ARAÇ HARAÇ PLATFORMU...
Performans Raporu; ulaşılan sonuçları, gerçekleşen tutarları,
bütçelenmiş tutarlarla karşılaştıran ve aradaki sapmayı gösteren raporlardır.
Büyükşehir'in son performans raporunda 93 resmi, artı kiralık
bin 717 binek araç görünüyor. Kiralama binek araç statüsünde ama büyük
çoğunluğu makam aracı. Topu 643 yöneticiye bin 717 araç. Lafta araçtan amaç
İstanbulluya hizmet. Ama totalde çalışan sekiz kişiden birine makam aracı,
haracı.
Sadece İBB'deki 643 yöneticiye bin 717 makam aracı ile kalsa
iyi. Belediye kurumlarında da ayni araç haraç mizacı devrede. Mizah seviyesinde
bir durum; İSKİ'de 124 yöneticiye 874 makam aracı, İETT'de 48 yöneticiye 150 makam
aracı...
İstendiğinde liste uzadıkça uzar, iş başka taraflara gider...
Ayrıca aşırı israf sarmalında, ihale daima tek katılımcı
statüsündeki firmaya. Öyle ballı ihaleler ki 12-13 ay ödenecek kira ile
kiralanan aracı satın almak mümkün. Altın pırlanta, kuyumculuk işinde böyle
kolay para yok...
Milletin akbil doldurmaya gücü kalmamış, işe güce yürüyerek
tabanvay gidiyor, binek araç yükü sırtında kambur. Hala farkında değilmiş
yapıyor.
Sonra da Büyükşehir çalışıyor masalı. Bal parmak hikayesi.
Gelsin oylar...
Gelmeyince de, on yıllardan sonra araç kiralama üzerinden
ihtiyaç fazlası memleket gündemine giriyor...
Son performansta ihtiyaç fazlasına değinildiği halde, hemen 2019
başı 559 sürücü çalıştırma ve 2 bin 432 araç kiralama,138 milyon 757 bin 501
lira bedelle aynı platform yeniden kuruluyor.
Yine tek katılımcı 1 Ocak-31 Aralık 2019'u kapsayan tatlı
ihaleyi bir güzel kapıyor...
Gider ayak ihtiyaç fazlasına lüks araçlar da ekleniyor. Araçlar
araç, tam konfor; Renk metalik siyah, otomatik vites, elektronik el freni,
akıllı çalıştırma, otomatik hız sabitleyici, 17 inç jant, çift bölgeli klima,
yan aynalar gövde rengi, karartılmış arka ve yan cam, sunroof, arka kol
dayamalı, deri koltuklar, deri direksiyon, deri vites topuzu...
Kantarın topuzu biraz kaçmış ama vaziyet bu...
Hazıra dağ dayanmaz misali bu harcamaya can dayanmaz. Öyle
yapılanlara göz kırpıp dağ fare doğurdu babında hazır cevaplık ise siyaset
erbabına yakışmaz. Hem de açıktan gizliye 'milletin malına mülküne taarruz eden
ve doymak bilmeyen bir savurganlık' söz konusu iken.
Yenikapı'da araç haraç platformu kurulmuşken, yapılan şovdur,
hizmet aksatılmasıdır şeklinde karalama ve israfı aklama peşinde afaki
itirazlar da, Millet kimsenin umurunda değil yansımasıdır.
Bir kısım millet sırtına yük üstüne yük bindiren bunca şatafata
ve dahi saltanata tapınıyor olabilir. Düğmeye basılınca hemen savunmaya geçiyor
olabilir. Vicdanının çığlığını bastırıyor olabilir. Bu tavırsızlık asla
gerçeklerin üstünü örtmez.
Diğer yandan çıkıp rahatlıkla israf haramdır diyemiyor,
saltanat, savurganlık, şatafat ve haksız kazanç, devlet adamlığına yakışmaz
diyemiyor ise, onlar her kimse kendinden başlayarak bir şeyleri çek etmelidir.
Sonuçta bu araç haraç platformu, bu araç parkuruna ihtiyaç
olmadığını gösterdi mi? Gösterdi. İsrafın boyutu görüldü mü? Görüldü. Kul hakkı
yenmiş mi? Yenmiş. Adam kayırılmış mı? Kayırılmış. Görev kötüye kullanılmış mı?
Kullanılmış...
O halde ilgili Bakan, seçilmiş mevcut
Büyükşehir Başkanı'nı bu durumukamuoyu ile paylaşmakta bu kadar geç kaldığından
derhal görevden almalı, yerine kayyum atamalıdır...
FINDIKTA DÜŞÜŞ BAŞLADI...
Ağustos sonu ilk harmanlardan seçilip piyasaya ilk getirilen
fındıklar 17 liradan gitti. İşlerini tamamlamayı bu tarihe denk düşürenler
yaşadı. Fiyat bir daha 17'yi ve üstünü görür mü? Görürse mucize...
Hemen Eylülde düşüşe geçen fındık, piyasaya yoğun arza bağlı
daha da düşecek görüntüsü veriyor. Fındığın ana vatanı her yıl aynıyı yaşıyor.
Hep ayni hikaye...
Fındık Karadeniz Bölgesi'nde tam 600 yıllık gelenek. Belki daha
da eski. Bu yıl yaklaşık 600 bin aile, yaklaşık 728 bin hektar fındıklıktan,
yaklaşık 700 bin ton civarında dünyanın en kaliteli fındığını topladı. Yağmur
çamur piyasaya bir an önce indirme çabası verdi. Ve yine emeklerinin
karşılığını bulamayacağı bir fiyat anarşisiyle karşılaştı.
Oysa fiyatı gerileten muhtemel sirkülasyon ve geriletecek dış
destekli spekülasyon en baştan biliniyordu. En baş açıklama da o yöndeydi;
'Bu sezon fındıkta rekolte geçen yıla göre daha yüksek,
bekleniyor. Bu durum karşısında Toprak Mahsulleri Ofisi’ne hasat dönemi
başlamadan fındık alımı için görev verme kararı aldık. Ofisin alım yapacağı
taban fiyatlar sayesinde spekülatörlerin önünü keserek, fındık pazarında
üretici aleyhine oluşacak fiyat belirsizliklerini ortadan kaldırmayı hedefliyoruz.
Buradan TMO’nun taban fiyatlarını açıklayarak, fındık üreticimize müjde vermek
istiyorum. Yüzde 50 randıman esasına göre, Giresun kaliteli kabuklu fındığın
taban fiyatı kilogramda 17 lira. Levant kaliteli kabuklu fındık için de taban
fiyat kilogramda 16,5 liradır...'
Tamam da her şey yine lafta kaldı. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin
taş çatlasa alabileceği fındık 75 ila 100 bin ton arası. Rekoltenin kalanı ise
fındık tekelinin emrine sunuluyor. Ana alıcı artık ne fiyat vurursa. Yani
durum, vur dedikse öldür demedik misali. Ayrıca üretici Toprak Mahsulleri
Ofisinden fındığını satmak için randevu alamıyor. En yakın randevu 2 hafta
sonraya. Fiskobirlik ise ortalarda görünmüyor.
Hal böyle olunca özellikle Giresun'da sadece iki gün 17 liradan
alıcı bulan kabuklu tombul fındık günden güne elli kuruş azalarak 15 liraya
kadar indi. Eylüle 15 liradan başlayan fındık yöresine ve kalitesine göre şu an
14.50 ila 15 lira bandında seyrediyor.
Yani tam randıman, kuru, çatlak, koruk ve çürüğü makul seviyede
fındık piyasada anca 15 liradan gidiyor...
Denetimsiz serbest piyasaya toz kondurmayan bir güruhun
yönlendirdiği fındık fiyat politikası, üreticiyi perişan edince peşi sıra hep
ayni kısır değerlendirmeler yapılıyor;
'Serbest piyasada dün 15 liranın üzerinde fındık alınırken bugün
14.30 lira seviyesine düştü. Bunun bir çok nedeni var. Mesela gurbetçilerin
fındığını satmaya başlaması, okul ihtiyaçları için üreticilerin pazara yoğun
fındık indirmesi. Bunların dışında en önemlisi ise bizim satış yaptığımız daha
büyük firmaların parasal olarak dönüş yapmamalarıdır. Fındık alıcıları temkinli
yaklaşıyor. TMO’nun piyasadan yoğun fındık alışı yapması halinde ve
gurbetçilerin dönüşünün ardından fiyatlar biraz yükselebilir...'
Yükselse de yükselmese de üretici artık emanete fındık bırakmıyor.
Yükselmesini bekleyecek hali de yok. Piyasa fiyatı neyse peşine satıyor. Anında
harcıyor. Zaten harcı borcu ödemiyor. Bu da tüccarın lehine bir durum.
Umutlarını Eylül sonu ve sonrasına bırakanlar ise fındıklarını
oluşabilecek sözde serbest piyasa gerçek fiyatından satmayı arzuluyor.
Fındık dünyası işte...
FINDIK KABUĞUNDAN GEMİLER BATAR...
Orada, bir köy var uzakta. Ak suları Karadeniz’le buluşan.
Ağları alabalık. Başı dumanlı. Bahçeleri ıslak. Geliri fındık. Gemileri
fındıktan...
Dünyanın en vahşi en karanlık denizi Karadeniz. Ezelden
ebede zindana müebbet. Kıyıları gerçek öyküler diyarı. Her kara yelde asırlık
fısıltıların buharı ıtır ıtır. Düşleri inanılmaz. Arzuları dayanılmaz. Mevsim
hasat. Özlenen, sadece güneşli bir avuç gökyüzü.
Ortalık güllük gülistan iken; Önce gökyüzünde siyah bir
nokta. Sonra griden karaya bulutlar. Sis çöküntüsü. Ve kötü hava koşulları.
Bardaktan boşanırcasına hüzün.
Orada hala tek kanaldan akşam ajanslarına, ajansın hava
raporlarına gönül bağlanır. Diğerlerine es. Pürdikkat; 'Yapılan son
değerlendirmelere göre yağmur geliyor. Kuzeydoğu parçalı ve çok bulutlu. Orta
ve batı kesimlerden yağışlı hava dalgası yayılıyor. Karadeniz hırçın dalgalı.
Yağış Marmara’nın doğusu ve doğu Karadeniz’in batısında en etkili biçimde
hissedilecek...' izlenir. Histori bu...
Bildik bilindik konu; Karadeniz fırtınalar koparan aykırı
bir karakter. Keskin sırlarla söyleşen muazzam bir usta. Koca evrende bir tek
orada muayyen yoğun yağmur, inatçı kara dalgalar ve azgın hava şartları olaya
hakimdir.
Yolculuklar engine. Fındık kabuğundan gemilerle. Gemi azıya
alan gemiler de fırtınaya yakalanır. Umutlar da, fındık kabuğundan gemiler de
dün olur alabora. Batar...
Daima öyle; Hava kapkara ve karmakarışık ve de pusarık…
Orada her zaman güneş duasına çıkmak gerekir günleridir
yaşanan. Günü gelir güneş hepten gölgelenir. Çotanaklar yaş, taneler
kurutulamaz. Çamaşırlar askıda nemli. Vaziyete göre iki bin iki yüze hicret.
Davaya göre sahile. Kıyı boyu kabuk içi kıvam. Avamda taşra aklıyla uğursuzluğu,
arsızlığı defetmeye dönük seferberlik. Ayrıksı konfor. Korakor gurbetçilik.
Havasız akvaryumlarda balık tarzı. Yaza yabancılaşmadır akla
takılan. Kaçamak ezgisi. Harman sonu mola hevesi. Rızıkla açlık terbiyesi.
Gelecek bir fındık tanesi. Fındık kabuğundan gemilerde mürettebat çağ ötesi
kavimler. Kavlince mana...
Hep hayat meşgalesi. Ilımlı isyan meşalesi. Harap yakarışlı
cesaret. Teoride karşıtlığın yeni yetme hali esaret. Yalı boyu pratiğin ince
gülü soluk. Bedeli bedavaya çene. Ederi topunu ret.
Orada, gök kubbede eşsiz seda, eksik nida. Saltanatın
sarkacı vurdukça buhran. Kader çıkmazı. Ata barı, ata evi. Özlem. Özveri
pazarı. Emek, doğa ve doğal kaynak talanı. Tanıklık ettikçe gözyaşı. Gökten
yere tenkit. Yerden göğe ağıt.
Her şey minnacık bir kara noktadan. Bolca. Delice. İhtişam,
atomlarına ayrıldıkça sömürü...
Tanrısal güzellikler diyarında üç boyutlu akıl. Beyin
kurcalanması. Rakımı yüksek sızlanmalar. Rekoltesi yüksek fındık pınarı.
Bilinçaltında sonsuz yolculuk. Sabahsız, selamsız, duasız kaygan yollar.
Bulanık gözeler. Çamlı mezarlık. Mermer taşta, Ustanın oğlu. Ümit kırılması,
umut kargaşası. Kıyasıya sahiplenme. Ve serkeş tapınma.
Öte yandan bando mızıka fakirlik. Öfkeli kelimeler
harmanında ebem kuşağı. Cümleten kuşatılmışlık. Paslı çark. Çarka direnmeyenin
çarkına felek. Keşfe kaşif emri yarım yamalak...
Orada kuzeyde yenilgidir hayat. Doğuştan ölüme iyi niyet.
Diklenişin son perdesi iyimserliğin dibi. Dört mevsim elli yıl aynı nakarat.
Yazı, yazgı. Tayın faslında müsamere.
Orada hayat, tolerans, türbülans, girdap. Girmeye gör. Kopar
kıyamet, akar toprak. Sadece köy kalır. Güneş el değirmeninde un ufak.
Ve fındık kabuğundan gemiler anında batar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder