29 Ağustos 2024 Perşembe

ZAFERİN PİRİ MUSTAFA KEMAL...

 ZAFERİN PİRİ MUSTAFA KEMAL...


Yüzüç yıl önce, emperyalist dünya ve yerli işbirlikçileri, bu milleti yenmeyi başaramadı. Yedi düvel memleketi böldü, parçaladı, paylaştı ama ele geçiremedi. Yüzüç yıl sonra vaktiyle alınan hezimetin acısıyla bin türlü alavere dalavere ama yine başaramayacaklar. Başaramazlar çünkü bin bir yıl geçse de 30 Ağustos Zaferi bu milletin uğuru, gururu. Zaferin piri Mustafa Kemal, ilelebet bu milletin tam bağımsızlık umudu...


Bugünden yüzüç yıl önce 'para yok, silah yok, ordu yok savaşamayız' denilerek sıvışıldığı, sanki saltanat düşmemiş yenilmemiş gibi yeniliriz diyerek topyekûn mandacılığa sıvanıldığı bir dönemde düzenli orduyu kurdu Mustafa Kemal. Savaş sonrası ödenmek üzere para, takalarca, kağnılarca silah ve mühimmat temin etti Mustafa Kemal. Vatan evladını vatan aşkıyla işledi. Her birini gönüllü şehitliğe yüce gönülle razı etti. Vatan uğruna ölmeye imanlı bir millet yarattı Mustafa Kemal...


  

Gidilen yol akıl işi değil, ak akçe olmadan savaş olmaz, elde yok avuçta yok savaş için çok para lazım diyerek kıvıranlara, para bulunur dedi ve komün komünist demeden parayı buldu Mustafa Kemal. Canımızı almaya bizi kanımızda boğmaya yeminli birleşmiş düşman güruh var, içlerinden birine bağlanalım, mandalanalım kurtulalım diyen salt günü kurtarma yağcılarını cesaretle tersledi. Bağımsızlık uğruna garip guraba milletiyle yekvücut, iç ve dış düşmanlara tek başına karşı durdu. Nutuk’unda her bir ayrıntıda gizli zorluk.

Akıl yüklü radikal hamlelerle düşmanın topunu yendi. İlerleyişi öğütledi, örgütledi. Denizleri hedefledi, düşmanların maşasını denize döktü. Aslı zor kazanılmış bir kutlu zafer, 30 Ağustos. Zaferin piri Mustafa Kemal... 


 

Mustafa Kemal Paşa 30 Ağustos'ta; kurtuluşa bir adım kala "…yürüdü uçurumun başına kadar. /Eğildi durdu. /Bıraksalar Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı…” dizeleriyle destanlaştı. Ata toprağının kurtarılması için ağır şartlardan yılmadı, Hak doğrudan milim sapmadı. Halkından kopmadı. Zalimlerden korkmadı. Dünyanın görüp göreceği en büyük siper savaşlarından, süngü savaşlarına ve kaybedecek bir şeyi kalmamış düzenli ordu taarruzuna dek gözünü huzurla kırpmadı. Millet memleket, ar namus uğruna kar taş üzerinde paltosuna uzandı. Bir gözü açık yattı hiç rahat uyumadı. Dost düşman hiç rahat uyutmadı. Hainlerin peşini bırakmadı. Mustafa Kemal’in pirliğinde bir millet uyandı, bir devlet doğdu, bir Cumhuriyet ki küllerinden kuruldu. Cumhuriyetin banisi Mustafa Kemal...


Kutsal isyanın zaferle taçlandırılacağı ilk gün karacasından bugüne yüzüç yıl. Yüz yıllar geçse de tarih yapmayı görev görenlerin, kıyı köşe tarihle uğraşanların, dünyayı tarihin kaynaklarıyla buluşturanların asla unutamayacağı bir zafer 30 Ağustos. Bir millete tarihi serüven yazan, tarihin akışını değiştiren, dünyaya yön veren Mustafa Kemal Paşa asla unutulmayacak. Gazi Mustafa Kemal Atatürk kutlu ilerleyişin önderi, meydan muharebesini bizzat yöneten komutan. İlelebet Başkomutan. Kutlu Zaferin piri Mustafa Kemal...


 

Mustafa Kemal Atatürk asla koltuk hırsı yapmadı. Usulen antiemperyalist nutuklar çekmedi, lafta kapitalizmle çarpışmadı. Milletini ezmedi bizzat milletiyle bir oldu. Diri kaldı topuna kafa tuttu, pir oldu topuyla savaştı. Emperyal emellerle havanda su dövmedi. mirasyedi havasında havadan övünmedi. Yıllarca Cumhuriyet nimetlerinden faydalananların, büyük zaferi içten dışa, gizli kapaklı inkâr edenlerin tarihe kaydını düştü.  Dünya mazlumlarına sembol 30 Ağustos ile perçinlenen kutlu dirilişi ve kutsal isyanı hiçe sayanlara, gelmişinden geçmişinden ders çıkarmayanlara, aslını neslini inkâr edenlere, ülkenin geleceğini karartanlara Zaferin piri Mustafa Kemal... 


İkinci yüzyılın başında Kuvayı Milliye Destanı’nı, Ulusal Kurtuluş Mücadelesini, 26 Ağustos ile başlayan kutlu Zafere yürüyüşü ve 30 Ağustos Büyük Taarruzu metazori dillerine dolayanlara Sevr’i yırtan Büyük kurtarıcı, zaferin piri Gazi Mustafa Kemal... 


Atatürk adını sanını anmaktan imtina edenlere Gazi Mustafa Kemal Paşa...


Kör talihi kara tarihi tekerrür ettirme acziyle Gazi Mustafa Atatürk’ün gelmişine geçmişine saydıranları tarih elbette yargılar ama topuna zaferin piri Mustafa Kemal Atatürk...


Başa gelen talihsiz ve tarifsiz kara yazgıya her dilden her dinden beddua, böyle illet düşman başına. Yerüstünde bu millet gibi bir başka millet olmaya, toprağı kanıyla sulamış şüheda utanmaya. Pir düsturu; "Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır..." Kutlu zaferin piri  Gazi Mustafa Kemal Atatürk...

28 Ağustos 2024 Çarşamba

ZAFER KAÇKINI KORKAK VE SİLİKLER...

 ZAFER KAÇKINI KORKAK VE SİLİKLER...


Korkak ve silikler de gün olup güçlenir, iktidara yerleşir ama bu ilerde anılacak bir zafer getirmez. Hatta bu zafer kaçkınlarının, akut hastalıklı tavırla büyük zaferleri  küçümsemeleri de işe yaramaz. Bu dev aynasında küçülmeler zamanla adetten görülür. Gereği yapılır...


Bu görgüsüzlük, nereye bellidir aslında.  Zamanla belirsiz aidiyet ve pusula şaşmasıyla boş gürültücü ve tansiyonu yüksek hava yaratısına. Daima bilindik yanlış argümanlarla, koca zaferleri ve bağımsızlığa adanmış ömürleri hiçe saymaya. Kesinlikle hiç olacak uydurma zaferler sarhoşluğuyla kronikleşen boşluğa. İşte tam bağımsızlık inancı o boşluğa hapsedilir. Oysa boşluğa asla kalıcı olmayan kayıplar kaydedilir. Korku duvarına korkak ve silikler tahtası asılır. Ve korkusuzlar sonsuzluğu hazırlar, sonsuzluk ta zaferleri...


Düz mantıkla kutlu zaferler her fırsatta unutulur ve unutturulur ama her biri tarihle sabittir ve nesillere acı derstir. Acı reçeteyi yutturma heveslisi emperyal kopuklar daima korkak ve siliklerin suni gururunu okşar. O kadar ki onur haysiyet bile kaybedilir. Hayatın tam içine kaos doğar. Bingbang benzeri patlamalar sosyal tahribata pik yaptırır. Takriben ödenecek bedeller bedevi severlere dip yaptırır. İşte bu kargaşada gidilecek yolu belirleyenler ise alnı açık, dimdik ve yiğit olanlardır. Çünkü ne idüğü belirsiz yapay güç anında göçer, sıvışır. Yani korkak ve silik benlikler tahtırevanı bırakıp kaçar. Kaçar çünkü sonsuza devrilen büyük zafer, gözleri yakar demirleri eritir...


Bu kutlu atmosferde bile cıvık, korkak ve silikler bin türlü dalavere zafere giden yollara kıt akılla mayın döşerler. Zafer yolcularının etrafını dikenli telle çevirirler. Darağaçları kurarlar. Şeytanın aklına gelmeyecek tezgahlar kurarlar. Zehirli mazeretlere sığınarak, melanetin ardına gizlenerek, kutlu mücadeleye müdahale ederler. Yetmez elbet tahtırevan havası silikleşince merkezi korkular ve hayati kararlar da yabanlaşır. Bu kendi tarihine yabancılaşan korkaklar ve silikler yalan yanlış, gırla iftira uzaktan kumandalı oyunlara girişirler. Bu aksak girişimler hattızatında kaybedişin rehberidir. Kayıp hayata rehin kalma ve sona çakılmadır. Şimşek çakar çakmaz korkak ve siliklerin beyin kıvrımlarında kaçıp gitmek arzusu arsızca kıpraşır. Artık nafiledir. Çünkü nihayetinde mutlaka korkak ve silik sahtekarlar kaybedecektir. Ve Zafer, zafere inananların olacaktır...


Diğer yandan Zaferi yaratan gerçek kahramanlarla, hayal dünyasından ezik kahramancıkları kapıştırmak, salt kafa karıştırmaktır. Aymazca ileri sürülen, hiç ölmeyecekmiş tavrıdır. Yalandan, yanyatan rüyaların silik anılarından faydalanarak korku ve ecel ilişkisi güncellemektir. Ancak nice zaferleri silmek işten sayılsa da asla mümkün değildir.


Yalancı tanıklarla üstü örtülmeye çalışılan, özü boşaltılan büyük zaferler, aslında yolun sonunun göründüğüne ta yüzyıl öncesinden habercidir. O yüzdendir habire karalamalar. Bu yüzdendir kamplaşmalar. Ama tutmaz. Tek endişe ebelenmek korkusudur. Ancak debelenilen karanlıkta, korku dağları bekler... 


Elbette kendilerini var eden zaferden ürken, bu korkak ve siliklerin güç devşirdiği iktidarlar da bir gün düşer. Elbette düşecektir. Düşerken de bir şeyleri her şeyleri, kutlu değerleri, tarihsel emanetleri küçümseme adeti anında tersine çevrilecektir. Yani küçük beyinli korkak ve silikler evladı ve ecdadı arasına sıkışacaktır. Ve daima büyük kutlu zaferlerin altında kalarak ilelebet ezilecektir...

15 Ağustos 2024 Perşembe

İLETİ

 İLETİ 


Değerli dostlar, saygıdeğer katılımcılar hoşgeldiniz. Bugün burada Çalıkuşu Kültür ve Sanat Evi’nde belki de bir ilki yaşayacağız. Konuğum iletişim konusunda uzman, alanında duayen. Tırnak içinde söylüyorum tam da “Doğru Kişi” BAy… 


Merhabalar efendim, hoşgeldiniz... 


Bendeniz ise okur yazar ama yazdıkları okurla doğru iletişim kuramadığı eleştirileri alan, tırnak dışı ‘Yanlış Kişi’ Erak. Bu programı planlayanlar ne yazık ki bizi bir araya getirdiler. Burada yazık kişi ben oluyorum tabii ki. Bana metazori ilk ve son defa katlanacaksınız. Sayın arkadaşlarım, Saygın dost, Bay’dan gönlünüzce dilediğinizce bilgileneceksiniz...


Değerli hocam eğer burada benim gibi üç kişi daha varsa vay halinize. Değil mi ki dört yanlış bir doğru eder… 


Sabırsızca beklediğiniz programımıza geçmeden önce, değerli hocamdan rol çalmak veya beyin açar ‘muhteşem’ sunumu öncesi korsan bildiri yayınlamak algılanmasın sakın bir beyin fırtınası yaratmak istiyorum. Sizin ve hocamın da izniyle birkaç paragraflık ortalama süre 'altıyirmidört'ü aşmayan bir okumam var. Bu bir meydan okuma değil kanımca bir türlü gideremediğim okurla iletişim zaafımı sizlere bizzat sergileme olacak…  


Hazır iletişim uzmanımız sayın hocam da yanımdayken tırnak içinde ‘müthiş’ olacak. Umarım bu kez sohbet arası öğrettiğiniz ‘muhteşem ve müthiş’ betimlemesini yerli yerinde kullanmışımdır sayın hocam… Bence…


İLETİŞİM İLLÜZYONU…


Bilimsel teknikleri bilinçli kullanıldığında iletişim bir illüzyon. Evet iletişim bir illüzyon. Zorlama taklitler ve yayvan hükmetme tarzı yeğlendiğinde ise bir bumerang. Üstelik kontrol kaybedilirse, yanlı ve yanlış hamlelere devam edilirse bir illet. Bir adım ilerisini düşünmeden, lafta arz ve talep gereği seviyesizce pozisyon alan postmodern iletişim madrabazlarına ise ‘point of sale’ yani pos cihazı. Bu borsası belli ‘satış noktası’ ranttan yüksek dozda paylanmayı sağlayabilir ancak bu iletisel cakalanmanın sonu illa ki karşılıklı nefrettir. Egemenlerce istenen iletişim ve tasarım belki de budur; çünkü nefret sarmalına savrulanlar bilgiyi ve bilimi reddeder. Ve bilinçaltına hâkim olan katı buyurganlık kolay işler. Oysa bu hal bizzat kendi kendini yok etme programına dönüşümdür… 


Bu kısır döngüde lafta iletişim gereği eytişim ve yönetişim dışlanır, ön ve arka fonu sert ifadelerle tertiplenmiş, tektip yapılanma formatı dizayn edilir. Başta kimin hangi formayı neden giydiği pek önemsenmez. Ama kısa sürede ironik karmaşalarla biçimlenen eksik iletişim ve algı operasyonları dev facialara yol açar. Krizi ve kaosu beraberinde getirir. Yani toplumsal gerçeklikle asla bağdaşmayan, evrensel iletişimin yöntem ve değerlerine kesinlikle sığmayan iletim manevralarıyla sadece yön ve zaman kaybedilir. Öyle aynı gemideyiz iddiasıyla yaşamın diyalektiğine asla uymayan diyalogda veya monologda ısrarcılık ise total yaşam pratiğini önünde sonunda mutlaka kaybetmeye sabitler…


Hayatta kaybetmemek için hayatı kazanmak için; dil, diksiyon, ses ve beden dili diğer iletişim enstrümanlarıyla en doğru biçimde ve doğrudan buluşturulmalıdır. İletişimin alfabesini bilenler, iletinin doğasını doğru okuyarak ilerler. Yani bireysel ve toplumsal hayata ön vermek, yön tayin etmek, yer bulmak, kulvar açmak, büyümek büyütmek istenci doğru iletişimle gerçekleşir. Ismarlama iletişim metotlarıyla başarı sağlanamaz. Sağlansa da uzun soluklu olmaz. Kalıcı olmaz. Bu doğrultuda toplumsal kültüre denk düşse de düşmese de değişen dünyayı anlama ve anlamlandırma sanatıdır iletişim. İşte bu gerçekliği algılayan birey, bilim ve teknolojiyle doğayı kökten değiştirilebilecek güce erişir. Bu sayede toplumsal zenginlikler üretilir. Paylaşım artar… 


Düşünceye ve düşüncenin diline dayalı iletim ve etkileşim süreci, edinilmiş algılardan süzülüp gelen değerlerle şekillenir. Süreç uzun yılları alan eğitim ve öğretim ile direkt ilintili devam eder. Süreç içinde ulusal, bölgesel ve yerel çapta görsel ve işitsel argümanlarla desteklenen iletişim güçlenir, alabildiğine gelişir. Ve rasyonel normlardan faydalanan etkili iletişim ağı, bilinmezin bilinmesine yönelik ortak akıl üretir. Eğer bireyler durağan çarpıtmalara kanmaz, arzuhalci mantığıyla kotarılmış sanal, yanal ve masal ceryanına kapılmaz ise doğru ve güçlü iletişim modeli toplumda egemenleşir…

 

Tarihsel gerçekliktir, kitle iletişim araçlarına sahip olanların gizli amaçlarla çizdiği rota, nihayetinde kendilerine notaya dönüşür. Yani hep kazanmaya ve kazlamaya dönük totaliter rejimin dayattığı iletme ve yönetme şematiği de gün gelir kaybeder. Bu arada salt gördüğünü yansıtan ayna akışkanlığı ve popülist geleneksellik takipçileri ivedilikle çark eder. Hemen paralel uydular yaratılır. İşte korkulası durum asıl budur…


Akıl dışı heves ve akıldışı atraksiyonlarla, her alanda tüm donanım ve donatılar bir süreliğine el değiştirmiş olabilir. Değişmeyen değişmezlik, rantabl işleyen iletişim örgüsüdür. Bu nedenle despotik potlara aldırmadan uğruluk üleştirenlere ve üleşenlere, her ortamda 'gidişat iyi' deyip durup umursamaz bileşenlere, iletişim illüzyonuna tersten bakanlara, bumerang çarpmasıyla feleği şaşanlara, pozisyonu koruma pahasına aynı pozda debelenenlere, yarından tezi yok yüzde yüz iletişim bilinci ve doğru iletişim dersleri şart...


Aklı önceleyen iletişim için iletilmek istenen doğru bilgi ve yetkin donanım şart. Bilgiyi dostdoğru göndericiler ve öğrenmeye gönüllü alıcılar şart. İletinin doğru anlaşılacağı rahat ortam, doğru atmosfer şart. Bunlar bugün burada, Çalıkuşu’nda var. Madem hazırız; doğru bilginin, doğru göndericiden, doğru alıcılara aktarımı başlasın…


SUNULAR


-Teşekkür ederim…

- Evet aktarım başlasın lütfen dediğinizi duyar gibiyim. Başlıyoruz... 

- Sayın hocam bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Zamanınızdan aldım. Siz dilediğiniz formatta sunumunuzu yapabilir ve özgürce ilerleyebilirsiniz. İsterseniz sorulu cevaplı bir program da sunabiliriz. Ama bu tip söyleşmek sunumunuzun bütünlüğünü zedeleyebilir. O yüzden soruları sonraya bıraksak daha iyi olur düşüncesindeyim. Ayrıca zamanımız kalırsa benim de sorularım olacak size. Sanırım konuklarımızın da...

-Buyurunuz efendim…


SORGULAR


-İletişimde eğitimin önemi büyük. Eğitim süreci ve süresiyle ilgili kısa saptama…


-İletişimin varoluş nedenlerinden biri imaj. Yıllardır cilalı imaj devri yaşanıyor. İmaj ve imaj pazarlama sektörü vazgeçilmez olmuş. İmaj bambaşka bir boyuta evrilmiş. Yarı kurumsallık içeren boyutta ‘imaj maker’ler konsept tasarımlarıyla toplumsal ve kişisel imaj değerlendirmesi yapıyor. Bu bağlamda kendi bakış açımız ve başkalarının gözündeki duruşumuz açısından bir değerlendirme…


-Siyasette hitabeti besleyen ve güçlendiren etkenler…


-Konuşma toplum nabzını tutma eylemi. Etkili konuşabilmek sanat. Bilgi, eleştiri, yönetişim ve motive açısından farklı formatların kullanımı söz konusu. Kitle önünde konuşmaya dönük öneriler…


-Sahnede, podyumda, kürsüde, forumda heyecan olur ve şarttır denir. Peki heyecan kontrolü…


-Yazmak da bir iletişim metodu. Şairler ve yazarlar kelimeleri konuşturanlar. Okurlarla buluşturdukları kitapları, okurla etkili iletişim kurmaları ve okunmaları açısından kısa dipnotlar…