1 Ağustos 2022 Pazartesi

DİN İMAN, VAR YOK ARASI AMA…

 

DİN İMAN, VAR YOK ARASI AMA…

Ağustos’un ikinci haftasına kadar sürecek bir kültürel etkinlikte, daha üç beş günlük dinleyici konumunda ciddi bir sosyal iletişim bile iktidar erkinin hiç arzulamadığı çıplak gerçeği gözler önüne seriyor. Görünen o ki dinden uzaklaşmalar hızla devam ediyor hatta yaş seviyesi de gittikçe düşüyor. Hem de dine karşıtlık bağlamında güncel siyasete endekslenen salt radikal söylemlerle değil, dinlerin varlığını tanımlayışın ve Tanrı’yı sorgulayışın içini doldurma gayret ve arayışlarıyla. Öyle ki, kıyısından köşesinden radikal dine bulaşmışlar ve muhafazakâr kalmaya yeminliler dahi kopuş olmasa da gizlice dinde oluş bocalaması yaşıyor gibi. Yani resmen din, dinden soğutuyor. Dinde var olanlar ile yok olanlar çıkmazında büyük bir kırılma yaşanıyor. Hele ki hayata işleyen din var iman yok, iman var din yok paralelinde kuşkular çoğaldıkça asıl yıkıcı sarsıntının çok yakında vuracağı besbelli…

İlginçtir din her şeye hükmeder, katiyetle hükmetmelidir düz mantığının hiçbir dinle bağdaşmadığı dile getirilerek aslında dinlerde yok olanların dine katıldığı ve dinin aslı böyledir var sayılıp dayatılmasına üstü kapalı bir isyan var. Nice dinde var olan ve hala varlığını sürdüren olmazsa olmaz ritüellerin, kesinlikle dinlerin kutsal metinlerinde olmadığı hiç değil ise kısmen araştırılmış, cesaretle dile getiriliyor. Dinin gereği unsurların dışına çıkılıp, sonrasında ilahi emir görülen din dışı ibadetlerle büyük hataların örtülmesi de hesapların kolayca kapatıldığı inancı da açıkça reddediliyor. Asıl sıkıntı buradan doğuyor sanki. Sıkça rastlanılan en çarpıcı ifadeler, her alanda din hakimiyeti ve din dayatmasına dair ve tırnak arası verilene çok yakın; “Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim sahte tanrıları reddeder de Allah’a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır…”

Açıkça gözlemlenen özellikle çocukluktan kurtulma yaşına dek inmiş din iman açmazına sürükleniş. Günden güne dine güveni sarsan ise din içine yedirilen yoklar. Bunların topu bir kalemde yok edilmedikçe din dışına savrulmalar daha da artacak gibi görünüyor. Diğer yandan çok ciddi tehlike doğabilir, ağır bedeller ödemeye veya ödetmeye dönük süreç dine bakış çerçevesinde kolaylıkla hazırlanabilir…

Madem din iman yoksunluğuna doğru bir yoğunlaşma var o yüzden okumak, özgün kitaplar okumak, elbette dinin tek kaynağı temel dayanağı kutsal kitabı da hakkınca okumak şart. İnanılmaz biçimde özgür ve özgün perspektifte dini konulara değinen kitaplara ilgi büyük. Doğru kaynak sorgulaması çok. Kutsal metinlere kendi dilinden bakanların anlaşılması zor bir kitap değil saptaması da bir başka ayrıntı. Kitabı anlamadan salt sevap için okuyanlarla ayrışma noktası da bu olsa gerek. Kitaba göre yeryüzünde Kitap dışında haram helal koyacak gücün olmadığı görüldüğünde mevcut kurgu dine bakış açısı içten içe değişiyor. Bir diğer karşı çıkışta Arapçanın kutsal dil gibi dayatılması, Arap gelenek göreneklerinin, örf adetlerinin sözde sünnet babında dine yamanması. Açıkça Arapça dua, namaz ve ibadet zorunluluğuna muhalif kıpırdanışlar azımsanamaz boyutta. Hatta Ayetleri veya duaları belli sayılarda okuyup üfleyerek şifa beklemek, Tüm şefaat Tanrı’ya mahsustur, başkaca şefaatçi yok realitesiyle çakıştığından bahis açanlar var. Duaya el açmak, âmin demek mecburiyeti yok, ölmüş için ziyafet vermek yok. Telkin, talkın ve ıskat yok. Abartılı salâ çağrısı yok. Kabir hayatı, kabir azabı yok. Kitapta Kelime-i şehadet, Amentü yok. Kutsal kitabı okumak için illaki abdest yok. Ama hiç yoktan var edilen, vardan yok etmeye çalışılan, kutsal ana kaynakta olmayanları nedense mevcut dinde var edenler var, işte onun için dinden kaçmalar var diyenler var…

Din iman, var yok arası imajı çizilse de gizliden tinsel medcezir yaşansa da dinsel doluluk hat safhada. Hatta dinde ne yok ne var sessiz çoğunluktan çok iyi bildikleri de bir gerçek; Dinde akıl ve bilim karşıtlığı yok. Din kullanılarak para kazanmak yok. Kitap evrim teorisine karşıdır diye bir şey yok. Âdem ilk insandır yok. Âdem Havva hikayesi yok. Elma ile yılan yok.  Dinde müzik, resim, fotoğraf, şiir, heykel, satranç haramdır yok. Erkeğin üstünlüğü, kadının erkeğe itaati yok. Halifelik gibi özel bir kurum ve makam yok. Babadan oğula geçen saltanat yok. Dini yaymak için ülkeler fethetmek yok. Mezhepler yok. Aynı dinden, aynı mezhepten olmayana düşmanlık yok. Bir şeyhe veya tarikata bağlanma yok. Sorgulamadan bir fikre, bir şahsa tabii olmak yok. Mesih ineceği, deccal çıkacağı yok. İç kapı dış kapı, tekke zaviye, tasavvuf, şeyh, şıh, seyyidlik yok. Ermiş, evliya, Allah dostu, himmet ve keramet sahibi yok. Tanrıyla, Peygamberle görüştüm, gülüştüm konuştum sahtekarlığı yok. Türbecilik, türbeden dilek dilemek yok. Dinden çıkanın, namaz kılmayanın, oruç tutmayanın, içki içenin, zina yapanın öldürülmesi yok. Recm yok. Zinada kadın erkek farkı yok. Mehdi yok. Miraç yok. Kadercilik yok. Sırat Köprüsü yok. Kıyamet alametleri yok. Cehennemde yanıp çıkma yok... Yani yok oğlu yok…

Çekinmeden dini ritüellerle var edilmiş ve dinin özüne girmiş nicesini de bir çırpıda sıralayabiliyorlar; Kutsal günler, haftalar ve kandiller yok. Mevlit yok. Salavat yok. Tevbelik almak, tevbe vermek, rabıta yapmak, dönmek, kafa sallamak, kendinden geçmek yok. Teravih yok. Kaza namazı yok. Sünnet namaz zorunluluğu yok. Cuma namazı sadece erkeklere farzdır yok. Kadının cenazeden uzak tutulması, cenaze namazını sırf erkeğin kılması yok. Tahiyyat duası yok. Sağa sola selam yok. Hayız veya lohusa kadınlara ibadet yasağı yok. Hac’da şeytan taşlama, Hacer’ül esvede el yüz sürmek yok. On günlük hac yok. Zekâtta kırkta bir yok. Oruç bozana 61 gün ceza oruç yok. Hadisler kesin peygamber sözüdür yok. Sakalı şerif, nalını şerif, hırkayı şerif, hurma, zemzem, tesbih, seccade kutsallığı yok... İrkiliş var diyenler yüzünden…

Bu yoklar varlar arasına sıkışmış dini bağnazlığın, doğal yaşama müdahalesi ve artan mahalle baskısı, gençliğin kurgu dini kabullenilişini sekterliyor. Özellikle özel yaşama dönük müdahaleci tavır affedilmez görülüyor. Kısacası az biraz sorgulayan dini başına dert almaktan ise ahlak öğretisi düzleminde başka taraflara yöneliyor. Yönelim nedenini çeşitlendirip, din adına yok olması gereken şeylerin de bir bir adını koyarak mesajın yerli yerine ulaşmasını istiyor; Dini isim koymadan ve sünnet olmadan dinden olamazsın yok. Haremlik, selamlık şartı yok. Kara çarşaf, peçe, şalvar, cüppe, sarık yok. Kölelik ve cariyeliği teşvik yok. Erkek illaki veya kadına sünnet yok. Kadın sesi haramdır yok. Takva kıyafeti yok. Erkeğe altın, ipek haramdır yok. Sakala jilet vurmak haramdır yok. Sağ el, sağ ayak kutsallığı yok. Küçük kız çocuklarını kapatmak yok. Çocuk yaşta evlilik yok. Boşanma yetkisinin yalnızca erkeğe ait olması yok. Kadını dövmek yok. Her ölen şehittir yok... Yok da yok…

Bir kültürel etkinlikte henüz üç beş günlük deneyim gösterdi ki, bu genç kuşaklardan başta ze kuşağından, kuşak dışı kalmışların öğreneceği daha çok şey var. Yüksünmeden onların sesine kulak vermek gerek. Varlık yokluk girdabında son tahlil apaçık; Yoktan var eden Allah'ın izni dışında, dinde yok olanlara var demek, yok olduğunu bile bile dinde varmış gibi davranmak yok…

Elbette yok ama varlığı temsil eden sessiz çoğunlukta onlardaki yürek yok...

Hiç yorum yok: