olmayanlar sanki Bayan Meral kozunu ileri sürdü. Alınganlık gösterenler serbest, gösterebilirler ama büyük sermaye veya egemen güçler bildik oyunu sahneledi. Bayan Meral istemiyor veya istiyor kasnağında aday ve adaylık kasıntısı palazlandı. Seçim apaçık mevcuda muhaliflere tepside sunulmuşken usturupsuz probagandayla karışık şımarık deprem ortak iddiayı salladı.

Tırnak içi bu şımarık depremle bütün taşlar yerine mi oturacak veya birileri yıllardır koltuğa yapışıklara taşbebek oyuncak mı olacak herkes görecek. İktidar dizayncıları, oyun bozanlar ve bozguncular bu kadar da hak yenmez sorusuna ne peydahlayacaklar o da görülecek...

Zaten bu saatten sonra millet iyi veya kötü, haksızlığı yüceltenlerden birine ne yaparsa yerden göğe haklı gibi. Herkes yaptığının bedelini mutlaka ödeyecek, bir kez olsun lafta kalmasın ödesin...

 

YER YİNE SARSILDI…

 

Yer yine sarsıldı. Hem kar kış kıyamet hem de şu zengin memlekete özgü ölümcül derecede. Sarsıntı memleketi kıskaca alacak seviyede, on ili iki kere sekize yakın ölçekte vurdu. Ancak bu kez bir haftalık milli yas ilan edildi, yurtta okullar bir hafta tatil. Binlerce evin yanı sıra, hastane, okul, belediye binası, cami minaresi, pist, otoyol yerle bir oldu. Enkazda kurtarılmayı bekleyen binlerce can, hasarlı hastanelerde binlerce yaralı. Binlerce can canan kaybedildi. Yine kaybedilir kaybedilecek. Etkili yetkili makamlarda yine milletin gazını alma gayreti. Doğal afete bakış açısı yine gittim gördüm aşamalı, gözlerimi kaparım vazifemi yaparım vaziyeti. On yılların iktidarının kalıtsal hastalığı yine nüksetti. Ayarsızlık, aymazlık ve acizlik hali. Facia yine din odaklı ilkelere bağlanır, bağlanacak. Sala okumalar yine ilk günden es geçilmedi devamı gelir gelecek. Doğal afet olgusu kadercilikle zedelendi, yine zedelenir zedelenecek. Sırada fay hattındaki kırılmaya nesepsiz yakıştırmalar var. Alınyazısına karşıt kalplerin kırılması da cabası. Yine yer sarsıntısıyla hayatları sarsılanlar çabalar çabalayacak…

 

Yine yer altında sıkışan enerji patladı, sarsıntılarla dış yüzeye vurdu. Sarsılan itibar üzerinden yaşananlara ve yaşanacaklara boş yeltenmeler, başıboş müdahaleler ve kalıplaşmış ilgisizlik eklenir eklenecek. Resmen açığa çıkan çaresizliğe ve çare olamama haline on yılların hatırı sayılır birikimiyle pişkinlik planlanır planlanacak. Bölgesel yıkımın suçu yine yerel yönetimlere ve muhalefete bağlanır bağlanacak. Siyasal kargaşaya harcanan enerji ve ucuz siyaseti dibe vurdu, yine vurur vuracak. Sadece bildik kurtarıcı yöntemler hayata geçti geçecek. Kötülüğün tam kökü akılların primlendirildiği, bilim dışılığın, bilime düşmanlığın bu denli özgür ve özerk yapılandırıldığı bir dönemin semeresi, yüz yılda bir daha başa gelmez cinsten bir yıkım yaşattı yine yaşanır yaşanacak.

 

Yer ölümcül düzeyde yine sarsıldı. Elde değil ki Allahtan savunusu memlekete özgü çürük akıl, çürük bina tanıklığı. Yine gözler önünde cereyan eden çok katlı çöküşler ve hiç yüzünden ölümler. Bu boğucu ve gözyaşları sel atmosferde iktidarın hata ve ayıbını yüze vurmak ise suç, soruşturma sebebi sayılır sayılacak. Ancak otorite tanımazlarda kitlesel enerji boşalması sağlayacak, benim diyenin ölçülü tavrını ve terbiyesini bozacak bir facia bu kez. Çünkü doğal afet kurgusu, bir süre akıl köprülerini yıkar. Diğer yandan inanılmaz boyutta keskin yineleyen artçı şoklar çetrefilli açılımları tetikler. Yer sarsıntısı yine donuk enkaz manzaraları, üfürükten kahraman figürleri, şehit edebiyatı ve fetbaz fetvalarına bağlanır bağlanacak. Bu kez felaket çok ağır ama bir iki haftaya iş oldubittiye getirilir getirilecek. Ufukta seçim var, belki de ertelenir ertelenecek…

 

Yine beklenen bir yer sarsıntısı bu kez beklenmedik genişlikte ve büyüklükte şamarını vurdu geçti. Seçime dönük akıl hacimsizlikleri, kurum ve kuruluşlara hepten güven kaybı, kaderin cilvesi pozuna yakışır yakıştırılacak. Malum maraza istikametle maziye kapanıp, geleceğe odaklanmayış rahatlığıyla yer sarsıntısının merkez üssü bilindiği, bilimsel uyarılar peş peşe yapıldığı halde kader çıkmazı bir kez daha yaşandı yine yaşanır yaşanacak. Yalandan zirve performansı açıkça dip yaptı, yine yapar yapacak. Her bir şey yine tez unutulur unutulacak…

 

Yer ölümcül düzeyde bir kez daha yine sarsıldı. Doğanın bağrında sefahat ile sefalet, felaket ile fedakârlık bir kez daha buluştu. Badire kolay atlatılamayacak, bedeli çok ağır bir sarsıntı olacak bu kez. Yine blokçu mantık, bilinç düzeyli çözümlerden kaçışla anılacak. Dirayetli dinci kültür her şeyi yuttu, uyuttu sanki bu kez uyutamayacak. Bu kalpazan kaçamaklar daha ağır, hazin öyküleri yaratır, yaratacak. Ama el mi yaman bey mi görülür, görülecek…

 

Yer yine sarsıldı dost düşman birbirine sarıldı, yine sarılır sarılacak. Yaralar bir bir sarılır sarılacak. Doğanın kanunlarına aldırmayıp, doğal dengeyi bozanlar, sanal kanal diretenler yüzünden sarsıntı çok daha şiddetli ve çok daha yakından hissedilir, hissedilecek. Yer bir sarsıldı pir sarsıldı, sosyal hayat durdu yine durur duracak. Siyasi hayat renksizleşecek, rekabetçi kamplaşma ebemkuşağı. Sarsıntı kısmen dayanışmayı önceler önceleyecek. Sonra yaygın yıkım hissiyatı, siyasal kargaşa, doğal afet olgusu yüzünden yüzleşilen atmosfer edebiyatı. Sosyal patlama seviyesindeki yoksulluğu saklama sergisi, sergilenir sergilenecek. Ne yazık ki yine ölenler öldüğüyle kalacak, geride kalanlar acıyla baş başa kalacak.

 

Yer yine sarsıldı, koca memleket kar kış kıyamet ölümcül sarsıntı kıskacında. Koca bölge on il iki kere sekize yakın ölçekli sallandı. Onlarca yıl tek tabanca yönetenler sınıfı yine sınıfta kaldı. Seçim kapıda ama atı kapan sınıfı geçer faslı unutulmadı unutulmayacak…

 

SOSYAL DEMOKRASİ AÇILIMI

 

       Devlet ve demokrasi boyutunda yepyeni misyon yüklenerek inisiyatif alabilecek bir sosyal demokrasi seçeneğine her zaman gereksinim vardır. Çünkü sol yelpazenin, nihai hedefi iktidara ve zafere ulaşmasıdır. Zafer sosyalistler ve sosyalizmle barışık sosyal demokratların birlikteliğiyle sağlanabilir. Ancak bu sayede sosyal demokrasi kurulabilir. Sosyal demokrasinin ilkeleri doğrultusunda birleşik sol seçeneğin azami düzeyde kurulmasına da ihtiyaç vardır. Kurulması zor olsa da devlet bünyesinde devrimci ve dönüştürücü bir rol üstlenebilecek bir kurumsal yapı mutlaka oluşturulmalıdır.

 

       Ancak "sosyal demokrat devrim boyunca devrimi ilerletme olanaklarını en iyi biçim-de sağlayacak sosyal demokrasinin, burjuva partilerinin tutarsız ve çıkarcı siyasetlerine karşı savaşımda ellerini kollarını bağlayacak ve devrimi burjuva demokrasisi için denemekten koruyacak bir konumda kalması için mücadelenin korkusuzca yürütülmesi gerekir..." Buradaki temel sorun "şu ya da bu sosyal demokrat grubun burjuva demokrasisi içinde erimek isteyip istemediği veya böyle bir şeyi istediklerinin farkında olup olmadıkları değildir. Kişiliklerini ve kimliklerini de koruyabilirler ancak burjuvazinin tutarsızlığına karşı yürütülecek mücadelede eller kollar bağlı kalabilir..." sorunudur.

 

      Devrim yolunda bu eriyiş ve bağımlılığın kesinlikle giderilmesi çok önemlidir. Eri-me tarihsel bir olguya ve siyasal karaktere dönüşürse karşıt devrim en kılcal damarlara kadar girer. O yüzden sosyalizmin gölgesinde bir sosyal demokrasi açılımına, sosyalist bir parti olmadan sosyal demokrat kalarak geniş kitleleri kucaklayabilecek birleşik halk partisi öncülüğüne gerek vardır. İktidar boşluğu ancak böyle doldurulabilir.

 

      Devletin sosyal demokrasi felsefesi ile buluşturulması ancak bu şe-kilde gerçekleştirilebilir. Devletin sosyal demokrasinin evrensel ilkelerine uygun biçimde konumlandırılması esnasında sosyal demokratların amaçtan sapmaması esastır. İktidar olmanın ve devlette sosyal demokrasiyi kurmanın yolu bellidir. "Sosyal demokrasi hükümette idareyi ele geçirme veya ona ortak olma amacı gütmemeli, aşırı devrimci muhalefet partisi olarak da kalmamalıdır..." Çünkü faşizm yükselişe geçtiği her aşamada bizzat sol değerleri kullanmış veya açıkça çarpıtmıştır. Çarpıklığı sola mal etmiştir. Bu art niyetli salvo toplu aldanışları ve yıkımları getirdiği gibi devrimin olmayacağı noktasında toplumsal ve siyasal kabullenişi hızlandırır.

 

      Böylece tüm özgürlükçü talepler kısıtlanır, mücadele zemini faşizmden sosyaliz-me genişlediğinden, sosyal demokrat çizgide bir devlet kurgu-sunu hayata geçirmek güçleşir. Mevcut kurumsal gelenek, kurumsal derinliğe mahkûm olur. Derin devlet hamlelerle göz boyar, göz korkutur...

 

 

İNSAN VE DEVLET İKİ…

 

 

        Site devletler tarihi deneyimler doğrultusunda aristokrat monarşi, demokrat diktatörlük perspektifli yönetilmiştir. İnsanlar kısmen özgür ve eşit yurttaş sayılmış, az buçuk demokrasiyle tanışılmıştır. Başta Kral, kraliçe, imparator ve imparatoriçe hep vardır yani pek değişiklik yoktur. Site devletlerden büyük imparatorluklara geçişle birlikte kurumsal yöne-tim olgunlaşmışsa da kral ve imparator yine mutlak iradedir. Keskin iradenin güdümünde bir yönetim mekanizması kuruludur. Ayrıca demokratik sayılamayacak denli otokratik bir yönetim söz konusudur ve asker desteklidir.

 

          İşte bu kaotik, askeri baskı ve ihtilallerle gidip gelen yönetim yapısı karanlık çağları doğurmuştur.         Feodalitenin desteklediği karanlık çağda uygarlık gerilemiş, insanlık çaresiz kalmış, yönetim mekanizması iyice katılaşmıştır. Ayrıca toprağa sahip olanın din destekli kurduğu ve başka dinlerle her fırsatta savaşan sistemler gelişmiştir. Böylece topraklarını en çok genişletenin güçlendiği, haklı olduğu ve dört bir yana yayılarak hâkimiyet kurduğu imparatorluklar dönemi başlamıştır. Merkezi iradeye bağlı küçük federatif devletçiklerle, demokrasi dışı eğilimleri kutsayan kutsal yöneticiler dünyasıdır yaşanan. İnsana reva görülen ise daima zulümdür.

 

         Kılıçların gölgesinde klişeleşen ve kiliseleşen yönetim ve yönetiliş insanlığı yüzyıllarca canından bezdirmiştir. Bu gökten inme yerden bitme otoriter, totaliter ve teokratik devletler uydu, uyruk, kuyruk olacak motifleri geliştirmiştir. Bunlar modern devlet standartlarının gerisinde kalan siyasi soytarılığın temelidir. Benzer iktidarlar tanrısal buyruklara bağımlılık yalanıyla bezenirler. Kurdukları çark, insanı insana kırdırır ve yabancılaştırır. Ancak bu durum doğa ve toplumla uzlaşı ve de devletle uğraşı için insanı başka insanlarla birleşmeye zorlar. Bu doğrultuda insan, türü-ne has özelliklerini geliştirir. Doğası gereği eksiğin giderilmesi noktasında yeni ve değişik ideolojilerle bütünleşir. İktidar erki gerileyiş sistematiğini dayattıkça, insan yenilikçi arayışlara tutunur.

         

           Oligarşi tüm baskıcı yön-temleri şiddetle kullansa da insan üreterek özgürleşir. Yalıtılmış toplumsal gruplar ve sınıfsal yapılarla buluşarak güçlenir ve içinde kendini bulacağı varyasyonları devlete endeksler. Böylece dışa dönük özgüvene ve devleti dönüştürecek hatta dünyayı değiştirecek görkeme tekrardan kavuşur.

 

           Devlet, insan yaşamını ekonomik yapılar, maddi sınırlar, kasıtlı öngörüler, uçarı varsayımlar ve mevcut olağandışı koşullar çerçevesinde direkt veya endirekt etkiler. Oysa devlet insanlara zorla dayatılan bir mekanizma değil aksine toplumsal gelişmenin ürünüdür. Ancak ne yazık ki devlet zamanla düşmanlığı azdıran, hayatı denetleyen, egemen sınıf kontrolünde işleyen bir konuma evrilir. Devleti eline geçirenler insanlıktan çıkıp azan ve ezen konumu seçer.

 

            Bu yüzden devleti üstün ve toplumsal çatışmaların dışında görmek büyük yanılgıdır. Çünkü devlet her zaman insanlar üzerinde ideolojik ve despotik egemenlik kurarak varlığını sürdürebilir. Ve devletin gölgesinde kalan insan, mutlak insan varlığı ve mutlak insan hiçliği arasında bocalar. Devlet ise insanları ve yaşamları kontrol altına alarak özgürlük alanlarını daraltır. İnsan kişiliğini geliştiremedikçe devlet geriler ve gericileşir. İnsan ve devlet arasında ileri düzeyde ama paralayıcı ilişki söz konusudur. İnsana ve devlete yakışan devleti iş bölümüne dayandırmak, devleti canlı bir organizma gibi düşünmektir.

 

Devlet ve organları iş bölümlü yapıda yaşam sürdürebilir. Yani insan devlet dışında var olamaz; devlet de anca insanlarla var olur…

 

Hiç yorum yok: