3 Ekim 2013 Perşembe

DEMO PAKET, PAKET- PLAKET DEMOKRASİSİ VE DEMO SİYASET…

DEMO PAKET, PAKET- PLAKET DEMOKRASİSİ VE DEMO SİYASET…

Sınıfsal eğilimi bal gibi belli, gerçek bir partizan olmaya adaylıktan bu güne çok on yıllar geçti hanemizde. Kaybolan o yitik yıllarımızda dahi adam olmayı unutmadık hiçbir zaman. Zaten her şey gün olur unutulabilir, ama adam gibi adam olmak unutulunca çöker hüzün, yıkıp geçer kasvet ve dem vurur beyne…

Dememiz o ki; her yeni gün birlik, beraberlik, bütünlük, dirlik, kuvvet,  büyüklük masallarıyla aldatılarak geldik son on yılda sona.
Ulusal ve evrensel birçok kavram ve kurum, devlet ve millet değişime uğrarken yenilenmek ve yeniden yapılanmak elbette en kaçılmaz ve kaçınılmaz gerçektir. Ancak çağın koşullarına göre yeniden yapılanmayı ve değişimi insanda, toplumda ve evrende yakalamak da bir o kadar zordur.

Güne ve geleceğe damga vuracak bir yaşamsallık kurgulanamayınca, hevesler ve hırslar zum yapınca zaman hem boşa geçer hem de tersine işler hayat. Geriye gidiş ve boşluğa yuvarlanış atmosferinde ise reformist beyinler tutulur geceden sabaha. Oysa en çok onlara gereksinim vardır ayazda buz kesince fikirler fakat ay tutulması yaşanır zamansız ve mekânsız.

Ters yönden gelen bir araçtır artık devrim farz edilerek alkış tutulan ve dümendeki için vaciptir vecibeleri yerine getirmek. Ve karşı devrim halkın çağdaş ve katılımcı rejim istemini bir çırpıda rafa kaldırır, benimle idare edeceksini dayatır süslü beyinlere. Vakit nakit hesabıyla demokrasiyi olgunlaştıracak teorem ve projeler üretmeden reformist görüntüler veren ama asla reformculuk yapmayan ve yapmayacak bir çizgiye hapsolur o sözde devrim çılgınlığı.

Aslında bu realiteyi ortaya dökmek toplumu iyi tanıyan ve toplumsal değerleri benimseyenlerin asli görevidir. Ağızlar tam açılmadan, diğer her toplumsal yakınlaşma acı bir bedel ödetir ve tahsil eder gider diyemeden üstüne çöker saltanat ve salt bu yüzden erir manzara. Satmışım anasını iç dünyası iş dünyasına kayar ve suskunluk ilacına gerek kalmaz hap yutulmuştur.

Oysa kendi içinde bütünleşen, ulusal değerlerden ve kişisel birikimlerden güçlenen her karar ve kararlılık gün olur devran döner evrenselliği de kucaklar. Böylelikle olur ancak çağı yakalayıp, hedeflenene hareketlenmek ve kitlenmek. Yoksa paket üstü paketler yığarak, yağdırarak ülkenin safdilliğinden yararlanmak ve sineyi millete racon kesmek değildir devrimin açılımı.

Belki biraz sol kaçacak ama bireysel ve toplumsal özgürlüğün, emeğin üstünlüğünün, eşitlik ve dayanışmanın geliştirilmesinin, ülke bütünlüğünde çoğulcu demokrasinin işletilmesinin dürüst yönetim açık toplum ilkesinin yaşatılmasının acilen yapılandırılması hayati bir ihtiyaçtır. Tüm bunları yok sayarak veya öteleyerek örgütlü veya örgütsüz sivil toplum yapısıyla her Allahın günü yerli yersiz oynayarak bu devrimsel gerçeklik sağlanamaz, sağdan da sollanamaz. Ayrıca yorum ve yöntemleri halka sadece dinsel ve mezhepsel motiflerle ulaştırmak ve garip halkı arsız sunumların paydası yapmak, en kolay yolu budur çünkü bu halk böyle anlıyor ve istiyor demek kolaycılığı yarın demokrasiyi de dinselleştirince, mezhepsizlere sığınacak liman kalmaz şu üç yanı deniz yarım adada.

Demek ki tüm bu yaklaşımları yönlendirecek anlayış asla ve kata dar kalıpçı ve statükocu olamaz. Halkın istemleri doğrultusunda dinamik, katılımcı, özgürlükçü, ilerici, örgütçü ve çağdaş bir süreç başlattık diyerek devrim, diyen herkes de asla ve kata devrimci olamaz.

Mevcut düzene yenilikler, değişim ve dönüşüm getiren ilkeleri topluma sunabilecek ve benimsetebilecek bir inanç biçimidir devrim ve devrimciye gerekli olan da bu bilinçtir. Düzene uyumun veya düzeni geriye ters yüz etmenin değil, değişimin ısrarcı takipçisi, tercihleri yarınlara yönlendirebilen, çağdaş toplumun kuruculuğu iddiasını söylemlerinde ve eylemlerinde taşıyabilmektir devrimcilik.

Aslında ülkenin böylesi bir birikimi var. Yürekli ve özverili insanları da var. Bir yerlerde izliyorlar belki, belki zamanı geldi sur unun üflenişini bekliyorlar derinden ve inceden. Toplum değerlerini en zirveye yükseltecek, delirten kuşkuları yok edebilecek çareleri düzenleyebilen ve yeni çıkış ve bakış açıları üretebilecek kadrolar elbette var bu ülkede. Gerçekten bu halk hak ettiği yere çok yakında gelecektir jargonuna tapanlar da var bu ülkede. Ancak önemli olan bölünmeden parçalanmadan bu günleri atlatabilmektir.

Sorunlar günden güne devasa büyüdükçe, ana sorunlar yok sayılıp ertelendikçe bu ülke hiçbir zaman ve hiçbir paket şenliğiyle esenliğe kavuşmaz. Korkudan dillerin titrediği, diz bağlarının çözüldüğü ileri demokrasi anlayışı ve paketsel demokratikleşme sihriyle ülkenin diğer tüm sorunları tetiklenir sadece. Ve asla çözülemez, aşılamaz, çare bulunamaz sorunlar yumağı istikrarın sağlanamadığı bir ortamı yaratır tepe taklak. İşte o vakit makaslar iyice daralsa da mutlaka daha faşizan çıkış yollarına sapar ileri demokrasi treni.

Ülkenin faşist dönem ürünü kurumlar ve yasalarla getirildiği durum belli iken, dönülmez kara nokta ortada iken, faşist ideoloji tasfiye edilmeden iyi niyetle de olsa yapılanların hiç biri gerçek çözüm olamaz. Demokrasi ayıplarının önüne geçemeyen geri kalmış ülkelerin genel yazgısı ufukta belirir ve boyun eğip kabullenişin alfabesi okutulur tüm paket isyancılarına. Tarih bu tersine işleyişin örnekleriyle dolu.

O halde sınırlı demokratik hak ve özgürlükleri halka ödülmüş, nimetmiş gibi sunmak ve toplumca görülmeyen veya göz ardı edilen paragraflara asıl gayeleri küçük puntolarla sığdırmak ve sıralamak, paketten taşanları bizden değil saymak ayıp etmek olur elmanın diğer yarısına. Elma ile armudu toplayarak paketlemek ise hemen yerel seçimlerin peşine halka acı bedeller ödetmek ve bir şekilde şekilsizce yönetmektir sallanan gemiyi. Plaketleri şimdiden hazırlanmış bir demo-paket işgüzarlığı ise tüm bu kopartılan yaygara ve yarım yarım halka yaranmak ise tüm çaba demo-siyaset otokrasisi millete hayırlı olsun.

Dememiz o ki; Demokrasi halkın geciktirilmiş hediyesi değil en temel hakkıdır. Yasaklar, sınırlamalar, baskılar, yıldırmalar ve süründürmeler ile üstü örtülü sürdürülen hüküm sürmenin taraflarının işi değildir devrimcilik ve çok ağır gelir, gelmelidir ve gelecektir sahte de olsa devrimcilik onlara.

Sınıfsal eğilimi bal gibi belli olan partizanların işi bu uğurda bu yolda daha da güçleştikçe adam olma ipine daha bir adam, adam gibi adam sarıldıkları ise devrim-sel bir gerçektir…

Hiç yorum yok: