6 Mart 2013 Çarşamba

PİLAVCI VE İSTİLACI İKLİMDE AYNİ GÜNEŞİN ATAŞINA YANMAK...

PİLAVCI VE İSTİLACI İKLİMDE AYNİ GÜNEŞİN ATAŞINA YANMAK...

Tüm dünyada, dünyanın tüm sorunlarına estetik düşüncenin sanatsal sihirli değneği dokunmadıkça acılar yaşanacak gidecek. Siyasa da bir sanat ise eğer, reel düşünce ve estetik olgusu ‘varlığı, gerekliliği ve zorunluluğu yadsınamayan iki temel ve önemli’ unsur olarak siyasetin harcında yer almadıkça, kötü icraya devam edilecek. Her düşünce ve her imgelem belki aranan güzeli yaratmaz, arzulanan güzele götürmez ama estetikle harmanlanınca, ‘acelemiz yok, gün olur bizim de dualarımız kabul edilir’ in ötesine varılır, bir kalemde...

Zaten var olan ve varoluş karşısındaki duyarlılık felsefenin güzellemelerle, güzellikle buluşan ince çizgisidir. İçten duymak, hakkıyla duyumsamak ve doğruya varan ilk duyumla gelenek ve anlayışları çözümleyebilmek aydın olmanın bir gereğidir. Her ne kadar aydınlar son yıllarda hor görülse de.

Hayata geçen, geçirilen ve aslına dönüşen her eylemde este­tik değerleme bir bütün olarak diğer değerlerin önüne geçer, geçmelidir de. Bu temel bir genel geçer gerekliliktir. Estetik değerler unutulduğunda ise insanlık yakıcı, yıkıcı, yok edici şüphelerin beşiğinde sallanır. Bu şaibeli sürdürüm çağın hastalığı olan makrodan mikroya, çatışma, bölünme, ötekileşme ve ötekileştirme bunalımlarını körükleyen, tetikleyen ve derinleştiren metamorfozu yaratır.

İnsanlık krizlerin eşiğinde barış, mutluluk, hoş görme ve huzur kapsamında arayışlar içindeyken, çözüm önerileri ve çareleri artan değişen bir dünya özlerken siyasi sanatkârlar ve siyasal sanatçılar toplumdan kopuyorlar. Duyulara dayalı bilgilerin mantığını çözemeden, hayatın gerçekliğine uyuyup, sistematik yalanlar eleştirisinden nasiplenerek ret ve inkârcı mantık modasına tarafgir oluyorlar.

Oysa estetizmle yoğrulmadan, estetiği öne çıkaramadan, felsefeden ve ideolojilerden esinlenmeden, evrensel ölçekte yenidünyalar tanımlamak ve planlamak fizik ötesidir. Gerçeği Kültür ve medeniyet denizinde yüzen genel-temel sorunları, farkı, faklılığı ve farkındalığı, özel ve genel beklentileri köleleştirmeden estetik kaygıyla çağın normalarına göre çözmek, çözümler önermek ve ilacı uygulayabilmek travmatik koloniler oluşmasının önünü şıp diye keser.

Öznel değerlerini ve varlık temellerini estetizme ne denli yakındır veya ne kadar yakın olabileceğini objektif biçimde analiz etmeden, irdelemeden sonuçlandırılan bütün düşünsel süreçler aykırı yön çırpınışıdır sadece. Hayal kürüyle beslenerek başlanan akıl yolculuğu hedefe varırken estetik biçim ve niteliklere sahip değilse hurda tutkulardır ve ayni evrensel güçten beslenmesi ve narinliği haricinde de koskocaman bir hiçtir.

Demek ki estetik kıstaslara hâkim her çeşit eksenli algı ve yöntemler en mutlak olanıdır ve insanlığı o güzele yaklaştırır. Her meselenin yaygın olan değer yargılarına, engellemeler ve engellere, toptancı genellemelerin tümüne bireysel başkaldırışla sosyal birikim ve toplumsal etiğe ters düşmeden estetik bir karışımla çözümlenmesi de modern çağa adilane hizmettir.

Bu çağda hala acınası ihanetler yaşanıyorsa altında ideolojilerin entelektüel birikimden koparıldığı gerçeği yatar. Kimi sözcüklerin anlamı göz alıcı olduğu gibi kör edici de olabilir. Deneyimlerini geleneklerle örtüştüremeyen nerden çıktığı muğlak ideolojisiz enteldantellerin ortalıkta cirit atması ve orada burada yaptıkları laf cambazlıkları ile klanlaştırılıyor en baba meseleler. Ve kör edilerek, klonlanıyor toplum…

Öz ifadeyle, çözümsüzlüğün ve çözüm önerilerinin eşyanın tabiatına aykırılığı, hakikati inkârı, inkarlar iflası, iflaslarda isyanı işliyor hayat ağacına.

Gerçek çözüm önerilerine karşı çıkmayı vazife edinmişlerin tavan yapması da toplumda plastik çözümsüzlüğe başlıca çareymiş gibi tapınmayı artırıyor. Bilinen, inanılan ve yaşananların reel doğrular olmayabileceğini estetik bir tutumla algılayabilmek, insanlığın yeryüzüne en gerçekçi doğruları ve güzellikleri sunabilmesini sağlayacaktır belki de. Boş hayaller, bol yalanlar ve kör inançlar estetik düşmanı siyaset sanatkârlarını primlendirir.  İlahi değerleri dengeleyerek, estetik fakiri kılcal müdahalelerle ise ancak zor atlatılacak travmalar oluşur, sorunsuz dünyalar değil.

Sorunları eksiltiyormuş gösterip çoğaltmak, sorunlar çoğaldıkça oluşan bunalımları yönetmek, yönetirken büyüme süreçlerini gözlemlemeden, sorgulamadan, bir yanılgı ve yanıltma hükümdarı ile hükümranlığı ve ucuz kahramanlar yaratmak estetizmden kopuşun yağlı boya resmidir duvarlara asılan.

Zaten amaçsız ve manasız referanslarla yılgın hayatlara rehberlik etmek bilinen hiçbir felsefi kavramla açıklanamaz. Koşulsuz kabulleniş nedense ‘İlmül cemal’den uzak bir dünya kurulurken, insanlık yararına tüm tezler hiçe sayılırken palazlanır. Ve yelpaze aidiyeti muamma her telden her kuştan cemaat, grup, kabile, mahalle, çevre tanımlamalarıyla klikleşen ruhsal maceralar başlar. Beyin arkası saklanan bilimsel kavramlardan yoksun amaç ve planlar, estetik bilince arkadan vuran zihinsel yolculuklara bilet keser boyuna. Bu estetikten bir haber keskin, arsız, yolsuz ve rotasız düzensizlikte iktidara tapanda, muhalefete batanda, bu pilavcı ve istilacı iklimde ayni güneşin ataşına yanar.

Ve evrensel ölçeğe ulaşamayan, estetikten uzak, sınırlı sayıda ve sesi kısık, her diriliş, uyanış, uyarılış, anlayış ve kavrayış topluma ayna tutamaz.
 
Oysa aynanın içinde gizlidir zaman; ‘Beşik kemerli kapıda bekler estetizmin gülü, ölümüne uçan göçmen kuşlar güpgüzel ve sakattır, ama estetiktirler…’

Hiç yorum yok: